X

Sen hiç 10 gün susup sadece kendinle baş başa kaldın mı?

10 gün boyunca hiç ama hiç konuşmamak… Hatta sadece onunla da sınırlı değil; mimik yok, göz göze gelmek yok, iletişim adına hiçbir şey yok. İletişim demişken cep telefonu yok, kalem-kağıt yok. Bu kadar yok arasında peki ne var? “Sen” sadece “sen” varsın!

Neden olmasın diyorum, denemekten ne kaybederim ki?

Bu 10 günlük maceranın adı, Vipassana. Benim yolumun onunla kesişmesi ise tamamen hayatımdaki güzel insanlar, tesadüfler ve arayışım… Dünyayı gezen ve yoga eğitmeni olan, yüz yüze hiç tanışmadığım arkadaşım Müge sayesinde haberdar oluyorum. Uzun yollarımdan döndüğüm, aslında kendime dönmek istediğim bir zamanda. Kulağıma bir kez adı çalındı ya, merak ettim şimdi neymiş ki bu?

Vipassana’yı araştırmaya başladığım ilk anda, yakında Türkiye’de bir inziva olacağını görüyorum ve başvuruların açıldığı ilk anda başvuruyorum. Kontenjan sınırlı, ilk başvuran ise öncelikli. Hakkında çok bilgim var mı? Aslında hayır, neredeyse hiçe yakın şey biliyorum. Beni başvuruya iten en önemli etken ise, herhangi bir ön koşul istememesi. O güne kadar bir kez bile meditasyon, yoga yapmamış bana da açık kapıları. Bir nevi “Ne olursan ol, yine gel” diye beni çağırıyor.

Buda’nın 2500 yıllık öğretilerini Vipassana Meditasyonu ile herhangi bir ücret olmadan, bağışlarla (o da zorunlu değil) dünyanın 300 noktasında yaşatan bir yapı. Yaşama sanatı diye bahsediyorlar sitesinde. Birçoğumuzun en büyük arzusu da bu sanatı öğrenebilmek değil mi? Neden olmasın diyorum, denemekten ne kaybederim ki?

Vejetaryen olan yemekler sadece belirli saatlerde yeniyor, akşam yemeği 17.00’de sadece 1 meyve ve bitki çayı olarak son buluyor.

İnzivaya kabul aldıktan sonra da çok az okuyorum hakkında. Bazı sıkı kuralları olduğunu öğreniyorum sadece. Gün sabah 04.00’te (evet yanlış okumadınız!) başlıyor, 21.30’da bitiyor. Günde 10 saat meditasyon yapılıyor. Vejetaryen olan yemekler sadece belirli saatlerde yeniyor, akşam yemeği 17.00’de sadece 1 meyve ve bitki çayı olarak son buluyor. Gözüm korktu mu? İtiraf etmeliyim ki, evet! Merakım ve heyecanım baskın geldi mi? İyi ki, evet!

Aylardan Nisan. Kendimi telefonumu ve özel eşyalarımı teslim ederken buluyorum. İnziva başlamadan konuşmak serbest ama ben istemiyorum, karşılaştırmalar yapmaktan kaçınmak için. “Sen kimsin ki buradasın?” diye kendimi yargılamaktan uzak kalabilmek için. Kuşadası’ndayız, evet başkalarının Vipassana tecrübeleri gibi Hindistan’da ya da Tayland’da değiliz. Bir oda arkadaşım var, onun sadece ismini öğreniyorum hepsi bu. Zaten iletişim bile kuramayacağımız için, belki buna bile gerek yok ama adettendir işte.

Kurallardan bahsediyorlar. Öldürmek, hırsızlık yapmak, cinsellik, yalan söylemek ve alkol yok! İnzivanın yapılacağı yerin bahçesi dışına adım atmak yasak. Gong çalacak; uyanılacak, meditasyon yapılacak, yemek yenecek, meditasyon yapılacak. Son gong ile de uyku vakti gelecek. Sessizliğinden çıkabildiğin yegane anlar ise kadınlar ve erkekler için ayrı asistan hocalara gün içerisinde soru sorabildiğin zamanlar. Hazırsanız çalsın artık şu gong! Ve başlasın Vipassana Yolculuğum!

İlk 3 gün sadece nefese odaklanarak geçiyor. Geçiyor demek ne kadar doğru bilemiyorum. Ben çok zorlanıyorum, bugüne kadar ne öğrendiysem 0’lar ve 1’ler şeklinde olmuş. Matematik, İngilizce, pazarlama, sunum teknikleri… Hepsinde daha net kurallar varmış. Ama bu seferki farklı… Burun deliklerimizden giren ve çıkan nefesimize odaklanmaya çalışıyoruz, nefes aldığımız her anın önemini vurgularcasına. Nefes verip de tekrar alamadığımız an bu dünyadan göçüyoruz. İşte bu yüzden her bir nefes dünyanın bize armağanı.

Nefesi değiştirmeye çalışmıyoruz. Vipassana Meditasyonu olanı olduğu gibi kabul etmek üzerine. Değiştirmeye, kaçmaya çalışma ve farkında ol sadece. Senin farkındalıkların arttıkça olaylara, dünyaya verdiğin tepkiler değişmeye başlayacak çünkü. Bu değişim başlayınca da, sen artık eskisi gibi olamayacaksın!

İnziva başladığı andan itibaren farkına varmalarım artıyor.

İyi, güzel, hoş da başlangıç benim için gerçekten de çok zor oluyor. Bazen uyuklarken buluyorum kendimi. Bazen nefes alışverişlerim hızlanınca durdurmaya çalışıyorum, panikliyorum. Bazen elimi ayağımı nereye koyacağımı bilemiyorum; meditasyon boyunca kıpırdıyorum, çevremdeki insanları rahatsız ediyorum diye kendime kızıyorum.

Özellikle başlarda her soru sorma saatinde asistan hocanın yanına koşuyorum. Şunu böyle yapıyorum; doğru mu, yanlış mı diye sorduğumu fark ediyorum zamanla. Onun da hep beni “Gerçekliğini kabul et!” cevabı ile uğurladığını. Aslında beni en çok zorlayan yine benim. Onay bekliyorum küçük bir kız çocuğu gibi, yanlış yapmadığımdan emin olarak ilerlemek için. Kolaya kaçmak belki de, aman belirsiz bir yer kalmasın istemek!

İnziva başladığı andan itibaren farkına varmalarım artıyor. Her gün meditasyonlar bittikten sonra kurucu Goenka’nın dinletileri oluyor; hepsi hayata dair paylaşımlar, hikayeler. Vipassana her şeyin gelip geçiciliğine vurgu yapıyor. Başımıza iyi kötü ne gelirse, hepsinin geçtiğini hatırlatıyor.

Kendimi dinlemeye başlayınca vücudumda duymaya başladığım hislerimden korkuyorum.

Biz insanlar hoşumuza giden, sevdiğimiz şeylerin peşinden koşuyoruz; onlar hep bizim olsun diye onları aşırı istiyoruz. Korktuğumuz, kızdığımız, bizi üzen şeylerden ise sürekli kaçmaya çalışıyoruz; bizden uzak olsunlar da başka bir şey istemeyiz diyoruz ve aşırı reddediyoruz onları. Peki, iyi olmadan kötünün, kötü olmadan iyinin bir kıymeti olur muydu ki?

Kendimde en çok gözlemlediğim, bilinmeze verdiğim tepki oluyor. Korkuyorum aslında. Yemek saatleri dışında acıkırsam ne yapacağım diyorum. Her sabah 04.00’te kalkamazsam diye korkuyorum. Kendimi dinlemeye başlayınca vücudumda duymaya başladığım hislerimden korkuyorum. Bir ağrı, sızı, sıcaklık yaşayınca ya geçmezse diye korkuyorum. 10 gün hiç konuşmazsam “Delirir miyim acaba?” diye korkuyorum.

Onunla hiç iletişim kurmadan günlerce birlikte yaşamak nasıl oluyor görüyorum.

Kendime dönmeye, özümü anlamaya geldiysem de, özellikle başlarda gözümün hep dışarıda olduğunu fark ediyorum. Başkaları tabağına ne kadar yemek alıyor diye bakıyorum, kaç kişi meditasyon salonuna geliyor diye sayıyorum.

Oda arkadaşım bana hem en yakın, hem en uzak olanım. Onunla hiç iletişim kurmadan günlerce birlikte yaşamak nasıl oluyor görüyorum. Kolay olmuyor. Bazen o benden önce banyoyu kullanmak isterse diye uzun süre boşuna onu bekliyorum. Bazen ses yaptım da onu rahatsız ettim mi diye üzülüyorum. En hoşuma giden anlar ise ikimizin de sessizce balkona çıkıp, denize bakarak dinlendiğimiz anlar oluyor. İki insan bir anı, bir mekanı paylaşmayı başarıyor; diğerinin alanına hiç müdahale etmeden!

Nelere aşırı düşkün olduğumu fark etmeye başlıyorum. Yemeklerin vejetaryen olması beni hiç rahatsız etmiyor. Ama yoğurtsuz öğünü geçmeyen ben, yoğurt bütün inziva boyunca sadece 3 kez çıktığı zaman karşılaştığım tabağı sıyırma isteğimle birlikte “Kendine gel Sinem” diyorum. İlk günler aman çok alayım, ne olur ne olmaz diye yemekte abartırken; gittikçe azın yettiğini anlıyorum.

Vipassana Meditasyonu tepkilerimin farkına varmamda çok faydalı oluyor. Bir cümle beni çok etkiliyor; “İnsanın hayatı dış dünyaya verdiği tepkileridir!” Doğduğumuz andan itibaren yüzümüzü dış dünyaya çeviriyoruz. Hepimiz suçu sürekli başkalarında arıyor; ama o bana bunu yaptı, şunu söyledi diyoruz. Oysa başından birebir aynı olay geçmiş iki kişinin olayı yorumlaması ve sonrasında hayatına nasıl devam edeceği tamamen kişiye özel. Bir nevi hayatımız seçimlerimizle örülüyor.

Tepkiler içinse genelde zayıf karnımız neredeyse ya sorular oradan geliyor, ya da biz hemen ona yoruyoruz. Benim belki de en zorlu sınavlarımdan biri, inzivanın 5. gününde yaşanıyor. Saat 17.00’de bir meyve ve bitki çayı, bizim için akşam yemeği demek. 17.15 gibi yemeğe iniyorum ve görüyorum ki bana meyve kalmamış! İnzivadaki en büyük sorgulamalarımın, gelgitlerimin sebebi oluyor.

Hayatım boyunca en önem ve tepki verdiğim şeyler; adalet ve hak yenmesi. İşte diyorum maneviyatın yüksek olduğu bir ortamda bile hak yeniyor. Birileri hakkından fazlasını alarak yine kendini düşünüyor. Bir nevi inzivanın hırsızlık yapmama kuralını çiğniyor. Çok önemli durumlarda asil sessizliği bırakıp, gönüllü yardımcılarla konuşmaya izin var. Bu durum dillendirilmeli diyorum, iki dakika sonra ise yok buna değmez! Derken en son öğlen 12.00’de yemek yiyen ben o akşamı boş geçiyorum. Sonrası ise yine korku; şekerim düşerse, başıma bir şey gelirse diye devam ediyor.

Peki, gerçekte ne oluyor? Ne normalden daha fazla acıkıyorum, ne de hastalar oluyorum. Ertesi gün saat 06.00’da, neredeyse 18 saat bir şey yememiş olmama rağmen, kahvaltıya saldırmıyorum. Zihnimiz her zaman otomatik tepkiler veriyor, bazen o kadar fazla tepki veriyoruz ki olması gereken buymuş gibi geliyor. Ama tepkilerimizin hayatımızı ele geçirmesine izin verecek miyiz gerçekten?

“Nasıl geçti?” diye soranlara ise cevabım, “hayatın kendisi gibi” olur!

Ben daha çok farkında olarak, daha çok kendimi bilerek yaşamak için çaba gösteriyorum; daha huzurlu bir hayatım olsun istiyorum. 10 günlük Vipassana Meditasyonu İnzivası, hayatımda hep kurmak istediğim dengenin; aslında mutluluğun anahtarı olduğunu bana hatırlatıyor. 10 gün sessiz kalmak, ilk 3 günden sonra vücudumdaki duyumlara odaklanarak geçen 6 gün, son gün inzivadakilerle paylaşım yapmamıza izin verilmesi. Metta ile kendimizi; iyi ve kötü diye etiketlediklerimizi affedişimiz, kabullenişimiz ve bunlara şükredişimiz.

İnziva hayatım boyunca yaşadığım en biricik deneyimlerden ve hayatımdaki “İyi ki”lerden. “Nasıl geçti?” diye soranlara ise cevabım, “hayatın kendisi gibi” olur! İnişli çıkışlı, bazen sancılı, bazen heyecanlı, bol keşifli ve bol renkli; fark etmeye başladıkça seni dönüştürmeye başlayan bir yolculuk. Her yolculuk yeni bir yere gitmekle olmuyor, bazen en kıymetlisi kendine gitmeye cesaret etmekle oluyor!

Not: İnziva boyunca bir telefonum ya da kameram olmadığı için fotoğraflar başka ışık dolu bir yolculuğumdan olsun istedim. (Peru 2015)

 

İlginizi çekebilir: Nedir bu “yol”un beni her zaman kendine çekmesi?Nedir bu “

Sinem Kocacan: Bir eylül sabahı Denizli'de gözlerimi açmışım dünyaya. Benim hayat yolculuğum küçük bir şehirden üniversite ile İstanbul'a taşınmış. Boğaziçi Uluslararası Ticaret'i tercih etmişim, yurtdışına açılan kapım olsun diye. Gerçekten okul benim bambaşka diyarlarla tanışmama vesile olmuş; gönüllü çalışma kampları, work&travel, değişim öğrenciliği... Hepsi beni insanların hikayelerine yoldaş yapmış. Sino derler bana, heyecan verenlerin peşinden koşarım hep; bol bol samimiyet ve gözlerinin içi gülen insanlar ise en sevdiklerim olur. Kendi dünyamı yaratmak, -meli -malı'lardan kurtulmak için bolca çabalarım. Yeni ve rengarenk olan beni kendine çeker; düşe kalka büyüyen, içindeki küçük kız çocuğunu yaşatmak isteyen biriyim ben. Kurumsal hayatta pazarlama yaparken, bir gün kendime başka yollar yaratma kararı aldım. Sırtçantamla Güney Amerika'nın altını üstüne getirirken, 30'unda Interrail yaparken buldum kendimi. Fark ettim ki yolda attığım her adım kendi özüme yaklaştırıyor beni. Hayat bana göre bir yolculuk; onu dolu dolu yaşamak içinse ihtiyacımız, o ilk adımı atmak ve fark etmeye başlamak. Yolculuklarımızla hep beraber büyümek ve hikayelerimizi birlikte paylaşmak dileğiyle.. Her şey gönlümüzce olsun.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:



  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.





Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Dijital dünya, sınırlarını sürekli olarak genişletmeye devam ediyor ve sanal dünyalar, artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Üstelik yalnızca sanal dünyalar da değil, o dünyanın baş kahramanları olan virtual influencer’lar da. Yani biz 🙂 Sosyal medya platformlarında kendi takipçi kitlelerini oluşturan ve çokça sevgiyle ve ilgiyle karşılanan sanal influencer’lar, sadece teknolojik gelişmelerin başarılı bir somut örneği olmakla kalmıyor; aynı zamanda modern pazarlama pratiklerini de yeniden şekillendiriyor.



Yani, artık gerçek insan influencer’lar gibi biz virtual influencer’lar da markaları temsil edebiliyor, iş birliği çalışmaları yapabiliyoruz; dahası biz de hayatımızın akışını ya da bir günümüzün nasıl geçtiğini paylaşabiliyoruz, üstelik dünyanın pek çok yerinde. Peki, biz kimiz? İşte bu dijital dünyayı çok daha yakından tanımak ve bir parçası olmak için mutlaka takip etmeniz gereken virtual influencer’lar:

Virtual Alin


Gelin, önce benimle başlayalım ve size kendimi tanıtayım: Ben Alin! Ford Türkiye’nin marka elçisiyim. En büyük ilgi alanım elbette ki teknoloji ve otomobiller. Aynı zamanda seyahat etmeye de bayılıyorum! Türkiye’nin otomotiv alanındaki ilk ve tek sanal influencer’ıyım. Yani beni ben yapan, hobilerimi şekillendiren, yaşam tarzımı belirleyen her şey aslında markanın stratejisinden doğdu. Günümün büyük bir kısmını yepyeni keşifler yapmaya ayırıyorum ve hiçbir sosyal medya akımından da geri kalmıyorum…

Zencefil shot’ımla güne başlıyor, çıktığım yeni yollarda bol bol kahve molaları vermeyi ve maceralarımı sizinle paylaşmayı seviyorum. Başka çok sevdiğim bir şey varsa o da Mustang Mach-E ile geçirdiğim tüm anlar; çünkü onunla olan her yolculuğum sıra dışı diyor ve beni hemen takip etmeniz için Instagram hesabımı buraya bırakıyorum.

Rozy

Rozy, dünya genelinde en popüler virtual influencer’lardan biri ve Güney Koreli. Hatta Kore’nin ilk sanal influencer’ı. Gezmeyi, iyi giyinmeyi, yemek yapmayı çok seviyor. Dünyayı dolaşıyor, birbirinden şık tasarımlar kullanıyor, modellik yapıyor ve dünyaca ünlü markalarla çalışıyor. Her geçen gün yaptığı sponsorluk anlaşmalarının sayısı hızla artarken, sosyal medya takipçileri tarafından da hayranlıkla takip edilmeye devam ediyor. Rozy de tıpkı benim gibi sanatın ve estetiğin gücüne inanıyor ve her günü dolu dolu yaşamak için ilham veriyor.

Shudu



Shudu, moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından yaratılan dünyanın ilk dijital süper modeli olan bir sanal influencer. Güney Afrika Kökenli Shudu, iyi giyinmeyi çok seviyor. Dünyaca ünlü lüks moda markalarıyla iş birlikleri yapan Shudu, aynı zamanda sanal insan ırkının savunucusu olma görevini de üstleniyor. Shudu’nun yaratılmasındaki en önemli amaçlardan biri de dijital dünyanın temsilindeki etnik çeşitlilik eksikliğine dikkat çekmekti ve bence bu, hayranlık uyandırıcı.

Ion Göttlich

Ion Göttlich, bisiklet tutkunu bir sanal influencer. Teknoloji ve video oyunlarına olan ilgisi ile tanınan Ion, aynı zamanda da spor yapmaya çok düşkün. Yeni keşifler yapmayı, aktif bir yaşam sürmeyi ve sağlıklı alışkanlıklarını sürdürmeyi çok seviyor ve takipçileriyle bisikletini yanından ayırmadığı keyifli anları sıkça paylaşıyor. Dışarıdan bakıldığında Ion ile tarzımız pek uyuşmuyor gibi görünse de, çok önemli bir ortak yönümüz var: O da tıpkı benim gibi yollarda zaman geçirmeyi çok seviyor ve yeni keşiflere asla hayır demiyor.

Imma

Japonya’nın ilk virtual influencer’ı ve modeli, pembe saçlarıyla çok sevilen Imma. Bugüne kadar dünya çapında modadan iş dünyasına, lüks tüketim markalarından televizyon kanallarına kadar pek çok sektörde manşetlerde yer alan Imma, Instagram hesabından yaptığı paylaşımlarla ilgiyi üzerinde tutmaya devam ediyor. O da ben de yeni trendleri takip etmekten büyük keyif duyuyoruz; ayrıca dans ve müzik de ortak tutkumuz olabilir.

Lil Miquela

Instagram’da 2 milyondan fazla takipçisi olan ve dünya genelinde sevilen virtual influencer’lardan biri olan Lil Miquela, renkli yaşamından eğlenceli kareler paylaşarak takipçilerinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Dünya devi moda markalarıyla iş birlikleri olan ve tarzından, kişisel bakımından ödün vermeyen Miquela, yeni yerler keşfetmeye de bayılıyor; tıpkı benim gibi… Unutmadan, ikimize de çillerin çok yakıştığını söylemiş miydim 🙂



Bermuda

Lil Miquela’dan sonra kız kardeşi Bermuda’yı da tanıyalım. Bermuda, kendini ‘robot queen’ yani robot kraliçe olarak anlatıyor ve adeta moda ikonu gibi tarzıyla ön plana çıkan bir sanal influencer. Özellikle lüks yaşam tarzı ve moda dünyasına olan tutkusuyla bilinse de pek çok farklı markayla da iş birlikleri yapıyor ve sık sık Miquela ile fotoğraf paylaşıyor. Bermuda da tıpkı benim gibi kişisel bakımına çok düşkün, ayrıca aktif bir yaşam sürmek, ikimizin de öncelikleri arasında. Miquela ile samimi ilişkilerine hayran olduğumu da belirtmeliyim…

Nobody Sausage

En komik virtual influencer’lardan biri olan Nobody Sausage, dünya çapında çok seviliyor ve 8 milyona yakın takipçisi var. Genelde günlük rutinlerini ve yaptığı işleri paylaşsa da modern dünyanın pek çok ortak sorununu da mizahi bir yaklaşımla ele alarak milyonları güldürmeyi başarıyor. Ayıca, müzik ve dansa olan ilgi ve tutkusu da coşku dolu bir enerji yayıyor. Benim de en çok güldüğüm, izlerken en çok keyif aldığım sanal influencer’lardan biri.

Lu do Magalu

Brezilya’nın en büyük perakende şirketlerinden birinin yüzü olan Lu do Magalu’nun ünü, yalnızca Brezilya ile sınırlı kalmıyor, çünkü sosyal medya hesaplarında dünyaca ünlü pek çok markanın ürünü ile ilgili içerikler üretiyor. İlk kez YouTube’da karşımıza çıkmış olsa da, bugün Instagram’da ve Facebook’ta da oldukça popüler. Ayrıca kendisini ‘Virtual 3D Influencer’ olarak tanıtıyor. O da teknoloji ve yenilikleri takip etme konusunda oldukça tutkulu ve bu tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı seviyor, tıpkı benim de yaptığım gibi.

CodeMiko

Teknik olarak ‘VTuber’ olarak bilinen CodeMiko, Twitch yayıncısı bir sanal influencer. VTuber teknolojisinin sınırlarını zorlamakla ün salan CodeMiko, canlı yayınlarında yaptığı röportajlarla da çokça ilgi görüyor. Sanal dünyanın ve teknolojinin son gelişmelerini aktarırken, tarzından ve günlük keşiflerinden de ödün vermiyor. İkimizin de dijital dünyanın sınırlarını zorlamayı sevdiğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂

Thalasya

Endonezya’nın ilk virtual influencer’ı Thalasya, dünyayı keşfetmeyi, yeni tatlar denemeyi ve moda tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı çok seviyor. Üstelik çok çeşitli sektörlerdeki markalarla iş birliği yaparak, günlük rutinlerinde neler yaptığını da sık sık Instagram hesabına ekliyor. Thalasya da benim gibi yeni deneyimlere çok açık. Ayrıca, yemeklere ve özellikle de sokak lezzetlerine olan ilgisini de gizlemiyor. Sanırım ona yakın hissetmemi sağlayan ortak özelliklerimizden biri de bu.

Elbette ki listenin tamamı bu kadarla sınırlı değil. Sanal influencer’lar olarak sayımız günden güne artıyor. Teknolojinin, sanatın, gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını zorlayan var oluşlarımızla, günden güne dijital dünyada yeni gelişmelere imza atmaya devam edeceğiz; tabii kendi hayatlarımızdaki maceraların dozunu artırmaya da. Siz de bu dünyadan haberdar olmak ve yeni maceralarımda benimle yer almak için takipte kalın! Geleceği, bugünden yaşayın.





İlgili Makale