X

Zor zamanları “bir”likte atlatmak: Sakinliğimizi korumamıza yardımcı olacak 3 öneri

Özellikle son bir yıldır gibi gözükse de, aslında uzunca bir zamandır sıkıntılı süreçlerden geçiyoruz. Ben de çevremdeki çoğu kişi gibi gördüklerim ve yaşadıklarım karşısında zaman zaman kendimi dibe vurmuş hissediyorum. Özellikle sosyal medya ya da televizyonda yer alan haber ve paylaşımları çok uzun sürelerle izlemek acı, öfke, keder, hüzün gibi duyguları tekrar tekrar deneyimlememe ve daha da kötü hissetmeme yol açıyor.

Tüm bu yaşadıklarımızın sebeplerini, suçlularını, galiplerini vs. tartışmayacağım. Bilgi dağarcığımın içerisinde yer alanları sizlerle paylaşıp, bu gibi zor zamanları nasıl daha sakin atlatabiliriz sorusunu kendimce cevaplandırmaya çalışacağım.

1. Mola ver

Şu an en çok ihtiyacımız olan şey biraz mola verip rahatlamak. Neden mi? Çünkü sinir sistemimizin bize “savaş ya da kaç” dediği alarm durumunda uzun süre kaldığımızda bağışıklık sistemimiz gerektiği gibi çalışamıyor, dolayısıyla fiziksel ve psikolojik hastalıklara davetiye gönderiyoruz. Bu durumdaki beyin dalgasında aşırı kaldığımızda anksiyete, stres, paranoya, yüksek kan basıncı, istenmeyen düşünceler, uykusuzluk gibi sonuçlara maruz kalıyoruz. Bugünlerde ihtiyacımız olan bunlar mı?

Bir bütünün parçaları olduğumuz ve birbirimizden tahmin ettiğimizden çok daha fazla etkilendiğimiz bir gerçeklikte yaşıyoruz. Yaşam çarkının dönmesi için birileri kendinde yeterli gücü bulamadığında diğerlerinin destek olmak için güçlü davranması ve umutla yaşama sarılması gerekiyor. Hastalık, doğal afet ya da ekonomik sıkıntılarla boğuşan kişilere destek olmak için bizim iyi olmamız gerek. İyi olmak için de önce kendimize özen göstermeliyiz ki gücümüzü elimize alabilelim.

Peki güçlenmek için nasıl rahatlayacağız? Öncelike bizi aşırı stres durumuna sokan durumları elemeye başlamalıyız. Sosyal medya ve haber takibini günde bir saat gibi belli bir zaman sınırına indirmekte fayda var. Sürekli olumsuza odaklı olan kişilerle görüşmeyi ya da olumsuz (felaket senaryoları içeren) sohbetleri bir süreliğine askıya alabiliriz.

Başkalarına yardımcı olabilmek için önce kendi sağlığımızın yerinde olması gerekir. Bunun için de zihnimizi dinlendirmeli, bedenimizi sağlıklı çalıştığı dinlenme moduna geçirebilmeliyiz.

İnternetten çok basit meditasyon teknikleri bulabilirsin, en basiti nefes meditasyonu yapmaktır. Tek başınıza olacağın ve rahatsız edilmeyeceğin bir yerde 10 dakika boyunca 4 birim nefes alıp, 8 birim nefes vererek zihnini rahatlatabilirsin. Bu sırada gelen düşünce ve duyguların hepsini yargılamadan sadece gözlemle, ağlamak istiyorsan ağla, duygularını ya da düşüncelerini bastırmadan sadece onları gözlemlemek seni bir nebze rahatlatacaktır. Zamanla çok daha kolaylaşacak olan meditasyon pratiğini her gün hayatına katmak hem fizyolojik hem psikolojik sağlığına fayda sağlar. Tabiri caizse sıkıntılara karşı koruyucu zırhını güçlendirir.

Bunların yanı sıra doğada olmak, hayvanları gözlemlemek, sahip oldukların için şükretmek ve geleceği en hayrımıza olacak şekilde hayal etmek de daha iyi hissetmemize katkıda bulunur.

2. Paylaş

Rahatlamak ve rahatlatmak için sevdiklerimizle vakit geçirmeliyiz. Bu sıkıntılı günlerde elbette kahkahası bol, kutlama tadında vakit geçirmekten bahsetmiyorum. Bahsettiğim paylaşım, duyguların paylaşımı; duygularımızı içimizde tutmak yerine ifade etmek, yalnız olmadığımızı ve zor durumlarla tek başımıza mücadele etmek zorunda olmadığımızı fark etmek içsel gücümüzü ayağa kaldırır. İfade edilen korkuların “Ne olursa olsun yanındayım” mesajı ile azaltılması, “Ben de aynı endişelere sahibim” ile hissettiklerimizde de yalnız olmadığımızın fark edilmesi içimizde güven duygusunun yeniden uyanmasına yol açar… Burada dikkat etmemiz gereken şey felaket senaryoları yerine, hissettiklerimizi paylaşmak.

Yaşadıklarımız yüzünden durumla çok iyi baş edemeyen tanıdıklarımız olabilir. Bu süreci daha iyi atlatabilmeleri için onlara destek olabiliriz. Örneğin birbirimize bu dönemde daha çok dokunarak, sırt sıvazlayarak, daha çok sarılarak oksitosin hormonu üretebilir ve güvende olma duygusunu arttırabiliriz. En basitinden sosyal bağları güçlendirmek ve yakınlarımızın iyi hissetmesine katkıda bulunmak için telefon edip “İyi misiniz, bir şeye ihtiyacınız var mı?” diyebiliriz. Sosyal dayanışma sayesinde çok daha değerli ve güçlü hissedeceğimiz kesin.

3. Yardım et

Bizler çaresiz kaldığımız durumlarda kendimizi kapana kısılmış hissediyoruz. Acı çekenleri izlediğimizde, felaket haberleri aldığımızda, elimiz kolumuz bağlı gibi gelen durumlarda sinir sistemimiz alarm moduna girer, ama savaşamadığımız ve kaçamadığımız için o moddan çıkamayız. Bu nedenle harekete geçmek önemli. Her koşulda yapabileceğimiz bir şeyler olduğuna inanmak ve yardım etmek için adım atmak bizi çaresizlik duygusundan, umut duygusuna, yaptığımız şeylerin bir etki yarattığını görmek de onur duygusuna geçmemize sebep olur.

İyilik bulaşıcıdır ve iyi hissettirir; üstelik sadece iyilik yapılana değil, yapana ve hatta şahit olana da… Birine cömert davranıp yardım ettiğimizde onun da bir başkasına yardım etme olasılığının çok yüksek olduğu ile ilgili bilimsel çalışmalar var. Benzer çalışmalarda, birinin bir başkasına yardım ettiğini gören kişilerin yardım etmeye çok daha açık hale geldiği saptanmış.

En çok ihtiyacımız olan bu günlerde, yardım etmeyi önceliklendirmemiz iyiliğin yayılmasına ve yaraları birlikte sarmamıza neden olur.

Bunların yanı sıra yapılabilecek pek çok şey var elbette. Ben aklıma gelen yardımcı olabilecek şeyleri sıraladım. Sadece bunlardan birini hakkını vererek yapabilirsek bile durumlar ile baş etme becerimiz güçlenecektir. Korku ve kaygı ile hareketsiz kalmaktansa, salim kafa ile sağlam duruş sergilemek ve bu dönemi mümkün olan en paylaşımcı şekilde atlatmak hepimizin iyiliğine olacak.
Zaman ideolojilerin, ırkların ve kişilerin takım tutarcasına fanatikçe tutulduğu zamanları geride bırakıp, tüm insanlığa ve doğaya hizmet eden fikirlerin ve erdemli hareketlerin peşinde olma zamanıdır. Kendi gücümüzü fark edip, bu topraklarda yazılan tarihi mirası hatırlamamız gerek. Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda. Dışarıda bir kurtarıcı yok, bizi sadece kendimiz kurtarabiliriz… Ve o güce sahibiz!

Pozitif psikoloji pratikleri ve hayat deneyimlerimi paylaştığım Instagram hesabıma @iremulguorhan adresinden, Youtube kanalıma youtube.com/c/iremulguorhan linkinden, web siteme www.iremulgu.com linki üzerinden ulaşabilirsin. Online bireysel danışmanlık almak istersen bilgi için bilgi@iremulgu.com adresine mail atabilirsin.

 

İlginizi çekebilir: Mutluluk formülleri neden her zaman mutlu etmez?

İrem Ülgü Orhan: Berkeley, North Carolina ve Pennsylvania Üniversitelerinde bulunan Pozitif Psikoloji kürsülerinde, Pozitif Psikoloji alanında eğitimler almış olan İrem Ülgü Orhan, bu eğitimlerini şamanik öğretiler ile besleyerek, doğu batı senteziyle kendi mutluluk atölyelerini tasarlıyor. Bireysel danışmanlık pratiğinde, özellikle kişilerin hedefleri önünde engel oluşturan, farkında olmadıkları düşünce ve davranış kalıplarını fark ettirme ve değişim yaratmaya dayalı kendine has koçluk metodlarını kullanıyor. Amacını "Her geçen gün daha çok kişinin potansiyelini gerçekleştirmesine yardımcı olmak" olarak özetliyor. İrem kurucusu olduğu HUB Consulting şirketi ile koçluk, eğitim ve danışmanlık hizmetleri vermenin yanı sıra, İrem Ülgü Orhan adlı Youtube kanalı aracılığıyla kendi alanıyla ilgili video içerikleri paylaşıyor.

Gelenekten geleceğe: 20 yıldır değişmeyen Türk kahvesi lezzeti, Arçelik Telve’de

Şüphesiz ki en keyifli sohbetlerimizin, en duygusal anlarımızın, en unutulmaz kavuşmalarımızın en güzel eşlikçisi olan Türk kahvesinin yeri, kültürümüzde olduğu kadar, gönlümüzde de ayrı. Her yudumunda ya nostaljik bir hikaye saklayan ya da misafirperverliğin, samimiyetin, sıcak sohbetlerin simgesi olan ve geçmişten günümüze her gün daha da anlamını katlayarak hayatlarımızda yer edinen Türk kahvesi, pek çoğumuzun vazgeçilmezi. Mükemmel köpüğü ise hepimizin gözdesi. Çünkü kabul edelim Türk kahvesi dendiğinde hepimizin gönlünden geçen bol köpüklü ve tam kıvamında hazırlanmış olması.



Neyse ki bize 20 yıldır değişmeyen bir lezzet sunan Arçelik Telve, her defasında damaklarımızda mükemmel bir tat bırakmayı başarıyor. 20 yıldır hiç bitmeyen bol köpüklü ve tam kıvamında Türk kahvesi lezzeti, Arçelik Telve’de!

Telve, 20 yaşında!

Arçelik, yıllardır mutfaklarımızda yeniliği ve dönüşümü, yüksek kalite standartlarıyla buluşturarak getiren ve ilk otomatik Türk kahvesi makinesini üreten bir marka olarak geleneksel Türk kahvesi lezzetini de en üst seviyeye taşımayı başarıyor. Üstelik, bunu 20 yıldır değişmeyen mükemmel sunumu ile yapıyor. Ve her fincanda aynı lezzeti yakalamamızı sağlıyor. İşte bu yüzden 20 yıldır “Türk kahvesi” dendiğinde akla ilk Arçelik Telve geliyor. Tüm kahve severlerin vazgeçilmezi olan Arçelik Telve, köpükten ve kıvamdan asla ödün vermiyor.

Su püskürtme ile karıştırmayı sağlayan Spinjet Teknolojisi sayesinde Türk kahvesi, en mükemmel haliyle hazır oluyor. 1,5 litre kapasiteli su tankı ve otomatik su alımı pratik bir kullanım sunarken, her fincan için ayrı ayrı su doldurma zahmetinden de bizi kurtarıyor. Ayrıca, İndüksiyon Isıtma Teknolojisi, geleneksel ısıtma yöntemlerine kıyasla kahvenin en ideal derecede pişmesini sağlıyor. Ne de olsa bu kadar hassasiyet, ancak geleneksel bir lezzetimize yakışırdı.

Kalabalık sohbetler, ideal köpük ve tam kıvam

Samimi ve sıcak sohbetlerin en güzel eşlikçisi olan Türk kahvesinin, kalabalıkları birleştiren bir gücü olduğu da kesin. Bazen kendimizle baş başa geçirdiğimiz keyifli anlara eşlik etse de bazen de birlikte olmanın tadına varmamızı sağlayan en lezzetli eşlikçi. Neyse ki 6 Fincan Kapasitesi ile herkese yetecek kadar lezzet Arçelik Telve’de.



Üstelik, Cooksense teknolojisi; her fincanın ideal ve tam kıvamda olmasını sağlayarak tüm damaklarda eşsiz bir tat yaratmayı da başarıyor. Kalabalık dost buluşmalarında bile Arçelik Telve ile herkesin kahvesi tam istediği gibi, tam kıvamında.

İlklerin unutulmaz olduğunu hepimiz biliyoruz… Arçelik’in de ilk otomatik Türk kahvesi makinesinin mucidi olarak, en az Türk kahvesinin kendisi kadar gönlümüzdeki yeri bambaşka. Siz de yıllara meydan okuyan ve geçmişten günümüze aynı mükemmel lezzeti her fincanda korumayı başaran Arçelik Telve ile kahve keyfinizi ikiye katlamak istiyorsanız hemen tıklayın.

En mutlu, en keyifli, en duygulu anlarımızda, iyi ki varsın Telve!

*Bu yazı Arçelik katkılarıyla hazırlanmıştır.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale