X

Sezgilerinizi ne kadar dinliyorsunuz: 4 sezgi türünü tanıyın

Sezgi açıklanması çok kolay olmayan, doğası gereği bilimsel olarak çalışılması kolay olmadığından çok da rağbet görmeyen bir konu belki de. Hem soyut hem metafiziksel.

Günümüz toplumunda her zamankinden daha fazla seçenekle karşı karşıya kalıyoruz ve bu seçenekler arasında çoğu zaman karar vermekte zorlanıyoruz. Kolay karar verememenin ötesinde, zamanla da yarışıyoruz aslında. Kısa zamanda kendimiz için en uygun ve işlevsel olana ulaşmak istiyoruz ve buna ek olarak verdiğimiz kararlardan mutlu olmak istiyoruz. Bu koşullar sezgisel muhakemeyi oldukça önemli bir hale getiriyor aslında. Günlük dilde sezgiyi hissikablelvuku, içe doğma, basiret, altıncı his gibi sözcüklerle de dile getiriyoruz.

Sezgi doğuştan mıdır, kas geliştirme gibi geliştirilebilir bir beceri midir?

Sezgilerimizde haklı çıkmamız, sezgilerimizin güçlü, yani doğru ve iyi çalışıyor olması bize ne kazandırır ?

Sezginin ne olduğu konusunda hemfikir olmak oldukça zor aslında. Fakat literatürde sezginin ne olduğunu anlamıza yönelik birçok disiplinden farklı çalışmalar yer almakta.

Nisbett ve Wilson (1977) sezgi için, bilinçte bir çözüm belirene kadar, kişiler bu sürecin bilinçli olarak işlemekte olduğunun farkına bile varmazlar derken; Vaughan 1979’da sezgiyi “nasıl bildiğimizi açıklayamadan bilmek” olarak tanımlıyor.

Beklenen faydayı en üste çıkarmak için maliyet ve faydaları hesaplamanın çok fazla zaman alması, birçok alternatif arasında karar vermenin zorluğu sezginin kullanılmasının ne kadar faydalı olabilceğini bize anlatıyor. Ayrıca dikkat süresinin kısa olması ve çalışma belleğinin kapasitesinin çok fazla olmaması nedeniyle insan çok fazla hata yapmaya açık bir varlık. İşte sezgiler tam da burada devreye girmektedir.

Zaman zaman hepimizin “Ne yapmam gerektiğini hissetmiştim, keşke onu yapsaydım” dediği yerler olmuştur. Damasio (1994) duygusuz bir rasyonellikle karar vermenin birçok zorluğuna dikkat çekiyor çalışmalarında. Bu durumu prefontal lob hasarı olan kişiler üzerinde gösteriyor. Bu hastalarla yaptığı çalışmalarda, duygu eksikliğinin karar vermede nasıl zorluk çıkardığına ve sonucunda nasıl yanlış kararlar verildiğine işaret ediyor.

Peki, buradaki duygu nasıl bir duygu?

Damasio’ya göre, karar verme sürecinin başlangıcındaki insan zihni “boş bir sayfa” değildir. Zihin, deneyimlerden derlenen sayısız imge içerir. Buna göre, kararı çevreleyen koşullara bağlı olarak, mevcut görüntülerin bir alt kümesi otomatik olarak etkinleştirilecektir. Bunu beynin yeni bir sekme açması gibi düşünebilirsiniz. Aslında deneyimlerden (geçmiş bilgisi) gelen bilgiyle zihin örüntüyü tanır ve ona en uygun yanıtı vermeye çalışır.

Damasio, böyle bir anda akıl yürütme gerçekleşmeden önce bile, zihin, sonucu kötü olacak seçeneği sezdiğinde, kişinin vücudunda hoş olmayan bir bağırsak hissi yaşandığından bahseder. Diğer yandan, seçenek olumlu bir sonuç içeriyorsa, bağırsak hissi hoştur. Aslında dikkatlice düşündüğümüzde hepimiz bu karın bölgemizdeki garip hissi hatırlarız, biliriz. Bu durum bize, o sezgiye güvenmemiz konusunda yoğun bir his verir.

Bu noktada araştırmacılar her sezginin doğru olup olmadığı konusunda hemfikir olmamakla beraber, sezgi konusunda kişisel farklılıkların olabileceğini düşünmektedirler.

Vaughan (1979) ve Basstick (1982) sezgilerin doğru olduğunu belirtirken; Basstick (1982) sezgiyi “… güçlü bir insan yetisi, belki de sahip olduğumuz en evrensel doğal yetenek” olarak tanımlamaktadır.

Her gün tam veri olmadan veya çelişkili görünen bilgilerle kararlar vermek zorundasınız. Ne yaparsınız?

Ray ve Myers’ın (1989), bu sorunun cevabını “tahmin, iç görü, önsezi, spekülasyon, hayal gücü, yargılama (suçlama ve eleştiri türü değil), içgüdüsel his, altıncı his, kemiklerde bir his, iyi tahminler-sezgi” kullanımı olarak yanıtlıyor. Ayrıca karar alırken sezgilerine güvenen kişilerin, kullanmayanlara göre daha karlı karar aldıklarını öne sürüyorlar.

Sezgi tipleri

Fiziksel sezgi

Vaughan (1979), “Fiziksel sezgi, olağandışı bir şeyin meydana geldiğini düşünmek için hiçbir nedenin olmadığı bir durumda karşılaşılabilecek bedensel duyumlarla ilişkilidir” der. Kişi, nasıl öğrendiğini bilmeden, bilmesi gereken bir şeyi bilir, böylelikle sezgi bilinç düzeyine çıkar. Rahatsız edici bir durum ya da olay; kişinin baş ağrısı, mide ağrısı veya gerginlik gibi bedensel duyumları fark etmesine neden olabilir.

Fiziksel ipuçlarını algılamak için bedensel duyumların farkında olunması oldukça önemlidir. Aslında bu noktada bedensel farkındalığın fiziksel sezgiden ayrı şeyler olmadığını söyleyebiliriz. Araştırmalar, bireylerin çevredeki olaylara fizyolojik olarak tepki verdiğini ve bu tepkilerin bilinç eşiğinin altında kalabileceğini göstermiştir. Bu nedenle, fiziksel sezgilerine hassas olmayan kişiler, bedensel duyumlarını acı verici hale gelene kadar fark etmeyebilir bile. Örneğin, bir kişinin bir anda çok ciddi baş ağrısı hissetmesi ortamda rahatsız edici bir bilginin çok geç algılanmasının bir sonucu olabilir. Vaughan (1979), bir kişinin vücuduna uyum sağlaması durumunda, vücudunun farklı insanlara ve durumlara farklı tepkiler verdiğini tespit edebilceğini öne sürer.

Duygusal sezgi

Vaughan (1979) bu düzeyde, sezgilerin duygular aracılığıyla bilince girdiğini söyler. Örneğin, diğer insanların duygularına karşı hassas olma, birinin bir şeyi yapması gerektiği konusunda belirsiz bir his ve görünürde bir sebep olmaksızın anında hoşlanma veya hoşlanmamayı duygusal sezgi olarak açıklamaktadır.

Bu noktada, annelerin sezgileri ve çoğunlukla haklı çıkmaları aklınıza gelebilir! Araştırmacılar popüler olan kadın sezgisi kavramını, toplumda kadınlara kendi duygularını bastırmasının daha az öğretilmesinin bir sonucu olarak açıklıyor, buna karşılık erkeklere duygularıyla hareket etmemesi öğretilir. Üstelik bazı toplumlarda duygularla hareket etmek zayıflık olarak nitelendirilir.

Buna göre kadınların duygusal sezgiyi erkeklerden daha fazla deneyimleme olasılığı yüksek olabilir. Ancak kadınların erkeklerden daha sezgisel olduğu fikri araştırmalarla desteklenmemiştir. Bununla birlikte Ekman (1992), duyguları tanıma yeteneğinin doğuştan ve kültürler arası olduğunu, bu nedenle duygusal sezginin belirli bir cinsiyet veya ırkta farklı olmayacağını öne sürer. Ayrıca Ekman (1992), her duygunun sinyali, fizyolojisi ve öncül olaylarıyla kendine özgü özellikleri olduğunu ve bu paylaşılan ortak ve benzersiz özelliklerin evrimin bir ürünü olduğu söyler.

Zihinsel sezgi

Vaughan’a (1979) göre bir başka sezgisel farkındalık düzeyi zihinsel sezgidir. Zihinsel sezgi, sıklıkla imgeler, görüntüler veya bazen “iç görü” olarak adlandırılan şey aracılığıyla farkındalığa gelen bir sezgi türüdür. Bu sezgi türü; yeterli bilgi olmadan doğru sonuçlara varma eğilimini ifade etmektedir. Bu tür sezgilere örnek olarak problem çözme, bilimsel araştırma ve matematik verilebilir. Başarılı iş insanlarının ve yöneticilerin genellikle bu sezgisel farkındalıkta olduğu düşünülmektedir. Bununla birlikte, bu sezgisel düzeyde iyi gelişmiş bir birey, duygusal düzeyde mutlaka eşit derecede iyi gelişmiş olmayabilir (Vaughan, 1979). Buna, zihinsel sezgileri kuvvetli insanların bazen duygusal yoksunluk yaşamalarını örnek verebiliriz.

Ruhsal sezgi

Vaughan’ın (1979) ruhsal sezgi seviyesi, mistik deneyim ile ilişkilidir ve duyumlardan, hislerden ve düşüncelerden bağımsız olduğu varsayılır. Ruhsal sezgi, rasyonel bilme yollarını aşar. Ruhsal sezgi, yaşamın özünde yatan birliğin, ben-ötesi bilginin bütünsel bir gerçeklikte kavranış şekli olarak tanımlanır. Vaughan’a göre kişi ruhsal sezgiyi canlandırmak için kişisel olana değil ego ve kişiliğin sınırlarını aşan ben-ötesi deneyime odaklanmalıdır. Buna göre psişik yaşanan deneyimlerin bir tür ruhsal sezgi farkındalığı olduğunu düşünebiliriz.

Kendini koruma, gelecek için hazırlanma, enerjimizi tasarruflu kullanma, problem çözme, örüntü tanıma, stratejik karar verme, öz düzenleme becerilerimizi geliştirmede sezgilerden yararlanmamız oldukça önemli.

Aslında baktığımızda mevcut gerçeklerin ötesine bakabilen, sezgisel kaşiflerin keşifleriyle çağımızı geliştirdiğimizi, dönüştürdüğümüzü söyleyebiliriz.

Düşünsenize, sezgisel kapasiteyi geliştiren okullar olsaydı mesela nasıl olurdu?
Ekonomik, politik, sosyal değişimlere etkisi nasıl olurdu?
Günlük sorular, sosyal problemler nasıl yön değiştirirdi?
Maddenin bilinebilir yelpazesinden nasıl çıkardık, bu kişiler arası ilişkimizi ve yaratıcılığımızı nasıl etkilerdi mesela?
Sezgisel kapasitesine güvenen liderler, öğretmenler nasıl bir kültür yaratırdı?

Peki, biz sezgilerimizi bilinçli olarak nasıl daha çok aktive edebiliriz?
Midemizdeki o hissinin peşinden ne kadar gidebiliriz?

Goldberg (1989), “sezgisel keşif, ikilemin gerçek doğasına dair bir iç görüdür” der.

Belki bu, insanlığın en büyük ikilemine -biz kimiz, ne yapıyoruz ve neredeyiz sorusuna- basit bir yanıt olamaz. Fakat Goldberg’ün de dediği gibi, cevabını bulmak istediğimiz herhangi bir sorunun, hazırlık aşamasında gereken motivasyonu sağlayan ham bilgiyi bize verebilir. Bu bilgi bazen anında, bazen aşamalar halinde bize gelebilir.

Bedensel, duygusal, zihinsel ve ruhsal sezgilerin bilinç düzeyinde farkındalığı, yaratıcılık, keşif, gerçek mutluluk ve bağlantısallığın yolunu bize açabilir.

Bir sonraki yazıda sezgi ve yaratılık ilişkisine ve sezginin nasıl çalıştığına bakacağız.

Görüşmek üzere…

Kaynak
Bastick,T. (1982). Intuition:how we think and act. New York: Wiley.
Damasio, A. R. (1994). Descartes’ error and the future of human life. Scientific American, 271(4), 144-144.
Ekman, P., (1992) An argument for basic emotions. Cognition and Emotion, 6, 169-200.
Goldberg,P. (1989) The intuitive experience. In W. H. Agor (Ed.), Intuition in organizations:
leading and managing productively. Newbury Park, CA: Sage. Pp. 121-134
Nisbett, R, E., & Wilson ,T. D. (1977) Telling more than we can know: verbal reports on mental processes. Psvchological Review, 84, 23 1-259
Ray, M. & Myers, R. (1989) Practical intuition. In W . H. Agor (Ed.), Intuition in organizations: leading and managing productively. Ncwbury Park, CA: Sage. Pp. 142-156
Shirley, D.A.,&Langan-Fox, J.(1996).Intuition: A review of literature. Psychological reports, 79(2), 563-584.
Vaughan, F, E. (1979). Awakening Intuition. Garden City, NY: Anchor Press/Doubleday.

İlginizi çekebilir: Özgür irade 1: İnsanlar için özgür irade ne ifade ediyor?

Gülbalca Çakıroğlu: İzmir Ekonomi Üniversitesi Psikoloji bölümünü bitirdikten sonra beyin ve çalışma prensipleri alanında Dokuz Eylül Üniversitesi Klinik Sinirbilimleri (Neuroscience) Master programına kabul edildi. Yüksek lisansını yaparken Multidisipliner Beyin Dinamiği laboratuvarında TÜBİTAK 112S459 NO’lu 1001 proje bursiyeri olarak çalışmaya başladı. Bu dönemde 2 sene Alzheimer ve Hafif Kognitif Bozukluğu olan hastalarla çalışmalarını sürdürdü. Tezini tamamladıktan sonra uzman olarak sektörde çalışmaya başladı. 6 sene özel okullarda aileler ve çocuklarla çalıştı. Pandemi döneminde ikinci yüksek lisansı olan Klinik Psikoloji uzmanlığını Rumeli Üniversitesi Klinik Psikoloji programından aldı. Aynı üniversitede, Nöropsikoloji alanında öğretim görevlisi olarak çalıştı. Alp Karaosmanoğlu’ndan Şema Terapi, Emre Konuk’tan EMDR (göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve yeniden işleme modeli) 1. Düzey eğitimlerini tamamladı. İstanbul Psikodrama Enstitüsünde Psikodrama Temel Eğitimini aldı. Halen Yetişkinlerle bilişsel ve yaşantısal teknikler ile çalışmaktadır. Mezun olduğu üniversitede, 3 kuşak usta-çırak projesinde gönüllü olarak psikoloji öğrencilerine destek vermektedir. Çeşitli platformlarda Bağlanma ve Psikolojik Sağlamlılık ile ilgili eğitimler düzenlemektedir. Alanıyla ilgili çeşitli yazıları Psikeart Dergisi ve uplifers.com sitesinde yayınlanmaktadır.

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale