X

En sağlıklı kış sebzeleri ile soğuk havalarda güçlü kalın

Bahar ve yaz aylarındaki bolluk nedeniyle yiyecek bir şeyler bulmak çok kolaydır ancak kış ayları tam olarak öyle değil. Soğuk mevsimlerde de yetişen pek çok sebze bulunuyor ve bu kış sebzelerinin temel özelliği, soğuk ve sert havalara dayanıklı olmaları. Bunun en temel sebebi ise genellikle içlerinde daha fazla şeker olması. Kış sebzelerinde bulunan şeker, onların daha düşük sıcaklıklarda donmalarını sağlar ve böylece kış havasına dayanabilirler. Bu süreç onların soğuk havalarda daha güzel bir tada sahip olmalarına da yardımcı olur. Beslenmenize ekleyebileceğiniz bu kış sebzeleri aynı zamanda sağlıklı ve besleyici olmaları bakımından da önemliler. Gelin bunların en önemlilerine göz atalım. İşte en sağlıklı kış sebzeleri:

Kale

Bu yeşil sebze sadece en sağlıklı sebzeler arasında değil, aynı zamanda soğuk havalarda yetişmeye de çok uygun. Brüksel lahanası, lahana ve turp gibi bazı diğer sebzeler ile akrabadır. Yıl boyunca yetiştirmesi mümkün olsa da soğuk havaları daha çok sever ve hatta karlı bölgelerde daha iyi yetişir. Bunun yanında çok besleyici ve güçlü bir gıdadır. Vitaminler, mineraller, lifler, antioksidanlar ve güçlü bitkisel bileşenler barındırır.

Hatta 67 gram kadar kale sebzesinde günlük önerilen miktarda A, C ve K vitaminler bulunur. B vitaminleri, kalsiyum, bakır, manganez, potasyum ve magnezyum bakımından da oldukça zengindir. Quercetin ve kaempferol gibi flavonoid antioksidanlar bakımından zengin olması nedeniyle anti-inflatuvar etkilere sahiptir. Bazı çalışmalarda flavonoidler bakımından zengin bir beslenmenin akciğer ve yemek borusu kanseri gibi bazı kanser türlerinin riskinde azalmaya neden olduğu belirtiliyor.

Brüksel Lahanası

Brüksel lahanası da kale gibi çok besleyicidir. Bu küçük lahanalar gibi görünen bitki, soğuk aylarda ortaya çıkar. Donmaya dayanıklıdır ve mevsimsel beslenmenin bir parçası olabilir. Küçük olmasına rağmen ciddi bir besin içeriği vardır. Mükemmel bir K vitamini kaynağıdır. 156 gram kadar tutan bir kasesinde günlük K vitamini ihtiyacının %137’si vardır. K vitamini kemikler ve kalp sağlığı için olduğu gibi, beyin işlevleri için de önemlidir.

Ayrıca A, B ve C vitaminleri ile manganez ve potasyum mineralleri bakımından da zengindir. Lifler ve ALA alfa (lipoik asit) bakımından zengin olması ise kan şekeri düzeylerinin dengede tutulmasına yardımcı olur. Lifler bedenin sindirim sürecini yavaşlatırlar ve böylece glukoz kana daha yavaş karışır. Yani yemeklerden sonra kan şekerindeki ani zıplamalar azalırlar. ALA ise kan şekeri düzeylerini azaltabilen ve bedenin insüline verdiği tepkiyi iyileştirebilen bir antioksidandır. İnsülin hücrelerin kan şekerini kandan almaları için gereklidir. Kan şekerinin çok düşük veya yüksek hale gelmesini engeller. ALA’nın pek çok şeker hastasında sinir hasarını önleyebildiğine dair çalışmalar da mevcut.

Havuç

Bu popüler kök sebze hem yaz hem de kışın toplanır ancak özellikle sonbahar ve kış aylarında en tatlı halinde olur. Soğuklar onun nişastalarını şekere dönüştürmesini sağlar ve böylece donmaktan korunur. Dolayısıyla soğuklardaki havuçlar daha tatlı olurlar. Gevrek bir sebze olan havuç oldukça besleyicidir. Mükemmel bir beta-karoten kaynağıdır ve bu madde bedende A vitaminine dönüştürülür. Bir büyük havuçta günlük önerilen A vitamini tüketiminin %241’i bulunur. A vitamini özellikle göz sağlığı, bağışıklık sistemi işlevleri ve büyüme-gelişim için gereklidir.

Havuç aynı zamanda karotenoid antioksidanlar bakımından da zengindir. Bu güçlü bitkisel pigmentler havuca rengini verirler ve kronik hastalıkların riskini azaltırlar. Bazı çalışmalarda karotenoidler bakımından zengin bir beslenmenin özellikle prostat ve meme kanserini önleme konusunda yardımcı olabileceği belirtiliyor.

Pazı

Pazı sadece soğuklara dayanıklı değildir, aynı zamanda kalorisi düşük, besin değeri ise yüksektir. 36 gram kadar tutan bir kasesinde sadece 7 kalori vardır ancak buna karşın günlük önerilen A vitamini ihtiyacının neredeyse yarısını, K vitamininin ise tamamını karşılar. Ayrıca C vitamini, magnezyum ve manganez bakımından da zengindir.

Buna ek olarak koyu yeşil yaprakları ve parlak renkli sağları ile faydalı pigmentler olan betalainler açısından zengindir. Betalainlerin bedende inflamasyonları azalttığı ve kötü kolesterolün oksidasyonuna engel olabildiği belirtiliyor. Bu yeşillik özellikle Akdeniz havzasında çok tüketilir ve özellikle kalp hastalıklarında riskin azalması ile bağlantılıdır.

Yaban Havucu

Havuca benzer bir görünümü vardır ve sağlığa faydaları çok olan bir kök sebzedir. O da havuç gibi soğuk havalarda daha tatlı olur. Ancak tadı biraz daha topraksıdır ve çok besleyicidir. 156 gram kadar tutan bir kase pişmiş yaban havucunda 6 gram kadar lif vardır ve günlük C vitamini ihtiyacının %34’ünü karşılar. Buna ek olarak çok iyi bir B vitamini, E vitamini, potasyum, magnezyum ve manganez kaynağıdır.

Yaban havucunun yüksek lif içeriği nedeniyle sindirim sağlığına iyi bir katkı sağladığı bilinir. Özellikle çözünür lifler bakımından zengindir. Böylece şekerlerin kan akışına geçmelerini yavaşlatır ve diyabeti olanlara destek olur. Çözünür liflerin kalp hastalıkları, meme kanseri ve inmeye karşı da koruyucu etkilerinin bulunduğu belirtiliyor.

Kara Lahana

Kara lahana, kale ve brüksel lahanası ile aynı ailedendir ve soğuğa karşı en dayanıklı olanlardan birisidir. Hafifçe koyu yeşil renge sahip olan bitki dondurucu sıcaklıklara karşı dayanır ve özellikle dona maruz kaldıktan sonra en iyi tada erişir.

Acılığı temel olarak içindeki bol miktarda kalsiyumdan kaynaklanır. Yapılan bir çalışmada kalsiyumu en yüksek olan sebzelerin en acı tada sahip oldukları görülmüş. 190 gram kadar tutan bir kasesinde günlük kalsiyum ihtiyacının %27’si vardır. Kalsiyum kemik sağlığı, kasların kasılması, sinir iletimi ve diğer pek çok önemli işlevde kullanılır. Bunlara ek olarak K vitamini bakımından da zengindir. Çalışmalara göre yeterince K vitamini ve kalsiyum almak, kemik erimesi ve çatlaklarına karşı koruma sağlıyor. Ayrıca B ve C vitaminleri, demir, magnezyum ve manganez bakımından da iyi bir kaynaktır.

Şalgam

Şalgam çok iyi besin içeriğine rağmen yeterince tüketilmiyor. Bu kök sebze soğuklarda iyi yetişir ve hava soğudukça daha tatlı hale gelir. Tüm kısımları yenilebilir. 170 gram kadar pişmiş bir kasesinde günlük C vitamini ihatiyacının yarısından fazlası, potasyum ihtiyacının ise %16’sı bulunur.

Potasyum kalp işlevleri ve kaslar için önemlidir. Ayrıca tansiyon kontrolünde de rol oynar. Hatta yapılan çalışmalarda potasyum zengini bir beslenmenin tansiyonu düşürmeye yardımcı olduğu belirtiliyor. Bunlara ek olara şalgam gibi turpgiller ailesine dahil sebzelerin kalp hastalıklarının riskini azalttığı bazı çalışmalarda görülüyor. C vitamini ve potasyumun yanında B vitaminleri, magnezyum, fosfor ve manganez bakımından da zengindir.

Kırmızı Lahana

Lahana soğuk havaları sever ve hem yeşil hem de kırmızı rengi çok sağlıklı olsa da, kırmızısının besin profili daha iyidir. Bir kase çiğ kırmızı lahana 89 gram tutar ve günlük C vitamini ihtiyacının %89’unu, A ve K vitaminleri ihtiyacının ise oldukça büyük kısmını karşılar. Ayrıca B vitaminler, manganez ve potasyum bakımından da zengindir.

Ancak özellikle antioksidan içeriği çok önemlidir. Parlak rengi anthosiyanin adı verilen pigmentlerden kaynaklanır. Anthosiyaninler antioksidan olarak davranırlar ve bunların da sağlığa pek çok faydası vardır. Bunlardan birisi ise kalp hastalıklarının riskinde düşüş potansiyelidir. 93.600 kadınla yapılan bir çalışmada anthosiyanin zengini gıdaları çok tüketenlerin kalp krizi geçirme ihtimallerinin en az tüketenlere göre %32 daha düşük olduğu görülmüş. Buna ek olarak anthosiyaninler koroner damar hastalıklarının riskini de azaltıyorlar. Bazı test tüpü ve hayvan deneylerinde ise kanserle savaşma özelliklerinin olduğu görülüyor.

Turp

Hafifçe baharatlı gibi aroması ve gevrek dokusu ile lezzetli olan turp, kış şartlarında çok kolay yetişir. B ve C vitaminler, ayrıca potasyum bakımından zengindir. Bibersi tadı içerisindeki isothiocyanatlardan kaynaklanır ve bunların sağlığa faydaları vardır. Bu güçlü bitkisel bileşenler bedende antioksidanlar olarak davranırlar ve inflamasyonu kontrol altına almaya yardımcı olurlar. Turbun kanserle savaştaki özellikleri ise uzun yıllardır araştırmaların bir konusu.

Bir test tüpü çalışmasında isothiocyanatlar bakımından zengin ekstrelerin insan kanser hücrelerinin gelişimini önleyebildiği görülmüş. Bu etki kolon ve mesane kanseri hücreleri ile yapılan test tüpü ve hayvan deneylerinde de görülmüş. Ancak insanlar üzerinde bu konuda daha fazla çalışma gerekiyor.

Maydanoz

Maydanoz soğuk havalarda ve hatta karlı havalarda bile yetişmeye devam edebilen bir yeşilliktir. Aromatik olmasının yanında besin doludur. 28 gram kadarı günlük K vitamini ihtiyacını karşılar ve C vitamini ihtiyacının ise yarısını karşılar. Ayrıca A vitamini, folat, demir, kalsiyum ve potasyum bakımından da zengindir.

Maydonoz flavonoidler bakımından çok zengindir ve bu bitkisel bileşenlerin sağlığa pek çok faydaıs vardır. Bu flavonoidler özellikle hafiza kaybının önlenmesine ve beyindeki yaşa bağlı değişimlerin önlenmesine yardımcı olurlar.

Bir çalışmada flavonidlerden birisi olan luteolin bakımından zengin bir beslenmenin farelerin beyninde yaşa bağlı inflamasyonları azalttığı görülmüş. Soğuk havalarda iyi yetişen pek çok sebze vardır. Özellikle havuç ve yaban havucu gibi bazı türler, soğuğa maruz kaldıklarında daha tatlı hale gelirler. Bu soğuğa dayanıklı sebzeler ile kış boyunca mevsimsel ve besin dolu beslenmek mümkündür.

Bu sebzelerin hepsinin besin değeri yüksek olsa da kışın bulunabilecek diğer pek çok sebzeyi de beslenmenize katmayı unutmayın. Çünkü taze sebze ve meyveler tüketmek sağlığınız için yapabileceğiniz en iyi şeylerden bir tanesidir.

Önemli not: Bu yazıda yer verilen tüm bilgi ve öneriler bilimsel destekli makaleler baz alınarak, genel bilgilendirme amaçlı hazırlanmış olup herhangi bir uzman tavsiyesi içermemektedir. Her bireyin beslenme ihtiyaçları ve çeşitli besin gruplarına gösterdiği tolerans ve hassasiyet kendi metabolizma işleyişine göre farklılıklar gösterebilir. Olası risk durumlarına karşın sağlığınızı ilgilendiren her türlü konuda mutlaka uzman görüşüne başvurun.

İlginizi çekebilir: Akdeniz Diyeti yılın en iyisi seçildi

Kaynak: healthline

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.

Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.

Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale