X

Hayatın her anında seçmen olmak: Oyumuzun hakkını veriyor muyuz?

Ülkemizde yepyeni bir dönemin başladığı günlerden geçiyoruz. Perdenin önündeki sahnede doğal afetler ve siyaset var gibi görünse de perdenin arkasında gezegen geçişlerinin etkisine maruz kalan farklı ve dönüştürücü hareketler söz konusu: İçimizde ve dışımızda, aile ve birey arasında uyumsuzlukla gelişen mücadeleler, toplumsal rekabetler ile ülkelerin birbiri ile olan mücadelesini tetikleyerek dönüşümüne destek olan gezegen geçişinin etkileşimleri.

Böylesine derin ve böylesine büyük etkiler yaratan dürtüsel ve eylemsel hareketliliğin içinde hissettiklerimizden hoşnut olmamamızın temeli “sonlandır ve dönüştür” diyen etkileşime girdiğimiz iletişim ve etkileşim ağlarıdır. Her birimiz farklı etkileniyoruz ve her birimiz bu etkilerin ortaya çıkmasını sağlayandan kurtulmaya çalışıyoruz. Oysa varlığımızın sebebi olandan kurtulmak değil olana rağmen gelişebilmektir. Çünkü her canlı ortak yaşama hizmet eden en büyük yaşam kuvvetidir. Ve keşfedilmesi gereken günümüzün ortak algısı tam olarak budur.

Kurtulmak ve ummak gibi seçimlere yatırım yapmak hayatımızı iyileştirmiyor:

  • Kurtulmayı düşünmek,
  • İyileşmek için mücadele etmek,
  • Duygusal tepkiler vermek,
  • Davranışları düzenlemek,
  • Sosyal medyada paylaşmak…

Enerjimizi bu yönde harcadığımız her defasında bir seçim yapıyoruz yani herhangi bir şeyin var olmasına bir oy vermiş oluyoruz. Oylar hep benzer şekilde olunca da benzer şeyleri yaşamaya devam ediyoruz ve kurtuluş hiç gelmiyor. Çünkü her kullandığımız oy çoğunluğun seçeneklerinden iki yönden birine veriliyor: Taraf olmaya yönelik oylar veya karşıt olmaya yönelik oylar veriliyor. Yenilikçilik ve henüz var olmamış seçeneklere oy vermek gittikçe yok oluyor gibi. Oysa dünyayı bizim oylarımız dönüştürüyor. Sosyal ve teknoloji çağına yenilikçi insanların hayal gücüyle geldik. Kendimizi bu denli zorlayarak ite kalka bir hayat yaşamaktan kurtarmak istiyorsak yenilikçi olmayı öğrenmeliyiz. Yenilikçi olmanın yolu da taraf veya karşıt olmamaktan geçer.

Hadi gelin ilk oyumuzu bugün kullanalım ve taraf ve karşıt olmama seçeneğine oyumuzu verelim. Sonra arkamıza yaslanıp gelişimimizi ve ilerlememizi izleyelim. 

  • Barış istiyorsak kendimizle ve yaşamla savaşmayı bırakalım.
  • Huzur istiyorsak kendimize acımayı ve yaşamın desteklemesini beklemeyi bırakalım.
  • Denge istiyorsak kendimizle ve toplumla yarışmayı bırakalım.
  • Bağırıp çağırmayı, korkup korkutmayı, suçlanıp suçlamayı, utanıp utandırmayı, yargılayıp yargılanmayı en önemlisi de saygısızlığı bırakıp değer arayışlarından çıkmayı kendimize öğretelim.
  • Özetle taraf veya karşıt olmayı bırakıp kurtulmak için değil oldurmak için harekete geçelim.
  • Biz bir seçmeniz ve her zaman tek bir oy kullanma hakkımız var. Tek oy kullanma hakkı hem kendi alanımızı hem ortak yaşam alanımızı hem de ülkemizi etkileyen önemli bir seçimin hareketini başlatır.

Gerçek seçmen olumsuzluklara odaklanmaz, yargılamaz değer biçmez oy için uğraşmaz kendi oyuna sahip çıkar ve bilinçli oy kullanır. Kendini ispatlamak için veya birilerini etkilemek için değil kalben ve ruhen sahip olduğu tek ve yenilikçi oyuna sahip çıkar ve kendi oyunun hakkını verir. O yönde düşünür duygularını o yönde aktarır ve davranışlarını o yönde yansıtır. Siyaset yapmaz; karşıt olarak muhalefete girmez, taraf olarak örtbas etmez.

Hayatın her anı’nın bir seçimden ibaret olduğu idrak edilmeden de gerçek seçmen olunamaz:

  • Bitmeyen mücadelelerinin kendi oyunu kullandığı içsel süreçleriyle bağlantılı olduğunu göremez.
  • Kendini yargılayan konulara odaklandıkça yargılanmaya dair oy kullandığını kabullenemez.
  • Hayatın olumsuzluklarını görme eğilimiyle sürekli olumsuzlukların var olmasına dair sürekli oy verdiğini kaçırır.
  • Güvensizliğe dayalı kargaşalara oy verir.
  • Geçmiş tecrübelerden kanıtlar toplamaya ve o kanıtlarla oy kullanmaya eğimli olur.
  • İnsanların sırrını çözmeye ve ifşa etmeye oy kullanır.

Yaşamın sürekli bir seçim ve sürekli bir oy kullanma hakkı olduğunu görebilmek bugünlerde oldukça önemli. İçinden geçtiğimiz dönüştürücü gezegen etkilerinden dönüşümün ve gelişimin hatta refah ve tatmin içinde ilerlemenin kapılarını açar.

Kendi seçimlerimize kullandığımız oyların yaşattığı tatminsizlik ve mücadele baskıları sınırlı zihniyetlerin içinde karmaşa yaratıyor. İçinden geçtiğimiz dönüştürücü gezegen etkilerinden dönüşümün ve gelişimin baskısıyla son vermenin kapıları açılıyor. Bu son verme her türden son vermeyi temsil eder: Düşüncelere son vermek, duygulara son vermek, ilişkilere son vermek, fiziksel olanlara son vermek gibi eskiden yeniye geçiş noktasını temsil eder. Artık ya bilinçli oylar kullanacağız ya da oylarımızın hiçbir hükmü olmayacaktır; boşa harcanan enerjiler, heba edilen emekler kargaşanın parçası haline gelecektir.

Artık ya seve seve ya öpe öpe dönemlerinden geçiyoruz; ya dönüşüme oy kullanarak huzuru çağıracağız ya da sahip olduklarımıza sıkı sıkıya tutunarak son buluşları yaşayacak ve dönüşüme tanık olacağız.

Arkasında durduğumuz, desteklediğimiz veya karşıt olduğumuz her ne varsa ona oy veriyoruz ve yaşamda onu büyütüp karşımıza çıkarıyor. Bu bilinci fark etmeyen bir toplum olarak daha fazla acı çekiyoruz daha fazla mücadele içinde kıvranıyoruz. Gittikçe artan ve daha fazla içinden çıkılmaz bir hal alan yaşamın tek mesulleriyiz. Çünkü mevcut olan seçenekten başka seçeneğimiz yok sanıyoruz. Oysa sonsuz ve sınırsız olasılıklar okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz ve ihtiyacımız olan her zaman başka bir seçeneğin daha var olduğunu hatta içinde dolandığımızı fark etmek.

Herkes kendi düşüncelerinde, duygularında ve davranışlarında kullandığı oyları görebildiğinde sonuçların bireyselden topluma yansıyanlardan öte bir sonuç yaşanmadığını görebiliyoruz. Taraf veya karşıt olmadığımızda görebiliyoruz.

Bu makaleyi okuyanların durup kendi duygu-düşünce ve davranışlarını gözlemlemeye davet ediyorum. Aslında nerede bir seçmen olduğunuzu ve oyunuzu sandık başında vermediğinizi görmeye davet ediyorum.

Seçmen olmak meselesi kimlerin aday olduğundan daha derin bir konudur. Mesele içinde yaşamakta olduğumuz toplumda etkimizin nedenli kuvvetli olduğunu keşfetmektir.

İki veya üç taraftan birini seçmek zorunda olmamızın tek nedeni bireysel haklarımıza sahip çıkmamaktan gelir. Yoksa 70 yaşına geldi diye yok sayılan kayda alınmayan anne babaların yaşadığı bir toplumda 70 yaşındaki insanlara oy vermek zorunda kalmazdık.

Devir değişti, jenerasyon değişti, yaşamın akışı değişti sosyal ve teknoloji çağında var olan bir insanlığı eski jenerasyon zihniyetinin yönetmesine izin veren biziz; bireysel haklarına sahip çıkmayan toplumun parçalarını oluşturduğunu görmeyenler.

Taraf veya karşıt olmadan doğru seçmen olabiliriz. Sosyal ve teknoloji çağındayız yani sosyal medya bizim seçmenliğimizin yansımasıdır. Öyleyse bize huzuru, barışı ve tatmini getirecek lider seçimlerimizi öne çıkanların tarafı veya karşıtı olarak değil, ne istediğimizi yansıtarak hemen şimdi bireysel haklarımızın kullanıma geçebiliriz; hakiki ve öz bir seçmenlik ruhuyla oylarımızı önce düşüncelerimizde duygularımızda ve davranışlarımızda paylaşabilir ve dönüşümü gerçekleştirebiliriz.

Gezegen geçişlerinin baskısı bu yönde sonlandır ve dönüştür diyor. Yaklaşan seçimde bize büyük bir fırsat sunuyor. Hiçbir şey yapamıyorsanız dahi bir durun! Taraf olduğunuz veya karşıt olduğunuz paylaşımlarla insanlığı kışkırtmayı bırakın. Her kışkırtma eskinin devamına yenin sıkışmasına vesile oluyor. Yüreği yetenleri kışkırtmak yerine kendilerine dürüst olmaya davet ediyorum. Asıl marifet kışkırtıcı paylaşımlarda bulunmak değil kendi öz varlığından paylaşmaktır.

Birlikte sevgi ve saygıyla dönüşmek dileğimle…

İlginizi çekebilir: Tefekkür sanatı: Kelimelerin gücünün farkında mısınız?

Nalan Kahraman: Merhaba, Ben kimim? – Neden varım? – Önemli olan akıllı olmaksa hissettiklerim niye var? türünden bitmek bilmeyen sorularımın cevaplarını 2008 yılında tanıştığım Human Design sisteminde bulmaya başladım. Tam bir adanmışlıkla sistemi öğrenme yolculuğuna adım atarak 2018 yılında Uluslararası Human Design okulundan mezun oldum. 3 yıldır Human Design okulundan aldığım profesyonellik lisansımla online Human Design eğitimleri ile “Zihni Anlamak” üzerine atölyeler düzenliyorum. Yaşam deneyimlerimle edindiğim kazanımları sosyal medya hesaplarımdan paylaşıyorum. Aynı zamanda “EUREKA Yorumunu değiştir hayatın değişsin” kitabının yazarıyım ve yeni kitaplarım yolda. Kendini bilmek üzerine yola çıkanlar için elimden ne geliyorsa…

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale