X

Modern dünyada bir tutam mutluluk: Mindfulness tutumları

Değişen ve dönüşen dünyada mutlulukla olan ilişkimizi, mutlu olabilmek için kendimizi mutsuz etmek üzerine kuruyoruz. Modern dünya eskiyi hiç gözünün yaşına bakmadan çabuk tüketiyor, yeniye ise büyük bir açgözlülükle kol kanat geriyor. Etrafımızda dikkatimizi çekmek için yarışan birçok “ilgi figürü” var. Neye dikkatimizi vereceğimizi bilmekte, odaklanmakta, istikrarlı olmakta, sürekliliği sağlamakta zorlanır hale geldik.

Modern dünyanın insanı olarak, önemli olanın mutlu olmak değil, mutlu görünmek olduğuna doğru gelişen bir inanç geliştirdik. Modern dünyaya karşı daima yeniliğe, popülariteye, daha ihtiyacımızı bilmeden sahip olabilmeye, maddi değerlere ulaşmak için zaman ve fırsat yaratmaya karşı verdiğimiz çaba, belki bir kısım dışarıya karşı bizi ayrıcalıklı hissettirdi ancak; içimize döndüğümüzde tatmin olamadığımız, mutluluk dileyip mutluluk değerlerimizin farkında bile olmadığımız, kaygılarımızla, zor duygularla ve stresle baş edemediğimiz bir yaşamın içinde debelenirken bulduk kendimizi.

Modern dünyada günümüz insanı mutsuzluğa nasıl mahkum oldu?

Zaman zaman başkalarının mutluluğunu düşünmek suretiyle kendi mutluluğumuzu terk edip, oksijen maskesini önce kendimize takmayı unuttuk. Zaman zaman elalem çetesine takılıp kendimizden uzaklaştık.

Zaman zaman ve belli konularda kendimizi eksik, yetersiz ya da başarısız bulduk.
Zayıflıklarımıza birer maske taktık.
Ne kadar çok şeyimiz olursa o kadar mutlu oluruz sandık.
Motivasyonumuzu hep dış kaynaklarda aradık. Ertesi günler için kendimizi motive etmekte güçlük çektik.

İçimizdeki “en” olmaya dair arzumuzla, başkalarının mutlu olma hali ve bizden daha mutlu olma ihtimaliyle daha çok ilgilenir olduk. Onların mutlu olma şekillerinden de kendimize yol haritaları çıkarttık. Hayatta o haritalarla var olmaya çabaladık.
Yabancılaştık kendimize. Mutlu olmak için çıktığımız yolda yine mutsuz olup geri döndük.

İletişim teknolojileri ile beraber yeni bir sosyalleşme süreci başlattık. Teknolojiyle beraber diğer insanlarla beden dili içermeyen, gerçek olmayan, sanal davranışlarla, sanal duygularla iletişimler kurmaya başladık. Samimiyetten, tatmin edici sohbetlerden uzaklaştık.Sonra yalnızlığa, mutsuzluğa doğru yaklaştık.

Mutluluğu arzularken sosyal ilişkilerimizde bencilleştik. Anlaşılmak istedik. Anlaşılırsak mutlu olacağımızı söylediğimizde, ne kadar karşımızdakini anlamak için dinledik?

Modern dünyada “süper kadın”

Kendimizle ilgili aşırı beklentileri karşılamak için acımasızca çabalıyoruz. Bir yanda ev işleri, çocukların bakımı, sosyal ilişkiler, sosyal aktiviteler, harika bir eş olma ve aile hayatı, bir yanda iş, güç, kariyer planları, işyerinde gözde olma…

Hayatta kazandığımız statütler ve oynadığımız rollerin daha önemli olduğuna inandık.
Kadınsak ve anneysek modern anne sendromuna yakalandık.
Her zaman çok iyi görünmeli, çok mutlu davranmalı, her şey mükemmel bir düzende tutulmalı…
Tüm bu annelik rolünün içinde bir de çalışma hayatındaysak yüksek başarılar elde edelim istedik. Günden güne daha iyisine sahip olmak için uğraştık. Elde ettiğimiz bir başarıda da kendimize yaklaşımımız “fena yapmadım, ama daha iyi olabilirdi” şeklinde oldu.

Elde ettiğimiz ve yaptığımız hiçbir şeyin yeterince iyi olmadığını düşünerek, kendimize ağır eleştirilerde bulunduk. Modern dünyanın yarattığı sahip olma hırsına kapıldık.

