X

Aşk ve ilişkiler hakkında film, dizi ve podcast önerileri

Hayatın gerçekliklerini seyirciye ve dinleyiciye en yalın haliyle sunan filmler, diziler ve podcastler hepimizin kendi hayatından bir parça bulabileceği güzellikteki yapımlar. Sadece birkaç saat içinde ilişkilerimizi sorgulatan, ilişkilerimizde yaşadığımız problemlerin sadece bize ait olmadığını, herkesin benzer sorunlarla karşılaştığını gösteren muhteşem yapımlar kendi ilişkilerimize ve anlamlandıramadığımız ilişki dinamiklerine farklı bir bakış açısıyla yaklaşmamızı sağlıyor. 

Yılların eskitemediği ikonik film ve dizilerden son birkaç yıldır yaşamımızda olan podcastlere ilişkilerle ilgili bakış açınızı farklı boyutlara taşıyacak birbirinden kaliteli filmleri, dizileri ve podcastleri sizler için derledik. Akşamları ne izleyeceğinize karar veremiyor, ilişkilerle ilgili tüm konuları merakla araştırıyor ve öğrenmeyi seviyorsanız listemizde yer alan filmlerde, dizilerde ve podcastlerde aradığınız hemen hemen tüm konulara cevap bulabileceğinizi düşünüyoruz. İşte ilişkiler hakkında filmler, diziler ve podcastlerden en çok beğenilen ve öne çıkanlar: 

İlişkileri konu edinen filmler: 

Marriage Story (2019)

2019 yılının en çok ses getiren yapımlarından biri olan Marriage Story, severek evlenmiş bir çiftin New York’tan Los Angeles’a kadar uzanan boşanma hikayesini anlatıyor. Başarılı işlere imza atan yönetmen Charlie ve oyuncu olan ancak evliliği için hayallerini ertelemek zorunda kalmış Nicole, evliliklerini sonlandırmaya kadar gidecek problemler yaşar. Anlaşmalı şekilde ayrılmaya karar veren ve kolayca boşanacaklarını düşünen çiftin boşanma süreci hiç de planladıkları gibi gitmeyecektir. Boşanmayı konu edinse de sıcacık bir aile hikayesi olan Marriage Story’de kendi hayatınızdan ve ilişkilerinizden çok şey bulacaksınız.

The Spectacular Now (2013)

The Spectacular Now, romantik filmlerin klişelerinden sıyrılmayı başaran, yetişkinliğe geçiş dönemindeki ilişkileri tüm gerçekliğiyle inceleyen bir film. İlk bakışta klasik Amerikan yapımlarındaki popüler kız-çekingen erkek hikayesi izlenimi veren ancak klişe gibi görünen temasının içinde izleyiciyi şaşırtmayı çok iyi başaran filmde tembel ve umursamaz bir kişiliğe sahip Sutter, kendi aksine çalışkan ve sorumluluk sahibi Aimee’yi kendisine aşık edeceğine dair arkadaşıyla bahse girer. Tahmin edebileceğiniz üzere iki taraf da birbirine gerçekten aşık olur ancak bir süre sonra aralarında ciddi engeller olduğunu görmeye başlarlar.

Blue Is the Warmest Color (2013)

Fransız yapımı Blue is the Warmest Colour, Adèle ve Léa’nın korkusuz ve sınır tanımayan aşk öyküsünü konu ediniyor. Birbirine aşkla bağlı iki genç kadının tutkulu ilişkisini oldukça samimi ve doğal bir bakış açısıyla izleyiciye sunan film, aynı zamanda sosyal sınıf ayrılıklarını ve hetoronormatif toplumda homesoksüel bir çift olmanın beraberinde getirdiği zorlukları anlatıyor. Bir taraftan tutukulu bir aşkın büyüsüne kapılacağınız, bir taraftan da Adèle’in cinselliğinin her bir parçasını kucaklama yolculuğunu izleyeceğiniz filmde ilişkilere dair yeni bir bakış açısı kazanacağınızı söyleyebiliriz.

Before Sunrise (1995)

İlişkileri konu edinen ikonik filmlerin vazgeçilmezi Before Sunrise, masalsı güzellikteki bir karşılaşma hikayesini ve beraberinde gelen büyülü bir aşkı konu ediniyor. Amerikalı Jesse ve Fransız öğrenci Celine spontan bir şekilde Viyana’da buluşan yabancılardır. Jesse ve Celine’in devamını hiç bilmeden çıktıkları bu yolculuk hepimize yaşamı ve her anı içimizden geldiğince özgür şekilde deneyimlemenin ne kadar değerli olduğunu gösteriyor. Sonu biraz tahmin edilemez şekilde biterek hayal kırıklığına uğratsa da, yönetmen Linklater devam filmleri olan Before Sunset ve Before Midnight olmak üzere iki devam filmiyle izleyicinin gönlünü alıyor.

The Big Sick (2017)

Kumail Nanjiani The Big Sick’te talihsiz bir stand-up komedyenini canlandırıyor, zira bu aşk hikayesinde neredeyse kimsenin yüzü gülmüyor. Kültürel farklılıkların, modern dünyanın çok kültürlü yapısında bile bir ilişki üzerinde nasıl baskı yaratabileceğini oldukça güçlü mesajlarla ve doğal bir anlatımla izleyiciyle buluşturuyor. Sevgilisi Emily yaşanan tuhaf ve trajik bir kaza sonrası komaya girdiğinde Kumail, Emily’e olan sevgisini ona ifade etmenin en iyi yolunun bu süreçte ailesine destek olmak ve üzüntülerini az da olsa gidermek olduğuna karar verir. The Big Sick her yönüyle muhteşem bir romantik komedi filmi olsa da, gerçeği her zaman odağında tutmayı başarmasıyla benzerlerinden farklılaşıyor.

Once (2007)

Yönetmen John Carney’nin başrol oyuncularına isim vermeyerek Guy (erkek) ve Girl (Kız) olarak isimlendirmesi filmin en çarpıcı ve izleyiciyi en çok içine çeken yanlarından biri. Dublin’de gitar çalan, aynı zamanda şarkıcı ve söz yazarı olan, ancak annesine ve kızına bakabilmek için geceleri de araba tamirciliği yapan bir adam, bir gün yine sokakta gitar çalarken Çek bir kızla tanışır. En büyük hayali bir albüm çıkarmak olan adam müzik şirketlerine yollamak için demo hazırlamaya karar verince piyano çalan kızla birlikte çalışmaya koyulurlar. Onları bir araya getiren müzik yardımıyla birbirlerini tanımaya, anlamaya ve müzik yoluyla iletişim kurmaya başlarlar. Müzisyen ikilinin uyumu, doğallıkları ve yumuşacık sesleriyle seslendirdikleri muhteşem şarkıların tadı damağınızda uzun bir süre kalacak.

Blue Valentine (2010)

Her izlediğimizde kalbimizi paramparça eden Blue Valentine, daha ilk dakikalarından itibaren aşkın masumiyetine ve saflığına kendinizi kaptıracağınız, ilk buluşma heyecanına kök salmamanızın imkansız olduğu güzellikte bir film. Dean ve Cindy için de tutku ve romantizm dolu olan bir aşka, başlangıcından sonuna kadar şahitlik edeceğiniz filmde işler ne yazık ki başlangıçtaki gibi iyi gitmiyor. Bağlılık ve bağımlılık arasındaki farkı çok iyi anlatan filmin içinde kendinizden çok şey bulacaksınız.

İlişkileri konu edinen diziler: 

Girls

20’li yaşlarının ortalarında bir grup kadının hayatına odaklanan dizide, orta sınıfa dahil olan, şehirde yaşayan Amerikan gençliğinin oldukça gerçekçi anlatılan hikayesine tanık olacaksınız. Diyalogların ön planda olduğu, gerçekçiliğiyle klasik Amerikan dizilerinden ayrılan Girls, alıştığımız Sex and the City tarzından bir hayli uzak.

Fleabag

Bir tiyatro oyunu uyarlaması olan bu diziyi hem yazar hem de oyuncu kadrosunda yer alan Phoebe Waller-Bridge’siz düşünebilmek mümkün değil. Herkesi kendisine hayran bırakan ve fenomene dönüşen Fleabag, bir anda en yakın arkadaşını kaybeden Londra’lı bir kadının hayat mücadelesini keskin bir zekanın ürünü olan mizahla seyirciye aktarıyor. Günümüz ilişkilerine ve erkek egemen bir dünyada yalnız bir kadın olmanın zorluklarına komik olduğu kadar eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşan dizi, oturup tekrar tekrar izlenebilecek güzellikte.

Normal People

Sally Rooney’nin aynı adlı çok satan romanından uyarlanan Normal People, İrlanda’nın küçük bir kasabasında yaşayan Marianne ve Connell’in arasındaki karmaşık ilişkiyi konu ediniyor. Lise yıllarından üniversiteye uzanan, karmaşık bir aşk-arkadaşlık ilişkisini anlatan Normal People’da olay örgüsü her ne kadar sosyo-ekonomik sınıf farklılıkları üzerinden aksa da, oyuncuların ve karakterlerin gerçekliği diziyi klasik ‘zengin kız-fakir oğlan’ klişesinin oldukça uzağına taşıyor.

Love

Yakınlık, fiziksel çekim ve bağlılık… Love, ilişkiyle ilgili tüm bu temaları, yaşamlarındaki dönüm noktalarında bir şekilde karşı karşıya gelmek zorunda kalan, ancak birbiriyle son derece uyumsuz karakterlere sahip bir çift üzerinden ele alıyor. Gus ve Mickey’nin aşk, samimiyet, bağlılık gibi görmezden geldikleri kavramları keşfetmelerini konu alan diziyi bir solukta izleyeceksiniz.

Sex and the City

New York’ta yaşayan ve ilişkilerle ilgili yazan bir köşe yazarının gözlemlediği ve kendi deneyimlediği ilişkileri konu alan dizi ilişkiler konusunda yapılmış en popüler yapımlardan biri. Şehirli ve özgür kadının yaşam tarzına farklı bir pencereden bakmaya çalışan, eğlenceli bir dizi olan Sex and the City, Manhattan’da yaşayan dört cesur kadının arkadaşlıklarını konu alıyor.

İlişkileri konu edinen podcastler:

Yakın ilişkiler

Karşılıksız aşktan yalnızlığa, ebeveyn çocuk ilişkilerinden çok eşliliğe ilişkilere dair ilişkilerle ilgili hemen hemen tüm konuların konuşulduğu podcast serisinde Yakın İlişkiler ekibi hem bilimsel bulguları hem kendi tecrübelerini tartışıyor.

Dinlemek için tıklayın.

Umarım Annem Dinlemez

Tuluğ Özlü tarafından hazırlanan ve cesur içeriğiyle dikkat çeken podcast, adından da anlaşılabileceği gibi kimsenin rahatlıkla konuşmaya cesaret edemeyeceği ilişkilere dair cinsellik, sadakat, aldatma, mastürbasyon, çok eşlilik gibi pek çok farklı ve konuşulmayan konuyu ele alıyor.

Dinlemek için tıklayın.

Where We Should Begin

İlişkilerle ilgili araştırmalar yapan, ilişki terapisti Esther Perel’ın kendi danışanlarının hikayeleriyle renklendirdiği podcastinde ilişkiye dair en çok merak edilen konuları tüm detaylarıyla bulabilmeniz mümkün. Açık ilişki, kültürel farklılıklar, geniş aileler, aldatma, sadakatsizlik gibi ilişkiyle ilgili tüm konuları bilimsel bir temelde tartışan Perel’ın anlattıklarından kendi yaşamınızda pek çok örnek bulacağınıza eminiz.

Dinlemek için tıklayın. tıklayın. 

 

İlginizi çekebilir: En iyi 50 romantik komedi filmi

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale