X

Mevsimsel duygudurum bozukluğu ile başa çıkmanıza yardımcı olacak iyi yaşam alışkanlıkları

Aralık ayına giriş yaptığımız ve yılı bitirmeye çok az kalan şu günlerde sonbaharın etkisi yavaş yavaş geride kalırken, havalar da kendini kış mevsimine teslim etmeye başladı… Soğuyan havalar, kısalan günler, çok az görebildiğimiz güneş ışınları, açık havada geçirdiğimiz zamanların azalması ve soğuk algınlığı, grip, alerji gibi rahatsızlıkların da artması yılın bu zamanlarında kendimizi kötü hissetmemize neden olabiliyor. Tüm bunlardan dolayı hissettiğimiz bu iyi olmama hali de literatürde Seasonal Affective Disorder yani mevsimsel duygudurum bozukluğu olarak yer alıyor. Genellikle sonbahar ve kış aylarıyla ilişkilendirilen bu duygudurum bozukluğunun ne olduğuna gelin yakından bakalım ve başa çıkabilmek için etkili olan iyi yaşam alışkanlıklarını keşfedelim:

Seasonal Affective Disorder (Mevsimsel Duygudurum Bozukluğu) nedir?

Mevsimsel duygudurum bozukluğu, mevsimsel duygualanım bozukluğu ya da mevsimsel depresyon olarak farklı isimleriyle tanınan bu durum, gün ışığının azalmasıyla ve buna bağlı olarak vücudun biyolojik saatinin ve hormonların işleyişinin bozulmasıyla ilişkilendiriliyor. Bu nedenle de yoğun olarak sonbahar ve kış aylarında pek çok kişi tarafından deneyimlenebiliyor.

Güneş ışığı maruziyeti azaldığında uyku hormonu olarak bilinen melatonin, mutluluk hormonu olarak bilinen serotonin gibi hormonların salınımını da azalıyor ve bu da enerji eksikliği, mod düşüklüğü, konsantrasyon güçlüğü, umutsuzluk, genel üzüntü gibi olumsuz duygu ve durumlara neden olabiliyor.

Dolayısıyla pek çok kişi, sonbahar ve kış aylarında mevsimsel depresyon ile baş etmek zorunda kalabiliyor. Ancak, bu olumsuz duygu ve durumlar, soğuk ve güneşsiz geçen zamanların kaderi olmak zorunda değil.

Mevsimsel depresyon ile nasıl başa çıkılır?

Birtakım yaşam tarzı değişiklikleri ile sonbahar ve kış aylarının tadını çıkarmak ve bozulan vücut dengesini korumak mümkün. İşte bu konuda yardımcı olacak iyi yaşam alışkanlıkları:

  • Sabah ışığına daha fazla maruz kalın: Sonbahar ve özellikle de kış aylarında iyice azalan güneş ışınlarından maksimum faydalanabilmek için kendinizi sabahın ilk saatlerinde dışarı çıkmak için yüreklendirin. Her gün sabah güneşinde 20-30 dakika zaman geçirin. Bu süreyi sirkadiyen ritminizi düzenlemek için kullanabilirsiniz. Eğer güneş ışığını alamıyorsanız light therapy boxes veya ışık kutusu terapisi olarak bilinen yöntemden faydalanabilirsiniz. Yapmanız gereken bir ışık terapisi lambası almak ve günün ilk saatlerinin ona maruz kalarak geçirmek, kitap okuyabilir, kahvaltı yapabilir ya da meditasyon, yoga gibi sakinleştirici aktiviteleri bu ışık eşliğinde gerçekleştirebilirsiniz.
  • HIIT egzersizlerini uygulayın: Yüksek yoğunluklu interval antrenmanları (HIIT), kısa süreli ancak yoğun egzersiz segmentleri içeren bir egzersiz türü. Ve metabolizmayı hızlandırarak hem kalori yakımını destekliyor hem de fiziksel dayanıklılığı artıyor. Ayrıca, enerji seviyelerini de yükseltiyor. Günlük rutinlerinize HIIT egzersizlerini dahil ederek soğuk ve güneşsiz günlerde kendinizi çok daha iyi hissedebilir, bütüncül sağlığınızı koruyabilirsiniz. 10-15 dakikalık uygulamalar istediğiniz verimi almanıza yardımcı olacaktır.

  • Omega-3 zengini yiyecekler tüketin: Omega-3 yağ asitleri, vücudumuz için hayati öneme sahip olan ve özellikle beyin sağlığı üzerinde olumlu etkileri olan bir besin maddesi. Ruh halini dengeleme, stresle başa çıkma, genel zindelik sağlama gibi pek çok etkisi var. Günlük beslenme rutinlerinize ceviz, chia tohumu gibi omega-3 zengini atıştırmalıklar ekleyerek beyin ve zihin sağlığınızı destekleyebilirsiniz.
  • Mindful nefes molaları verin: Her gün birkaç dakikanızı ayırarak ve gerçekten anda kalmaya odaklanarak nefes egzersizleri yapabilirsiniz. Mindful nefes molaları, gün içerisinde yaşadığınız stresle başa çıkmanıza ve modunuzu hızlıca yükseltmenize yardımcı olabilir. Özellikle yoğun geçen günlerde veya zihinsel olarak meşgul olduğunuz anlarda, birkaç dakika boyunca bilinçli nefes almak, sizi anında sakinleştirebilir ve enerjinizi dengeleyebilir.
  • Evde rahatlayabileceğiniz köşeler oluşturun: Genellikle evde daha fazla zaman geçirdiğimiz soğuk aylarda, kendimizi daha iyi hissedebilmek için yaşam alanlarımızı düzenlememiz şart. Evinizde stresten, kalabalıktan ve gürültüden uzak bir köşe yaratarak evinizde geçirdiğiniz zamanlarda kendinizi çok daha iyi hissedebilirsiniz. Günün tüm yorgunluğundan arınabileceğiniz, pozitif bir atmosfer yaratabilirsiniz. Dinlendirici ve rahatlatıcı unsurları köşenize eklemeyi unutmayın.

  • Büyük işleri küçük parçalara bölün: Bazen -özellikle de stresli zamanlarınızda- canınız rutin işlerinizi bile yapmak istemeyebilir. Böyle zamanlarda büyük ve karmaşık görünen görev ve sorumlulukları halletmeye çalışmak çok daha zor olabilir. O nedenle büyük işleri küçük parçalara bölerek hem zamanınızı hem de enerjinizi daha başarılı bir şekilde yönetebilirsiniz. Ayrıca, her bir mikro hedefi başarıyla tamamlamak, küçük zaferlere odaklanmanın yanı sıra, genel hedefe ulaşma konusunda sizi daha olumlu bir şekilde yönlendirebilir.
  • Doğayla bağlantı kurun: Doğanın iyileştirici gücü, yaşamımızın her alanında karşımıza çıkıyor. Her ne kadar havalar soğuyor olsa da kendinizi daha iyi hissetmek ve mevsimsel depresyondan en az etkilenmek istiyorsanız kendinizi doğanın güvenli ve huzurlu kollarına bırakmanızda fayda var. Bol oksijen almak, bedeninizi açık havada hareket ettirmek ve doğa ile bağlantı kurmak, size kendinizi çok daha iyi hissettirecek. Her gün 10-15 dakika bile olsa açık havada zaman geçirmeye özen gösterin.
  • Kış aktiviteleri planlayın: Soğuk havalardan hoşlanmadığınızı düşünüyor olsanız bile kış mevsimini sevmeye çalışmaya ne dersiniz? İllaki kayak yapmak için dağa çıkmanıza gerek yok, sevdiğiniz bir podcasti açık havada dinlemek, kestane pişirmek ya da ateş yakmak da kış aktiviteleriniz olabilir. Mümkünse her gün dört gözle bekleyeceğiniz keyifli kış aktivitelerini rutinlerinize dahil ederek ruh halinizi yüksek tutabilirsiniz.

  • Günlük bilişsel kontrol yapın: Her gün, o günkü düşüncelerinizi, duygularınızı yansıtmak için kendinize özel bir zaman ayırın. Bunu dilerseniz günlük tutarak da yapabilirsiniz. Kendinizle baş başa kalın. Bu öz farkındalık pratiği, duygu ve düşüncelerinizi yöneterek modunuzu korumada size yardımcı olabilir.
  • Yatağa gitmeden önce ışıkları kısın: Güneş ışınlarının yoksunluğundan dolayı oluşabilecek uyku düzensizliklerini önlemek için bedeninizi ve zihninizi uykuya hazırlamaya yardımcı olacak bir rutin geliştirin. Yatmadan birkaç saat önce ışıkları kısın, ekranlardan uzaklaşın ve sakinleştirici aktivitelere yönelerek o günün yumuşak bir kapanışını yapın.

Sonuç olarak mevsimsel duygudurum bozukluğu ile başa çıkmak, günlük yaşam alışkanlıklarınızı iyileştirmek ve olumlu değişiklikler yapmak gibi düzenlemeleri içeriyor. Kendinize soğuk ve güneş ışınlarından yoksun günlerde çok iyi bakmak istiyorsanız siz de bu iyi yaşam alışkanlıklarını rutinlerinize ekleyebilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Mevsimsel duygudurum bozukluğu ve sirkadiyen ritim optimizasyonu

Kaynak: hipandhealthy

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale