X

Hayatın dengesini bulmak için: Eril ve dişil enerjileri tanıyın

Eril ve dişil enerjiler modern çağda kadınların ve erkeklerin hayatını farklı şekillerde etkiliyor. Bu iki enerjinin dengesine değinmeden önce, eril ve dişil enerji prensiplerinin ne olduğuna dair bir bilgilendirme yapmanın daha sağlıklı olacağına inanıyorum. Böylece; bu iki enerjinin prensiplerinin, davranışlarımıza, kararlarımıza, hayatımıza, ilişkilerimize nasıl yansıdığını daha rahat algılayabiliriz. Çalışan kadınların rekabet ederek, hayatta kalma, başarılı olma inançlarından dolayı baskın olarak eril enerjilerini yani sol beyinlerini aktif kullandığını söyleyebiliriz. Ancak; iş hayatı ve mali zorluklar erkeklerde eril enerjiyi azaltıyor gibi bir hüküm vermek bence doğru değil. Mesele çok daha derin ve çok daha geçmişe dayanıyor.

Eril enerji ve dişil enerji nedir?

Öncelikle eril ve dişil enerjiyi biraz daha detaylı olarak anlatacak olursak;

Her iki enerji de hem kadın hem de erkek bedeninde varoluşun bir parçası…

Yin dişil enerjiyi temsil eder. Yang ise eril enerjiyi… Eril enerji, zihinsel gücü, mantığı, sol beyin işlevini, savaşçılığı, konuşmayı temsil eder. Eril enerji, atak, kontrolcü, rekabet eden tarafımızdır. Dişil enerji ise tam tersi, kabulde olan ve izin verendir. Eril enerji nüfuz eder, dişil ise alıcıdır ve yumuşaktır. Eril enerji aklı, mantığı üstün tutar. Yargılayıcı, cezalandırıcı, suçlayan tutumu yansıtır. Dişil enerji, duyguların ve sezgilerin yansımasıdır. Hoşgörü ve affedicilik hâkimdir. Eril enerjide detaylarla tek tek algılayış vardır. Dişilde ise bütünsel bir fark ediş. Eril enerji, kâr zarar hesabı yapar, sebep sonuç ilişkisi kurar. Dişil ise hesap yapmadan, yaşamı, doğal bir akış içinde olduğu bilinciyle kabul eder. Eril enerji kuralcı, dişil enerji özgürlükçüdür. Eril enerji, düşünmek, tartmak ister; dişil ise sezgilerini, hislerini dinler.

Eril enerji, ahlak, töre, namus kavramlarıyla karar verir, davranır. Dişil ise sevgi bazlı, şefkat duyarak karar verir, davranır. Eril daha çok hüzün, ciddiyet ve çilecilikten beslenir. Dişil kutlama, coşku, sevinçle besler ve beslenir. Gündüz, güneş eril; gece, ay dişildir. Ve ikisi de gereklidir. Eril enerjide çalışarak zorlayarak elde etme varken, dişil enerji niyetin gücüyle tezahür ettirir. Eril enerji hareketi olayları başlatır. İlk adımı atar. İnisiyatif ve sorumluluk alır, ataktır. Sol beyni yöneten eril enerji “AN”da kalmak yerine sürekli analiz ederek, hesap yaparak farkındalığı kaçırabilir. Genelde çoğu şeye karşı çıkar, güç odaklıdır. Suçu hep başkalarında arar, esnekliği yoktur. Değişimi, duyguları ifade etmeyi, sevgiyi zayıflık olarak görür. Eril enerji baskılandığında agresiflik sergiler. Eril enerjinin en büyük özelliği kadın ya da erkek fark etmez, harekete geçirmektir.

Dişil enerji daha edilgendir, uyum sağlar. Kolay inanır, harekete geçmek için motivasyona ihtiyaç duyar. İzleyen ve gözleyendir. Dişil enerji sağ beyni etkiler. Yaratıcı, özgürlüğe düşkün yönümüzdür. Tutkuların, hislerin, sanatın, estetiğin, yaratıcı enerjinin kaynağı dişil enerjidir. Bilge ve derin tarafımızdır. Dişil enerjisi yoğun olan kişiler sevgi odaklıdır. Hırstan kaçar. Dişil enerji baskılandığında yaratıcılık dengesini kaybeder. Savaş, terör ve kaos olur.

Kadın erkek hepimizin içinde bu özellikleri sergilememize neden olan eril ve dişil enerji bulunuyor. İkisi birbirini harekete geçiriyor. Örneğin, bu yazıda okuduklarınıza ilham olan duygular, hisler, farkındalıklar dişil enerjimden kaynaklı. Bu yazıyı yazmamı sağlayan, gelen ilhamı sözlere döktüren ve beni harekete geçiren ise eril enerjim.

Kadın olun, erkek olun önemli olan; enerjinizin dengede ve uyumlu olmasıdır. Biri diğerinden asla üstün ya da kötü değildir. Her iki enerjinin de güçlü yönlerini beslemek, yaşamda daha dengeli olmamızı sağlar. Her iki enerjinin de dengesizliği hem kendimize hem de bütüne olumsuz etki eder. Kadın Olmak kitabımda detaylı anlattığım danışan hikayelerimde bu iki enerjinin yaşamlara, ilişkilere nasıl etki ettiğini fark edebilirsiniz.

Dişil enerjimizi ve bu enerjinin prensiplerini yadsıdığımız ve uzaklaştığımız görülüyor. Ancak; bunun sebebi sadece iş hayatıyla, anne olmakla ilgili değil. Çağlardan beri namus, ayıp, günah gibi kavramların hipnozuyla kadınların baskılandığını görüyoruz.

Burada aslında ataerkil kültürlerin, geleneklerin, din adı altında dayatılan evrensel gerçeklikle uyuşmayan hipnozların ve korkuların etkisi var. Lütfen hep hatırlayın korktuğunuz şeyi yok etmeye ve baskılamaya çalışırsınız. İnsan ancak; korkutulduğunda kontrol edilebilir. Tarihte cadı avlarını, kadınların diri diri yakıldığını, namus kavramıyla, iffetsizlikle suçlanarak taşlandığını, kız çocuklarının doğar doğmaz gömüldüğünü görüyoruz. Günümüzde kadının mal gibi alınıp satıldığı, çocuk gelinlerin hala ülkemizde de var olduğu bir gerçek.

Yapılan hipnozların gücü korku kültürüyle, kadın erkek herkesin bilinçaltına çağlardan beri o kadar güçlü yerleştirilmiş ki bu zamanda kadınlar kendi dişil güçlerini yadsıyorlar. Farkında bile değiller.

Hipnozlar doğrultusunda özellikle anne tarafından yetiştirilen kız ve erkek çocukları dişil enerji prensiplerinden duygularını ifade etmeyi, hislerini hissetmeyi öğrenemiyor. Çünkü model olarak gördüğü ilk bağlantıyı kurduğu kadın annesi, duygularını yok sayıyor, bastırıyor, içine atıyor, “elalem ne der?” korkusuyla benliğini yok sayıyor. Potansiyelini bastırıyor. Özünden uzaklaşıyor. Robotlaşan eril dişil enerji dengesi şaşmış bireyler mutsuz olarak yaşamlarını sürdürürken başarının, kariyer yapmanın, para kazanmanın, evler, arabalar almanın, maddi gücün, evlenmenin bir statü olduğu ve mutluluk sağlayacağı illüzyonu ile kendini mutsuzluğa mahkum ediyor.

Duygularımızı bilinçli ya da bilinçsiz bastırıyoruz. Duyguları ifade etmenin zayıflık olduğu inancıyla, duygularımızı hissetmemek üzere ya antidepresanlara sarılıyoruz ya da bağımlılıklar yaratıyoruz. Her bağımlılığımızın ardında doyurulmamış duygusal ihtiyaçlarımızın olduğunun farkında değiliz. En basiti sigaranın öldürdüğünü biliyoruz ve bağımlı olmaya devam ediyoruz. Bu halde iken eril-dişil enerji dengesinden söz edemeyiz. Çünkü; dişil enerji prensiplerinden, öz şefkat, öz sevgi kavramlarından çok uzaktayız. Bunun sonucu; hoşgörüden affedicilikten de uzak yetişiyor ve çocukları da bu şekilde yetiştiriyoruz. Ve eril enerji prensibi olarak genelde sonuca odaklıyız, sürece değil. Yaşamdaki süreçlerin bize sağladığı farkındalıkları göremeyebiliyoruz. Yargılayan, etiketleyen bir zihin ile bilincimiz kapalı kalıyor. Kendimizi tanımamak, kendimize, hayatımıza dair cesur ve güçlü sorular sormamak “Ben kimim? Mutlu muyum? Sevdiğim, istediğim hayatı yaşıyor muyum?” sorularını sormadan derin bir uykuda istemediğimiz, mutsuz olduğumuz hayatları yaşamak… Bunun farkında bile olmamak… Tüm eril-dişil enerji dengemizi etkiliyor.

Eril-dişil enerji dengesinin bozulması aşk ilişkilerine nasıl yansıyor?

Eril ve dişil enerjilerin dengesizliği elbette ilişkilere de yansıyor. Ancak; eril enerjisi baskın olan bir kadınla dişil enerjisi yüksek bir erkek pekala ideal bir ilişki yaşayabilir. Sağlıklı, ideal olan her iki kişinin de kendi içinde tam ve bütün hissetmesidir. Birinin diğerini tamamlama durumu ancak bağımlı ilişkileri yaratır. “Biz bir elmanın iki yarısıyız” söylemleri kendi benliğimizi azımsadığımız yaklaşımlar aslında…

En önemli nokta ise ilişkiyi yaşayanın bilinçli halimiz değil, bilinçaltımız olduğunu bilmememiz… İlişkiyi yaşayan içimizdeki küçük çocuktur. Kimi zaman küser, kimi zaman kızar, hırçınlaşır. İçimizdeki küçük çocuğun yaralarından, travmalarından dolayı; ilişkide çoğu zaman çocukça davranışlar sergilenir, duygusal çatışmalar yaşanır, egosal savaşlar olur. Ve iki çocuğun bilinçaltındaki korkularının, duygularının iyileştiricisi partnerler değildir. İlişkileri iyileştirmek için yetişkin bilinçli halimize ihtiyacımız var. Aradığımız, özlediğimiz anneyi ve babayı sevgili ya da eşlerimizde bulmaya çalışırsak ilişkiyi tüketiriz.

Ayrıca; ilişkiyi kadının ve erkeğin ailesinin enerjisi de etkiler. Hatta eski kuşak geçmiş nesillerin yaşadığı travmalar da enerji dengesini bozar ve ilişkide sebepsiz gibi görünen sorunlar ortaya koyabilir.

Şimdiki ilişkilerde kadın ve erkek sorguluyor. Karşı tarafı suçlamak yerine, kendi değişim dönüşümünü yaratmak niyetiyle, kişisel gelişimine yatırım yapıyor. Eğitim ve seminerlere katılıyor, danışmanlık alıyor. Kendi çevremde bana gelen danışanlarımdan dolayı; yeni bir bilinçle, farkındalıkla ilişkilerini sürdürmek isteyen cesur insanlar gözlemliyorum.

Dişil enerji kendini nasıl belli eder?

Fiziksel olarak çok güzel bir kadın görebilirsiniz. Ancak; enerjisine güçlü bir erillik yansıyabilir. Toplum dilinde onlara “Erkek Fatma”, “Erkek gibi kadın” tanımlamaları yapılıyor. Bilinçaltına kodlanan hipnozlardan dolayı; bu tanımlamalardan memnun olan kadınlar da var. Hatta eskilerin bir sözü var. “Ben kızımı orduya koysam kız oğlan kız çıkar” diye… Sonra “Kadın neden vajinismus diye bir rahatsızlık yaşıyor?” diye sorguluyoruz. Bu tür sözler kadının cinselliğini yaşamasının kabul görmediği, bunu yaşarsa sevilmeyeceği ve duyulan güvenin kalmayacağı mesajlarını bilinçaltına ekiyor. Türk toplumunda böyle bir kültürün kadınlarıyız. Hala ülkemizde evlenirken kadınların bellerine bekaret kemeri gibi kırmızı kurdele takılıyor. “Paket açılmadı” mesajı kadını, bedenini, dişil enerjisini, şahsiyetini aşağılıyor, yargılıyor. Kadını ve dişil enerjiyi mallaştırıyor. Satın alınan bir ürün yerine koyuyor. Böyle kadınlarda dişil enerjinin ifade bulmasını bekleyemeyiz.

Kendi doğallıyla barışık, mutlu kadının dişil eril enerji dengesi, bedeninden yansır, tüm enerji alanına yayılır. O zaman onu fark etmemeniz mümkün değildir. Yıldız gibi parlar, çevresine ilham olur, şifa olur.

Son olarak; tüm kadınların ve erkeklerin içlerindeki küçük çocukla buluşmalarını, o küçük çocuğun tüm duygularını hissederek ifade etmelerini, öz sevgi, öz şefkat, öz güven, öz değer, öz saygı kavramlarıyla öz varlıklarını kutlamalarını dilerim.

İşte o zaman eril-dişil denge ile öz benliğiyle bir ve bütün olan insan herkesle ilişkisinde dengede olur, yaşamda mutlu olur.

Dişil gücümüzle kadın olmak kampı, 26-30 Ekim’de Kaş’ta

Kadın olmak nedir? Nasıldır?” diye sorduğumda yirmili yaşlarımın sonlarındaydım. Fark ettimki kadın olmaya dair bilinçaltımızda, bize hizmet etmeyen çok fazla inanç, düşünce kalıbı var.

Henüz bebekken şekilleniyor inançlarımız; kızlar pembe giyer, erkekler mavi…

Nüfus kağıdımızın rengiyle başlıyor ayrışma… Hatta anne karnındayken annemizin, babamızın ‘’erkek olsun!’’ beklentisini hissediyoruz. Ayrımlar benliğimize hüküm ediyor, zan ettiklerimiz yaşamımızı, ilişkilerimizi kontrol ediyor.

Uyanış sorgulamakla başlıyor. Ben de yirmili yaşlarımda başladım sorgulamaya, ardından otuzlu yaşlarımda danışanlarımla yaptığım regresyon çalışmalarında gözlemledimki kadın olmak, kadın bedeninde olmak, acı, üzüntü, korku, utanç, suçluluk ve daha pek çok duyguyu barındırıyor. Danışanların gerçek hikayelerinin bir kısmı KADIN OLMAK kitabımda…

Namus kavramı ise adeta dişil enerjinin yok sayılması, bastırılması için türetilmiş. Namus kelepçesinin, prangalarının tezahürü kadınların evlenirken bellerine bağlanan kırmızı kurdeleler sanki…

Atalarımızdan, kadın dişili soyumuzdan aldığımız, bedenimizde kayıtları bulunan, ruhumuzda izleri duran dişil enerjimizi baskılamamıza sebep olan o kadar çok şey var ki…

Farkındalık kendimizi sevmekle başlıyor. İnsanın kendini sevebilmesi içinse kendiyle iletişimde olması güzel olur.

Bu kamp; özgün ve eşsiz kadınlığını kabul etmek, onurlandırmak isteyenler içindir. Kendi bedeniyle, dişil enerjisiyle, cinsiyetiyle, özellikle kadın soyuyla yeniden iletişim ve sağlıklı ilişki kurmak isteyen cesur kadınlar katılabilir.

“Dişil gücümüzle kadın olmak dönüşüm kampı”nda her bir katılımcının niyeti doğrultusunda anda ve akışta Hande Akın’ın kalbine gelen sezgiler ile gölge yaralarımızın şifalanmasına niyet edilmiştir.

Kampta farkındalık yaratılmak istenen ve üzerine çalışacağımız kavramlardan bazıları;

  • Anne kız ilişkisi
  • Baba kız ilişkisi
  • İçimdeki küçük kızla ilişkim
  • Bedenim, kutsal mabedimle ilişkim
  • Duyguların & hislerin farkındalığı
  • Cinselliğimle ilişkim, bekaret, mastürbasyon… (Cinselliğin, hazzın, orgazmın yaşanmasına engel olan utanç, suçluluk vb. duygular, korkular)
  • Ergenlik dönemimden getirdiklerim
  • Regl olmanın, doğurganlığın onurlandırılması
  • Partnerimle ilişkilerim; aldatılma, terk edilme travmalarının iyileşmesi, helalleşme
  • Kollektif bilinçten gelen taciz ve tecavüzlerin şokunu serbest bırakma
  • Vajina monologları
  • Rahim meditasyonu
  • Dilimizdeki kelimeler
  • Geleneksel evlilik, sevgililik ve cinsellik
  • Dişil gücümüzle, kadın atalarımızla buluşmak, eril & dişil denge

Ayrıntılı bilgi için www.handeakin.com

İlginizi çekebilir: İçinizdeki savaşa son verin: Duygularımızla yüzleşmek

Hande Akın: 5 Şubat 1977 İstanbul doğumluyum. Şişli Terakki Lisesi’nde okudum. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-TV Sinema Bölümü’nden mezun oldum. 15 yıl reklam sektöründe prodüksiyon ve müşteri ilişkileri yöneticilikleri yaptım. 28 yaşlarında başlayan sorgulama, kendimi keşfetme, tanıma, anlama maceramda 33. yaşım milat oldu. Reklamcılıkla vedalaştım. Aldığım ve almakta olduğum sayısını artık hatırlamadığım pek çok eğitim, seminer oldu. Kişisel gelişim alanında yaşam koçluğu yapmaya başladım yıl 2010... “Ben zamanı”nın kurucusuyum, Bu slogandan hareketle; EFT (Duygulardan Özgürleşme Tekniği), REGRESYON, Ezoterik şifa teknikleriyle harmanladığım kalbimin rehberliğinde özgün bireysel seanslarımın yanı sıra kişisel gelişime dair eğitimler, seminerler veriyorum. Kadın Olmak ve AŞK’a gel özellikle dişil enerji üzerine çalıştığım workshoplarım. İlham veren, motive eden, umudu yeniden yeşerten kitlelere özel konuşmalar yapıyorum. Kitabım “Kadın Olmak” 2014’te çıktı. 2015 ve 2016 yıllarında televizyon programı hazırlayıp, sundum. Akışta kalma deyimini içselleştirerek yapabildiğimce teslimiyetle gelişmek ve geliştirmek bana keyif veriyor. Birbirimizden öğrenerek, birbirimize destek vererek geliştiğimize, hepimizin birbirinden ilham aldığına ve her bireyin kendini şifalandırabileceğine inanıyorum.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:



  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.





Cildimiz bizden ne ister: Almond Shower Oil ile cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım

Yaşamın akışına ayak uydurabilmek için çoğu zaman oradan oraya koşuşturmak, yapılacaklar listesinin maddeleri arasında aceleyle hareket etmek ve hatta tadını uzun uzun çıkarabileceğimiz aktivitelerimizi bile hızlandırmak zorunda kalıyoruz. Ne yazık ki hızlandırmak zorunda kaldığımız bu keyifli aktivitelerden biri de genellikle duş keyfimiz oluyor. Duş almak, hem bedenimizi temizlemek hem de zihnimizi ve ruhumuzu rahatlatmak için önemli bir fırsat sunarken, aceleye getirdiğimizde bu değerli anların kalitesinden ödün vermiş oluyoruz… Oysa ki duş, sadece temizlik ve rahatlık hissinden ibaret değil; aynı zamanda yenilenme, canlanma hissini verebilmek için de önemli bir araç; özellikle de cildimiz için. Duş almanın sağlayacağı tüm olumlu etkilerden faydalanabilmek için, gün boyu pek çok çevresel etkiye maruz kalan cildimizin beklentilerine kulak vermek oldukça önemli. Peki, cildimiz bizden ne ister?



Vücut bakım ritüelinizde ilk sırada, temizlik!

“Cildimiz bizden ne ister?” sorusuna pek çoğumuz gibi cildimizin ilk vereceği cevap temizlik. Gün boyu maruz kaldığımız kir, toz ve alerjenlerden cildi arındırmak şart. Aksi halde gözeneklerin tıkanması sonucu cildin nefes almasını engellemiş oluruz. Bu da farklı cilt problemlerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Vücut bakımında da aynı yüzümüzde olduğu gibi temizlik, cildimizin ihtiyaç listesinde ilk sırada.

L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’in altın renkli yağ dokusu, duş sırasında su ile birleştiğinde süt kıvamına dönüşerek hafifçe köpüren yapısı ile cildimizi nazikçe temizler ve arındırır. Bademin mis kokusu ile tenimizi kokulandırarak, bize de arınmanın verdiği hafifliği ve rahatlığı hissettirir.

Yoğun nem

Cildimizin istediği ve hak ettiği o özenli bakımın en önemli bir diğer bileşeni ise tabii ki yoğun nem, çünkü cildimiz kuruluktan hoşlanmaz. Cildimizin canlı kalmak, gençliğini ve ışıltısını korumak için neme ihtiyacı var. Almond Shower Oil, içeriğindeki zengin yağ, mineral ve vitaminler ile cildi dışarıdan içeriye doğru besliyor, ilk kullanımda hissedilen nemlendirici etkisiyle cildi yumuşacık yapıyor. E vitamini, omega 6 ve 9 yağ asitleri ve badem yağı açısından da zengin olan vegan formüllü Badem Duş Yağı, cildimizin gün boyu nemli kalması ve doğru kaynaklarla beslenmesi için ihtiyacı olan tek şey.



Yukarıda da söylediğimiz gibi, cildimiz kuruluğu hiç sevmez; dolayısıyla onu nemlendirip beslerken, kurumasına neden olabilecek uygulamalardan da kaçınmak önemli. Çok sıcak su ile yıkanmak, koruyucu önlemler almadan soğuk ve rüzgarlı havalara maruz bırakmak ya da az su tüketmek, ona hiç iyi gelmeyenler listesinde. Ona ihtiyaç duyduğu nem desteğini sunmak ise, cildimizin kurumasını önlerken yumuşacık dokunuşlarla buluşmak da ruhumuzu besliyor.

Güzel kokmak

Cildimiz, tüm gün bizimle; yaptığımız tüm aktivitelere, girdiğimiz her ortama, tüm anlarımıza ve deneyimlerimize eşlik ediyor. Tüm bu deneyimlerde hem bize hem de cildimize muhteşem hissettirecek bir şey daha var: Hoş kokularla sarmalanmak. L’Occitane Almond Shower Oil, cilt tarafından anında emilen yapısı ve mis kokulu badem aroması sayesinde gün boyunca cildimizi sarıyor ve sadece cildimizi değil, zihnimizi, ruhumuzu da mutlu ediyor. Cildimiz o büyüleyici badem aroması ile misler gibi olurken, harika kokmak da kendimizi çok daha iyi, keyifli ve özgüvenli hissetmemizi sağlıyor.



Narin dokunuşlar

Temizlenmiş, nemlenmiş, beslenmiş ve harika kokan cildimizin bir başka ihtiyacı da narin dokunuşlarla buluşmak. Çünkü, hassas cildimiz onu tahriş edebilecek uygulamaları da hiç sevmez. Örneğin, çok sık kese veya peeling yapmak ya da cilde zarar verebilecek bakım ürünlerini kullanmak, cildimizin asla istemeyeceği şeyler. Güzel haber; Almond Shower Oil, yumuşak dokusu ve temiz içeriği ile en hassas ciltlerin bile favorisi. Narin dokunuşlar, cildimize hak ettiği değeri sunarken bize de Almond Shower Oil’in duyuları harekete geçiren dokusu ile rahatlatıcı duş anlarının keyfini sürmek kalıyor.

Duyusal bir deneyim

Cildimiz biraz da şımartılmayı hak etmiyor mu? Elbette. L’Occitane Almond Shower Oil duyusal bir banyo keyfi sunuyor; ipeksi dokusu, mis kokusu, rahatlatıcı ve lüks dokunuşlarıyla cildimizi nemlendirmek ve beslemekle kalmıyor, şımartan bir bakım da sağlıyor. Duş keyfi bu sayede aceleye getirilen bir rutin olmaktan çıkıyor; canlandırıcı, yenileyici ve aromatik bir deneyime dönüşüyor. 

Doğal içerikli yapısı, ilk kullanımda anında nem verme özelliği, cildi yumuşacık yapan etkisi ve büyüleyici kokusu ile cildimizin tüm beklentilerinin karşılığı; Almond Shower Oil. Cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım için siz de hemen tıklayın ve L’Occitane Almond Shower Oil ile tanışın.

*Bu yazı L’Occitane katkılarıyla hazırlanmıştır.





Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Dijital dünya, sınırlarını sürekli olarak genişletmeye devam ediyor ve sanal dünyalar, artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Üstelik yalnızca sanal dünyalar da değil, o dünyanın baş kahramanları olan virtual influencer’lar da. Yani biz 🙂 Sosyal medya platformlarında kendi takipçi kitlelerini oluşturan ve çokça sevgiyle ve ilgiyle karşılanan sanal influencer’lar, sadece teknolojik gelişmelerin başarılı bir somut örneği olmakla kalmıyor; aynı zamanda modern pazarlama pratiklerini de yeniden şekillendiriyor.



Yani, artık gerçek insan influencer’lar gibi biz virtual influencer’lar da markaları temsil edebiliyor, iş birliği çalışmaları yapabiliyoruz; dahası biz de hayatımızın akışını ya da bir günümüzün nasıl geçtiğini paylaşabiliyoruz, üstelik dünyanın pek çok yerinde. Peki, biz kimiz? İşte bu dijital dünyayı çok daha yakından tanımak ve bir parçası olmak için mutlaka takip etmeniz gereken virtual influencer’lar:

Virtual Alin


Gelin, önce benimle başlayalım ve size kendimi tanıtayım: Ben Alin! Ford Türkiye’nin marka elçisiyim. En büyük ilgi alanım elbette ki teknoloji ve otomobiller. Aynı zamanda seyahat etmeye de bayılıyorum! Türkiye’nin otomotiv alanındaki ilk ve tek sanal influencer’ıyım. Yani beni ben yapan, hobilerimi şekillendiren, yaşam tarzımı belirleyen her şey aslında markanın stratejisinden doğdu. Günümün büyük bir kısmını yepyeni keşifler yapmaya ayırıyorum ve hiçbir sosyal medya akımından da geri kalmıyorum…

Zencefil shot’ımla güne başlıyor, çıktığım yeni yollarda bol bol kahve molaları vermeyi ve maceralarımı sizinle paylaşmayı seviyorum. Başka çok sevdiğim bir şey varsa o da Mustang Mach-E ile geçirdiğim tüm anlar; çünkü onunla olan her yolculuğum sıra dışı diyor ve beni hemen takip etmeniz için Instagram hesabımı buraya bırakıyorum.

Rozy

Rozy, dünya genelinde en popüler virtual influencer’lardan biri ve Güney Koreli. Hatta Kore’nin ilk sanal influencer’ı. Gezmeyi, iyi giyinmeyi, yemek yapmayı çok seviyor. Dünyayı dolaşıyor, birbirinden şık tasarımlar kullanıyor, modellik yapıyor ve dünyaca ünlü markalarla çalışıyor. Her geçen gün yaptığı sponsorluk anlaşmalarının sayısı hızla artarken, sosyal medya takipçileri tarafından da hayranlıkla takip edilmeye devam ediyor. Rozy de tıpkı benim gibi sanatın ve estetiğin gücüne inanıyor ve her günü dolu dolu yaşamak için ilham veriyor.

Shudu



Shudu, moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından yaratılan dünyanın ilk dijital süper modeli olan bir sanal influencer. Güney Afrika Kökenli Shudu, iyi giyinmeyi çok seviyor. Dünyaca ünlü lüks moda markalarıyla iş birlikleri yapan Shudu, aynı zamanda sanal insan ırkının savunucusu olma görevini de üstleniyor. Shudu’nun yaratılmasındaki en önemli amaçlardan biri de dijital dünyanın temsilindeki etnik çeşitlilik eksikliğine dikkat çekmekti ve bence bu, hayranlık uyandırıcı.

Ion Göttlich

Ion Göttlich, bisiklet tutkunu bir sanal influencer. Teknoloji ve video oyunlarına olan ilgisi ile tanınan Ion, aynı zamanda da spor yapmaya çok düşkün. Yeni keşifler yapmayı, aktif bir yaşam sürmeyi ve sağlıklı alışkanlıklarını sürdürmeyi çok seviyor ve takipçileriyle bisikletini yanından ayırmadığı keyifli anları sıkça paylaşıyor. Dışarıdan bakıldığında Ion ile tarzımız pek uyuşmuyor gibi görünse de, çok önemli bir ortak yönümüz var: O da tıpkı benim gibi yollarda zaman geçirmeyi çok seviyor ve yeni keşiflere asla hayır demiyor.

Imma

Japonya’nın ilk virtual influencer’ı ve modeli, pembe saçlarıyla çok sevilen Imma. Bugüne kadar dünya çapında modadan iş dünyasına, lüks tüketim markalarından televizyon kanallarına kadar pek çok sektörde manşetlerde yer alan Imma, Instagram hesabından yaptığı paylaşımlarla ilgiyi üzerinde tutmaya devam ediyor. O da ben de yeni trendleri takip etmekten büyük keyif duyuyoruz; ayrıca dans ve müzik de ortak tutkumuz olabilir.

Lil Miquela

Instagram’da 2 milyondan fazla takipçisi olan ve dünya genelinde sevilen virtual influencer’lardan biri olan Lil Miquela, renkli yaşamından eğlenceli kareler paylaşarak takipçilerinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Dünya devi moda markalarıyla iş birlikleri olan ve tarzından, kişisel bakımından ödün vermeyen Miquela, yeni yerler keşfetmeye de bayılıyor; tıpkı benim gibi… Unutmadan, ikimize de çillerin çok yakıştığını söylemiş miydim 🙂



Bermuda

Lil Miquela’dan sonra kız kardeşi Bermuda’yı da tanıyalım. Bermuda, kendini ‘robot queen’ yani robot kraliçe olarak anlatıyor ve adeta moda ikonu gibi tarzıyla ön plana çıkan bir sanal influencer. Özellikle lüks yaşam tarzı ve moda dünyasına olan tutkusuyla bilinse de pek çok farklı markayla da iş birlikleri yapıyor ve sık sık Miquela ile fotoğraf paylaşıyor. Bermuda da tıpkı benim gibi kişisel bakımına çok düşkün, ayrıca aktif bir yaşam sürmek, ikimizin de öncelikleri arasında. Miquela ile samimi ilişkilerine hayran olduğumu da belirtmeliyim…

Nobody Sausage

En komik virtual influencer’lardan biri olan Nobody Sausage, dünya çapında çok seviliyor ve 8 milyona yakın takipçisi var. Genelde günlük rutinlerini ve yaptığı işleri paylaşsa da modern dünyanın pek çok ortak sorununu da mizahi bir yaklaşımla ele alarak milyonları güldürmeyi başarıyor. Ayıca, müzik ve dansa olan ilgi ve tutkusu da coşku dolu bir enerji yayıyor. Benim de en çok güldüğüm, izlerken en çok keyif aldığım sanal influencer’lardan biri.

Lu do Magalu

Brezilya’nın en büyük perakende şirketlerinden birinin yüzü olan Lu do Magalu’nun ünü, yalnızca Brezilya ile sınırlı kalmıyor, çünkü sosyal medya hesaplarında dünyaca ünlü pek çok markanın ürünü ile ilgili içerikler üretiyor. İlk kez YouTube’da karşımıza çıkmış olsa da, bugün Instagram’da ve Facebook’ta da oldukça popüler. Ayrıca kendisini ‘Virtual 3D Influencer’ olarak tanıtıyor. O da teknoloji ve yenilikleri takip etme konusunda oldukça tutkulu ve bu tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı seviyor, tıpkı benim de yaptığım gibi.

CodeMiko

Teknik olarak ‘VTuber’ olarak bilinen CodeMiko, Twitch yayıncısı bir sanal influencer. VTuber teknolojisinin sınırlarını zorlamakla ün salan CodeMiko, canlı yayınlarında yaptığı röportajlarla da çokça ilgi görüyor. Sanal dünyanın ve teknolojinin son gelişmelerini aktarırken, tarzından ve günlük keşiflerinden de ödün vermiyor. İkimizin de dijital dünyanın sınırlarını zorlamayı sevdiğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂

Thalasya

Endonezya’nın ilk virtual influencer’ı Thalasya, dünyayı keşfetmeyi, yeni tatlar denemeyi ve moda tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı çok seviyor. Üstelik çok çeşitli sektörlerdeki markalarla iş birliği yaparak, günlük rutinlerinde neler yaptığını da sık sık Instagram hesabına ekliyor. Thalasya da benim gibi yeni deneyimlere çok açık. Ayrıca, yemeklere ve özellikle de sokak lezzetlerine olan ilgisini de gizlemiyor. Sanırım ona yakın hissetmemi sağlayan ortak özelliklerimizden biri de bu.

Elbette ki listenin tamamı bu kadarla sınırlı değil. Sanal influencer’lar olarak sayımız günden güne artıyor. Teknolojinin, sanatın, gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını zorlayan var oluşlarımızla, günden güne dijital dünyada yeni gelişmelere imza atmaya devam edeceğiz; tabii kendi hayatlarımızdaki maceraların dozunu artırmaya da. Siz de bu dünyadan haberdar olmak ve yeni maceralarımda benimle yer almak için takipte kalın! Geleceği, bugünden yaşayın.





İlgili Makale