X

Dopamin seviyelerinizi yükselterek yorgunluk ve isteksizlikten kurtulmanın 22 yolu

Herkes yorgun, herkes isteksiz, herkes yerlerde sürünüyor… Dopaminsiz kalmış olabilir miyiz?

Dopamin bir nörotransmitter, yani beyin hücreleri arasında iletişimi sağlayan minik kimyasal bir molekül. Tüm nörotransmitterler gibi, kendi küçük, yaptığı işler büyük. Dopamin; fiziksel performansımızdan ruh sağlığımıza, kendimizi iyi hissetmemizden kafamızın düzgün çalışmasına kadar pek çok beden fonksiyonunda görev alır. Peki dopamin vücudumuzda ve beynimizde neler yapar?

Herkes yorgun, herkes isteksiz, herkes yerlerde sürünüyor… Dopaminsiz kalmış olabilir miyiz?
  1. Daha kolay öğreniriz
  2. Öğrendiklerimiz daha kalıcı olur, öğrendiklerimizi unutmayız
  3. Öğrendiklerimizden ders alıp, ileriye yönelik plan yapabiliriz
  4. Daha iyi odaklanırız
  5. Daha kolay konsantre olabiliriz
  6. Dikkatimiz dağılmaz
  7. Başladığımız işleri yarım bırakmaz, bitiririz
  8. Stresle daha iyi baş ederiz
  9. Stres karşısında soğukkanlılığımızı korur, tepkisel davranmayız
  10. Sabahları zıpkın gibi, enerji dolu uyanırız
  11. Hayattan zevk alırız

Canlı, heyecanlı, hayat dolu ve tatminkar bir hayatın anahtarı dopaminin elinde dersek, hiç de yanlış olmaz. Dopamin düzeyleri düşük olunca ise her şey tepetaklak olur, griye boyanır, durağanlaşır.

  • İsteksiz
  • Amaçsız
  • Unutkan
  • Depresif
  • Stresli
  • Hayattan zevk almayan
  • İşleri yarım bırakan
  • Konsantre olamayan
  • Seks hayatı bitik
  • Yorgun
  • Her yeri ağrıyan
  • Baş ağrısı geçmeyen insanlar oluyoruz.

Bu dünyaya geliş nedenimiz bu mat ve cansız hayatı yaşamak olmadığına göre; dopamin düzeylerimizi artırmak lazım. Artırmak için ise size 21 farklı önerim var. Ne kadar çok öneriyi yerine getirirseniz, o kadar iyi.

Dopamin düzeylerinin çok fazlası da bağımlılıklara (yeme bozukluklukları, alışveriş, seks, kumar, ilaç ve madde bağımlılıkları) neden olabiliyor, o yüzden yaptığımız her şeyi kararında, aşırıya kaçmadan yapmak önemli. Hazır mısınız? O zaman başlayalım…

1. Egzersiz yapın

Bunu bekliyordunuz değil mi? İnsan vücudu hareket etmek için yaratılmış ve bugünlere hareket ederek gelmiş. Hücreleriniz sizin evde mi oturduğunuzu, plazada mı çalıştığınızı bilmiyor. Arabanızın son model olması da ilgi alanlarına girmiyor. Hareket etmenizi istiyor. Hareket etmezseniz hastalanıyorsunuz, bu kadar basit. Bunun nedenlerinden birisi de dopamin eksikliği. Egzersiz yaptıkça, zamanla daha da fazla dopamin salınması, egzersizi doğal olarak yapmak istemenizle sonuçlanıyor. Ama beslenmenize ve uykunuza dikkat etmeden uzuuun saatler boyu egzersiz yapmak, dopamin düzeylerini düşürebiliyor. O yüzden abartmadan ve yavaş yavaş efor seviyenizi artırarak egzersiz yapmak önemli.

2. Yoga ve meditasyon yapın

Yoga bildiğiniz gibi aerobik bir egzersiz. Yoga yapmak sadece bir takım hareketlerden ibaret değil elbette, meditasyon ve nefes çalışmaları da var. Sadece meditasyon yapmak bile, uzun vadede dopamin düzeylerini artırıyor,  ödül merkezlerinin aktivitesini artırırken beyin sakinleştiriyor. Hareket ve meditasyon birleşince ise sonuç bonus dopamin oluyor.

3. Şeker ve rafine karbonhidrat yemeyin
Dopamin; fiziksel performansımızdan ruh sağlığımıza, kendimizi iyi hissetmemizden kafamızın düzgün çalışmasına kadar pek çok beden fonksiyonunda görev alır.

Tüm işlenmiş (rafine) karbonhidratlar bağırsaklarda emilirken basit şekerlere indirgenir. Dolayısıyla şeker veya beyaz ekmek yemek arasında, moleküler düzeyde bir fark yok. Şeker molekülleri bağırsaktan emildikten sonra çok kısa sürede beyindeki haz merkezlerini uyararak sizin kendinizi iyi hissetmenizi sağlıyor. Ancak bu etki çok kısa süreli. Bir diğer problem de, nasıl insan beyni tekrarlayan uyaranlara karşı duyarsızlaşıyorsa, beynin haz merkezleri de duyarsızlaşmaya başlıyor, aynı etkiyi elde edebilmek için yediğiniz şeker ve karbonhidrat miktarını artırıyorsunuz. Zamanla da etki tümüyle siliniyor, uzun vadede dopamin düzeyleriniz düşüyor.

4. Doymuş yağ tüketiminizi kısıtlayın

Doymuş yağdan zengin besinleri fazla tüketmek uzun vadede dopamin düzeylerini düşürüyor. Yağ seçiminizi mümkün olduğunda doymamış yağlardan, özellikle zeytinyağından yana kullanmaya çalışın.

5. Alkol tüketiminizi azaltın ve seyrekleştirin

Alkollü içecekler de aynı şeker gibi dopamin reseptörlerini duyarsızlaştırıyor, uzun vadede düzeyler düşüyor. Pek çok alkollü içeceğe dışarıdan şeker ekleniyor, alkolün kendisi de bir şeker zaten.

6. Kahve/kafein tüketiminizi azaltın

Sık sık ve günde 200 mg’dan fazla (2 fincan, 1 kupa kahve) kafein tüketmek dopamin reseptörlerini duyarsızlaştırarak, uzun vade de sizi yorgun, bitkin ve isteksiz yapabilir.

7. Çay için

Çayın içerisinde bulunan l-Teanin dopamin sentezini artırır.

8. Kaliteli protein tüketin

Kalite proteinlerin içerisinde dopaminin yapı taşı tirozin ve metabolizması için gerekli demir ve bakır bulunur. Kendiniz için yapabileceğiniz en büyük iyilik her gün kalite protein ürünleri tüketmek. Bunun en kolay ve ucuz yolu ise yumurta yemek. Diğer seçenekler kırmızı et, kanatlı eti, balık, süt ürünleri. Eğer vegan beslenmeyi tercih ediyorsanız, soya fasuyesi ve bakla başta olmak üzere baklagilleri ve ürünlerini tüketebilirsiniz.

9. Tirozin içeriği yüksek besinler yiyin

Kaliteli proteinler dışında, dopaminin temel taşı tirozin içeren besinler; kuruyemişler, ay ve kabak çekirdekleri, avokado, muz, karpuz ve yosunlar. Dopamin içeren yiyecekleri yemek çok anlamlı değil, zira aldığınız dopamin beyinde kullanılamıyor. Bununla birlikte, bağırsak fonksiyonlarına iyi gelebilecek dopamin içeriği yüksek besinler; patates, domates, ıspanak, brüksel lahanası.

10. Probiyotik içeriği zengin besinler tüketin
Dopamin bir nörotransmitter, yani beyin hücreleri arasında iletişimi sağlayan minik kimyasal bir molekül.

Probiyotik bakteriler bağırsaklardaki dopamin sentezini artırarak, vagus siniri yoluyla beyninizdeki dopamin metabolizmasını uyarır. Ayrıca artmış bağırsak geçirgenliğini azaltarak kana karışan bakteriyel toksin miktarını düşürür, dopamin reseptörlerinin duyarlılığını artırır.

11. Aspartam ve aspartamlı içecek tüketmeyin

Aspartam beyinde dopamin sentezini etkileyerek düzeylerini düşürür. Diyet ürünlerden ve tatlandırıcılardan uzak durun.

12. D vitamini düzeylerinizi yükseltin

Özellikle kış aylarında ve kapalı yerlerde çalışan herkesin güneşi gördükçe altında zaman geçirmesi önemli. Ama bu çoğunlukla yetersiz kalıyor, eğer baktırmadıysanız mutlaka D vitamini düzeylerinize baktırın. D vitamini kemik sağlığından beyin sağlığına, serotonin düzeylerinden dopamin düzeylerine kadar pek çok fizyolojik reaksiyonda kilit önem taşıyor. Güneşle birlikte D vitamini düzeyleri yüksek besinler, özellikle yumurta tüketin.

13. Uyuyun

Her gece en az 7, mümkünse 8 saat uyuyun. Gençler ve çocuklar ise en az 9 mümkünse 10 saat uyumalılar. Uykusuzlukla nedeniyle zombi gibi dolaşmamızın bir nedeni de düşük dopamin düzeyleri. Uyuyun. Uykunuz, televizyondaki dizlerden daha değerli ve gerekli.

14. Sosyalleşin

Sosyalleşmek, arkadaşlarla konuşmak, sohbet etmek; dopamin düzeylerinizle beraber serotonin düzeylerinizi de yükselterek sizin kendinizi iyi hissetmenizi sağlar.

15. Masaj yaptırın

İnsanın hoşuna giden her türlü dokunma insanın dopamin düzeylerini, serotonin düzeylerini ve oksitosin düzeylerini artırır. Böylece mutlu olur, yaşam enerjisi ile dolarsınız.

16. Evcil hayvanlar edinin
Bu sevimli minnoşlar iyi hissetmek için harika bir neden.

Minik dostlarınızla zaman geçirmek, onları sevmek, okşamak, dopamin düzeylerinizi doğal ve sevgi dolu bir şekilde yükseltir.

17. Zerdeçal tüketin

Zerdeçalın içerdiği kurkumin maddesi dopamin sentezini artırarak dopamin düzeylerinizi yükseltir.

18. Telefon ve bilgisayarınızla çok fazla zaman geçirmeyin, yatak odanızda bulundurmayın

Evet, bu konuda gerçekten yapılmış bir çalışma var. Elektronik aletlerin yaydığı elektromanyetik dalgaların sıçanlarda dopamin sentezini azalttığı gösterilmiş.

19. Başladığınız işleri bitirin, hedeflerinizi ölçülü tutun

Başlanılan işi bitirmek kadar dopamin düzeylerini artıran başka bir şey yok. Bu her şey için geçerli; günde 10 dakika yürümek, her gün yürümek, spora gitmek, odanızı toplamak, kredi kartı borcunuzu sıfırlamak, projeleri tamamlamak, yazıları yazmak, örülen kazakları tamamlamak, arabanın bagajını temizlemek… Aklınızdakileri yazarsanız, tamamladığınızda üzerini çizerek ekstra dopamin bonusu alırsınız.

20. Çetele tutun

Egzersiz veya günlük, haftalık, tekrar ettiğiniz ne varsa… Yoga dersine katılmak, ormana gitmek, düzenli balık yemek, sosyalleşmek… Bunları takvime işlerseniz, kağıt üzerindeki düzeni görmek, tamamladığınız işleri de göreceğiniz için size ekstra dopamin olarak geri döner.

21. Yaratıcı hobiler edinin

Fotoğrafçılık, resim yapmak, kara kalem çalışmak, örgü örmek, ahşap oyma, seramik, çini boyama… Aklınıza ne gelirse… Hem çalışırken odaklandığınız, o sırada anda kaldığınız için sizde meditasyon etkisi yapar, hem de yaratarak işleri tamamladığınız için dopamin düzeylerini yükseltir.

22. Kilo verin

Kilolu olmak dopamin reseptörlerinin duyarlılığını azaltarak sizi tatlı yemeye iter, dibi olmayan bir kısır döngüye girersiniz. Yavaş yavaş da olsa kilo vermek ve ideal kiloya yaklaşmak dopamin düzeylerini artırır. Çok acıktığınızda tirozinden zengin besinlerden yerseniz bu kısır döngüden çıkmanız ve kilo vermeniz kolaylaşır.

 

Sinir sistemini güçlendirici öneriler, ağrısız bir yaşam ve migrenle mücadele için Beynini Doğru Besle kitabıma bakabilir, bana sosyal medya hesabım ve www.banutascifresko.com üzerinden ulaşabilirsiniz. 

 

İlginizi çekebilir: Serotonin düzeylerinizi (sevgiliniz olmadan da) doğal yollarla artırmanın 14 yolu

Yazarın tüm yazıları için tıklayın.

Dr. Banu Taşçı Fresko: Dr. Banu Taşcı Fresko, 1969 senesinde İstanbul’da doğmuştur. İstanbul Tıp Fakültesi’ni 1992 senesinde bitirmiş, ihtisasını İstanbul Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı’nda 1997 senesinde tamamlayıp Nöroloji Uzmanı olmuştur. Birçok özel hastanede çalıştıktan sonra şimdi çalışmalarını muayenehanesinde sürdürmektedir. Uzun yıllar kronik ağrılardan mustarip olduğu için, hastalara yol gösterecek, hayatlarını kolaylaştıracak bir kılavuz yazmak istemiştir. Ekim 2017de ‘Beynini Doğru Besle’ isimli kitabı çıkmış, kitapta migren ve fibromiyalji ağrılarıyla nasıl başa çıkılacağını, beslenmenin önemini ve tüm kronik hastalıklarda yoganın iyileştirici etkisinden bahsetmiştir. 2017 senesinde Arzu Rezzan Sunam ve Yelina Tayfur’dan Temel Yoga Hocalık Eğitimi ve Banu Çadırcı’dan 100 saat yoga terapi ve yoga anatomi eğitimi almıştır. Aynı zamanda Ahmet Güllü ve Vedat Örs atölyelerinde eğitim almış, profesyonel bir ressamdır, bu güne kadar 7 kişisel sergi açmıştır. Bugünlerde bir yandan Mayıs 2018’deki sergisine hazırlanmaktadır.

Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



İlgili Makale