X

Gündüz koruyun, gece onarın: Cilt bakımında mutlaka bilmeniz gereken ipuçları

Cildimiz, adeta bizi koruyan bir kalkan görevinde ve bu sebeple de sürekli dış dünyadan gelen olumsuz faktörler ile temas halinde. Havadaki kirleticiler, tozlar, dumanlar, zararlı gazlar, güneş ışınları, kimyasal oda kokuları, parfümler, kısacası pek çok uyaran ne yazık ki cilt sağlığımızı olumsuz etkileyebiliyor. Tüm bunların yanı sıra yaş almanın etkileri, sağlıksız beslenme ve stres gibi tetikleyiciler de cilt sağlığına karşı büyük bir tehdit oluşturabiliyor.

Yaşamın doğal bir döngüsü olan yaş alma sürecinden kaçış olmasa da, yaşlanma sürecinin etkilerini yavaşlatacak, olumsuz çevresel faktörlerin etkisini azaltacak, cildimize hak ettiği değeri gösterecek bir bakım rutini geliştirebiliriz. Cilt bakım ürünleri günümüzde bu kadar çok çeşitlenmişken ve cilt bakım rutinleri ‘çok’ fazla adım içermeye başlamışken doğru bakımı uygulamak gün geçtikçe zorlaşıyor, çünkü çoğumuzun kafası bu konuda karışık… Ama çoğu cilt bakım uzmanının hemfikir olduğu bir konu var ki o da; cildi gündüz korumak, gece onarmak. Peki, nasıl? İşte cilt bakımında işinize yarayacak rehber niteliğindeki o ipuçları…

Gün içinde cildinizi korumanıza yardımcı olacak ipuçları

Sabah uyandınız ve hemen kendinize gelmek, cildinizi canlandırmak istiyorsanız… Belki de ‘güzel bir peeling yapıp arınmalıyım’ diye düşünüyorsanız… Durun ve derin bir nefes alın, aceleci davranmayın. Cildinizi güneş ışınları ile buluşacağı dakikaların öncesinde yormak, yıpratmak istemezsiniz, öyle değil mi? Peeling ürünlerini, maskelerini bir kenara bırakın. Doğru bir temizlik ve bakım için güne başlarken ve gün içinde dikkat etmeniz gerekenler işte şöyle:

  • Cilt tipinize uygun bir temizleyici kullanın: Kaliteli, temiz içerikli, doğal ve cilt tipinize uygun bir temizleyici, cildinizin en büyük dostu! Cilt bakımının en temel ve en önemli bu adımını sakın atlamayın. Cilt tipinize uygun bir temizleyici ile -yağ bazlı, su bazlı, hassas ciltler için, kuru ciltler için vb.- nazikçe temizleyin. Cilt tipinizi öğrenmek için bir dermatoloji uzmanına veya eczacınıza danışabilirsiniz. Cildinize uygun olan bu temizleyici ile sabahları yüzünüzü yıkarken sert ve ani hareketlerden kaçının. Cildinizi çizebilecek, tahriş edebilecek dokunuşlardan uzak durun. Narince yıkayın ve cildinize çok bastırmadan kurulayın.
  • Cildinizi nemlendirmeyi unutmayın: Yine cilt tipinize uygun olarak kaliteli bir nemlendirici edinin. Su bazlı veya yağ bazlı, vitamin ve mineraller bakımından zengin, cildinizi besleyecek bir nemlendirici ile güzelce cildinizin ihtiyaç duyduğu neme doymasını sağlayın. Nemlendiricinizi uygularken, hafif ve yumuşak dokunuşlarla cildinize masaj yapabilir, dairesel hareketlerle, cildinize zarar vermeyecek şekilde nemlendiriciyi yedirebilirsiniz.
  • Bol su tüketin: Hem güne başlarken hem de gün içinde bol bol su tüketmeyi ihmal etmeyin. Nemlendirici kremler, cildinizi beslemek ve nemlendirmek için çok önemli olsa da tek başına yeterli değil, cildinizi içeriden de beslemeniz gerekiyor. Ve yeterli su tüketmek bu konuda çok önemli. Eğer unutuyorsanız telefonunuza hatırlatma kurabilirsiniz.
  • Güneşten koruyun: Yaz aylarında evden çıkmadan önce güneş kremi sürmeyi bir şekilde hatırlasak da, bahar ve kış aylarında -nasılsa güneş yok diye düşünerek- güneş koruyucu kullanmayı ihmal edebiliyoruz. Eğer, bu durum sizin için de geçerliyse, cildinizin en büyük düşmanlarından birinin güneşin zararlı ışınları olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Mevsim ne olursa olsun, her gün cildinizi güneşin zararlı etkilerinden korumak, lekelenmeleri, cildinizin tahriş olmasını önlemek ve yaşlanmanın etkilerini azaltmak için güneş koruyucu kullanın. Kimyasal veya mineral güneş kremlerinden size uygun olanı seçebilirsiniz.
  • Sağlıklı beslenin: Tıpkı yeterli su tüketmek gibi cildi içten beslemenin en önemli kriterlerinden biri de sağlıklı yeme alışkanlıkları. Gün içerisinde neler yediğinize, tükettiğiniz gıdaların yüksek miktarda işlenmiş yağ ve şeker içerip içermediğine dikkat edin. Mevsiminde beslenerek, taze meyve ve sebzeleri öğünlerinize ekleyerek, bedeninize iyi gelmediğini hissettiğiniz gıdaları beslenmenizden çıkararak cilt sağlığınızı iyileştirebilirsiniz.

  • Stresten mümkün olduğunca kaçının: Günümüzün çoğu zaman ‘kaotik’ geçen zamanlarında stresten kaçınmak pek olası bir durum değil, ancak stresi yönetmeyi öğrenebilirsiniz. Stres, pek çok organımıza zarar verebildiği, vücudumuzdaki sistemlerin işleyişini olumsuz etkileyebildiği gibi, cilt sağlığımız için de büyük bir tehdit. Dolayısıyla günlük rutinlerinize rahatlatıcı pratikler ekleyerek, stresle baş edebilirsiniz. Meditasyon, nefes egzersizi, yoga gibi pratiklerden faydalanabilirsiniz.
  • Zararlı alışkanlıkları terk edin: Alkol tüketmek ve tütün ürünleri kullanmak, sağlık açısından pek çok zararının yanı sıra cildin doğal yapısını kaybetmesine ve hızla yaşlanmasına da sebep oluyor. Bu nedenle, hem cilt sağlığınızı hem de bütüncül sağlığınızı korumak için bağımlılık yaratan zararlı alışkanlıklardan uzak durun.
  • Bonus; ellerinizi, yüzünüzden uzak tutun: Belki de en zor adım; elleri ciltten uzak tutmak. Gün içinde elleriniz sürekli yüzünüze gidiyorsa, devamlı saçlarınızla oynuyorsanız ya da sivilce, yara, siyah nokta gibi cilt kusurlarına dokunmak için karşı konulmaz bir dürtü hissediyorsanız bu adım sizin için çok zor olabilir. Ancak, gün içinde pek çok zemine dokunan ellerimiz, çoğunlukla mikrop ve bakteri barındırabiliyor. Cildinizi temiz tutmak için ellerinizi özellikle yüzünüzden uzak tutun, el hijyeninize de özen gösterin ve ellerinizi sık sık sabunla yıkayın veya dezenfekte edin.

Dilerseniz cilt bakım rutinlerinizde kullanabileceğiniz, her cilt tipine uygun olacak şekilde seçtiğimiz cilt bakım ürünlerini Cilt Bakım listemizde bir arada bulabilirsiniz.

Gece uyurken cildinizi onarmanıza yardımcı olacak ipuçları

Yoğun ve yorucu bir günün ardından eve geldikten sonra ‘ekstra’ bir şey yapmak pek içinizden gelmeyebilir. Ancak, hem beden hem zihin sağlığınızı korumak istiyorsanız, kişisel bakım pratiklerini mutlaka gece rutinlerinize eklemelisiniz. Cilt sağlığınızı korumak ve iyileştirmek içinse kendinize en uygun gece cilt bakım rutinini geliştirebilir, sonrasını uykuya bırakabilirsiniz… Evet, kaliteli bir uyku cildinize onarıcı bir etki yaratabilir, ancak uykuya nasıl hazırlandığınız çok önemli. Dolayısıyla bazı adımları takip etmenizde fayda var:

  • Mutlaka makyajınızı silin: Makyaj kalıntılarının etkisi, cildinizi hızla yaşlandırabilir, gözenekleri tıkayarak cildin nefes almasını önleyebilir, kısacası cilt sağlığını bozabilir. Ne kadar yorgun olursanız olun, gün sonunda makyajınızı silmeden yatağa gitmemeyi alışkanlık haline getirin. Cildinizi tahriş etmeyecek, cilt yapınıza ve kullandığınız makyaj ürünlerinin yapısına uygun makyaj temizleyici ile makyajın tüm kalıntılarını iyice çıkarın.
  • Temizleyin, tonikleyin, nemlendirin: Yalnızca makyajı silmek yetmez, günün tüm yorgunluğunu ve cildinizde birikmiş toz ve kirleri atmak için yine cilt tipinize uygun bir temizleyici ile cildinizi güzelce yıkayın. Ardından cilt yapınıza uygun, cildinize zarar vermeyecek ve gözeneklerinizi tıkamayacak bir tonik ile cildinizi derinlemesine temizleyin ve uykuya geçmeden önce Nemlendirme aşamasını uygulamadan önce peeling veya maske uygulaması yapacaksanız ya da spesifik bir cilt sorununa karşı kullandığınız bakım ve sağlık ürünleri varsa onlara öncelik verin.
  • Peeling veya bakım maskesi uygulayın: Peeling ürünleri ve bakım maskeleri günlük kullanım için pek tavsiye edilmiyor, diğer bir deyişle her gün bu bakım ürünlerini kullanmanıza gerek yok. Cildinizin yapısı ve ihtiyacına göre haftada yaklaşık 2-3 kullanmanız yeterli olacaktır. Dolayısıyla her gece peeling yapmanız veya bakım maskesi uygulamanız gerekmiyor. ‘Less is more’ yani ‘az, çoktur’ yaklaşımı cilt bakımında da geçerli. Aksi halde, cilt bariyeriniz zarar görebilir, cildiniz tahriş olabilir. Doğru sıklıkla uygulandığında ise fayda görebilirsiniz. Peeling ürünleri ile cildinizi sertçe ovalamadan, nazikçe uygulayarak ölü deriden arındırabilir, bakım maskeleri ile cildinizi besleyebilir hem de kendinizi şımartabilirsiniz. Yoğun nemlendirme özelliğine sahip maskeleri tercih edebilir veya cildinizin ihtiyaçlarına yönelik uygun cilt bakım maskelerini tercih edebilirsiniz.

  • Onarıcı bakım ürünlerini kullanın: Cilt kusurları veya lekeler için doktorunuzun kullanmanızı önerdiği dermokozmetik ürünler varsa, aksi belirtilmediği takdirde bu tür bakım ürünlerini gece kullanmak en iyisi, çünkü cildinizin mümkün olan en az uyaran ile karşılaşması için gündüz kullanımından kaçılması gerekiyor. Benzer bir şekilde son zamanlarda cilt bakım ürünleri arasında gördüğümüz retinol ve AHA ve BHA türündeki cilt bakımında kullanılan asitler için de en ideal uygulanma zamanı akşam saatleri. Çünkü bunlar cildi onarma görevi gören bakım ürünleri ve cildin kendini yenilediği doğal bir döngünün aktif olduğu uyku zamanında en verimli sonuçları verebilirler, ayrıca uygulandıktan sonra cildin güneş ışınları ile temas etmemesi de önemli.
  • Göz çevresi kremini unutmayın: Göz çevresi, yüzün diğer bölümlerinden daha hassas ve ince bir yapıda olduğu için ayrı bir bakıma ihtiyaç duyuyor. Dolayısıyla gece cilt bakım rutininizi tamamlamadan önce göz çevresi için hem kırışıklık önleyici hem de nemlendirici özellikli bir gece kremi kullanabilirsiniz. Sonuçta, yorgunluğun ciltte kendini ilk gösterdiği yer gözler, o yüzden canlı bir görünüş için göz çevresi bakımını ihmal etmeyin. Gece boyunca gözlerinizin çevresi ihtiyaç duyduğu bakımı alınca siz de ertesi güne çok daha canlı bir görünümle başlayabilirsiniz.
  • Kolajen takviyesi alın: Son zamanlarda sosyal medyada en sık karşımıza çıkan iyi yaşam rutinlerinden biri de sabah kahvesine kolajen eklemek. Sizin de halihazırda böyle bir alışkanlığınız varsa, bir değişiklik yapmanıza gerek yok -doktorunuz da uygun gördüğü sürece-. Ancak yaşamın yoğun temposunda sabah kolajeninizi almayı unutursanız, akşam rutininize ekleyebilirsiniz. Uzmanlar, kolajenin günün herhangi bir saatinde alınmasının uygun olduğunu Eğer kendinize bir gece içeceği hazırlamak isterseniz, kolajeni uyumadan önce de tüketebilirsiniz.
  • Saçlarınızı toplayın: Hem rahat bir uyku çekmek hem yüzünüzü korumak ve saç tellerinden çizilmesini önlemek hem de saç tellerinizin kırılmasını, dökülmesini engellemek için saçlarınızı özellikle de uzun saçlıysanız toplamayı alışkanlık haline getirmenizde fayda var. Ama çok sıkı toplamamaya da özen gösterin, bu hem uyku esnasında kafa derinizi rahatsız edeceği için uyanmanıza neden olabilir hem de saç tellerinizi kırabilir. Saçınızı örerek uyumak en doğru yaklaşım olabilir. Eğer at kuyruğu şeklinde toplayacaksanız da saçınıza zarar vermeyecek bir toka ile çok sıkmadan toplayabilirsiniz.
  • Yatak odası sıcaklığını kontrol edin: Aşırı sıcak bir odada uyumak, hem uyku kalitenizi hem de cilt sağlığınızı olumsuz etkileyebilir. Kışın soğuk günlerinde sıcacık bir odada uyumanın hayalini kuruyor olsanız dahi sağlığınızı korumak ve cildinize uyku esnasında bakım yapabilmek için odanızın çok sıcak olmaması gerekiyor. Ayrıca, çok sık ağız kuruluğundan dolayı uyanmak, öksürürken uykunuzu bölmek istemiyorsanız ve daha rahat ve hızlı bir şekilde uykuya dalarak kaliteli bir gece uykusu almayı bekliyorsanız, oda sıcaklığınızı 16-19 derecede tutabilirsiniz. Bu sıcaklıklar arasındaki bir yatak odasında uyumak, uyku hormonu olarak bilinen melatoninin salgılanmasını artırdığı için daha kolay uykuya dalacak, cildinizi dinlendirebilecek, günün tüm yorgunluğunun izlerini silebilmek için kaliteli bir uyku deneyimi yaşayabileceksiniz.

  • Yastık kılıfını dikkatli seçin: Sert, kaşındıran, tahriş eden kumaşlardan üretilen yastık kılıfları, cildinizi hızla yaşlandırabilir, yüzünüzde ince çizgilerin ve kırışıklıkların oluşmasına neden olabilir. İpek veya saten bir yastık kılıfı kullanarak bu sorunları önleyebilirsiniz. Ayrıca, en az haftada bir kez yastık kılıfınızı değiştirmeyi de unutmayın. Bu, hem uyku kalitenizi artıracak hem de uyku esnasında cildinizin zarar görmesini önleyecek. Saten veya ipek kumaşın şımartıcı dokunuşları da cabası…
  • Kaliteli gece uykusu almaya özen gösterin: Tüm hazırlıklarınızı yaptıktan ve cildinize hak ettiği bakımı verdikten sonra, artık cildinizi, uykunun güvenli kollarına teslim edebilirsiniz. Ancak, uykunun görevini yapabilmesi, yani gece boyunca cildinize çok iyi bakabilmesi için kaliteli olması şart. Ses, ışık, sıcaklık gibi çevresel faktörleri kontrol altına alarak, rahat, terletmeyen ve nefes alan kumaşlardan üretilmiş pijamalar ve nevresimler ile yatak odanızı hazırlayarak, her gün aynı saatte uyuyup uyanmayı alışkanlık haline getirerek kaliteli bir gece uykusunu destekleyebilirsiniz. Öğlen 2’den sonra kafein tüketmemeye de özen gösterin.

Tüm bu adımları takip ederken unutmayın ki, her cilt farklıdır. Dolayısıyla her cildin ihtiyaç duyduğu bakım da. Kendi ihtiyaçlarınız doğrultusunda bakım rutininizi uyarlayabilir, sağlıklı beslenme, stres yönetme teknikleri ve kaliteli uyku ile cilt sağlığınızı destekleyebilirsiniz.

Dilerseniz cilt bakım rutinlerinizde kullanabileceğiniz, her cilt tipine uygun olacak şekilde seçtiğimiz cilt bakım ürünlerini Cilt Bakım listemizde bir arada bulabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Dermatologların en sık karşılaştığı cilt problemleri ve cilt sorunlarına özel beslenme ve çözüm önerileri

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.

Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.

Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale