X

Az gelen adet kanaması, belirtileri, nedenleri

Adet kanaması, adet döngüsü boyunca oluşan rahim içi tabakanın her ay belli günlerde vücuttan atılmasını ifade eder. Adet kanının içerisinde rahim içi tabakaya ait dokular ve kan bulunur.  Bunlar adet görürken rahim ağzından geçerek dışarı atılır.

Normalde adet kanamasının ortalama olarak 30-40 ml olması gerektiği kabul edilir. Bu miktar yaklaşık olarak 2-3 yemek kaşığına denk gelmektedir. Bununla birlikte bazı durumlarda kanamanın miktarının 60 ml’ye kadar çıkabileceğini gösteren bazı araştırmalar bulunmaktadır.

Adet sırasında kaybedilmesi normal olarak kabul edilen kan miktarının aralığı geniş olduğu için bazı kadınların adet kanaması ortalamadan daha az veya daha fazla olabilmektedir. Adet görürken şiddetli karın ağrıları, mide bulantısı ya da rahatsızlık verici diğer belirtiler yaşamıyorsanız, kaybettiğiniz kan miktarı genelde normal olarak kabul edilmektedir.

Az Gelen Adet Kanaması Belirtileri

Adet kanamasının 2-3 yemek kaşığı olması genelde normal olarak kabul edilir. Ancak bu miktar kişiden kişiye büyük değişiklikler gösterebildiği için kesin bir miktardan bahsetmek zordur. Adet kanamanız normale göre hafifse bunu dikkate almanız gerekir. Kanamanızı takip etmek için adetiniz sırasında kaç tane tampon ya da ped kullandığınızı not edebilirsiniz.

Adet kanamanızın az olduğunu gösteren belirtiler şu şekilde olabilir:

  • Normale göre daha kısa süren adet dönemi
  • Normalden daha az sıklıkta tampon ya da ped değişimi
  • Adetin ilk birkaç günü kanamanın ağır olmayıp düzenli ve hafif olması
  • Birkaç gün süren sürekli kanamanın aksine lekelenme benzeri kanama

Adet kanamasının az olduğu ay sırt ağrısı, adet sancıları ve ruh halinde değişimler gibi PMS belirtilerinde azalmalar görülebilir.

Az Gelen Adet Kanaması Nedenleri

Her kadının adet kanaması farklıdır ve kanamanın miktarı ve yoğunluğu zamanla değişiklik gösterebilir. Örneğin, ilerleyen yaş ile birlikte adet kanamasının daha hafif ya da daha ağır gelmesi mümkündür.

Az gelen adet kanamasının nedenlerinden bazıları şu şekildedir:

Yaş

Adet kanamasının miktarı yaş ile birlikte değişebilmektedir. Genelde ilk kez adet görmeye başlandığı dönemde adet kanaması hafif olur ya da lekelenme şeklinde gelir. 20’li ve 30’lu yaşlara gelindiğinde ise adet dönemleri ve kanamaları daha düzenli hale gelir.

Adet dönemleri 30’lu yaşların sonunda ve 40’lı yaşlarda ise daha ağır ve daha kısa hale gelebilir. Bu yaşlarda birkaç ay adet görmeyip sonrasında ağır bir adet dönemi geçirmek mümkündür. Adet kanamaları menopoz öncesi dönemde ise daha hafif ve daha düzensiz hale gelir.

Yumurtlamanın olmaması

Adet düzensizliği olan bazı kadınlarda düzenli olarak yumurtlama gerçekleşmiyor olabilir. Anovulasyon olarak bilinen bu durum, adet dönemlerinin hafif geçmesine ya da düzensiz olmasına neden olabilir.

Vücut ağırlığının değişmesi

Zayıf olan ya da kısa sürede çok fazla kilo veren kadınlar, adet kanamalarının çok hafif hale geldiğini ya da tamamen durduğunu fark edebilirler. Bunun nedeni vücut yağının çok düşük hale gelmesi ve yumurtlamanın durmasıdır. 

Aşırı egzersiz 

Çok sık ve fazla egzersiz yapan kadınlar, adet döngülerinde değişiklikler fark edebilir. Özellikle atletler stres altında olabilir, vücut ağırlıkları düşük olabilir ve enerjilerinin çoğunu antrenmanlar sırasında kullanıyor olabilirler. Bu durumda adet kanamasında ve adet döngüsünde değişimler meydana gelebilir.

Gebelik

Gebelik sırasında adet görülmez. Ancak bazen yerleşme kanaması, az gelen adet kanaması olarak düşünülebilmektedir. Yerleşme kanaması, yumurtanın rahim içi tabakaya tutunmasıyla meydana gelen lekelenme şeklindeki kanamadır. Adetiniz geciktiyse ya da lekelenme şeklinde kanama yaşıyorsanız, gebelik testi yapmayı düşünebilirsiniz.

Stres

Stresli olduğunuzda beyniniz, adet döngüsünü düzenleyen hormonlarda değişiklikler yapabilir. Bu durumda adet görmeyebilirsiniz ya da adet kanamanız az gelebilir. Strese neden olan durumdan kurtulduğunuzda adet döngüleriniz normale dönmelidir.

Yeme bozuklukları

Anoreksiya nervoza ve bulimia, adet düzensizliklerine neden olabilen yeme bozukluklarıdır. Yeme bozuklukları sonucu vücut ağırlığı düşebilir ve bu da adet döngüsünden sorumlu olan hormonlarda değişikliklere neden olabilir.

Doğum kontrol yöntemleri

Hormonlu doğum kontrol yöntemleri, adet kanamalarının hafif olmasına neden olabilir. Bazı doğum kontrol yöntemleri, yumurtalıkların yumurta bırakmasını engelleyebilir. Yumurta bırakılmadığında rahim içi tabaka kalınlaşmaz. Bu da adet kanamalarının hafif olmasına ya da adet görmemeye neden olabilir.

Sağlık sorunları

Adet düzensizliği ya da adet düzeninde yaşanan değişiklikler, altta yatan bir sağlık sorununa işaret ediyor olabilir. Adet dönemlerinin düzenli olması, vücudun düzgün bir şekilde işlediğini gösterir. Az gelen adet kanaması, hormon seviyelerinde bir sorun olduğuna ya da farklı sağlık sorunlarına işaret ediyor olabilir. Örneğin, polikistik over sendromu (PKOS), üreme organlarıyla ilgili sorunlara ve adet düzensizliğine yol açabilir.

Emzirme

Emzirme dönemindeyseniz, doğum sonrası adetiniz hemen geri gelmeyebilir. Süt üretiminden sorumlu olan hormon, yumurtlamayı engelleyebilmekte ve adetin geri dönmesini geciktirebilmektedir. Bebeğinizi emziriyorsanız, tekrar adet görmeniz doğumdan sonra aylar alabilir.

Bununla birlikte emzirme döneminde adet görmeseniz dahi hamile kalabilmeniz mümkündür. Çünkü doğum sonrası ilk adetinizi görmeden iki hafta önce yumurtlama gerçekleşir. Yani yumurtlamanın gerçekleştiğini bilmeden korunmasız cinsel ilişkiye girerseniz hamile kalabilirsiniz.

Az Gelen Adet Kanaması Nasıl Çoğaltılır?

Az gelen adet kanaması çeşitli faktörler nedeniyle kaynaklanıyor olabilir. Bu durum tek sefer gerçekleşebileceği gibi sürekli olabilir ve tedavi gerektirebilir.

Doktorunuz, adet kanamanızın neden hafif geçtiğine yönelik olası nedenleri sizinle konuşacak ve altta yatan nedeni belirlemeye yönelik uygun bir tedavi planı oluşturacaktır.

Sürekli olarak az gelen adet kanaması, hayat tarzınızda ve ilaçlarınızda yapacağınız değişikliklerle tedavi edilebilir. Bazı durumlarda hormonlu doğum kontrol yöntemleri ile adet döngüsünün düzenli olması sağlanabilir. Bununla birlikte az gelen adet kanamasının nedeni altta yatan ciddi bir sağlık sorunuysa ilaç kullanımı ya da daha farklı tedaviler gerekebilir.

Az Gelen Adet Kanaması Hamilelik Belirtisi mi?

Adet kanaması her ay yumurtalıklardan bırakılan yumurtanın ve hamilelik için hazırlanan rahim içi tabakanın atılması için gerçekleşir. Normalde her ay yumurtalıklardan biri yumurta bırakır. Bu yumurta döllenmediği zaman rahimden çıkar ve adet kanamasıyla atılır.

Normal bir adet döneminde kanama genelde hafif bir şekilde başlar ve gittikçe daha ağır ve daha kırmızı bir şekilde gelir. Adetin sonlarına doğru kanamanın rengi ve miktarı azalır.

Hamile kaldığınızda adet görmeniz mümkün değildir. Bu nedenle az gelen adet kanamasının hamilelik belirtisi olduğu söylenemez. 

Hamileliğin ilk dönemlerinde meydana gelen lekelenme, yerleşme kanaması olarak bilinmektedir. Bu kanamanın rengi genelde açık pembe ya da koyu kahverengi olmaktadır.

Hamilelikte görülen kanamanın yerleşme kanaması dışında nedenleri de bulunmaktadır. Hamileliğin ilk trimesterında görülen kanamaların nedenleri genelde şu şekildedir:

  • Rahim ağzında değişiklikler
  • Enfeksiyon
  • Molar gebelik
  • Dış gebelik
  • Düşük

İkinci ve üçüncü trimesterlarda görülen kanamalar ise acil tıbbi müdahale gerektirir. Bu nedenle kanamanın miktarından bağımsız olarak doktorunuzu ziyaret etmenizi gerektirir. İlk trimester dışında görülen kanamaların nedenleri şu şekilde olabilmektedir:

  • Rahim ağzının açılması
  • Düşük
  • Plasenta previa
  • Plasental abrupsiyon
  • Rahmin yırtılması
  • Vasa previa

Hamilelikte görülebilen kanamaların ciddi bir soruna işaret edip etmediğine karar verecek olan kişi doktorunuzdur. Bu nedenle hamileliğin herhangi bir döneminde kanama yaşamanız durumunda bir an önce doktorunuzla iletişime geçmeniz gerekir.

Adet Kanamasının Az Olması Gebeliğe Engel mi?

Az gelen adet kanaması genelde kadının doğurganlığını etkilememektedir. Bununla birlikte adet kanamanız genelde normalse ve stres ya da aşırı kilo kaybı gibi nedenlerle hafiflemediyse altta yatan sağlık sorununa yönelik tedavi görmeniz gerekebilir.

Adet kanamasının az olmasına ya da hiç olmamasına neden olan sağlık sorunlarından bir tanesi PKOS’tur. PKOS, kadında erkeklik hormonlarının normalden daha yüksek olması durumunda meydana gelir. Bu sorun, kadınlarda kısırlığa neden olan en önemli nedenlerden bir tanesidir. Bu nedenle adet kanamanızın az olmasının nedeni PKOS ise bu durumun tedavisi için doktorunuza başvurmanız gerekir.

Adet Kanamasının Az Olması Kilo Yapar mı?

Adet kanamasının az olmasının kilo yaptığı değil, aslında tam tersi söylenebilir. Vücut ağırlığında yaşanan büyük değişimler, adet kanamasının daha kısa veya daha hafif olmasına neden olabilir.

Kilo alınması durumunda vücutta daha fazla yağ bulunur ve bu durum hormon seviyelerini etkileyerek hormon dengesini bozabilir. Aynı şekilde çok fazla kilo vermek de hormon dengesini bozabilir. Bu nedenle protein, karbonhidrat, yağ ve vitamin bakımından dengeli beslenmeye özen göstermeniz gerekir.

Az Gelen Adet Kanaması için Bitkisel Çözüm

Az gelen adet kanaması ve diğer adet düzensizlikleri için genelde hayat tarzında değişiklikler yapılması önerilir. Bunlardan en önemlisi beslenme düzeninde yapılan değişikliklerdir. 

Çok az yemek ya da doğru şeyleri yememek hipotalamus, hipofiz bezi ve adrenal bezlerinde strese neden olabilir. Bu bezler, vücudun hormon dengesinden sorumlu olduğu için adet düzensizliklerine yol açabilir.

Az gelen adet kanaması için tüketebileceğiniz yiyeceklerden bahsetmeden önce genel olarak beslenme düzeninizin nasıl olması gerektiğinden söz etmek gerekir. 

Öncelikle beslenme düzeninizde yeteri kadar karbonhidrat olmazsa adetiniz düzensiz hale gelebilir ve hatta adet görmeyebilirsiniz. Bu nedenle beslenme düzeninizde kilonuza göre yeteri kadar karbonhidrat tükettiğinizden emin olmalısınız.

Dikkat etmeniz gereken bir diğer konu ise lif tüketimidir. Çok fazla lif tükettiğinizde progesteron, östrojen, LH ve FSH hormonlarında azalma meydana gelebilir. Bu nedenle günlük olarak önerilen 25-30 gr lif miktarını aşmamaya çalışın.

Adet döngülerinin düzenli olması için yeteri kadar sağlıklı yağ tüketmek de önemlidir. Bu nedenle somon, bitkisel yağlar, ceviz ve keten tohumu gibi kaynaklardan yeterince yağ aldığınıza emin olun.

Aynı şekilde folat da yumurtlamayı ve doğurganlığı desteklemek için önemlidir. Bu nedenle genel olarak günlük 400 mcg folat tüketmeye özen gösterin.

Bunlar haricinde ananas ve papaya tüketmek, adet döngülerinizi düzenlemeye yardımcı olabilir. Papayada karoten bulunduğu için östrojen seviyelerini destekleyebilmektedir. Ananasta ise bromelain bulunmakta ve bu ise kan akışına yardımcı olabilmektedir.

Sonuç Olarak

Az gelen adet kanaması genelde ciddi bir soruna işaret etmemektedir. Egzersiz, diyet, doğum kontrol yöntemleri ve sağlık sorunları gibi pek çok faktör, adet kanamasının az gelmesine neden olabilmektedir. Burada önemli olan adet kanamanızda normale göre bir değişiklik olup olmadığına dikkat etmek olacaktır. Normalde adet kanamanız hafif olmuyorsa ve az gelen adet kanamasıyla birlikte başka belirtiler yaşıyorsanız, doktorunuzu ziyaret etmeyi unutmayın.

Kaynaklar:
https://www.medicalnewstoday.com/articles/322935
https://www.healthline.com/health/how-to-regulate-periods
https://www.verywellhealth.com/changes-in-your-weight-and-missing-your-period-4105209
https://www.healthline.com/health/pregnant/period-and-pregnant
https://www.healthline.com/health/womens-health/why-is-my-period-so-light#symptoms

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale