X

Yaşam süresini artırma rehberi: Doğal yollarla ömrü uzatmak nasıl mümkün?

Pek çoğumuz yaşam süresini etkileyen en önemli şeyin, ilerleyen yaşlarda ortaya çıkabilecek kronik hastalıklar ya da Alzheimer ve Demans gibi yaşlılığa bağlı rahatsızlıklar üzerinde belirleyici olan genetik yatkınlığımıza bağlı olduğunu düşünüyoruz. Ve aslında bu düşüncemizde haksız da değiliz: Genetik mirasımız, yaşam süremiz üzerinde önemli etkisi olan, ne kadar yaşayacağımızı ve nasıl yaşlanacağımızı belirleyebilen bir faktör. Ancak yapılan araştırmalar, genetik faktörlerin yaşam süremiz üzerindeki etkisinin %20-30 olduğunu, yaşam süremizin genetik mirasımızdan çok beslenme, hareketli yaşam, uyku düzeni gibi yaşam tarzımızla ilgili çevresel faktörlere bağlı olduğunu gösteriyor.

Yaş almanın beraberinde getireceği hastalıkların ve yaşlılığın yaşam kalitemizi olumsuz etkilemesinin genetiğimizle belirlenmiş bir yönü olsa da, yaşam tarzımızda yapacağımız bazı değişikliklerle ilerleyen yaşlarda çok daha sağlıklı bir yaşam sürdürmek ve hastalık risklerini minimuma indirmek mümkün.

Dünyanın en uzun yaşayan insanlarının yüzyıllardır sürdürdüğü yaşam alışkanlıklarının neredeyse tamamının, yaşam süresini uzatan iyi yaşam alışkanlıklarıyla örtüşüyor olması bir tesadüf olamaz diyerek; yaşam süresini uzattığı bilimsel araştırmalarla desteklenmiş, daha da önemlisi ilerleyen yaşlarda yaşam kalitenizi optimum düzeyde artırmanıza yardımcı olacak önerileri sizler için derledik.

Az yemek yiyin ve günlük kalori alımınızı azaltın

Kalori alımı ve yaşam süresi arasındaki ilişki, uzun ömürlülükle ilgili çalışılan en önemli çevresel etmenlerin başında geliyor. Why We Age and Why We Don’t Have To kitabının yazarı, uzun yaşamla ilgili bilimsel çalışmalarıyla tüm dünyanın tanıdığı, Harvard Tıp Fakültesi profesörü David Sinclair de yaptığı araştırmalara dayanarak daha uzun yaşamak için kalori alımını sınırlamanın, gün içinde yemek yenen saatleri kısıtlamanın ve bedeni mümkün olabildiğince aç bırakmanın biyolojik yaşlanmayı önlemenin en iyi yolu olduğunu söylüyor.

İlginizi çekebilir: David Sinclair ile uzun yaşamın ve sağlıklı yaş almanın sırları: İnsan ömrü uzatılabilir mi?

Kalori alımı ve yaşam süresi ilişkisini inceleyen, hayvanlarla yapılan araştırmalar da normal kalori alımını, kişinin diğer yaşam tarzı alışkanlıkları da göz önünde bulundurularak, %10-50 arasında azaltmanın yaşam süresini uzatabileceğini gösteriyor. Hayvanlarla yapılan araştırmaların yanı sıra, uzun yaşam konusunda insanlarla yapılmış olan çalışmalar da kalori alımını minimuma indirmenin yaşam süresini uzatacağı ve kronik hastalık riskini azaltacağı konusunda hemfikir.

Kalori alımını sınırlamanın, yaşam süresini uzatmak ve ileriki yaşlarda yaşam kalitesini artırmak üzerinde direkt olduğu kadar dolaylı etkileri de bulunuyor. Daha az yediğimizde vücut ağırlığımızın azalması ve kalp rahatsızlıklarıyla doğrudan ilişkisi olan bel bölgesi yağlarından kurtulmak hastalık riskini en aza indiriyor, daha aktif bir yaşam sürmemizi ve sistemlerimizin daha hızlı çalışmasını sağlıyor.

Kuruyemişleri beslenme düzeninizde mutlaka bulundurun

Araştırmalar protein, lif, antioksidanlar ve sağlıklı yağlar gibi bitkisel besinlerde bolca bulunan pek çok faydalı bileşeni az miktarda yiyerek almanın en iyi yolunun kuruyemişler olduğunu söylüyor.

Bakır, magnezyum, potasyum, folat ve folik asit, niasin, B6 vitamini ve E vitamini yönünden zengin olan fındık, ceviz, yer fıstığı gibi kuruyemişleri tüketmenin kalp hastalıkları, yüksek kan basıncı, enflamasyon, diyabet, bel yağları ve pek çok kronik hastalığın oluşma riskini azaltarak yaşlanmayı geciktirici etki gösterdiğine dair araştırma sonuçları mevcut. Ayrıca 2013 yılında yapılmış olan bir çalışmanın sonuçları da, günde 3 porsiyon kuruyemiş tüketmenin erken ölüm riskini %39’a kadar azalttığını gösteriyor.

Zerdeçal tüketin

Ayurveda’nın altın baharatı olarak bilinen ve bağışıklık sistemini güçlendirdiği bilimsel olarak da kanıtlanmış zerdeçal, içeriğindeki kurkumin maddesi nedeniyle güçlü bir biyoktif olarak biliniyor.

Antioksidan ve enflamasyon önleyici özelliği sayesinde, beyin, kalp, akciğerler gibi vücudun pek çok organında hücre hasarı oluşmasını engellemenin yanı sıra yaşla birlikte gelen kronik hastalıkların oluşma riskini de önemli ölçüde azaltıyor. Böcekler ve farelerle yapılan deneylerdeyse, kurkimin maddesinin yaşam süresini doğrudan uzattığına dair araştırma sonuçları bulunuyor.

Bitkisel bazlı beslenin

Bitkisel ağırlıklı beslenmek ve yediğimiz yiyecekleri meyveler, sebzeler, kuruyemişler, yağlı tohumlar, tam tahıllar, bakliyatlar gibi bitkisel bazlı farklı kaynaklarla çeşitlendirmek de daha uzun yaşamanın ve daha sağlıklı yaş almanın doğal yollarından. Pek çok araştırmanın sonucu da bitkisel bazlı beslenmenin ve Akdeniz diyeti gibi bitkisel ağırlıklı diyetlerin kanser, kalp hastalıkları, depresyon, beyin hasarı gibi erken ölüm riskini artıran, yaşlanmayla ilişkili pek çok olumsuz durumu engelleyebileceğini gösteriyor.

Bitkisel bazlı beslenmenin yaşlanma önleyici etkisi bitkilerin polifenol, korotenoidler, folat ve C vitamini gibi antioksidan özellikli besin öğeleri açısından oldukça zengin olmasından kaynaklanıyor. Konuyla ilgili yapılmış olan bir araştırmanın sonuçları, bitkisel bazlı beslenmenin erken ölüm riskini %12-15’e kadar azalttığını gösteriyor. Aynı araştırma, bitkisel bazlı beslenmenin özellikle kanser, kalp hastalıkları, böbrek rahatsızlıkları ve hormonlara bağlı hastalıklara bağlı ölüm riskini ise %29-52 arasında azaltabileceğini gösteriyor.

İlginizi çekebilir: Beslenme ve hipertansiyon: Bitkisel bazlı beslenme kan basıncını nasıl etkiliyor?

Fiziksel olarak aktif bir yaşam sürdürün

Egzersizin, sporun ve hareketli bir yaşam tarzına sahip olmanın daha uzun ve sağlıklı yaşamanıza katkı sağladığını duymanın sizi şaşırtmadığını düşünüyoruz. Hareketli bir yaşam tarzının ömrü ne kadar uzattığına ve genel sağlığımıza ne kadar katkı sağladığına dair şimdiye kadar yapılmış olan pek çok araştırma bulunuyor.

2011 yılında yapılmış olan bir çalışmanın sonuçları, her gün, günde 15 dakika kadar kısa bir süreliğine egzersiz yapmanın bile yaşam süresine 3 yıl kadar fazla zaman ekleyebildiğini gösteriyor. Her gün, fiziksel olarak aktif geçireceğimiz ekstra 15 dakika, erken ölüm riskini %4’e kadar azaltabiliyor. Benzer şekilde 2015 yılında yapılmış olan bir araştırma, haftalık olarak önerilen 150 dakikalık toplam egzersiz süresinin çok altında bile olsa, düzenli olarak egzersiz yapan kişilerin erken ölüm riskinin %22’ye kadar azalabileceğini gösteriyor. Önerilen süreyi tamamlayabilen kişiler için bu oran %28’ken, önerilen sürenin üzerinde egzersiz yapan kişilerdeyse %35’lere kadar yükselebiliyor.

İlginizi çekebilir: Sağlıklı beslenme ve aktif yaşam rehberi: Yeni yılda daha enerjik, fit ve zinde olmak isteyenler için öneriler

Sigaradan uzak durun

Sigaranın sağlık için sayısız zararını, pek çok hastalığın riskini ne oranda artırdığı ve erken ölümle olan ilişkisini artık hepimiz biliyoruz. Ancak bu konuya rakamlarla değinmenin, konunun ciddiyetini bir kez daha anlamanıza yardımcı olacağını düşünüyoruz.

Yapılan araştırmalar, sigara kullanan kişilerin yaşam süresinin 10 yıla kadar kısalabildiğini ve erken ölüm riskinin kullanmayan kişilere göre 3 kata kadar daha fazla olduğunu gösteriyor. Bunun yanında, uzun yıllardır sigara içen ve sigarayı 35 ya da daha erken bir yaşta bırakanların yaşam süresinin 8.5 yıl, 60’lı yaşlarda bırakan kişilerin yaşam süresininse 3.7 yıl kadar uzayabileceğine dair araştırma sonuçları da mevcut.

Kaliteli bir uyku rutini oluşturun

Hücre fonksiyonlarının dengelenmesi ve bedenin kendini yenilemesi için uyku olmazsa olmaz bir yaşamsal ihtiyaç. 2014 yılında yapılan bilimsel bir araştırmanın sonuçları, uzun yaşamın uyku rutiniyle doğrudan ilişkisi olduğunu, ne zaman uyuyup ne zaman uyandığımıza kadar, uyku düzenimizle ilgili en küçük detayın bile yaşam süremiz üzerinde belirleyici olabileceğini gösteriyor.

Uyuma ve uyanma saatlerini mümkün olabildiğince aynı tutmanın yanı sıra, uyku süresinin de günlük 8 saatten daha uzun ya da daha kısa olması, yaşam süremizi kısaltabilecek bir etkiye sahip. Uyku süresinin yaşam süresiyle olan ilişkisini inceleyen bir araştırmanın sonuçları günlük 5-7 saatten daha az uyumanın erken ölüm riskini %12 artırdığını, 8-9 saatten fazla uyumanınsa yaşam süresini %38 gibi yüksek bir oranda azaltabileceğini gösteriyor. Fazla uyumak aynı zamanda depresyon ve daha az fiziksel aktivite gibi yaşam süresini olumsuz etkileyebilecek diğer faktörleri de ortaya çıkarabiliyor.

İlginizi çekebilir: Sirkadiyen ritim ve uyku ilişkisi: Kaliteli ve sağlıklı bir uyku için biyolojik saatinize kulak verin

Hayatınızda mutluluğu önceliklendirin

Kendinizi mutlu hissetmek ve hayata karşı pozitif bir tutuma sahip olmak da yaşam süresini önemli ölçüde uzatan faktörlerin başında geliyor. 5 yıl süren, uzun bir araştırmanın sonuçları daha mutlu olan ve kendini daha mutlu hisseden bireylerin erken ölüm riskinin %3.7 daha az olduğunu gösteriyor.

180 Katolik rahibeyle yapılan ilginç bir araştırma da, rahibelerin kendilerini ne kadar mutlu hissettiklerinin yaşam süreleriyle olan ilişkilerini inceledi. Araştırma sonuçları, 22 yaşındayken kendini mutlu hissettiğini söyleyen rahibelerin 60 yıl sonra hala yaşıyor olma ihtimalinin mutsuz olanlara kıyasta 2.5 kat daha fazla olduğunu gösteriyor.

Mutluluk ve uzun yaşam konusunda yapılmış olan 35 farklı araştırmanın yer aldığı kapsamlı bir meta-analiz çalışmasının sonuçları da, mutlu olan kişilerin diğerlerine kıyasla %18 daha uzun yaşadığını ortaya koyuyor.

İlginizi çekebilir: Mutluluk ve üretkenlik için 10 Öneri

Kronik stres ve gerginlik yaratan durumlardan kaçının

Gerginlik ve stres de yaşam süresini kısaltan çevresel faktörlerin başında geliyor. Yaşamında stresi ve gerginliği yoğun şekilde deneyimleyen kadınların kalp krizi, kalp hastalıkları ve kanserden ölme riskinin 2 kat daha fazla olduğu bilinirken; erkeklerdeyse bu oran 3 kata kadar çıkabiliyorbilinirken;.

Araştırmalar, olumsuz bir bakış açısına sahip olan kişilerin erken ölüm riskinin, daha iyimser insanlara göre % 42 daha yüksek olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte, hayata karşı olumlu bir bakış açısı geliştirmek stresi azaltarak yaşam sürenizin uzamasına katkıda bulunabiliyor. 

İlginizi çekebilir: Kronik stres: Günlük hayatta stresle nasıl baş edebilirsiniz?

Anlamlı ve derin ilişkiler kurun

Sosyal destek mekanizmalarına sahip olmanın yaşam süresiyle olan ilişkisini inceleyen araştırmalar sağlıklı sosyal ağlar oluşturmanın ve ilişkilerimizi sürdürebilmenin %50’ye kadar daha uzun yaşamamıza yardımcı olabileceğini söylüyor. Çevremizde anlamlı ve derin ilişkiler kurduğumuz sadece 3 kişinin bulunması bile erken ölüm riskini %200 gibi yüksek bir oranda azaltabiliyor.araştırmalar sağlıklı sosyal ağlar oluşturmanın ve ilişkilerimizi sürdürebilmenin %50’

Güçlü bir sosyal çevreye sahip olmak, stresle daha kolay başa çıkmamıza yardımcı olduğu için, dolaylı olarak da yaşam süremizin uzamasına katkı sağlıyor.

İlginizi çekebilir: 75 yıl süren Harvard araştırması mutlu bir hayatın sırrını buldu

Sonuç olarak, uzun yaşamak ya da yaşam süremizi belirlemek her ne kadar kontrolümüz dışındaymış gibi görünse de, yaşam tarzımızla ilgili yaptığımız seçimlerin tamamı yaşam süremiz üzerinde %80’den daha fazla oranda belirleyici bir etkiye sahip. Hareket etmek, bitkisel ağırlıklı beslenmek, daha mutlu bir bakış açısı geliştirmek ve sosyal ilişkilerimizi güçlendirmek gibi yaşamın her alanında attığımız her adım, ne kadar yaşayacağımızın belirleyicisi olabiliyor.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.

Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:

Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale