X

Acı ve üzüntüyle nasıl başa çıkabiliriz?

Acı çekmek ve üzülmek insan olmamızın doğal bir parçasıdır. Ayrılıklar, ölümler, hastalıklar, savaşlar, ekonomik sıkıntılar ve daha pek çok sebep zorlu duygu durumlarıyla yüzleşmemize sebep oluyor. Peki acıyla ve üzüntüyle nasıl başa çıkabiliriz ve bu durumlar karşısında ne yapabiliriz?

Öncelikle unutmamamız gereken şey, kendi hayatımızda da dış dünyada da tüm gelişmeleri kontrol etmemiz imkansızdır. Acı ve üzüntüler yaşamın doğal sürecinde var olan gerçekliklerdir. Asıl belirleyici olan bunları nasıl karşıladığımız ve bu konudaki farkındalıklarımızdır. Unutmayalım ki ağrı veya acı kaçınılmazdır ama bunları sürdürmek ise isteğe bağlıdır. Farkındalığımızı geliştirdiğimiz her şey bizim iç dünyamızı geliştirecek, bize farklı çıkış yolları gösterecek bir araca dönüşebilir. Tam tersini yapıp acıya direnmemiz zamanla kendi benliğimizi acıyla özdeşleştirmemize neden olup bizi kendisine mahkum edebilir. Acılara ve üzüntülere vereceğimiz tepkimiz bizim reçetemiz olabileceği gibi, yaşamımızı ıstıraba da dönüştürebilir. Acının ve üzüntünün panzehiri ise farkındalıktır. 

Bunun için ilk adım, acıyı tanımlamakla başlar. Başımıza gelen duruma dram, facia, felaket gibi kavramlarla değil ‘hoş olmayan bir durum’ olarak yaklaşmamız, ilk yoğunluk şiddetini azaltmaya ve girdabında kaybolmadan durumu daha açık, daha ilgili ve daha farkında bir şekilde araştırmamıza yardımcı olur.

Sonrasında ise zorlukla veya acıyla nasıl bir ilişki kurduğumuzu anlamamız önemlidir. İlgili ve nazik bir tavırla mı yoksa tepkisel bir tavırla mı yaklaşıyoruz? Acıyı zihinsel bir kaçınma ile uzaklaştırmaya mı çalışıyoruz yoksa yargılıyor muyuz? Bunu anlamak için kendimize şu soruları sorabiliriz: Bu durum bizim üzerimizde nasıl bir baskı yaratıyor? Hayal kırıklığı mı hissediyoruz, bunaldık mı yoksa kızgın mıyız? Bu başımıza geldiği için kendimize öfkeli miyiz? Acıyla ilişki kurma biçimimiz onunla başa çıkmamızın önemli bir adımı olacaktır.

Ayrıca çoğu zaman acıyla baş edebilmede bizi zorlayan kısım gelecekle ilgili bölümdür. Gelecek endişeleri, olabilecekler hakkındaki zihin senaryoları bizim acıya karşı direncimizi tetikleyen faktörlerdir. Bu aşamada neler olabileceğine ve nasıl hissedebileceğimize odaklanmamız yerine sadece içinde bulunduğumuz andaki koşulları ve hislerimizi dikkate almamız işimizi kolaylaştırır. “Yaşadığım şey şu an içinde ne kadar kötü? Tolere edilebilecek bir seviyede mi?” gibi sorular bizim gelecekte neler olabileceğine odaklanmak yerine, acıyla o andaki ilişkimizi netleştiren sorulardır.

Ani gelişen üzüntü ve acı durumlarında derin nefes almak da önemlidir. Hemen sorunun kaynağına odaklanmak yerine derin nefes almak ve bu konuda bir ritme dikkat kesilmek bedenimizi rahatlatır. Örneğin önce 10 derin nefes saymak sonra devamındaki 10’lara geçmek vücudu dinginleştirir, ilk şoku atlatmakta fayda sağlar. Hareket etmek bir başka çözüm yoludur. Fiziksel ve duygusal bir acıyla mücadele ederken hareket etmek vücuda bir dengeleme alanı açmamızı beraberinde getirir. Fiziksel hareket halindeyken gördüğümüz bir şeye odaklanıp o noktadan geçmişteki güzel bir hatıraya veya nötr bir duruma açılım yapmamız içinde bulunduğumuz anın nötralize olmasına destek sağlayabilir.

Bize duygusal istikrar sağlayacak bir nokta bulduğumuzda onunla bağlantıda kalmamız önemlidir. Bu bağlantıyı bir renkten, sesten veya dokunuştan kurabiliriz. Bu bağlantı işe yaradıysa onu hayal gücümüz ve görsel dikkatimizle birleştirip bu çıkış yolunu genişletebiliriz. Biraz eğitimle, duyuların içinde yer alan çıkışları hissedebiliriz. Küçücük bir atom parçacığının içinde de uzayda da aslında uçsuz bucaksız bir boşluk bulunur. İç dünyamızda da durum aynıdır ve bu alanı keşfetmemiz yoğun duygular esnasında özellikle acıyla başa çıkmakta işimizi kolaylaştırır.

Acı ve üzüntüyü dengelemenin yollarından bir diğeri de esnek bir geçişle bize huzur veren şeylere doğru yol almaktır. Kitap okumak, müzik dinlemek, film izlemek, spor yapmak dikkatimizi başka yöne çevirmenin yollarından bazıları olabilir. Tüm bunlar zihni dağıtır ve kendimize acısız bir alan yaratmamızı sağlar. Dikkatimizi dağıtmaya alıştığımızda duyularımız, duygularımız ve düşüncelerimiz aşırı uyarılmadan rahatlamaya doğru geçer.

Acı ve üzüntülerde başkalarından gelecek destek önemlidir ancak ilk müdahale anında kendi kendimize vereceğimiz desteğin de önemini unutmamalıyız. Kalbimizi, kendimizi ve tüm bedenimizi yatıştırıcı bir kucaklamayla doldurabiliriz. Tüm bu mindfulness adımları kendimizi yargılamadan içinde bulunduğumuz ana odaklanmamızda yardımcı olacaktır.

İlginizi çekebilir: Kendinizi affetmeye ne dersiniz?

Tuba Müftüoğlu: Ankara doğumlu Tuba Müftüoğlu, Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünü bitirip, Amerika’da Uluslararası Hukuk alanında burslu yüksek lisansını tamamladı. Yurt dışında Marka ve Strateji üzerine on yıldan fazla çok uluslu şirketlerde çalıştıktan sonra ise Türkiye’ye kesin dönüş yaparak bir holdingte üst düzey yönetici olarak çalışmaya başladı ve halen de bu görevine devam ediyor. Evli ve bir erkek çocuk annesi olan Müftüoğlu, koşuşturmalı bir hayat tarzının ve gitgide artan bir iş temposunun hakim olduğu, kendinden kopuk, yaşam kalitesinin gitgide düştüğü, daimi yorgun, keyifsiz ve tatminsiz hissettiği uzun yıllarının sonunda bu otopilot döngüsünün daha fazla içinde kalamayacağına karar vererek, bu durumu değiştirmek için bir çözüm aramaya başladı. Mindfulness, şefkat, nöroplastisite, yoga, koçluk gibi pek çok alanda yolculuğuna başlayan Tuba Müftüoğlu, aldığı eğitimler ve gerçekleştirdiği grup çalışmaları sayesinde hayatının tamamına sirayet edecek dönüşümler yaşadı. Keşif yolculuğuna ilk günkü heyecanla hala devam ederken kendisine iyi geleni daha çok insana ulaştırmak amacıyla Talk TuBaNa çatısı altında, kurum ve kişilere eğitimler aracılığıyla ihtiyaçları olan çözüme gidecek yolda mentörlük sağlayıp, bireysel seanslar veriyor.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale