X

Labirentteki yaşam: İçsel yolculuklarımızın ve hayatın karışıklığının yansıması

Hem korku hem de umudun karışımıyla dolu olan labirentler; insanlığın en eski ve en gizemli anlamlarını taşırlar. Cehennemden kurtuluşa giden tüm yolları simgeleyen bu insan yapımı geometrik şeklin zihinlere verdiği yaratıcılığa kısa bir yolculuk yapmaya ne dersiniz?

Başlangıç olarak batıdaki dünyanın labirentlerle ilgili ilginç bir hikayesine odaklanalım;

“Bir zamanlar antik Yunan’daki Minos Kralı’nın hükmettiği Girit adasında korkunç bir Minotaur yaşarmış. Minotaur yarı insan yarı boğaymış ve o kadar vahşiymiş ki, onu kontrol edemeyen Kral Minos, karmaşık bir labirent inşa ettirmiş; bu yaratığı da içine hapsederek şehrin güvenliğini sağlamaya çalışmış.

Minotaur labirente hapsedildikten sonraki her dokuz yılda bir Kral Minos, Atina’dan seçtiği genç erkekleri ve kızları labirente koydurur ve Minotaur’u onlarla beslermiş. Durum böyle devam ederken, bir gün genç ve cesur bir Atinalı olan Theseus, bu vahşi duruma son verme kararı almış. Ariadne adlı prenses de ona yardım etmeye karar vermiş. Ariadne, Theseus’a bir katran topu ve altın bir iplik sunmuş. Işığın eksik olduğu labirentin içinde bir elinde katran topunu tutarken diğer elindeki ipliği de gerisinde bıraka bıraka sürükleyerek  merkeze ulaşan Theseus, Minotaur’la yüzleşmiş. Korkusuzca savaşmış ve sonunda Minotaur’u alt etmiş.

Theseus’un tek zaferi ise Minotaur’u yenmek değilmiş; labirentten çıkabilmek aslında asıl kurtuluşuymuş. Geride bıraktığı altın ipliği takip ederek labirentten çıkmayı başaran bu cesur genç adamın hikayesi, labirentin karmaşık ve tehlikeli yollarını aşmanın ve içindeki canavarları yenebilmenin bir simgesi haline gelmiş.”

Bu efsane büyüleyici olsa da, Girit Adası’nda böyle bir labirentin varlığını gösteren pek bir kanıt yoktur ancak hayal ya da gerçek olması bu hikayedeki labirent sembolüne yapılan vurguyu değiştirmiyor. Ve işte, insanlığın yaratıcı zekası ve cesareti, en eski sembollerden biri olan labirentte parlarken, bize bu sembolün sadece bir efsane değil, aynı zamanda içsel yolculuklarımızın ve hayatın karışıklığının bir yansıması olduğunu hatırlatıyor.

Şimdi bildiğimizi sandığımız labirentin anlamlarına bir bakalım:

Labirent Nedir?

Girit’ten MÖ 5. yüzyıla ait bir sikke-National Roman Museum, Rome

Bir labirent, başlangıç noktasından merkeze giden karmaşık ve dolambaçlı bir yapıdır. Tekrar tekrar ayrılan yollarla dolu bir karmaşa olan bu yapıda, gezgin seçenekler arasından bir seçim yapmaya zorlanır; bunlardan bazıları çıkmaz sokaklara yol açarken, gezginin her zaman amaca ulaşma garantisi olmadan sürekli olarak kararları ve hayal kırıklıklarıyla yüzleşmesine neden olur. Ancak labirentte doğru seçimleri yaparak amaca ulaşmanın rahatlaması ve sürprizi de yaşanabilir.

Meydan Larousse’un bakış açısına göre labirentlerin temel amacı, gezginin içsel yolculuğunu temsil etmek ve deneyimlemek suretiyle kişisel bir dönüşüm elde etmesini sağlamaktır. Labirentler, seçimlerin, kararların ve hayal kırıklıklarının bir metaforu olarak işlev görerek, insanın yaşam yolculuğundaki zorlukları ve belirsizlikleri yansıtmayı amaçlar. Aynı zamanda labirentler, düşünce ve bilinçaltının karmaşıklığını simgeler, insanın iç dünyasının derinliklerine bir yolculuk sunar.

Labirentler hakkında bir araştırma yapsanız; Minotaur hikayesi gibi yüzlerce öykü, masal ve efsane bulabilirsiniz. Labirent sözcüğü Eski Yunanca labyrínthos λαβυρίνθος “ Girit kralı Minos’un yaptırdığı dehliz” anlamına geliyor. Pek çok kaynakta Lidya dilinden gelen  labrys sözcüğünden türediği yazılmış ancak günümüzde sözcüğün Girit dilinden geldiği kanısı yaygın; sonuç olarak labirent ‘iki uçlu balta’ anlamından türemiş. Ne kadar manidar…

Girit’in en kült simgelerinden olan İki uçlu balta( labris) hikayesi de şöyle:

“İlk zamanların tanrılarından Ares-Dionisos yeryüzüne çıkar. Henüz hiçbir şey yaratılmamış, hiçbir şey biçimlenmemiştir, sadece karanlık vardır. Ama göklerden Ares­-Dionisos’a bir silah bahşedilir, işte o silah Labris’tir ve onunla dünyayı şekillendirmesi gerektiğinden bahsedilir. Karanlıkların ortasında Ares-Dionisos etrafta yürüme­ye başlar. Günümüzde bilimin de keşfettiği gibi , karanlıkta kalındığında ve nerede bulunulduğu bilinmediği zaman ilk önce etrafta dolambaçlı bir şekilde yürüme eğilimi gösterir insan; tıpkı kaybolunduğumuzda yaptığımız gibi. Yani insanlar var olduğundan beri gösterdikleri bu eğilim ile  labirent sembolünün bağı çok kuvvetlidir. Ares-Dionisos etrafta baltası ile beraber yürümeye başlar. Karanlığı keser ve gerisinde de bir saban izi bırakır. Onun açtığı bu yol azar azar aydınlanmaya başlar, bu Labirent olarak adlandırılır, yani Labris ile açılmış (biçilmiş) patika…”

Tarih aynı zamanda labirentlerin, kötü ruhları tuzağa düşürmek için veya ritüellerde ve danslarda kullanılan bir yol olarak kullanıldığını da  gösteriyor. Ayrıca, insanın Tanrı ile iletişim kurmak için gitmesi gereken uzun ve zorlu yolu simgeleyen bir sembol olarak da kullanılmıştır (tek giriş doğumu, merkez ise Tanrı’yı simgeler).

Hangi yönden bakarsak bakalım en küçük labirentte bile, insanın kolayca kaybolabileceği bu karmaşık dünya hayatını betimleyebiliriz. Sürekli bizi şaşırtan ve kafamızı karıştıran; çoğu zaman bize irrasyonel ve aptalca gelen, sadece bir amacımız olursa anlamlı kılabildiğimiz bir yaşamın izdüşümüdür tüm labirentler. Kaybolmadan ilerlemenin mümkün olmadığı bir psikolojik yolculuktur labirentteki serüven: 

  • Labirent, etkileyici, karmaşık ve kafa karıştırıcı bir yapıdır.
  • Labirentlerin bazılarının merkeze doğru bir yolunun olması gerekirken, sıradan bir labirentin merkeze doğru bir yolunun olup olmaması çok da önemli değildir ama:
  • Her ‘Labirent Hikayesi’ bir yolculuk hakkındadır.
  • Labirent büyük ölçüde psikolojik nedenlerle kafa karıştırıcıdır.
  • Yolculuk bir kurtuluş hikayesidir.
  • Yolculuk labirentin merkezinden geçer.
  • Yolculuk tehlikelidir ve cesaret gerektirir.
  • Yolculuk tutsaklıktan özgürlüğe doğru bir yolculuktur.
  • Labirentten kaçmak için bir yolu gösteren bir “ip” veya “ipucu” gereklidir.

Her labirenti bir yaşam akışı olarak ele alsak, labirentteki her yolcuyu Theseus’a benzetebiliriz. Theseus, aslında bilinçaltını simgeler. Labirentin merkezindeki Minotaur’a doğru yapılan yolculuk, korkutucu bir kendini bilme yolculuğudur da diyebiliriz. Minotaur, her birimizin içindeki vahşi doğayı simgeler.

Theseus ve Minotaur’un hikayesinin devamı da vardır. Hikaye Kral Minos’un Theseus’un labirentten kaçışından ve kızıyla ( Ariadne) ayrılmasından pek memnun olmamasıyla başlar. Kral Minos, Theseus’un Daedalus’un yardımı olmadan kaçamayacağına inandığı için Daedalus’u ve oğlu Icarus’u ceza olarak labirente koyar. Daedalus, sudan veya kara yoluyla labirentten kaçılamayacağını bildiği için iki çift kanat yapar, böylece o ve Icarus özgürlüğe uçabilir. Daedalus, Icarus’un güneşe yaklaşmamasını söyler, çünkü kanatları eriyecek ve denize düşecektir. Ne yazık ki, Icarus’un yeni gücü onun başına vurur, çok yükseğe uçar, kanatları erir ve denize düşer. Böylece:

  • İnsanın sınırlarını aşarak (ilahi olana yaklaşarak) labirentten kaçma girişimi kaçınılmaz olarak başarısızlıkla sonuçlanır çünkü labirent yaşamın kaosunun bir sembolü haline gelmiştir ve ondan çıkış aslında yaşamdan çıkıştır. 
  • Labirentten geçiş, yaşamın kaosundan geçişin sembolüdür.
  • Labirentin kaosundaki yol, kaosun içindeki düzenin ortaya çıkmasının sembolüdür.
  • Labirent aynı zamanda kozmosu da simgeler.

Bu nedenlerle, labirentten geçiş, bir kişinin dünyevi ruhsal yolculuğundan çıkan doğal bir dini sembol de  yaratır. Manevi anlamda dünyevi yolculuğun karanlığının içinden geçiştir her labirentte yaşanan.

Her birimizin hayatı, iç içe geçmiş yollarla dolu, seçeneklerin ve dönemeçlerin her birinin kendi sırrını taşıdığı, her adımda yeni bir keşfin mümkün olduğu bir düşsel diyara benzer. Labirentlerimizde yürürken, birçok farklı yöne sapabilme ihtimalimiz olduğu gibi, bazen de çıkmaza girdiğimizi düşünebiliriz. Ancak her adım, kendine özgü bir deneyimi ve öğretiyi barındırır.

“Doğru yolu bulmak için kaybolmak gerekir. Labirent, içine giren kaybolsun ve dolaşsın diye yapılır. Ama labirent, o aynı kişiye, yeni bir plan çizmesi ve labirentin gücünü yok etmesi için bir başkaldırıyı da düşündürür. Bunu başardığı takdirde insan labirenti yıkacaktır; onu boydan boya geçen biri için labirent yoktur.” -İtalo Calvino

Düşünce, duygu ve eylemlerimiz, bu labirentin koridorları boyunca dans eder. Her bir seçenek, bize yeni bir yolculuk sunarken, diğer yandan da belirsizliğin ve karmaşıklığın içinde kaybolma tehlikesini taşır. Labirentin derinliklerine indikçe, kendi içsel Minotaurlarımızla yüzleşiriz; korkularımız, arzularımız ve belirsizliklerimizle burun buruna geliriz.

Ancak labirent aynı zamanda keşif ve aydınlanma yolculuğunun bir metaforudur. Her dönemeç, yeni bir anlayışın kapısını aralar ve kendi içsel bilgeliğimize bir adım daha yaklaşırız. Ariadne’nin ipi gibi, labirentin içinde kaybolmadan yol alırken kendi iç rehberimizi buluruz. Zorluklarla dolu bu yolculuk, cesaretimizi sınar ve özgürlüğe giden yolculuğumuzda bize rehberlik eder.

Labirent, hayatın karmaşıklığını ve anlam arayışını da simgeler. Her bir koridor, geçmişimizin izleriyle doludur ve geleceğimize dair umutlarımızı taşır. Labirentin içinden geçerken, kendi varoluşsal sırlarımızı çözmeye doğru ilerleriz ve belki de en derin gerçeklerimizi keşfederiz.

İşin özü şu ki labirentteki yolculuk hiç bitmez. Her adım, bir sonraki adımın habercisidir ve hayatın labirentinde kaybolmak, aslında kendini bulmanın bir parçasıdır. Bu labirentin içinde, kendi benliğimizi, düşüncelerimizi ve duygularımızı yeniden şekillendiririz ve en sonunda, hayatın anlamını kendi içimizde buluruz…

Kaynaklar:

-Italo Calvino/ Görünmez Kentler
-Wittgensteinʼs and Borgesʼ Labyrinth-Imagery By Richard McDonough
-Delia S. Guzman/Ares-Dionisos: Grek mitolojisinde evreni yaratan, Kaos‘tan çıkaran Tanrı.
-Feniks/Labirent
-Joseph Campbell – İlkel Mitoloji, Tanrının Maskeleri
-Larousse Semboller Sözlüğü – Nanon Gardin & Robert Olorenshaw

Şerife Günaydın Karaköse: Yazar Şerife Günaydın Karaköse, 1980 Adana doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Çağ Üniversitesi Özel Kamu Hukuku Yüksek Lİsansı'nı bitirmekle hukuk dünyasına girdi ve avukatlık mesleğine de halen devam ediyor. "Three", "The Shadow House","Happiest Hour","Uzaya Kaçan Küpe" ve "Keyfi Yanılsamalar" isimli kitapları hem Amazon hem de Barnes and Noble da online olarak yayımlandı. Yazarın denemelerini aktardığı www.allbyourselves.blogspot.com adlı bir blogu mevcut; aynı zamanda @mind_index Instagram profilinde de sanattan bilime, felsefeden psikolojiye kadar pek çok konu hakkında da içerik üretiyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale