X

Botoks nedir, nasıl uygulanır: Yaşlanma belirtilerini azaltan botox hakkında merak edilenler

Ünlü isimlerin donuk ve ifadesiz fotoğrafları nedeniyle çoğumuzun mesafeli olduğu ancak son yıllarda giderek daha da popüler hale gelen botoks, güzellik sektöründe en fazla ilgi gören estetik uygulamalardan biri. Hem uygulama kolaylığı, hem yan etkilerinin az olması, hem de etkisinin geçici olması nedeniyle her geçen gün daha fazla kişinin araştırdığı ve yaptırdığı botox, uzman kişiler tarafından, doğru bir prosedür izlenerek yapıldığında fark edilmeyecek kadar doğal sonuçlar ortaya çıkarabiliyor; yaşlanma belirtilerinin oluşmasının önüne geçerek cildinizin çok daha genç ve pürüzsüz görünmesine yardımcı oluyor.

Estetik uygulamaların yanı sıra aşırı terleme ve çene sıkma gibi sağlık sorunlarının giderilmesinde de etkili bir tedavi olduğu bilinen botoksa dair merak edilen tüm soruların cevaplarını yazımızda bulabilirsiniz.

Önemli not: Bu yazıda yer verilen tüm bilgi ve öneriler bilimsel destekli makaleler baz alınarak, genel bilgilendirme amaçlı hazırlanmış olup herhangi bir uzman tavsiyesi içermemektedir. Sayfa içeriğinde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren öğelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurun.

Botox nedir?

Botoks, bakteriler tarafından üretilen bir bileşik olan botulinum toksinin, kozmetik alanında kullanılan Onobotulinumtoxin A formuyla kasları ‘dondurmak’ için uygulanan bir yöntem olarak biliniyor. Estetik cerrahlar tarafından kullanılan; Botox, Dysport, Xeomin ve Jeuveau olmak üzere dört tip Onobotulinumtoxin A bulunuyor.

Vücut için toksik ve zehirli bir madde olması nedeniyle ilk bakışta korkutucu gibi görünen bu bileşik, kozmetik ve tıbbi uygulamalarda kontrollü dozlarda kullanıldığı için konunun uzmanı kişiler tarafından uygulandığında sağlık açısından herhangi bir sorun teşkil etmiyor. Botulizm toksini, yani botoks sıvısı vücutta belirli bir alana enjekte ediliyor ve vücuda girdikten sonra, enjekte edildiği alandaki sinirleri etkileyerek kendisini o bölgedeki reseptörlere bağlıyor. Sonuç olarak, sinirler botox bileşiğinin bağlı olduğu reseptörlere elektrokimyasallar aracılığıyla göndermek istediği sinyalleri iletemiyor ve bu yolla kasların hareket etmesi engelleniyor. Yüz kaslarındaki kasılmalar var olan kırışıklıkların belirginleşmesinden ve derinleşmesinden sorumlu olduğu için, botoks enjeksiyonları sonrasında deaktive olan kaslarla birlikte yüzünüzün daha pürüzsüz, daha genç bir görünüme sahip olması amaçlanıyor. Ancak vücut zamanla reseptörlerini yenilediği için, botoksun etkisi de zamanla azalıyor ve bir süre sonra tekrar uygulanması gerekiyor.

Botoks ve dolgu aynı şeyler mi?

Botoks ve yüz dolguları her ne kadar kırışıklıkları azaltma amacıyla kullanılıyor olsa da, birbirinden çok farklı prosedürleri olan iki farklı uygulama. Botox yukarıda da bahsettiğimiz gibi kasların çalışmasını durdurarak yüzde kırışıklıkların oluşmasını engellerken, dolgu maddeleri adından da anlaşılabileceği üzere yüzde hali hazırda var olan kırışıklıkların altında kalan bölgelere enjekte ediliyor ve bu yolla cildin gerilmesini sağlayarak çok daha pürüzsüz görünmesine yardımcı oluyor. Dolgu maddeleri ayrıca, yüzdeki asimetrilerin giderilmesi için de dudak, çene hattı, burun, yanak, göz altı gibi belirli bölgelere enjekte edilebiliyor.

Yüzdeki çok derin çizgiler ya da kırışıklıklar botoks ile tedavi edilemeyecek kadar derin ve yoğunsa, yüz dolgusu yaptırmak daha uygun bir seçenek olabiliyor ancak yüz dolgusu da botox gibi etkisi geçici olan bir uygulama ve etkisinin devam edebilmesi için ortalama olarak 9 ayda bir yenilenmesi gerekiyor.

Botoks hangi amaçlarla kullanılıyor?

Botoksun en sık uygulandığı yerler, göz çevresindeki kaz ayakları, göz altı kırışıklıkları, mimik çizgileri ve alındaki yatay kırışıklıklar olarak biliniyor. İnce kırışıklıkların ve çizgilerin yanı sıra, çeşitli kaslara stratejik olarak enjekte edilen botox sıvısıyla dudak kaldırma ve yüzdeki sarkmaları toparlama gibi işlemler de yapılabiliyor. Botoksun estetik ve güzellik amaçlı kullanımının yanı sıra, özellikle aşırı terleme ve çene sıkma gibi problemlerin tedavisinde de etkili olduğu biliniyor. Ter bezlerine enjekte edilen botox ile aşırı terleme ve kötü kokulu ter problemleri geçici olarak durdurulabildiği gibi, çene kaslarına enjekte edilen botoks ile istemsiz çene sıkma sorunu da aynı şekilde engellenebiliyor. Ancak yine de botoksun bu rahatsızlıkların giderilmesinde kısa vadeli bir çözüm olduğunun ve her iki problemin de kalıcı çözümü için bir uzmandan destek almanız gerektiğinin bilincinde olmanız gerekiyor.

İlk defa botoks yaptırmadan önce bilmeniz gerekenler

Eğer, ilk defa botoks yaptırmayı düşünüyorsanız bazı endişelerinizin olması çok normal. Aklınızda birçok soruya cevap arıyor olabilirsiniz. Yazımızın devamında sorularınıza ışık tutacak cevapları bulabilir, kararınızı verirken daha doğru adımlarla ilerleyebilirsiniz.

1. Botoks güvenli mi?

Evet, güvenli olduğunu söylemek mümkün. Birçok cilt bakım kremi ve serumunun yapabileceğinden daha fazlasını yaptığı ve daha etkili olduğu söylenebilir. Ayrıca, yalnızca estetik amaçlı değil, diş sıkması, migren gibi farklı sağlık sorunları için de uzman doktorlar tarafından zaman zaman öneriliyor olması, botoksun güvenli olup olmadığı konusundaki endişeleri ortadan kaldırabiliyor. Ancak, belirtmekte fayda var ki uygulaması herhangi bir cerrahi işlem gerektirmediği için kolay gibi görünse de, uygulayan kişinin yüzdeki kasların anatomik yapısını bilmesi ve hangi bölgeye ne kadar sıvı enjekte etmesi gerektiği konusunda son derece dikkatli olması gerekiyor.

2. Botoksu kimler uygulayabilir?

Güzellik merkezlerinde uzman olmayan kişiler tarafından yapılan botox işlemleri, göz kapağı düşmesi, alerjik reaksiyonlar ve hatta ölüme kadar varabilen riskleri beraberinde getirebiliyor. Botox uygulayan kişinin tıpta uzmanlığını estetik cerrahi alanında tamamlamış olması ve botox uygulama yetkinliğine sahip olduğuna dair bir sertifikasının bulunması gerekiyor.

Botoks işleminin yüzün anotomisini çok iyi bilen, nitelikli ve yetkin bir doktor tarafından yapılmış olması gerektiği için, uzman seçiminde bu kriterleri çok iyi değerlendirmeniz, aklınızdaki tüm sorulara cevap bulabilmeniz ve önceki yaptığı işlemlerle ilgili önden bilgi almanız sağlığınız açısından kritik bir öneme sahip. Botox yaptırma amacınızın ne olduğunu, hangi bölgelere enjekte edildiğini, alerji riskiniz olup olmadığını, kronik bir hastalığınızın olup olmadığını ve düzenli olarak hangi ilaçları kullandığınızı doktorunuzla önden paylaşmalı ve işlem sonucundaki beklentinizle ilgili net ve açık olmalısınız.

Not: Botoks, tıbbi bir prosedürdür ve hem işlem öncesi hem de sonrasında takip edilmeyi gerektirir. Bu nedenle kararınızı vermeden ve uygulama yaptıracağınız yeri ve kişiyi seçmeden önce iyice araştırdığınızdan emin olun.

3. Kimler botoks yaptırabilir?

Botox, önleyici ve geçici bir uygulama olması nedeniyle her yaştan insanın yaptırabileceği bir tedavi olmakla birlikte, geçerli bir nedeniniz olmadığı sürece yüzünüzün her kasını botoksla işlevsiz hale getirmeniz tabii ki tavsiye edilmiyor. İnce kırışıklıkların oluşmasını engellemenin en etkili ve pratik yolu olduğu için, yaşlanma belirtilerinin ortaya çıkmaya başladığı 20’li yaşların sonunda; özellikle mimik çizgileri, alın çizgileri ve kaz ayaklarının bulunduğu bölgelere botox uygulanabiliyor. Yirmili ve otuzlu yaşlarındaki kişilerde, kırklı ya da ellili yaşlarındaki kişilere kıyasla daha az ürün enjekte edilerek istenen sonuçlar alınabiliyor. Ayrıca, botox ile düzeltilemeyecek kadar cilde yerleşmiş olan kırışıklıklar ve çizgiler için botoksa ek olarak peeling ve dolgu gibi ek prosedürelere ihtiyaç duyulabiliyor. Dolayısıyla botoksa, yaşlanma belirtilerinin oluşmasını engelleyen ‘önleyici’ bir uygulama olması nedeniyle 30’lu yaşların başında başlanması öneriliyor.

Botox uygulamalarında dikkat edilmesi gereken en önemli noktaysa, mutlaka konunun uzmanından destek alarak yüz ifadelerinizi ve yüzünüzün karakterini değiştirmeyecek şekilde uygulama yaptırmanız. Botox uygulamalarında amacın yüzünüzün ifadesiz görünmesi değil, yaş almayla birlikte ortaya çıkan kırışıklık, sarkma ve çizgileri mümkün olabildiğince doğal görünümünüzü bozmadan ortadan kaldırılması olduğunu unutmamanız gerekiyor.

4. Botok yaptırmanın riskleri var mı?

Botoks yaptırmanın en yaygın riskleri arasında morarma veya şişlik yer alıyor. Özellikle ilk uygulamadan sonra kısa sürede geçecek hafif morarma ve şişliklerin görülmesi olası. Ayrıca, kanı seyrelten içeriklere sahip takviyeler ve ilaçlar kullanılması çok nadiren de olsa, botoks işlemi sonrasında uygulama yapılan bölgelerin morarma olasılığını artırıyor. Bu nedenle işlem yapılmadan önce kullandığınız ilaçlar ve takviyelerle ilgili detaylı bilgi alınıyor. Aspirin, balık yağı, ginseng, sarımsak ve ginko biloba gibi takviyelerin kullanılması kanamalara ve morarmalara neden olabiliyor. Sağlık açısından bir riski olmasa da, daha konforlu bir uygulama için 2-3 gün öncesinden bu takviyelerin kullanımının durdurulması öneriliyor.

Öte yandan, alerjik reaksiyonlar önemli bir risk olarak değerlendiriliyor. Hem estetik hem de sağlık amaçlı botoks uygulamalarında kullanılan sıvı enjeksiyonlar genelde vücut tarafından tolere edilebilir miktarlarda uygulandığı için alerjik reaksiyonlara sebep olmuyor, ancak ilaç kullananların ve alerjik bünyelere sahip olanların bu konuda dikkatli olmaları gerekiyor. Doğru bir uzmanla uygulama ve takip aşamasında ilerlemenin riskleri en aza indirmeye yardımcı olabileceği biliniyor.

5. Botoks acıtır mı?

Bu sorunun cevabı elbette ki kişiden kişiye değişiklik gösterecektir. Ancak, şu şekilde açıklayabiliriz. Eğer iğne fobiniz yoksa ve kan verirken çok büyük bir acı hissetmiyorsanız çok yüksek ihtimalle botoks, sizin için acılı bir deneyim olmayacaktır. Hatta, botoksun kan almak için kullanılan iğnelerden çok daha küçük iğneler ile uygulanıyor olması içinizi bir nebze daha rahatlatabilir.

6. Botoksun etkisi ne kadar sürer?

Tedavi uygulandıktan, yani botox maddesi yüzünüze enjekte edildikten sonra etkilerinin fark edilebilmesi için 1 ila 10 gün arasında bir sürenin geçmesi gerekiyor. Botoksun uygulandığı bölgedeki reseptörlerin yenilenme süresi yaklaşık 3-4 aylık bir süreyi kapsıyor. Botoksun etkisi de bu süre boyunca yavaş yavaş azalıyor ve süreç sonunda tamamen ortadan kalkıyor. Dolayısıyla botoksun 3-4 ayda bir yenilenmesi gerekiyor.

Botoks yaptırdıktan sonra nelere dikkat edilmeli?

Doğru şekilde yapılan botoks uygulamalarından sonra aslında bireysel olarak dikkat etmeniz gereken herhangi bir şey bulunmuyor. 10 dakika gibi kısa bir sürede uygulanabilen botoks işlemini doktorunuz prosedüre uygun şekilde yaptıysa, ne yaparsanız yapın kaslarınıza enjekte edilen botoks sıvısının hareket etmesi mümkün değil. Kaslara enjekte edilen sıvı, iletildiği bölgede sadece birkaç milimetrelik bir alana yayılarak reseptörlere bağlandıktan sonra hareket etmiyor. Ancak, botox maddesi uygulanmaya hazır hale gelmeden önce toz formunda bulunuyor ve uygulamadan önce salin isimli bir sıvıyla karıştırılarak soğutuluyor. Çözeltideki sıvı-toz oranının tam ayarlanamaması, çok küçük bir ihtimalle de olsa uygulanan çözeltinin amaçlanan bölgenin dışına çıkmasına neden olabiliyor. Dolayısıyla botoks yaptırdıktan sonra her ihtimali göz önünde bulundurarak o gün için spor yapılmaması ve birkaç saat dik bir pozisyonda, mümkün olabildiğince yüze dokunmadan oturulması öneriliyor.

Botoks işlemi sırasında kullanılan iğneler de oldukça ince oldukları için izleri dakikalar içinde kayboluyor. Uygulamadan sonra iğneler nedeniyle morluk ve kızarıklık oluşmaması için yaklaşık 5 dakika kadar yüzde buz gezdiriliyor. Bu küçük ayrıntılar dışında, botoks yaptırdıktan sonraki zamanda günlük hayatınıza kaldığı yerden, hiçbir şey olmamışçasına rahatlıkla devam edebilir, öğle molası gibi kısacık bir sürede bile botoks yaptırabilirsiniz.

Vücut botoksa karşı bağışıklık geliştirir mi?

Vücudun tüm toksik maddelere olduğu gibi botoks sıvısına da çok fazla maruz kalmasının botoksun etkisini azaltıp azaltmadığıyla ilgili kapsamlı bir araştırma bulunmasa da, çok nadiren de olsa vücudun botoksa karşı bağışıklık geliştirebileceği söyleniyor. Düzenli olarak botoks yaptıran kişilerin kas aktivitesinde zamanla bir azalma gözlemlenebiliyor ve kasların işlevini tekrar geri kazanması 3-4 aydan daha uzun bir süre alabiliyor. Bunun sebebi, botoks enjeksiyonu nedeniyle çalışmayan kasların gücünü kaybetmesi ve çalışmayan her kas gibi giderek küçülmesi. Dolayısıyla düzenli olarak botoks yaptırdığınızda zamanla uygulama sıklığının giderek daha da azalacağını söyleyebiliriz.

Yanlış bir botoks uygulamasından sonra ne yapılmalı?

Bir şekilde doğru uzmanı bulmadan, hatalı bir botoks uygulamasına maruz kaldıysanız yapmanız gereken ilk şey, botoks konusunda uzman olan bir estetik cerrahla görüşmek olacaktır. Botoks uygulamaları kasları işlevsiz hale getirdiği için düzeltilmesi için tekrar botoks yapılması ve düzeltilmesi mümkün değil. Yüzünüzdeki asimetriye ya da ifadenizdeki bozulmaya dengeleyici başka bir uygulama yapılıp yapılamayacağına ancak uzmanınız karar verebilir, ancak genelde böyle durumlarda botoksun etkisinin geçmesi ve yüzün tekrar eski formuna kavuşması için 3-4 aylık süre boyunca bir müdahale yapmaksızın beklenmesi önerilir.

Botoks yaşlanma belirtilerinin azaltılması konusunda kalıcı bir çözüm olmasa da mevcut kırışıklıkları azaltmanın ve yenilerinin oluşmasını engellemenin en etkili ve pratik yollarından biri. Yüz dolguları, hydrafacial ve estetik operasyonlar gibi diğer uygulamalarla birlikte destekleyici bir tedavi olarak kullanılabilmesi, botoks uygulamalarının gittikçe daha fazla kişi tarafından tercih edilmesini ve daha erişilebilir hale gelmesini kolaylaştırıyor. Tüm bu bilgilerden sonra botoks yaptırıp yaptırmamak tamamen sizin kararınıza bağlı. Ancak çizgileriyle mutlu olmayanlar ve daha genç görünmek isteyenler için botoks, oldukça kolay ve etkili bir çözüm olabilir.

Önemli not: Bu yazıda yer verilen tüm bilgi ve öneriler bilimsel destekli makaleler baz alınarak, genel bilgilendirme amaçlı hazırlanmış olup herhangi bir uzman tavsiyesi içermemektedir. Sayfa içeriğinde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren öğelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurun.

İlginizi çekebilir: Anti aging etkili ve yaşlanma karşıtı modern tıp uygulamaları: Telomer uzatma, ozon terapisi, botoks

Kaynaklar: Plasticsurgery.org, Healthline, Aedit, Instyle Beauty, Well and Good

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.

Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:

Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.

Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale