X

Ege’den Akdeniz’e uzanan Antik Kentler gezi rehberi

Dört bir yanı yaz kış demeden her mevsim turizme elverişli ülkemizin incisi Ege ve Akdeniz benzersiz plajları ile deniz tatili yapmak isteyenlerin favorisi olduğu kadar kültür turizminin de en gözde rotaları. Hem Ege’de hem de Akdeniz Bölgesi’nde yer alan Antik Kentler de kültür turizmi yapmak isteyen pek çok yerli ve yabancı turistin favorisi.

Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve günümüze kadar izlerini koruyarak gelmeyi başarmış Antik Kentler, zengin tarihi dokuları, benzersiz mimari yapıları ve mistik havası ise kesinlikle görülmeye değer! Biz de bu yazımızda Ege’den Akdeniz’e uzanan, Efes Antik Kenti’nden Phaselis Antik Kenti’ne kadar tarih kokan, kültürel miraslarımıza sahip çıkan harika bir rota oluşturalım istedik. İşte Ege ve Akdeniz’de görmeniz gereken Antik Kentler:

Ege Bölgesi Antik Kentler

Ege Bölgesi’nde bulunan bu antik kentler, bölgenin tarihi ve kültürel zenginliğinin en güzel göstergeleri arasında. Her biri farklı mimari yapıları ve tarihi kalıntılarıyla ön plana çıkan Antik Kentler’in benzersiz deneyimler sunacak listesi:

Efes Antik Kenti

Türkiye’de bulunan Antik Kentler denildiğinde akla ilk gelen yerleşim yeri şüphesiz ki her yıl yerli yabancı binlerce turist ağırlayan Efes!

İzmir’e yaklaşık 1 saat uzaklıkta Selçuk ilçesinde bulunan ve M.Ö. 6000’li yıllara kadar uzanan geçmişiyle büyüleyici bir yerleşim yeri olan Efes Antik Kenti, Lidyalılar, Persler, Makedonlar, Romalılar, Bizanslılar ve Osmanlılar gibi birçok medeniyete ev sahipliği yapmış köklü bir tarihe sahip. Döneminin en önemli yerlerinden biri olan Efes, aynı zamanda antik çağda önemli bir bilgi merkezi ve kutsal bir tapınak olarak kabul ediliyordu.

Bugün hala bu antik kent, tarihi dokusu, mimari yapıları ve kültürel mirası ile hem Türkiye’nin hem de dünyanın önemli turistik destinasyonları arasında. Gelelim, Efes Antik Kenti gezilecek yerlere. Celsus Kütüphanesi, Antik Tiyatro, Artemis Tapınağı, Meryem Ana Kilisesi, Liman Caddesi, Agora, Yamaç Evler, Trajan Çeşmesi, Herkül Kapısı ve Konser Salonu mutlaka görülmesi gereken yerler arasında. Ayrıca bölgede pek çok hamam, çeşme gibi eski yapılar da mevcut. Efes’in her taşı toprağı adeta koca bir tarih!

Klaros Antik Kenti

Rotamızı İzmir’in Menderes ilçesinde bulunan ve antik dönemde önemli bir kehanet merkezi olarak kabul edilen Klaros’a çevirelim. Adını ‘şeffaf’ anlamına gelen ‘Klaros’ kelimesinden alan bu antik kentin tarihi M.Ö. 2000’li yıllara kadar uzanıyor. Kahin Tanrı Apollon’un Anadolu’daki en önemli kehanet merkezlerinden biri olarak kabul edilen Klaros’un kurucusu Rhaikos’un eşi Manto’nun gözyaşlarından oluştuğuna dair yaygın bir inanış var.

Antik dönemde, insanların buraya gelip gelecekleri hakkındaki kehanetleri öğrenmek istemeleri ile ziyaretlerin sık sık artması Klaros’u dönemin en uğrak yerlerinden biri haline getirmiş. Kehanetlerin doğru çıkması ise Klaros’un ününü tüm dünyaya yaymaya yetmiş.

Tarihi dokusu ve mistik havası ile bugün İzmir’e yolu düşen ve Antik Kentleri merak eden pek çok turistin ziyaret ettiği bir yer olan Klaros’da gezilecek oldukça fazla yer var. Apollon Tapınağı başta olmak üzere Belevi Mozolesi, Ödemiş Müzei, Selçuk Kalesi, Hadrian Tapınağı, Propylon veKuros Heykeli de kentte mutlaka görülmesi gereken yerler arasında.

Teos Antik Kenti

İzmir Seferihisar Sığacık’ta bulunan, yerli ve yabancı arkeoloji literatüründe önemli bir yer tutan antik kentimiz: Teos!

Antik Çağ’da ‘İyonya’ adı verilen bölgede yer alan ve Dioysos’un oğlu Athames tarafından kurulduğu bilinen Teos, dönemin en önemli filozoflarını, sanatçılarını ağırlamış, Epikuros’a, Apellikon’a, Hekataios’a ev sahipliği yapmış köklü bir geçmişe sahip. Ege’den Akdeniz’e uzanan ticaret ağının öncülerinden olan Teos, İyonya’nın en önemli kentlerinden biriydi. Deniz ticareti merkezi olarak kabul gören Teos, ayrıca dönemin zenginliği ile ünlenen bir kentiydi. Bugün benzersiz tarihinin yanı sıra enfes doğası, asırlık zeytin ağaçlarının kokusu ve turistik pek çok bölgeye de yakın olmasıyla turistlerin de uğrak noktası.

Peki, Teos Antik Kenti’nde neler var, nereler mutlaka görülmeli? Kentin en önemli tarihi yapılarından biri Dionysos Tapınağı ve Bouleterion ya da diğer adıyla Meclis Binası. Ama bu kadarla sınırlı değil. Gymnasium, Antik Liman, Odeaon ve Teos Tiyatrosu da mutlaka görülmesi gereken yerler arasında. Ayrıca, bölgede çok sayıda Hellenistik ve Roma dönemi kalıntıları, tarihi surlar ve agoralar da mevcut.

Pergamon (Bergama) Antik Kenti

Bergama Antik Şehri, İzmir’in yaklaşık 100 km kuzeyinde, Bergama ilçesi sınırları içinde yer alan, Pergamon veya Pergamum olarak da bilinen bir antik kent. Efsaneye göre şehrin adı Teuthrania kralını öldürüp bölgeyi ele geçiren Pergamos’tan geliyor.

Antik kentteki en önemli yapılardan biri, şehrin akropolü üzerinde yer alan ve dünyanın en büyük kütüphanelerinden biri olan Pergamon Kütüphanesi, kesinlikle görülmeye değer. Ayrıca antik tiyatro, Zeus Altarı, Asklepion (tıp merkezi), Trajan Tapınağı ve kent surları gibi birçok önemli yapı da her yıl binlerce turisti ağırlıyor.

Tarihi dokusu, benzersiz mimari eserleri ve kültürel birikiminin yanı sıra eşsiz manzarasıyla da kendine hayran bırakmayı başaran Bergama Antik Kenti, Ege Bölgesi’nin en önemli turistik mekanlarından biri.

Milet Antik Kenti

İzmir’den Aydın’a doğru uzanıyoruz ve antik bir liman şehri olan Milet Antik Kenti’ne rotamızı çeviriyoruz. Milet Antik Kenti, Aydın ilinin Didim ilçesinde yer alan, Ege bölgesinin en önemli antik kentlerinden biri. M.Ö. 1400 yılında kurulan antik kent, M.Ö. 7. yüzyılda İyonyalılar tarafından ele geçirilmiş ve İyon kültürünün önemli merkezlerinden biri haline gelmiş.

Milet Antik Kenti, tarih, bilim ve matematik gibi alanlarda kaydettiği büyük ilerlemelerin yanı sıra felsefeyi de bir üst düzeye taşıyarak ‘Filozoflar Şehri’ ismini almış. Tarihin ilk filozofları olarak bilinen Thales, Anaksimenes ve Anaksimandros’un da burada yetiştiği biliniyor.

Kentin en önemli figürlerinden biri yarı insan yarı balık figürü. Delphis (yunus) zeki ve müzik seven bir balık olduğu için, Tanrı Apollo’ya adanmış bir hayvan olarak kabul edilmiş ve bölgede Tanrı Apollo’ya adanmış tapınağa Delphinon denilmiş. Antik kentte görülmesi gereken en önemli yerlerden biri olan Delphinon’un yanı sıra Yunan-Roma tipinin en güzel örneklerinden biri olan Milet Tiyatrosu da kesinlikle kaçırılmamalı. Ayrıca, Antik kentin merkezinde yer alan Agora, Didyma Tapınağı, Stadyum ve Meclis Binası olarak kullanılan Bouleuterion da görülmesi gereken yerler arasında.

Priene Antik Kenti

Aydın’ın Söke ilçesinde bulunan Priene Antik Kenti de hem tarihi hem kalıntıları hem de Efes, Milet gibi diğer önemli antik kentlere yakınlığı ile ön plana çıkan ve turistlerin ilgi odağı olan bir yerleşim yeri.

Antik dönemin önemli kültür merkezlerinden biri olarak kabul edilen Priene’nin ilk olarak Büyük Menderes Havzası içerisine kurulduğu birçok tarihçi tarafından söylense de kesin olarak bilinmemekte. Döneminde antik liman kenti olarak geçse de bugünkü konumu gereği Priene denizi görmüyor, fakat sahip olduğu eserler ve bölgedeki kalıntılar pek çok ipucu taşıyor. Farklı uygarlıkların eline geçen ve farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan Priene için Anadolu’nun ilk ızgara planlı kenti denilse de bu tanımın aslında Milet antik kenti için geçerli olduğunu söyleyen tarihçi ve arkeoloji uzmanları da var. Bu nedenle köklü tarihi, tozlu sayfalarda biraz karışık.

Fakat pek çok tarihi yapıyı içerisinde barındırması nedeniyle görülmesi gereken eserlerle dolu. Başta Athena, Mısırlı Tanrılar, Demeter ve Kore Kutsal Alanları olmak üzere Aleksandreion (Büyük İskender’in Evi), Yukarı Gymnasion ve Heroon da görülmesi gereken yerler arasında. Kentte ayrıca su kanalları, hamamlar ve anıtlar gibi diğer tarihi yapılar da mevcut.

Didim Antik Kenti (Didyma)

Didim’de bulunan ve İyonlar zamanında önemli kentlerden biri olarak kabul edilen Didyma veya Didim Antik Kenti de önemli tarihi yapılarla dolu.

Apollon Tapınağı’nın bulunduğu kent, aynı zamanda dini bir kimliğe sahip. Heykellerin süslediği kutsal yol, kentin kimliğinin en önemli parçası. Pek çok efsaneye ve hikayeye ev sahipliği yapmış Didyma’nın kutsal kimliğinin ardında iki tanrının birbirine olan aşkı var. Rivayete göre Tanrı Zeus, Leto’yu burada görüp aşık olmuş ve Apollon ve Artemis isimli ikiz çocukları olmuş. Bu nedenle bölgeye ikiz anlamına gelen Didymos’dan türeyen Didyma veya bugünkü adıyla Didim ismi verilmiş.

Dünyanın en büyük ve en görkemli tapınağı olarak tanımlanan ve dönemin en önemli kutsal merkezlerinden biri olarak kabul edilen Apollon’un yanı sıra etkileyici Medusa kabartması da mutlaka görülmesi gereken yerler arasında.

Keramos Antik Kenti

Adeta Antik Kent cenneti olarak tanımlanan Muğla’nın Milas ilçesinde bulunan Keramos, zengin tarihi geçmişi, mimari yapıları ve eşsiz doğal güzellikleriyle ön plana çıkıyor.

Karya uygarlığına ait kalıntıları barındıran ve antik dönemli önemli bir ticaret merkezi olarak kabul gören Keramos’un en önemli yapılarından biri Keramos Akropolü. Ayrıca, Çeşme Binası, Roma Tapınağı, Zeus Tapınağı ve anıt mezarları da kesinlikle görülmeye değer.

Herakleia (Latmos) Antik Kenti

Keramos’un hemen ardından ziyaret edilmesi gereken bir diğer tarihi kokan antik kentimiz ise Herakleia veya diğer adıyla Latmos.

Karya uygarlığından kalıntılar taşıyan ve İyonlar zamanının önemli bir merkezi kabul edilen Heraklenia’nın adını mitolojik bir kahraman olan Herakles’ten aldığı söylense de kesin olarak bilinmiyor.

Mezar odaları, Bouleuterion, Agora, Tiyatro Athena tapınağı ve Endymion kentin görülmesi gereken yerleri arasında. Milas’ın benzersiz havası ve doğanın cömertliği sayesinde yerli yabancı pek çok turisti kendine çekmeyi başaran bu antik kent, mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yerleşim yeri.

Euromos Antik Kenti

Muğla’nın Milas ilçesinde yer alan bir diğer antik kentimiz ise Euromos. Helenistik ve Roma dönemlerinde önemli bir ticaret merkezi olarak kullanılan Euromos, “Kyramos” ya da “Hyramos” isimleriyle de biliniyor ve Yunanca ‘güçlü’ anlamına geliyor.

Antik kentin en dikkat çeken yapısı olan Zeus Lepsynos Tapınağı, antik mimarinin en güzel örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Ayrıca, kentteki diğer önemli yapılar arasında agora, antik tiyatro ve hamamlar yer alıyor.

Stratonikeia Antik Kenti

Muğla’nın Yatağan ilçesinde yer alan Stratonikeia da önemli antik kentlerden biri. M.Ö. 300’lü yıllara kadar uzanan geçmişi ile kentteki en önemli yapılarından biri, antik tiyatrosu.

Antik tiyatro, 15 bin kişi kapasitesiyle antik dönemin en büyük tiyatrolarından biri olarak kabul ediliyor. Tarihi geçmişi, mimari yapıları ve doğal güzellikleriyle turistlerin ilgisini çeken Stratonikeia’nın civardaki diğer antik kentlere yakın olması da sıkça ziyaret edilmesinin önemli sebeplerden biri.
Halikarnas Antik Kenti – Muğla

Turizmin en gözde yerlerinden biri olan Bodrum’da bulunan Halikarnas Antik Kenti, M.Ö. 1000’lere kadar uzanan bir tarihi geçmişe sahip.

Karya, Pers, Makedonya, Roma ve Bizans gibi birçok uygarlığın etkisi altında kalan ve her medeniyetten kalıntılar barındıran Halikarnas’ın Troezen adında bir Dor (göçebe kabile) tarafından kurulduğuna inanılır.

Antik kentin en önemli yapılarından biri, antik çağın en önemli yapılarından biri olarak kabul edilen Mausoleion’dur. Mausoleion, Kral Mausolus’un eşi Artemisia tarafından yaptırılmış ve antik dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilmiştir. Ayrıca antik kentteki diğer önemli yapılar arasında antik tiyatro, antik liman, mezarlar ve antik surlar da yer almaktadır.

Akdeniz Bölgesi Antik Kentler

Ege’den Akdeniz’e doğru rotamızı çevirelim ve Akdeniz Bölgesi’nde yer alan Antik Kentlere göz atalım. En az Ege Bölgesi’nde bulunan antik kentler kadar görkemli olduklarına emin olabilirsiniz! İşte Akdeniz Bölgesi’nde bulunan antik kentler:

Kibyra Antik Kenti

Ege’den Akdeniz’e geçerken Burdur’un tarihi dokusunu hissetmek için harika bir yer: Kibyra Antik Kenti. Gölhisar ilçesinde üç tepelik üzerinde yer alan Kibyra, benzersiz göl ve ova manzarasına sahiptir ve içerisindeki yapıların simetrik düzenlenmiş olması sayesinde hiçbiri bir diğerinin manzarasına engel olmaz. Adeta mükemmel mimari…

Antik Çağ Anadolu’sunun 12-13 bin kişi kapasitesi ile en görkemli stadyumunu barındıran Kibyra, döneminin önemli bir ticaret merkezi olarak kabul edilmiştir. Kibyra Antik Kenti’nin en önemli yapılarından bir diğeri ise MS 2. yüzyılda inşa edilen tiyatrosudur ve kesinlikle görülmeye değer!

Perge Antik Kenti

Antalya’nın Aksu ilçesinde yer alan Perge Antik Kenti, Hitit Dönemi’nde var olduğu düşünülen ve Parha olarak da bilinen Roma Dönemi’nde ise Anadolu’nun en düzenli kentlerinden biri haline gelen yerleşim yeri.

Mermer heykeltıraşlığı ile ünlü olan Perge Kenti, döneminin aynı zamanda önemli ticaret merkezlerinden biri. Antik kentte, tiyatro, agora, hamam, sütunlu cadde, stadyum ve su kemerleri gibi pek çok tarihi kalıntı mevcut. Ayrıca, kentin mozaikleri de kesinlikle görülmeye değer.

Patara Antik Kenti

Antik dönemde Lycia bölgesinde önemli bir liman kenti olan Patara, Fethiye-Kalkan arasında Xanthos Vadisi’nde bulunan bir antik kent. Uzun ve görkemli plajları, benzersiz Likya eserleri, Roma dönemine ait kalıntıları ve büyüleyici doğasıyla her yıl binlerce turist ağırlayan Patara’nın taşı toprağı tarih dolu!

Aziz Nicholas burada piskopos olarak görev yapmış olması, zamanında kenti önemli bir dini merkez haline getirmiş. Bugün hala bazilikalar, kiliseler ve diğer dini yapıların kalıntıları kentte mevcut. Ayrıca, antik tiyatro, agora, hamam, sütunlu cadde gibi yapılar da ziyaret edilecek yerler arasında.

Fakat Patara’yı diğer antik kentlerden farklı kılan bir özelliği daha var: O da deniz kaplumbağalarının yumurtlama alanı olması. Bu nedenle caretta carettaların yumurtlama döneminde plajın kapalı tutulduğu biliniyor.

Side Antik Kenti

Side, antik dönemde Pamfilya’nın en önemli liman kentlerinden biri. Antalya Manavgat’a yakın bir bölgede bulunan Side Antik Kenti, Lidya Krallığı’na, Makedonya Krallığı’na ve Helenistik Dönem’de kurulan pek çok krallığa ev sahipliği yapmasından dolayı farklı medeniyetlerin etkilerini taşıyor.

Görkemli sütunları, benzersiz mimarisi ve coğrafi avantajı ile turistlerin ilgi odağı haline gelen Side Antik Kentinde başta Fener Kulesi olmak üzere, su kemerleri, antik tiyatro, agora, Antik Liman, nymphaeum gibi görülecek pek çok yapı var. Vespasian Çeşmesi, Anıtsal Kapı, Zafer Takı, Dionysos Tapınağı, bazilka, liman hamamı gibi tarihin tozlu sayfalarına yolculuk ettirecek farklı eserler de bölgede ziyaretçilerini ağırlıyor.

Aspendos Antik Kenti

Gerek tarihi gerek mimarisi ile yerli yabancı binlerce turisti kendisine hayran bırakan antik kent: Aspendos.

Antalya ile Alanya arasında yer alan dünyanın en iyi korunmuş Roma tiyatrolarından birini yani Aspendos Antik Tiyatrosu’nu içinde barındıran bu yer, su kemerleri ile de oldukça ünlü. Köprüçay (Antik Eurymedon) yakınlarına kurulan bu kent dönemindeki gelişmesini yakınındaki nehre ve dolayısıyla bereketli topraklarına borçlu. Ayrıca, Akdeniz’in ulaşımında da önemli bir yere sahip.

Antalya’ya yola düşen her turisti meraklı gözlerle kendisine çekmeyi başaran Aspendos, turistlerin en fazla ziyaret ettiği yerlerin başında geliyor.

Termessos Antik Kenti

Türkiye’nin en iyi korunmuş antik kentlerinden biri olan Termessos’da Akdeniz’in en gözde ziyaret merkezlerinden biri.

Termessos Antik Kenti, Luvi kökenli Solym’ler tarafından kurulmuş ve Büyük İskender’in İ.Ö.333’de kenti kuşatmasıyla tarih sahnesine çıkmış bir antik yerleşim. Ancak, Büyük İskender’in çalışmalarına rağmen ele geçirilememiş ve kendilerini Solymi olarak nitelendiren Termessos Sakinleri’ne kalmış.

Doğal ve tarihi zenginliklerinden ötürü ise şehir, kendi adını taşıyan milli park kapsamına alınmış. Oldukça büyüleyici bir atmosfere sahip olan Termessos’ta görülebilecek yapılar arasında tiyatro, agora, odeon, sütunlu yol, su kemeri ve Anadolu’nun en iyi korunmuş nekropolü yer almakta. Kentin en ilginç yapısı ise, Athena Tapınağı’nın yanındaki kaya mezarları. Kesinlikle görülmesi gereken bir antik kent!

Olympos Antik Kenti

Akdeniz’in en önemli liman kentlerinden biri olan ve tarihi yapılarıyla olduğu kadar doğal güzellikleriyle de kendine hayran bırakan Olympos! Kentin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmese de İÖ 167–168 yılarına uzandığı tahmin ediliyor.

Yunanca’da ‘ulu dağ’ anlamına gelen Olympos, Likya Krallığı’nın en önemli yerleşim alanlarından biri. Antalya’nın Kumluca ilçesine yakın Olympos-Bey Dağları Milli Parkının içinde yer alan Olympos, liman kenti olduğu kadar döneminin korsan kenti olarak da tanınıyor.

Roma Dönemine ait Tapınak Binası, Marcus Aurelius’a ithaf edilmiş bir heykel, kesme taşlardan tapılmış agora, kentin mutlaka görülmesi gereken yerleri arasında. Ayrıca, kentte çeşitli surlar, hamamlar, çeşmeler ve su kemerleri de bulunuyor.

Phaselis Antik Kenti

En az Olympos kadar önemli bir diğer liman şehri: Phaselis. Antalya’nın Kemer ilçesinde bulunan ve Tanrıların Koruduğu Yer olarak bilinen Phaselis, eşi benzeri olmayan, doğal güzellikler açısından adeta kendine rakip tanımayan bir antik kent.

Dönemin ticari limanlarından birine ev sahipliği yapan Phaselis’in farklı medeniyetleri barındırmış olması, kültürel zenginliğinin katlanarak artmasına ve günümüze kadar ulaşmasına neden olmuş. Phaselis’in görülmesi gereken yerleri arasında tiyatro, agora, nekropol, gymnasion, sur kalıntıları, sarnıçlar ve kutsal alanlar yer alsa da en ünlü yapısı limanları.

Dilerseniz “Tanrıların koruduğu yer”: Phaselis Antik Kentiyazımızdan detaylı bir okuma yapabilirsiniz.

Myra Antik Kenti

Antalya’nın Demre ilçesi sınırlarında bulunan Myra Antik Kenti, Likya Birliği’ne bağlı önemli bir kentti. Ünlü aziz St. Nicholas’ın doğduğu ve yaşadığı yer olarak bilinen antik kentte görülmesi gereken pek çok tarihi yapı mevcut.

Demre Çayı’na yakın olan Myra, Likya Dönemi’ne ait kaya mezarları ile ünlü; çünkü Likya kaya mezarları, dünyanın en etkileyici ve özgün antik mezarları kabul ediliyor. Ayrıca, Roma Tiyatrosu, Bizanslılara ait Aziz Nikolaos Kilisesi ve Likçe yazıtları da kentin mutlaka görülmesi gereken yerleri arasında.

Anemurium Antik Kenti

Akdeniz’in biraz daha doğusuna geçtiğimizde Antalya’dan çıkıp Mersin’e uzanıyoruz ve Mersin’in Anamur ilçesinde önemli bir antik kent olan Anemurium’a rotamızı çeviriyoruz. Anemurium Antik Kenti, geçmişte Likya sınırları içerisinde kalmış olmasına rağmen Helenistik dönemde Roma etkisine girmiş ve Bizans döneminde de önemini korumayı başarmış.

En önemli yapılarından biri Roma dönemine ait tiyatrosu olan Anemurium’un gezilecek yerleri arasında Roma Hamamı, anıt mezarları, agora ve sütünlu cadde de yer alıyor. Ayrıca, çeşitli sarnıçlar ve kilise kalıntıları da bulunuyor.

Benzersiz doğa manzaralarının yanı sıra tarihin tozlu sayfalarına da tanıklık etmek isterseniz siz de Antik Kentler ile dolu bir tatil planı yapabilir, programınızı Ege’den Akdeniz’e uzanacak şekilde oluşturabilirsiniz.

Daha fazla gezi önerisi için şu yazılarımıza da göz atabilirsiniz:

Urla gezilecek yerler: Huzurlu bir kaçamak için bilmeniz gerekenler

Güneşin, denizin ve eğlencenin adresi: Bodrum gezi rehberi

Ölmeden önce görmeniz gereken 30 yer

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale