X

Kıtlık bilincinden bolluk bilincine geçmenizi sağlayacak ipuçları

Yaşama bakış açınızı, yaşayış şeklinizi, hayatı algılayış tarzınızı, harcama alışkanlıklarınızı, sahip olduklarınızı ve olmak istediklerinizi düşündüğünüzde sizce hangisine daha yakınsınız; kıtlık bilincine mi yoksa bolluk bilincine mi? Zihniniz, sizce hangi düşünce modelini sizin için şekillendirmiş olabilir? Ya da inançlarınız sizce hangisini sizin için kodlamış? Eğer cevabınız kıtlık bilinci ise, çoğunlukla aynı tarafta olduğunuzu söylemek yanlış olmayacaktır. Çünkü, kıtlık bilinci atalarımızdan bize miras kalan bir inanç sistemi. Zamanında yoklukla, açlıkla mücadele etmiş olmanın nesiller süren aktarımı bu bilinç. Ve o günlerin üzerinden çok sular akmış olsa da bugün hala birçoğumuzun hayatı üzerinde bu inanç sistemi etki sahibi. Şöyle ki, hayatınıza gerçek anlamda bolluğu çekemiyor ya da çekseniz de bunu fark edemiyorsanız, para ile olan ilişkiniz bir türlü yoluna girmiyorsa, finansal konularda hep bir endişe, kaygı hissediyorsanız ve tüm bunlar yaşam kalitenizi düşürüp sizi olumsuz düşüncelere itiyorsa, siz de kıtlık bilincinin hayatınızda nasıl tezahür ettiğini aslında deneyimliyorsunuz demektir. Ama bolluk bilinci geliştirmek için yapabileceğiniz pek çok şey var. Bu yazımızda kıtlık bilincini kırıp hayatınıza bolluk bilincini nasıl getirebileceğinizi ele aldık.

Kıtlık ve bolluk bilinci nedir?

Kıtlık zihniyeti ya da kıtlık bilinci hayattaki kaynakların sınırlı olduğuna ve bu kaynakların tükenmesinden endişe etmeye dayanan olumsuz bir inanç sistemi. Bolluk zihniyeti ise bunun tam tersine, dünya üzerindeki sonsuz kaynakların ve fırsatların farkında olmaya dayanan ve bunlara erişmenin herkes için mümkün olduğuna odaklanan bir düşünce yapısı. Kıtlık bilinci, insanların kendilerini sürekli yetersiz hissetmelerine, ellerinde yeteri kadar ‘bir şey’ olmadığına inanmalarına, tatminsiz yaşamalarına ve olumsuz düşüncelerin arasında kaybolmalarına neden olurken; bolluk bilinci insanların yaşamdaki fırsatların farkına varmalarına, kendilerine güvenerek ve akışın gücüne inanarak daha pozitif yaşamalarına zemin hazırlıyor. Diğer bir deyişle; kıtlık zihniyeti, yaşamın sınırlı kaynaklarla dolu olduğuna inanmamıza neden olurken, bolluk zihniyeti, sonsuz fırsatların ve kaynakların dünyamızı doldurduğuna dair bir inanç sistemi geliştirmemizi sağlıyor. Hangisini benimsediğimiz ise yaşamımızı şekillendiriyor.

Bolluk bilincini benimsemenize yardımcı olacak adımlar

Eğer siz de bolluk bilincini benimsemek ve hayatınıza hem bolluğu bereketi çekmek hem de halihazırda yaşamınızda var olan bolluk dolu alanları fark etmeyi istiyorsanız, aşağıdaki adımlardan ilham alabilirsiniz:

1. Farkına varın

İlk adım; para ile varlık ile maddiyat ile bolluk ve kıtlık ile olan ilişkinizin farkına varmak. Sürekli paranızın biteceğini, maddi zorluklar yaşayacağınızı mı düşünüyorsunuz, harcamalarınızı yaparken ekstra strese giriyor, finansal konular üzerine düşünmekten kendinizi alamıyor musunuz? Eğer bunlar sizin için geçerliyse muhtemelen kıtlık bilincine sahipsiniz. Ve bunun farkına vardığınızda, artık bir şeyler yapmak için adım atabilir, bolluk zihniyeti geliştirmek, para ile olan ilişkinizi düzeltmek için yola koyulabilirsiniz.

2. Tetikleyicilerinizi bulun

Durup dururken mi hayatınızda bolluk olmadığından şikayet ediyorsunuz ya da kıtlık bilincine kendinizi fazlaca kaptırıp hep olumsuz söylemlerde bulunuyorsunuz, yoksa sizi bu durumlara iten birtakım sebepler var mı? Gün içinde kendinizi kıtlık bilinciyle konuşurken yakaladığınızda kendinize şunu sorun: Neden şimdi böyle düşünüyorum? Biraz önce ne oldu? Hangi duygu veya düşüncem beni kıtlık bilinci üzerine yoğunlaşmaya itti? Sizi kıtlık bilincinin esiri yapan ve bu bilinçten çıkmanıza engel olan o tetikleyicileri fark edin. Örneğin, bir arkadaşınızın yanınızda ekonomik krizden, her şeyin çok pahalanmış olmasından konuşması olabilir mi? Ya da o çok istediğiniz çantanın bulunduğu mağazanın önünden geçerken bütçeniz onu almaya yetmediği için mi yokluk içinde olduğunuzu düşündünüz? Biraz farkındalıkla bu tetikleyicileri fark edebilir ve hangi durumların, nasıl üstesinden geleceğinizi öğrenerek kıtlık bilincine engel olabilirsiniz.

3. Para ile olan geçmiş ilişkinizi iyileştirin

Bolluk ya da kıtlık yalnızca şu anla, bugünü kurtarmakla ilgili değil. Para ile ilgili çözülmemiş duygusal sorunlarınızın varsa, onların kökenine inmeli ve nerede, ne zaman, nasıl başladığını bulmasınız. Yoksa, yalnızca bugün param var ya da yok diye düşünerek finansal sağlığınızı iyileştiremezsiniz. Örneğin, siz çocukken evinizde anne ve babanız, parayı nasıl değerlendiriyordu, evinizde finansal anlamda ne tür konuşmalar hakimdi, ciddi bir maddi zorluk yaşadınız mı, anne-babanız hep para biriktirmenizi mi öğütlüyordu, ilk paranızı kazandığınızda ne hissettiniz, ne yaptınız, finansal olarak özgürleşmek hayatınıza ne kattı ya da hayatınızdan ne götürdü… Bu gibi sorular, geçmişinizde para ile olan ilişkinizi değerlendirmenize ve hangi noktada kıtlık bilinci geliştirdiğinizi fark etmenize yardımcı olabilir. O köklere indiğinizde çözümlemeniz gereken konuları da bulabilirsiniz. Aksi halde onları çözmeyip bırakırsanız ne yazık ki ömür boyu kıtlık zihniyeti ile yaşayabilirsiniz. Bunu ne kadar erken fark edip aksiyon alırsanız, hayatınızın kalanı için o kadar erkenden adım atmış olursunuz.

4. İnançlarınızı değiştirin

Aslında hepimiz, bir noktada ‘kıtlık’ bilincine sahibiz; çünkü köklü inançlarımız bize bunu öğütlüyor. Atalarımızın yemek bulmakta zorlandığı; ortada çok az yiyecek ama paylaşacak çok fazla insan varken geçirdikleri zor zamanlar, açlık, yokluğun hüküm sürdüğü o dönemler, kısaca geçmişimiz, insan olmanın doğası bize kıtlığın varlığını hatırlatıyor. Ancak, geçmişte yaşanan zorlukların etkilerini biz bugün hala taşımak zorunda değiliz. Kıtlık zihniyetinden bolluk zihniyetine geçiş yapmak, köklenmiş negatif inançları değiştirmekle başlar. Kıtlıkla, yoklukla ilgili bir düşünceye sahip olduğunu fark ettiğinizde, onu değiştirmek için harekete geçmelisiniz. Yüksek sesle aksini ifade edebilir, günlüğünüze yazabilir ya da içinizden tekrar edebilirsiniz. Örneğin; fırsatlar beni her zaman bulur, hayatımda bolluk ve bereket var, istediğim her şeye sahibim gibi cümleleri tekrarlayabilirsiniz. Bu pratiği sizin için doğal bir alışkanlık haline gelene kadar sürdürülebilirsiniz. Böylece, kıtlık, yokluk üzerine yoğunlaşmadan zihninizi bolluğa odaklayabilirsiniz.

5. Bolluk tanımınızı yapın

Bolluk, sanki sadece para ile ilgili bir şeymiş gibi gelebilir; çok para kazanmak, çok para harcayabilmek, çok para biriktirmek… Ancak, bolluğun tanımı aslında bu kadar yüzeysel ve materyalist değil. Bolluk ve bolluk zihniyeti herkes için farklı görünebilir; size bolluk gelen bir şey başkasına kıtlık gibi görünebilir ya da bunun tam tersi de olabilir. Dolayısıyla kendi bolluk tanımınızı yapmanız çok önemli. Şu soruya cevap verebilirsiniz; sizce ‘bolluk içinde olmak’ nasıl bir duygu? Size onu hissettiren ne, öyle olduğunda hayatınızda ne olacak, ne olmayacak, kendinizi nasıl bulacaksınız? Emin olun, cevaplarınız yalnızca çok para kazanmakla ilgili olmayacaktır.

6. Yaşamınızdaki bolluğu bulun

Belki, hayalinizdeki kadar iyi bir kazancınız yok ama sevdiklerinize ayırabileceğiniz yeteri kadar zamanınız var. Belki istediğiniz eşyalara sahip değilsiniz ama sizi çok seven bir eşe ve aileye sahipsiniz. Zaman, sevgi, minnet, aşk, şükran… Bolluk, yalnızca para ile ilgili değildir. Hayatınızın hangi alanlarında bolluk var, buna odaklanın. ‘Param yok’ diyerek, kıtlık bilincinde kalmayı seçmek yerine bakış açınızı bolluğa, daha doğrusu hayatınızdaki bolluklara çevirin. Göreceksiniz ki böyle yaptıkça bolluğun eksik olduğunu düşündüğünüz yaşam alanlarınızda kıtlıktan uzaklaşacak, çünkü enerjinizi, düşünce gücünüzü doğru yere aktaracaksınız.

7. Negatif çevrelerden uzak durun

Toksik insanlar ne yazık ki hayatın pek çok alanında boy gösterebilir. Ancak, onların söylemlerine kapılmamak sizin elinizde. Özellikle maddi konularda sürekli olumsuz konuşan, sizi farkında olmadan kıtlık bilincine çekmeye çalışan insanlardan uzak durmanızda fayda var. Çünkü, onların söylemleri, davranışları, inançları, sizi de olumsuz etkileyebilir. Olumsuz düşüncelerini ve alışkanlıklarını, kıtlık zihniyetini teşvik eden inançlarını duymamak için aranıza mesafe koymanızda fayda var. Bunun yerine pozitif, destekleyici ve ilham veren insanlarla daha fazla zaman geçirmeye gayret edin.

8. Kendinizi kimseyle kıyaslamayın

Kendinizi, hiçbir konuda, özellikle de finansal konularda, kimseyle kıyaslamamaya özen gösterin. Bir başkasının sahip olduğu ne sizi ilgilendirir ne de bunun üzerine düşünmek size bir şey kazandırır. Daha yüksek kazançlı ya da daha fazla mal varlığına sahip insanlar çevrenizde olabilir, hatta belki de çok yakın arkadaşlarınızdır. Ancak, herkesin yaşantısı, inancı, sahip oldukları kendine. Siz yalnızca sizin elinizde olanlara, kendi yaşam tarzınıza odaklanın, enerjinizi başkalarının hayatları, yaşayışları üzerine düşünerek, mal varlıklarınızı karşılaştırarak ya da maaşlarınızı kıyaslayarak harcamayın. Bu sizi yalnızca kıtlık bilincine çekmekle kalmaz, zihninizde ekstra yük ve stres yaratır. Her zaman, sadece ama sadece kendinize odaklanın.

9. Harcamalarınızı yönetin

İnançlarınızı, düşüncelerinizi, söylemlerinizi kontrol etmek için çaba harcarken elbette ki harcamalarınızı da doğru yönetmeniz, paranızın hesabını bilmeniz ve finansal sağlığınızı iyileştirmeniz de önemli. Tüm bunları, bütün bir paket olarak değerlendirebilirsiniz. Sonuçta, har vurup harman savurmanın da yaşamınıza olumlu bir etkisi yok. O nedenle kıtlık bilincinden çıkmak için zihninizi yeniden programlarken, bir yandan da harcamalarınızı kontrol altına alarak, gelir-gider dengenizi başarılı bir şekilde inşa edebilir, kendinizi artıya geçirerek, yani birikim yapmaya da başlayarak finansal salığınızı daha iyi bir seviyeye taşıyabilirsiniz.

10. Şükredin, sabredin ve inanmaya devam edin

Son olarak bolluk bilincini geliştirmek için elinizdekilere daha fazla odaklanın. Olmayana değil, olana bakın. Sahip olduklarınız için şükredin, gerekirse bir şükran günlüğü tutun ve minnet duyduğunuz her şeyi yazın; ev, araba, aile, sevgi, huzur, yemek… Yaşamınızdaki bollukların farkına varın ve bunlar için şükredin. Tüm bunları yaparken sabırlı olmanız gerektiğini de kendinize hatırlatın. Yıllardır belki de kemikleşmiş bir yapıya bürünmüş kıtlık zihniyetini bir günde yok edemezsiniz. Ama bu konuda ne kadar çok olumlu pratikler yaparsanız o kadar hızlı geçiş süreci yaşayabilirsiniz.

Kendinize ve yaşamın güzelliklerine inanmaya, yarınların bilinmeyen fırsatlarla dolu olduğunu düşünmeye devam edin. Göreceksiniz ki hayat, sonsuz kaynaklarla dolu bir yol ve bu yolda sizin için de ayrılmış pek çok şey var.

İlginizi çekebilir: Hayatınıza neden yeterince para çekemiyorsunuz?

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



İlgili Makale