Yaşam üzerine: Kimseye kalmayan dünyada, kendine kalabilecek misin?

Neşeden daha başka derinlik, idrak var mıdır?
Neşeden daha yüksek bir mertebe var mıdır?
Taklidi yapılamayan, tekrarlanamayan, eşi benzeri olmayan, şahsa münhasır gülümsemelerden daha yüce ne vardır?

Acı mı?
Melankoli mi?
Ağır, sağır duygular mı?

Yaşam, kutlanası, her hali onurlandırılası bir hal iken, acı ile kavrulup yanmayı meziyet sanmak, sandığı meziyetin içinde kavrulup hiç çıkmamak derinlik değil, alışkanlık ve sabitliktir. Yaşamın tam tersi bir ölüm halidir. 
Oysa yaşam her şeye, her duruma “rağmen” akan, coşan, kutlayan varlığını durdurulamaz bir şekilde ortaya koyandır. 

Hallerin esir aldığı varlıklar, yaşamdan bir haber, kendi hallerine tutkun, aşık yaşarlar. Oysa bu “aşk” gerçek aşktan farklıdır. Bu, kendinin bir tek haline duyduğun ve bunu kendine tanrı yaptığın aşktır. Puttur. Riyadır. 
Ötesi rüyadır…

Yaşam, canlıdır. 
Hallere bağlı değil, halleri içinden geçirendir. 
Kökü yerde değil kendine olandır. 

Yaşam mısın, inanç mısın?
Tercihini yap!
Çünkü eski ahid kapandı, yenisi önünde…
Okumayı bilirsen, bilmediğinden okuyabilirsen tüm sayfaları ile önünde açılmış bekler…
İlk emir de gelir;
OKU!

Tarih tekerrürden ibarettir. Bu tekerrürde sen de bağlı kaldıklarından tekrara devam mı edeceksin, yoksa canını, yaşamı, yeniyi mi seçeceksin?
Kimseye kalmayan dünyada, sen kendine kalabilecek misin?

Haydi neşelen, ne olursa olsun. Canın yansa da bir yandan, yüzün gülsün. Bilirsin ki, her hal geçici. Ama yaşam, ama can… sonsuz!
Neşelen. Neşelen ki yaşama dahil ol. Neşelen ki kendin ol, neşelen ki sahip çık!

Eskidendi, ağlamak, kendini dehlizlerde kaybetmek. 
Yeni anlaşmada bunlara yer yok. Acıyı yakıt yapıp aşkın coşkusunu gölgelemek yok. 
Çare var, irade var, güç var, sevgi var, aşk var, coşku var, birlik var. 
Arasındaki farkı anlıyor musun?

Eskiden öğrendiğin her şeyi bırak, tüm bilgiyi biat ettiğin her şeyi…
Sahiplendiğin her halini bırak. 
Başka birisin artık. Değilsen de, olmak zorundasın artık… Öyle ya da böyle. 
Çünkü çağ, senin değil bizim çağımız!

Hoş geldin. 
Gökyüzünden yeryüzüne selam olsun, 
Yeryüzünden gökyüzüne selam olsun,

Artık ne yer var ne de gök. 
Ayıranlara kocaman bir gülücük, veda vakti gelmişse eğer..

Dilin yavaş yavaş silindiği bu alemde, farklılıkların bir olduğu bu alemde, sadece pırıltısını bir diğerine ekleyebilen, göz hizasında kalabilen varlığını taçlandırabilecek. 
Ve bunlar olurken, yer yarılacak, devletler çökecek, inançlar bitecek, bilinenler kum olacak bilinmeyenler elmas. 
Hazır mısın?
Gün doğuyor.

İlginizi çekebilir: Yaşamda her şey politiktir: ‘Önce herkes için, sonra benim için’ demeli insan

Esra Uyman
Lise yıllarında başlayan kişisel gelişim, ruhsal gelişim ve metafizik konularına duyduğu yoğun merak onu yurt içi ve yurt dışında birçok özel eğitim çalışmalarına katılmaya ... Devam