X

Spotify, Türkiye’de 10’uncu yılını kutluyor: RADAR Türkiye

Lider audio streaming platformu Spotify, Türkiye pazarına 10 yıl önce giriş yaptı ve yerli müzik tüketiminde yaşanan gözle görülür artışın etkisiyle Türkiye’nin müzik sektörü bir daha eskisi gibi olmadı. Şimdi, Türkiye’de 10. yılını kutluyor ve son 10 yılın en çok dinlenenleri ve yeni çıkış yapan sanatçılar için RADAR Türkiye‘yi bizlerle buluşturuyor:

Müziğin objektifinden son 10 yıl

Kesin olan bir şey var ki o da Türkiye’nin yerli müziğe olan sevgisi yıllar içinde önemli oranda artış gösterdi. Spotify’ın son 10 yıla ait verileri, 2013’te Türkiye’nin Top 100 listesinde yerli sanatçılara ait yalnızca 3 şarkının olduğunu gösteriyor. 2018’e gelindiğinde ise platform, Türkiye’nin Top 100 listesinde 72 adet yerli şarkı ile büyük bir yükselişe şahit oldu ve bugün 2023 itibarıyla, en çok dinlenen 100 şarkının 94’ü yerli şarkılardan oluşuyor. Spotify Türkiye’deki 10’uncu yılında, Türkiye’nin son 10 yılda en çok dinlenen sanatçıları, kadın sanatçıları, şarkıları ve müzik gruplarını açıklarken de bütün bu Top 10 listelerinde yalnızca tek bir yabancı ismin yer aldığı görülüyor.

Türk sanatçıların Türkiye dışındaki ülkelerde dinlenme oranı da yıllar içerisinde ciddi bir artış gösterdi. Bugün 180’in üzerinde ülkede 551 milyon aktif kullanıcı sayısına ulaşan Spotify’da, Türk sanatçıların Türkiye dışındaki ülkelerde dinlenme oranı her yıl ortalama yüzde 75’e yakın bir artış ivmesi yakaladı.

Türkiye’deki kullanıcıların müzik zevki de 10 yıl içerisinde değişti. 2013 ile 2017 yılları arasında daha çok pop müzik ilgi görüyordu. Bu dönem aynı zamanda alternatif ve deneysel sound’ların dinleyicilere eşlik ettiği bir dönemdi. 2017’den itibaren ise hip hop en çok dinlenenler listelerine sıkı bir giriş yaptı ve o zamandan beri Türkiye’nin en popüler müzik türlerinden biri haline geldi. Günümüze gelindiğinde ise insanların dinlemeyi sevdiği müziklerde; arabesk, elektronika ve Türk Halk Müziği gibi sound’lardan etkilenen ve pop, rock, indie ve hip hop gibi ana akımlardan beslenen büyük bir zenginlik ve çeşitlilik dikkat çekiyor.

Spotify Güney ve Doğu Avrupa Müzik Direktörü Melanie Parejo, “Spotify’ın Türkiye’ye girişinden bu yana, Türkiye pazarı, bölgenin önde gelen ve hızlı büyüyen pazarlarından biri haline geldi. Ülkedeki 10’uncu yılımızı kutlamaktan gerçekten büyük heyecan duyuyoruz. Son 10 yılda eşsiz ve çok zengin bir müzik sahnesinin ortaya çıkışına tanık olduk. Sanatçılara ve onların ekiplerine içgörüler ve çeşitli araçlar sağlamak, EQUAL gibi programlar hayata geçirmek ve Türkiye içinde ve dışarıda sanatçıların tanıtımına katkıda bulunmak gibi çalışmalarımızla içerik üreticilerinin yurt içinde ve yurt dışında büyümesine ve onların başarılarına katkı sağlamaktan gurur duyuyoruz. Türkiye’deki müzik sektörünün büyümesine olan desteğimizi sürdürürken aynı zamanda Türkiye’deki kullanıcılarımıza mümkün olan en iyi audio deneyimini sunmaya devam edeceğiz.” dedi.

Spotify yeni çıkış yapan yerli sanatçıları desteklemeyi hedefleyen RADAR programını duyurdu

Spotify, Türkiye’de kullanıma açılmasının 10’uncu yılını kutladığı bu dönemde, ülkedeki yeni yetenekleri desteklemeyi amaçlayan global programı RADAR’ı Türkiye’de hayata geçirdiğini duyurdu. RADAR, kariyerlerinin başlarındaki sanatçıları desteklemeyi hedefleyen, platform içinde ve dışında onlara daha fazla tanıtım desteği sağlayarak yeni kitlelere ulaşmalarına yardımcı olmayı amaçlayan küresel bir sanatçı programı.

RADAR Türkiye’nin ilk sanatçıları arasında, her biri farklı background’lara sahip olmakla beraber sanatlarını kendilerine has bir vizyon ve bakış açısıyla inşa eden Böyleyken Böyle, Ege Can Sal, Paptircem, Selin ve Sena Şahin yer alıyor.

Spotify Sanatçı ve Yapım Şirketi İlişkilerinden Sorumlu Müdür Fırat Tekaüt “RADAR programını Türkiye’de hayata geçirerek, Türkiye’nin yeni çıkış yapan yeteneklerini desteklemek ve kariyerlerinin önemli bir noktasında hem Türkiye’de hem de uluslararası arenada bilinirliklerini artırmak üzere güçlü bir adım daha atıyoruz. Programın parçası olan ilk RADAR Türkiye seçkisinin de Türkiye müzik sahnesinin çeşitliliğini tam anlamıyla yansıttığına inanıyoruz. Sanatçıların her biri farklı bir background’dan geliyor, farklı müzik tarzlarına sahip ve hepsinin kendilerini ifade etme tarzı benzersiz. RADAR Türkiye ile ülkemizdeki çok sayıdaki parlak ve yetenekli zihni öne çıkarmak ve onlara fırsat verildiğinde neler yapabileceklerini göstermek istiyoruz.” dedi.

Türkiye’de 10’uncu yılını kutlayan Spotify, Türkiye’de son 10 yılın en çok dinlenen sanatçılarını, kadın sanatçılarını, şarkılarını ve podcast’lerini açıkladı.

Türkiye’de Spotify’da son 10 yılın en çok dinlenen sanatçıları:

  1. Ezhel
  2. UZI
  3. Sezen Aksu
  4. Sagopa Kajmer
  5. Duman
  6. cakal
  7. Lvbel C5
  8. Emir Can İğrek
  9. Yüzyüzeyken Konuşuruz
  10. Dolu Kadehi Ters Tut

Türkiye’de Spotify’da son 10 yılın en çok dinlenen şarkıları:

  1. Seni Dert EtmelerMadrigalSeni Dert Etmeler –
  2. Bi’ Tek Ben AnlarımKÖFNBi’ Tek Ben Anlarım –
  3. Aşkın OlayımSimgeAşkın Olayım –
  4. Dinle Beni Bi’Dinle Beni Bi’ – Yüzyüzeyken Konuşuruz
  5. ARASAN DAUZIARASAN DA –
  6. Bir Derdim Var – mor ve ötesiBir Derdim Var –
  7. GitmeDolu Kadehi Ters TutGitme –, Sedef Sebüktekin
  8. AntidepresanMert DemirAntidepresan –, Mabel Matiz
  9. Uzunlar – V1Uzunlar – – Evdeki Saat
  10. PAPARAZZIUZIPAPARAZZI –

Türkiye’de Spotify’da son 10 yılın en çok dinlenen kadın sanatçıları:

  1. Sezen Aksu
  2. Zeynep Bastık
  3. Güneş
  4. Sertab Erener
  5. Hande Yener
  6. Gülşen
  7. Ebru Gündeş
  8. Sıla
  9. Simge
  10. Melike Şahin

Türkiye’de Spotify’da son 10 yılın en çok dinlenen müzik grupları:

  1. Duman
  2. Yüzyüzeyken Konuşuruz
  3. Dolu Kadehi Ters Tut
  4. Pinhani
  5. Adamlar
  6. mor ve ötesi
  7. maNga
  8. Madrigal
  9. Perdenin Ardındakiler
  10. BTS

Türkiye’de Spotify’da son 10 yılın en çok dinlenen podcast’leri:

  1. Kendine İyi Davran
  2. Ortamlarda Satılacak Bilgi
  3. Merdiven Altı Terapi
  4. Barış Özcan ile 111 Hz
  5. Mitolojik İnciler 
  6. Meksika Açmazı
  7. O Tarz Mı? 
  8. Buralar Hep Seks 
  9. Fularsız Entellik
  10. Nasıl Olunur

İlginizi çekebilir: “Cumhuriyet’in Divası” Müzeyyen Senar EQUAL Türkiye’nin Ekim ayı elçisi oldu

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale