X

“Hiçbir şeyi beceremiyorum” düşüncesiyle başa çıkmanın yolları

Eğer “Hiçbir şeyi beceremiyorum” türünden bir düşünceye sahipseniz, bu duyguyu yaşayan tek kişinin siz olmadığını bilin. Böyle hissetmek son derece yaygındır ve her insanın başına zaman zaman gelir. Özellikle de insanların dijital dünyadaki yaşamlarını seyrederken kendimizi arkadaşlarımız, meslektaşlarımız, sevdiklerimizle kıyaslayıp kendimizle ilgili gerçekdışı fikirlere kapılabiliriz. Çünkü çoğu insan, hayatındaki güzel zamanlarla ilgili fotoğrafları ve hikayeleri paylaşır. Dolayısıyla biz de bizden başka kimsenin zor zamanlar geçirmediğini zannedebilir, kendimizi yetersiz olarak değerlendirebiliriz. Oysa gerçek bundan çok farklıdır.

Hayatta hiçbir şeyi başaramamak, kişinin kendisine dair kabul edebileceği olumsuz bir fikirdir. Ve uzun vadede öz saygısına zarar verebilir. Peki neden böyle hissediyorsunuz? Bu duyguyu yaşamanızın muhakkak ki farklı nedenleri var. Neden böyle hissedebilececeğinizi ve olayları nasıl tersine çevireceğinizi keşfetmek için okumaya devam edin.

“Hiçbir şeyi beceremiyorum”: Neden böyle hissediyorum?

Yetersiz olduğunuzu veya herhangi bir şeyde başarılı olamayacağınızı düşünmek, öz-değer duygunuza ve özgüveninize zarar verebilir. Oysa böyle yaşamayı hak etmiyorsunuz, bu yüzden kendinizi başarısız hissetmenize neyin sebep olduğunu anlamak için zaman ayırmanızı öneririz. İşte “Hiçbir iş beceremiyorum” düşüncesinin altında yatabilecek bazı yaygın sebepler.

1. Stres

Stres, hayatın bir gerçeği. Bazı dönemlerde daha yoğun hale bilir ve kendinizi bunalmış hissetmenize neden olarak net düşünme yeteneğinizi etkileyebilir. Gergin, endişeli veya depresif hissediyorsanız ve bu duygulara neden olan kronik bir durumunuz yoksa, muhtemelen streslisinizdir. Neyse ki, stresi yönetmeyi öğrenebilirsiniz.

2. Aşırı yoğunluk

Hayatımızda çok fazla şey olduğunda hepimiz kendimizi bunalmış hissedebiliriz. Ve bu durumda, tıpkı stresli olduğunuzda olduğu gibi, net bir şekilde düşünmek oldukça zor olabilir. Hatta son yıllarda dünyada hepimiz için öyle zorlayıcı şeyler yaşanıyor ki küçücük bir şey bile bizi bunaltabiliyor. Dolayısıyla eğer siz de bir süredir kendinizi bunalmış hissediyorsanız, zihniniz size hiçbir şeyi doğru yapamadığınızı söyleyebilir.

3. Öz değer eksikliği

Araştırmalar güçlü bir özgüvene sahip olmanın mutluluğumuzu artırabileceğimizi gösteriyor. Yüksek benlik saygısına sahip olmak, her zaman her şeyi doğru yaptığını düşünmek anlamına gelmez, ancak “her şeyi doğru yapabilen” biri olduğunu düşünmeyi gerektirir.

Düşük benlik saygısı ise hayatınızın kontrolünün sizde olmadığını hissetmek, yardım istemekte zorlanmak, başarısızlıktan korkmak, sağlam sınırlara sahip olmamak ve kendine karşı nazik konuşmamak gibi farklı şekillerde kendini gösterir. Benlik saygınızı artırmaya yönelik çalışırsanız zamanla siz de her şeyi doğru yapabileceğinize olan inancınızı güçlendirebilirsiniz.

Ayrıca aşağıdaki durumlar da “Ne yapsam beceremiyorum” türünden bir düşünceye kapılmaya yol açabilir:

  • Mükemmeliyetçilik
  • Başarısızlık korkusu
  • Yargılanma korkusu
  • Bilinçaltı kalıpları (Örneğin, performansınız hakkında aşırı derecede eleştirel olan ebeveynlerle büyümek)
  • Boşanma, düşük akademik performans gibi kendinizi başarısız hissetmenize neden olan stresli yaşam olayları
  • Anksiyete, depresyon veya obsesif-kompulsif bozukluk gibi zihinsel rahatsızlıklar

“Hiçbir şeyi beceremiyorum” düşüncesinden nasıl kurtulabilirim?

Hiçbir şeyi doğru yapamama veya becerememe, yetersiz olma düşüncesinin temelde düşük benlik saygısıyla ilişkili olabileceğini açıkladık. Düşük benlik saygısı işiniz, ilişkileriniz, başarınız ve genel yaşam kaliteniz üzerinde olumsuz etkilere neden olabilir. Bu nedenle kendinizle ilgili böyle olumsuz bir fikre sahipseniz onu değiştirmek için yapabileceklerinize odaklanın. İşte sizi zihninizde olumlu bir yola sokabilecek bazı eylemler:

1. Sınırlayıcı inançların kendine bakışınızı şekillendirdiğini fark edin

Sınırlayıcı inançlar, kendimizle ilgili imajımızı bozan olumsuz düşüncelerdir. Genellikle doğru değillerdir ama yine de onlara inanırız. Ne kadar çok kendi kendimizi sınırlayan bir dil benimsersek, bu düşünceler bize o kadar doğru görünür. Tıpkı kendini gerçekleştiren bir kehanet gibi. Kendimize dair olumsuz inançlar ayrıca benlik saygımızı da yıpratır.

Kendinizden şüphe etmenize neden olan inançların kökleri, çocukluk deneyimlerinizden veya insanların size koyduğu sınırlamalardan kaynaklanıyor olabilir. Belki geçmişte ebeveyniniz veya öğretmeniniz size defalarca “Hiçbir şeyi doğru yapamıyorsun” demiştir. Bu sözler yıkıcıdır ve özgüveninizi yerle bir edebilir.

Hayatınız boyunca bu eleştirileri defalarca duyduysanız, bunların doğru olduğuna inanmaya başlayabilirsiniz. Dolayısıyla hemen şimdi durun ve kendinize “Bu inancım doğru mu? Bana mı ait” diye sorun.

2. Negatif etiketleri reddedin

Düzenli olarak “Hiçbir şeyi beceremiyorum” demek, kendinize olumsuz bir etiket yapıştırmaktır. Kendinize dayattığınız bu etiketleri kabul ettiğinizde, daha fazla hata yaptığınızı veya başarınızı baltalayacak şekilde hareket ettiğinizi fark edebilirsiniz.

Başarılı olma yeteneğiniz hakkındaki bu olumsuz görüşleriniz bilinçaltınızda kök salabilir. Siz farkına bile varmadan, kendinizden şüphe eden düşüncelerle kendinizi yıpratır hale gelebilirsiniz. İşte bu düşünceleri yakalarsanız içinizdeki eleştirel sese meydan okuyun. İçinizde “Bu kolay bir iş. Bu konuda gerçekten iyiyim. Yapabilirim” türünden cümleleri çoğaltın.

3. Başardığınız şeylerin bir listesini yapın

Bu basit fikir, hiçbir şeyi doğru yapmama konusunda yanıldığınızı görmenizi sağlar. Bir günlükte, telefonunuzda veya bir bilgisayar belgesinde hayatta başardığınız veya iyi yaptığınız şeylerin bir listesini yapın. Örneğin küçükken kardeşiniz için iyi bir bakıcı mıydınız? Liseden mi yoksa üniversiteden mi mezun oldunuz? Son zamanlarda bir arkadaşınızı çok mu güldürdünüz? Tüm bunlar, doğru ve iyi yaptığınız şeylerdir!

4. Kendinizle başkalarıyla konuştuğunuz şekilde konuşun

Olumlu kendi kendine konuşma, zor durumların üstesinden gelmenizi sağlayabilir, aynı zamanda benlik saygınızı da geliştirebilir. Hiçbir şeyi doğru yapamayacağınızı düşündüğünüzde, durumu kendi aleyhinize çevirin ve bir arkadaşınızın size böyle hissettiğini söylediğini hayal edin. Ona ne söylerdiniz? Nasıl destek olurdunuz? Muhtemelen kendisiyle ilgili bu düşüncesinin doğru olmadığını söyler ve doğru yaptığı şeyleri hatırlatırdınız. Öyleyse kendinize de böyle davranın.

5. Yürüyüşe çıkın

Yürümek sadece stresi azaltmakla ve sağlığınızı iyileştirmekle kalmaz, aynı zamanda olumsuz zihin alanınızdan çıkmanıza da yardımcı olabilir. Dolayısıyla hiçbir şeyi becerememe gibi olumsuz düşüncelerden kafanızı temizlemenin harika bir yoludur. Yürüyüşe çıktığınızda etrafı gözlemleyin ve çiçekleri koklayın, güneş ışığını teninizde hissedin ve yanınızdan geçerken komşunuza “Merhaba” deyin. Emin olun, eve gittiğinizde kendinizi daha iyi hissedeceksiniz.

6. Öz bakıma zaman ayırın

Öz bakım harika bir stres gidericidir, ayrıca kendiniz hakkında daha olumlu hissetmenize yardımcı olur. Kendiniz için yaptığınız ve sizi iyi hissettiren her şey öz bakımın içerisine girebilir. Bu, duş almak gibi fiziksel veya uzanıp rahatlatıcı müzikler dinlemek gibi duygusal bir aktivite olabilir…

7. Eğer gerekliyse mola verin

Molaya ihtiyaç duymanız bir başarısızlık değildir. Her insan böyle molalara ihtiyaç duyar. Bunu yapmak stresi azaltır, bizi genel olarak daha üretken kılar ve kafamızı boşaltır. Hiçbir şeyi doğru yapamadığınızı hissettiğinizde durun ve kendinize biraz zaman isteyip istemediğinizi sorun. Eğer o an ihtiyacınız olan şey kanepede biraz uzanmaksa buna hayır demeyin.

8. Herkesin hata yapabileceğini hatırlayın

Mükemmel insan yoktur. İnanç sisteminizi değiştirmek ve özgüveninizi geliştirmek üzerine çok çalışmış olsanız bile siz de hayatta herkes gibi hatalar yapmaya devam edeceksiniz. Bu yüzden kendinize karşı nazik olun. Hata yapmanın son derece insani olduğunu kabul ederek kendinize öz şefkat gösterin.

Sonuçta herkes zaman zaman kendisiyle ilgili “Hiçbir şeyi beceremiyorum” türünden yanlış bir inanç geliştirebilir. Bunun son derece normal olduğunu unutmayın ama bu duyguya da saplanıp kalmayın. Yukarıdaki stratejilerle, bu zihniyeti değiştirme gücüne sahipsiniz. Eğer kendinizle ilgili sahip olduğunuz olumsuz düşüncelerle başa çıkamadığınızı düşünüyorsanız bir akıl sağlığı uzmanından destek alabileceğinizi de hatırlayın.

Kaynaklar: verywellmind, happierhuman

İlginizi çekebilir: Özgüven ve öz saygı: Başkalarından beklediğiniz güveni ve saygıyı kendinize ne kadar gösteriyorsunuz?

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



İlgili Makale