Daha fazla güç, prestij, para kazanacak bitmeyen bir mücadele içinde olmamıza rağmen, bunlar iyi hissetmemiz için yeterli olmadı. Özümüzle bağımızı kaybetmişçesine artık bizi neyin mutlu edeceğini bilememezlik başlamıştır. Hayat,
içinde mutluluğun olmadığı, yönetilemeyen bir stresin ve ötesine geçilemeyen bir kaygının olduğu bir yerdir artık.

“Mutsuzluk fark etmeden yaptığımız bir tercih, bir alışkanlık haline dönüşebilir”

Neden başkaları bu kadar mutlu da ben değilim?
Mutluluğu en çok ben hak ettiğim halde o neden benden daha mutlu? Mutsuz olmama sebep olan ne ?
Mutlu olmayı deniyorum ama neden olmuyor?
Ters giden nedir?
Kendimize bu soruları birçoğumuz soruyoruz.
Başlangıçta sorunları düşünerek çözüm bulunabileceği düşünülür. Yeterince soruna odaklanırsam nedenlerini bulup çözebilirim deriz. Ancak sürekli “Ne, neden?” diye sormak sorunların getirdiği labirentte kaybolmaktır. Bizi yoran zihnimizle mücadele etmekte yetersiz kalır.

Sorunlar üzerine düşünmek çözüm bulmayı daha zor bir hale getirir. Bütün odağımızı bugüne ve geçmişe doğru yönlendirir. Çoğu zaman sorunların geçmişini, bedellerini, sonuçlarını sorguladığımız için şimdi ve şu anda kalmak
yerine geçmişe gitmeye daha çok meyilliyizdir. Dolayısıyla kendimiz sorunun bir parçası haline geliriz, daha kötü hissetmeye başlarız.

Esas sorun düşüncelerimiz değil, düşüncelerimize karşı geliştirdiğimiz tahammülsüzlük hissidir

“Daha fazla düşünmek istemiyorum”, “İşin içinden çıkamıyorum” gibi düşünceler oluşmaya başlar. Bu durumla ya savaşmayı tercih edebilir ya da kaçabiliriz. Kendi negatif his ve düşüncelerimize kaçınma yoluyla tepki verdiğimizde, fiziksel olarak uzak durma, boyun eğme veya savunma saldırısıyla ilgili olan beyin devreleri harekete geçer. Herhangi bir şeyden uzak durma tepkisi zihnimizi de etkiler. Örneğin üzüntü veya endişe gibi duygularımızdan nasıl kurtulacağımızı düşünmekle meşgulken, yaşadığımız şey gerginlikten başka bir şey değildir. Bu tür duygulardan kurtulmak gibi zor ama yararlı olmayan bir göreve odaklanan beynimiz kendi kendini kapatır. Böyle bir durumda bulunduğumuz yerde kendimizi sıkışıp kalmış gibi hissederiz. Şu anda hissettiğimiz mutsuzluk, geçmişten kalan o eski ve oldukça zararlı düşünce kalıplarını tetiklemeye başlamıştır. Önümüzdeki seçenekler gittikçe önemini kaybetmiş gibi görünmeye başlar.

Kaçmayı tercih ettiğimizde kendimizi koruyabileceğimizi düşünürüz. O kaçtığımız alan, o alandaki duygularımız, sığındığımız düşüncelerimiz artık bizim konfor alanımızdır. Kendimizi güvende hissettiğimiz yerdir.
Belirli tepkileri hayatımızın otomatik bir parçası haline getirme kapasitemiz vardır.
Günümüz modern dünya insanı da rutinlerine bağımlıdır.
Tutumlarımız alışkanlık haline geldiğinde yararlılıklarını yitirebilirler. Kendimizi başta güvende hissettiğimiz yer artık bize hizmet etmeyen, yararlılığını yitirmiş bir yer haline dönüşebilir.
Benzer bir durumla başka bir zamanda, başka bir yerde karşılaştığımız zaman tekrar aynı alanın enerjisine gireriz ve o enerjiden besleniriz. Konfor alanının dışına çıkmakta direnç gösteririz çünkü; direnç istikrar ve güvenlik ihtiyacı ile bağlantılıdır.

MIT (Massachusetts Institute of Technology) araştırmacıları alışkanlık genomunun ne olabileceğinin haritasını çıkarmışlar. Çıkan sonuca göre bir alışkanlık çekirdeğinin üç parçalı nörolojik bir döngüye sahip olduğu görülüyor. Döngü, beyne otomatik
moda geçmek için mesaj gönderen bir işaretle başlıyor. Daha sonra alışkanlığın kendisi olarak düşündüğümüz ve psikolojik, duygusal veya fiziksel olabilecek “rutin” geliyor. En sonunda ise ödül geliyor. Ödül beyne yine aynı süreci tekrarlayıp güçlendirmesi için mesaj yolluyor. Buna “Alışkanlık Döngüsü” deniyor.

Bu döngüye sorunları çözmede faydasız kalan tutumlarımızla girdiğimizde mutsuzluk kronik bir hale geliyor.

Peki mutluluğu hedeflerken hangi soruları kendime sormalıyım?

Nasıl mutlu olabilirim?
Mutlu olmak için neye ihtiyacım var?
Beni mutlu eden şeyler neler ?
Mutluluğuma engellerim neler? Engelleri kaldırmak için neleri değiştirebilirim?

Bu sorular aksiyon almaya yönlendirir. Pozitif duygular taşır ve kaynakları devreye sokmakta da kolaylık sağlar. Soruna odaklanmak yerine çözüme, ne istendiğine ve sorunla ilgili neler yapılabileceğine odaklanma imkanı sağlar.

“Bakış açını değiştirirsen, baktığın olaylar da değişir.”
Wayne DYER

Mutluluğa bir ihtiyaç gibi bakıyoruz. Aç olduğumuzda açlık ihtiyacımızı gidermek ister gibi. Mutluluğun peşine çok fazla düşüyoruz.Oysa mutluluk; gün arasında en sevdiğin yemekle öğününü tamamlayabilmek, bir başkasına ihtiyaç duymadan yürüyebilmek, iyi yapılan bir işten duyulan özgüven, bir iyilik, bir gülümseme, bir iltifat, iyi bir dilek, sevdiğimiz birinden aldığımız takdir, zor bir gün geçirdiğinde kendine uzatabildiğin şefkattedir. Günün sonunda eve geldiğinde sevdiklerine sarılıp yalnız olmadığını hissetmektir mutluluk. Aslında mutluluk tüm ihtiyaçlarımızı giderirken yaşadığımızdır. Ufacık hoşa giden anlar bile bir miktar mutluluktur.

Mindfulnessla bir mutluluk ajanı olmayı deneyimlemek

Mindfulnes yani bilinçli farkındalık modern dünyada bu mutlulukları fark etmek için bize bir alan açıyor. Mindfulness; kişinin şimdiki anda ortaya çıkan duygu, düşünce ve bedensel duyumlarını gözlemlemeyi, onlara izin vermeyi içeren bir zihinsel durumdur. Kaygıyı, acıyı, stresi, tükenmişliği azaltıp enerjiyi, yaratıcılığı, ilişkilerin kalitesini ve genel olarak iyilik halini artırır.

Bilinçli farkındalıkla düşüncelerin, duyguların, bedensel duyumların farkına varırız. Mindfulness nezaket, merak ve kabul hissiyle birlikte içsel ve dışsal deneyimlerimize dair bilincin gelişmesidir. Düşüncelere tepki vermek yerine deneyime yanıt vermemiz için teşvik eder. Tepki otomatiktir ve bize seçenek sunmaz.

Zihnimizi berraklaştırarak daha iyi kararlar vermeye yöneliriz. Mindfulnessın gücünü kullanarak mevcut olan anı ve mevcut andaki olanları fark ederiz. Neyi düşüneceğimizi seçme özgürlüğüne sahip oluruz. Zihnimizdeki endişeleri uzaklaştırabilir, olumsuz düşüncelerden kurtulabiliriz. Böylece stresi kontrol altına alıp mutlululuğun gerçekte fark edebileceğimiz küçük şeylerin huzuruna varmış olduğumuzda yaşanabileceğini öğreniriz.

Bilim dünyası, mindfulnes uygulamalarının mutluluğu ciddiye alınacak oranda arttırdığını mercek altına almıştır. İlk çalışmaları MIT (Massachusetts İnstitute of Technology) Üniversitesi’nde John Kabat Zinn gerçekleştirmiştir. John Kabat Zinn, Mindfulnes Temelli Stres Azaltma Programını (MBSR) oluşturan kişidir. Oxford Üniversitesi, Stanford Üniversitesi, Kaliforniya Üniversitesi gibi üniversiteler mindfulnessa öncülük etmiştir ve mindfulness ile ilgili eğitim faaliyetlerini sürdürmektedir. Bangor Üniversitesi’nde de Mark Williams Mindfulness Merkezinde çalışmalar yapmaktadır.

Mindfulness tutumları

Bize yol gösterici olacak olan mindfulness tutumları;

  • Şimdi ve burada: Her şimdiki anda, geçmişe ve geleceğe gitme eğiliminde olan zihnimizi fark etmek. Onu bir niyetle, nazikçe ve dikkatle içinde bulunduğumuz ana, buraya getirmek.
  • Kabul: Yaşamda hoşa giden ve hoşa gitmeyen deneyimlere karşı açık olmak. Yaşamı olduğu kabul edebilmenin ön koşulu. Tepkilerini vermeden önce seçme özgürlüğü sunar. Hayatta zevkin de, sıkıntının da eşit derecede olduğunu kabul etmek. Kendimizde saklamak, yok etmek istediğimiz özelliklerimize, kaçtığımız duygularımıza öncelikle evet diyebilmek.
  • Sabır: Her şeyin bir vakti olduğuna inanarak, anlayarak beklemek… Otomatik tepkiler vermeden…
  • Şefkat: Acının evrenselliğini kabul etme. Acıyı anlamak ve onunla kalmakla ilgili bir tutum sunar. Kendine bir dost gibi, sevgi ve iyi niyetle, anlayışla davranarak, zorlayıcı duygu ve durumları bastırmadan özdeşleşmeden kabul edebilmek.
  • Akışına bırakma: Geçmiş ve geleceğe mesafe alarak, unutmadan, boşvermeden, sadece duygu, düşünce ve durumları serbest bırakarak onları izleyerek… Yaşamda bir şeylere tutunma, bazı düşüncelere, duygulara veya tutumlara takılma eğilimimiz vardır… Akışına bırakmak, önemsememek değil, tutunduğumuz her ne ise bunu fark etmektir.
  • Başlangıç ruhu: Her anın yeni bir an olduğunu ve bize yeni şeyler getirdiğini fark etmek ve merak içinde deneyimin içine girebilmek. Her gün deneyimleyecek yeni şeyler bulabilmenin heyecanını yaşamak. Derin bir merak ve heyecan…
  • Yargıları fark etme: Mevcut ana daha çok duyularımızla temas etmek. Hiçbir şey hakkında düşünce sahibi olmamak, olumsuzlukları görmemek değildir. Sadece mevcut andaki durumlara yargılarımızdan kaynaklanan otomatik tepkilerimizi fark etmek.

Mindfulness pratikleri

Günde çok az bir zamanınızı ayırarak bile gerçekleştirebileceğiniz, hatta günlük rutinlerinize bile dahil edebileceğiniz birkaç mindfulness pratiği yapabilirsiniz.

1. Meditasyon

Bilinçli bir şekilde, bir niyetle oturur pozisyonda veya uzanarak nefese, bedensel duyulara, seslere, düşüncelere ve duygulara odaklanarak bir fark etme egzersizidir.Sizi nefesinizle, zihninizle tanışmaya davet eder. Zihnin gerçekte nasıl çalıştığına
dair bir içgörüdür meditasyon. Meditasyonu tek başınıza veya yönlendirmeli ses kayıtları yardımıyla yapabilirsiniz. Mindfulnes egzersizini dilediğiniz kadar yapabilir, tekrarlayabilirsiniz.

2. Mindful iletişim

Konuşurken seçtiğiniz kelimelere dikkat ederek, söylediklerinizin size ne hissettirdiğini, bedeninizin konuşurken size nasıl eşlik ettiğini fark ederek konuşun. İletişimi sürdürürken, söylediklerinize veya karşınızdaki kişiye dair bir yargının, bir düşüncenin
aklınıza geldiğini fark ettiğinizde, iletişiminizde konsantrasyonunuzun kaybolduğu anlarda, nazikçe yeniden anın içine dönün.
Karşınızdaki kişi konuşurken zihninizde ona vereceğiniz cevabı, söylemek istediklerinizi düşünüyor, karşınızdakinin siz konuşurken ne hissettiğini, kendinizin nasıl göründüğünüzü merak ediyor olabilirsiniz. Bu durumda yavaşça karşınızdakinin konuştuklarına, mimiklerine, beden diline, ses tonuna dikkatinizi yönlendirmeyi deneyin.

3. Nefesi kullanmak

Nefesinize odaklanarak, nefesinizin vücudunuzun neresinde toplandığını gözlemleyin. Karnınızda mı hissediyorsunuz? Göğüs kafesinizin yükselip alçaldığını mı hissediyorsunuz? Nefesinizi değiştirmeden nefes alış-verişinizi, nefesinizin burnunuzdan giriş çıkışını gözlemleyin. Zihniniz dağıldığında ne düşündüğünüzü fark edin, tekrar nefesinize dönün.

4. Mindful yeme

Yemek yerken ilk lokmanızı mindful bir şekilde yemeyi deneyebilirsiniz. Mindful beslenme, yiyecekleri 5 duyuyla algılamaktır. Yediğiniz her ne ise onun kokusunu bilmek, rengini fark etmek. Belki ona dokunuyorsanız dokusunu hissetmek. Mindful bir yaklaşım sağlıklı beslenme alışkanlığını size kazandırır. Alışagelmiş olduğunuz beslenme düzeninizden kurtulma şansı sunar.

5. Mindful hareket

En güzel mindful hareket basit bir şekilde yapabileceğiniz birkaç yoga hareketi olabilir. Mindful yoga, bir yoga hareketine onu en idealize haliyle mükemmelleştirmeye çalışarak çaba vermek değildir. Amaç tekniklerini tam anlamıyla doğru yapabilmek de değildir. Sadece yaşanılan hareket deneyiminin nasıl olduğunu fark etmektir. Bedeniniz hareket ettiğinde nefesle beraber nefesinizin akışını izlemektir. Hareketi yaparken hoşluk durumuzunun ne olduğunu, ne kadar zorlandığınızı, zorlandığınız anda ne kadar ileri gidebileceğinizi, bedeninize nasıl davrandığınızı fark etmektir. Bedenle açığa çıkan duygusal, zihinsel hallerinizi keşfetmektir. Beden-zihin bütünlüğünüze yakından bakmaktır.

“Her birimizin içinde farkındalığın tohumları mevcut. Farkındalık üzerine pratik yapmak, bu tohumları ekmek demektir.”
 Thich Nhat Hanh

Sena Ateş: Lisans eğitimini Anadolu Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri ile İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümünde tamamladı. Sosyal bilimlerin her alanına ilgi duymasıyla birlikte kariyerini psiko-sosyal alanda ilerletmek istedi. Ankara Bilim Üniversitesi Aile Danışmanlığı eğitim programını tamamlayarak Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde "Aile Danışmanı" unvanını kazandı. Psikoterapi yaklaşımlarından Bilişsel davranışçı terapi, çözüm odaklı terapi, şema terapi, transaksiyonel analiz eğitimlerini alarak çeşitli mesleki atölyelere katıldı. Aynı zamanda Koçluk eğitimlerini de tamamladıktan sonra kişisel gelişim koçu oldu. Geştalt yaklaşımını ve davranışçı bilişsel yaklaşımı koçluğa entegre ederek insanların zihinsel, bilişsel ve duygusal gelişim-dönüşüm yolunda katkı sağlayabilecek bir yol arkadaşı olarak tanımlıyor kendini. MBSR (Mindfulness temelli stres azaltma programı) ile MBCT (mindfulness temelli bilişsel terapi) kurslarını tamamladı. Meditasyon ve mindfulness (Bilinçli Farkındalık) ile tanışmasıyla birlikte, yürüttüğü çalışmalarda meditasyon ve farkındalık öğretilerinden de yararlanmaya başladı. Beden-ruh- zihin dengesine olan kişisel merakı dolayısıyla Mindfulness eğitimlerini almaya devam ederek mindfulness uygulayıcısı, eğitmeni olarak kendisini geliştirmeye devam ediyor. Psikopatoloji, kendilik psikolojisi, psikanalitik kuramlar, sosyal psikoloji, bilinç dışı, farkındalık temelli terapiler, stres ve kaygı yönetimi, örgüt psikolojisi, nöropsikoloji, ebeveyn ve çocuk ilişkisi, ilişki sorunları, gibi mesleki konular üzerine özel bir ilgiye sahip olup bu konularda okumalar ve araştırmalar yapmakta ve çeşitli eğitimler almayı sürdürmektedir. Bütünsel ve disiplinler arası bir yaklaşım ile hayatın pratiğine daha çok uyum sağlayabileceğine inanıyor bu yüzden mesleğinde eğitimlerini alırken birçok kaynaktan beslenmeye devam ediyor. Instagram: @senaates & @yasamtasarimi

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale