X

Tasarruf etmenizi sağlayacak ekolojik hareketler

Yıllardır bilirkişiler tarafından “Atmosfer ısınıyor”, “İklimler değişiyor”, “Su kaynakları azalıyor” ve “Ekolojik denge bozuluyor” laflarını duyuyorduk ama bu insanlara kulak veren ve bu konuda elini taşın altına koyan çok az kişi vardı. Günümüzde ise küresel çapta farkındalığın arttığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Artık daha fazla kişi çevre kirliliği ve ekolojik denge konusunda bilgi sahibi ve artık çok daha fazla yaratıcı çözüm fikirleri yükseliyor. Ancak çevre dostu çözümler sadece ekolojik sorunlara değil, bireysel ekonomik sorunlara da çözüm getiriyor. Karbon ayak izi düşük ve plastikten uzak bir yaşam rutini oluşturarak kişisel masraflarınızı azaltmanız mümkün. İşte, tasarruf etmenizi sağlayacak çevre dostu öneriler…

Benzin yerine elektrik (ya da tabanvay)

Fosil yakıtlar sınırlı, yani tükenebilir yakıtlardır. Rezervlerin de sonuna her geçen gün daha fazla yaklaşıyoruz. Daha nadir bulundukça daha değerli oluyor ve haliyle de fiyatları artıyor. Üstelik yüksek oranda sera gazı açığa çıkardığı için de atmosferin ısınmasına ve iklim değişikliğine sebep oluyor.

Kişisel otomobilinizi veya motorlu araçları kullanmak yerine elektrikli araçları tercih ederek hem karbon ayak izinizi hem de masraflarınızı azaltabilirsiniz. Yeni bir otomobil alacaksanız elektrikli veya hibrit modelleri tercih edin. Toplu taşımada mümkünse metroyu kullanın. Eğer mesafe yakınsa bisikletle ya da yürüyerek gidin. Benzin yerine kalori yakmak çok daha az masraflı ve çok daha fazla sağlıklı!

Enerji tasarrufu

Sıradan, normal bir günde evimizde ne kadar enerji harcıyoruz? Isınmak için doğalgaz ve geriye kalan her şey için elektrik kullanıyoruz. Elbette bu enerjiler gökten avucumuza düşmüyorlar, bir üretim ve dağıtım maliyetleri var; dolayısıyla da fazladan yaktığınız her bir ampul faturanıza yansıyor.

Isı yalıtımı yaptırarak, ampullerinizi düşük enerjili LED ampuller ile değiştirerek, çalışmayan elektronik eşyaları prizden çekerek ve daha önce bahsettiğim pek çok farklı yöntemle enerjide tasarrufa gidebilirsiniz. Bu şekilde daha az fatura ödeyip, daha az karbon salınımına sebep olursunuz.

İlginizi çekebilir: Dünyanın dengesini korumak ve iklim değişikliğini önlemek için: Karbon ayak izimizi nasıl azaltırız?

Su tasarrufu

İçilebilir ve ulaşılabilir tatlı su kaynaklarının payı, gezegendeki toplam su kütlesinin %1’inden bile daha az. Bir de biz o kaynakları kirleterek ya da ihtiyaç dışı tüketerek kullanılmaz hale getirirsek neler olur, bir düşünün. Dünya dışı yaşam formu arayışlarında bilim insanlarının bir dış gezegende aradıkları en önemli kriterlerden biri de sıvı halde suyun varlığı, çünkü su varsa hayat var. Bizim ve bizden sonraki tüm nesillerimizin geleceği, bugün atacağımız doğru adımlara ve hayatta kalmak için muhtaç olduğumuz temiz içme suyu kaynaklarını korumamıza bağlı.

Su tüketimimizi azaltarak faturaları hafifletmenin ve var olan kaynakları kirleten unsurlardan uzak durarak su kaynaklarını korumanın pek çok yolu var. Tek tek saymayayım, çünkü zaten bu konuda oldukça detaylı bir yazı hazırlamıştım.

İlginizi çekebilir: Küresel su krizi: Suyumuz nereye gidiyor ve onu nasıl koruyabiliriz?

Kendin yap, kendin yetiştir

Balkonunuzun bir köşesini küçük bir seraya dönüştürdüğünüzü ve marulunuzu, domatesinizi, limonunuzu, maydanozunuzu vb. yeşilliklerinizi kendiniz yetiştirdiğinizi düşünün. Market alışverişleriniz daha az tutmaz mıydı? Bir örnek de kendimden vereyim; kışın başında güzel bir kazak beğendim bir mağazada ama çok pahalıydı, 70 lira gibi bir şeydi. Annem 35 liralık yünle hem o kazağın aynısını ördü hem de ip arttı, artan ipten de kulakları soğuktan koruyan bir bandana yaptı.

Bitki yetiştirmek, kendi deterjanını kendin yapmak, bir şeyler örüp dikebilmek; yani hazır almak yerine yapabileceğiniz şeyleri kendi imkânlarınızla yapmak, artan masraflara karşı her zaman ekonomik bir çözümdür. Üstelik daha az ambalaj atığı çıkararak çöpünüzü de azaltırsınız.

Daha fazla yeşil, daha az hayvansal

Yazılarımı düzenli takip edenler bunu söylememden bıktılar, biliyorum ama yine söyleyeceğim; insan faaliyetlerine dayalı karbon salınımının %51’i hayvancılık sektöründen geliyor. Sektör faaliyetlerinin tümü hava, su ve toprak kirliliğine sebep olmakla kalmayıp, verimli tarım arazilerini işgal ettiği için küresel açlığı da arttırıyor. Üstelik düşündüğünüz kadar da gerekli bir besin grubu değil, hatta sağlığınıza faydasından çok zararı var. Çevre için, sağlığınız için ve en önemlisi, acı çeken hayvanlar için sofranızdaki hayvansal gıdaları azaltmakta (hatta yapabilirseniz tamamen hayatınızdan çıkarmakta) fayda var.

İlginizi çekebilir: Vegan Dosyası 1: Hayvancılık ve çevre

Gıda israfına son

Gıda israfı, açığa çıkan bireysel atıklar arasında en iç acıtıcı olandır. 690 milyon insanın açlık çektiği bir dünyada (Birleşmiş Milletler Dünyada Gıda Güvenliği ve Beslenmenin Durumu Raporu, 2020) küresel gıda israfı 1,6 milyon ton (FAO Raporu). Bunlar korkunç rakamlar. Üstelik, her ürünün üretim ve dağıtım maliyeti vardır. Ekonomik maliyeti cebinizi, karbon maliyeti ise gezegeni yakar. Gıda israfının azaltılması, ne açıdan bakarsanız bakın, bir zorunluluktur.

İlginizi çekebilir: Sıfır Atık Rehberi 9: Yiyecek atıkları ve gıda israfı

Tek kullanımlık yerine yeniden kullanılabilir ürünler

Yıkanabilir ve yeniden kullanılabilir makyaj temizleme pedleri aldığımdan beri pamuğa para vermiyorum. İçinde 6 adet bulunan kumaş pedlerin fiyatı, yaklaşık 2 aylık pamuk masrafım ediyor ve parçalanana kadar kullanabildiğimden, belki de yıllarca bir daha pamuk satın almam gerekmeyecek ve plastik ambalaj atığı açığa çıkmayacak. Aynısı streç film yerine kullanabildiğim lastikli kumaş kapaklar, 25 kuruşluk poşetler yerine kullandığım bez çantalar ve tek kullanımlık maskelerin yerini alan yıkanabilir maskeler için de geçerli. Bir ürünün tek kullanımlık plastik versiyonu yerine sürdürülebilir bir alternatifini aldığınızda, uzun vadede tasarruf edersiniz.

Minimalizm

Alışverişi azaltmanın daha ekonomik olacağını söylesem, şaşırır mısınız? Bu o kadar bariz bir madde ki, belki de açıklama yazmama bile gerek yoktu. Bir şeyi gerçekten (ama gerçekten) ihtiyacınız olmadığı takdirde satın almamak, son derece basit bir şekilde tasarruf etmenize yardımcı olur. Dördüncü bir çizmeye, yeni bir dekoratif vazoya, elinizdeki bozulmamışken son model bir telefona gerçekten ihtiyacınız var mı? İhtiyaç dışı tüketimi minimumda tutarak sadece cüzdanınıza değil, gezegenimize de iyilik yapmış olursunuz. Çünkü her ürünün üretim ve dağıtım aşamasında toksik atıklar açığa çıkar, dolayısıyla her tüketimim bir karbon maliyeti de vardır. Daha az tüketim, daha az masraf, daha temiz bir dünya!

İlginizi çekebilir: Fazlalıklardan kurtulurken sürdürülebilir olmanın yolları

İkinci el alışveriş

Her yeni ürün üretimi, hammadde ve enerji tüketir ve her tüketim, atık açığa çıkarır. Bu da satın aldığınız hemen her şeyin bir karbon maliyeti olduğu anlamına gelir. İkinci el pazarı bu maliyeti azaltır, çünkü bir ürün birden fazla kişiye hizmet ettiğinden, üretim ihtiyacını azaltır. Daha az üretim, daha az karbon salınımı demektir. Bir kitabı 15 kişinin okuması ve 15 kişi için aynı kitaptan 15 adet üretilmesi aynı şey midir? Kitap, giyim, mobilya, beyaz eşya, elektronik eşyalar, aklınıza gelebilecek neredeyse her ürün için bir ikinci el pazarı mevcut. Üstelik, daha önce kullanılmış oldukları için, ne kadar iyi durumda olurlarsa olsunlar, yeni üretilmiş versiyonlarına göre fiyatları daha düşük oluyor. Şimdiye kadar hiç ikinci el eşyalar kullanmadıysanız, bir şans vermeyi düşünebilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Yeni yılda kendinize kazandırmak isteyeceğiniz 10 çevre dostu alışkanlık

Çağla Lotinac Akman: Galatasaray ve UPS spor kulüplerinde 12 yılını verdiği voleybol kariyerine, bilim insanı olma isteğiyle son vermiştir. İstanbul Teknik Üniversitesi'nde Moleküler Biyoloji Genetik ve Biyoteknoloji alanında yüksek lisans yapmaktadır. Toplum Gönüllüleri Vakfı'nda aktif olarak gönüllü faaliyetlere katılmaktadır. 3 yıl önce İstanbul'dan koşar adım kaçan ailesi ile birlikte Muğla'nın bir köyünde yaşamaktadır. İstanbul'dan köye taşınması ile birlikte doğal yaşama adapte olduktan sonra üniversite için İstanbul'a geri gelmesiyle neye uğradığını şaşırmış, köydeki düzenini devam ettirmek istemiş ve Sıfır Atık hayat tarzıyla tanışmıştır. Yazılarında da Sıfır Atık ve Çevre Kirliliği konularına sıkça yer vererek bu konularda farkındalık yaratmayı hedeflemektedir.

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale