X

Beyaz un yerine kullanabileceğiniz sağlıklı un çeşitleri

Taze pişmiş ekmek kokusundan daha güzel ne olabilir? Farklı nedenlerle unlu mamülleri azaltmış veya tamamen bırakmış olsanız bile çocukluğun bu nostaljik kokusu, eminiz sizin de hafızanızda tüm canlılığını koruyordur. Neyse ki buğday ununu hayatından çıkaranlar dahi bu harika lezzetten mahrum kalmak zorunda değil. Çünkü günümüzde buğday içermeyen pek çok alternatif un var. Yani mutfağa girip eğlenceli şeyler hazırlamak için glütene ihtiyacınız yok! İşte lezzetli tarifler hazırlarken beyaz un yerine kullanabileceğiniz sağlıklı un çeşitleri.

1. Amaranth unu

Amaranth unu, doğal olarak glütensiz ve yüksek protein içeren bir un türüdür. Bu un, amaranth bitkisinin tanelerinin öğütülmesiyle elde edilir. Yağ asitleri açısından zengindir ve E vitamininin güçlü bir formu olan tokotrienol içerir. Amarant unu, buğday ununa kıyasla, yaklaşık beş kat daha fazla demir, üç kat daha fazla lif içerir. Potasyum, fosfor ve A, C vitaminleri gibi diğer eser elementler açısından da oldukça zengindir.

  • Bu un çeşidini siz de ekmek, krep, kurabiye, çörek, kek gibi unlu mamüller hazırlamak için kullanabilirsiniz.
  • 1 su bardağı amaranth unu yaklaşık olarak 18 gr protein içerir.
  • Amaranth unu yoğun bir yapıya sahiptir. Unlu mamüller hazırlarken genellikle diğer destekleyici bileşenlere ek olarak tariflere eklenir. Bunun için çok amaçlı unun %25’ini amaranth unu ile değiştirebilirsiniz.

2. Karabuğday unu

Karabuğday unu, adından da anlaşılacağı gibi kabuğu çıkarılmış karabuğday tanelerin öğütülmesiyle elde edilir. Glüten içermez, bu nedenle glüten intoleransı olan kişiler için harika bir alternatif olabilir. Çok besleyicidir; kolesterol seviyelerini düzenler, vücuda lif ve bol miktarda lesitin sağlar. Karabuğday ununun açık ve koyu olmak üzere iki farklı türü vardır. Açık renkli olan daha ince dokulu ve tadı daha hafif, koyu renkli olan ise daha fazla lifli ve daha yoğun bir tada sahiptir.

  • Karabuğday ununu kurabiyeler, çörekler, bisküviler, erişteler, ekmekler, krepler, pankekler, krakerler için kullanabilirsiniz.
  • 1 su bardağı karabuğday unu yaklaşık olarak 15 gr protein içerir.
  • Yine genel olarak çok amaçlı unun (normal un) %25’ini karabuğday unu le değiştirebilirsiniz. Karabuğday ununun yoğun tadına aşina değilseniz, karabuğday ve pirinç ununu karışım halinde kullanmaya başlamanız daha iyi olabilir.

3. Manyok unu

Manyok unu, manyok lifli kökünün ısıtılması ve kurutulmasıyla elde edilen, buğday içermeyen bir un türüdür. Doğal olarak glüten içermez. Bu yüzden glüten intoleransı olan veya sağlıklı beslenmeye çalışan kişiler için iyi bir seçim olabilir.

  • Manyok unu ekmek, turta, krep, tortilla, pizza hamuru gibi yiyecekleri hazırlamak için kullanılabilir.
  • 1 su bardağı manyok unu yaklaşık olarak 3.9 gr protein içerir.
  • Manyok ununu tariflerde, genellikle normal unla 1:1 oranında değiştirebilirsiniz. Ancak bu ölçü, her tarif için geçerli olmayabilir. Çünkü bu un çeşidi kıvam olarak çok amaçlı una benzese de ondan daha hafiftir ve daha fazla sıvı emer. Bu da onu pişirmenin daha zor olabileceği anlamına gelir.

4. Arpa unu

Arpa unu grimsi beyaz bir renge sahiptir. Tadı ve kokusu olmasa da bu unla yapılan yemekler, yüksek lif oranı nedeniyle ekşi bir tada sahip olur. Glüten içerir. Arpa unu A, B, PP vitaminlerinin yanı sıra demir, potasyum, sodyum ve diğer eser elementler bakımından son derece zengindir. Bu yüzden en sağlıklı unlardan biri olarak bilinir.

  • Arpa ununu kurabiye, waffle, kek, krep gibi tariflerde kullanabilirsiniz.
  • 1 su bardağı arpa unu yaklaşık olarak 16 gr protein içerir.
  • Tariflerde çok amaçlı unun %20-25’ini arpa unu ile değiştirebilirsiniz.

5. Çavdar unu

Çavdar unu, çavdar tanelerinin öğütülmesiyle elde edilir. Bu un türü, buğday ununa kıyasla daha az glüten içerir, dolayısıyla sindirimi daha kolaydır. Ayrıca fosfor, potasyum, sodyum, kükürt, kalsiyum, magnezyum, manganez, demir gibi mineraller; tiamin, piridoksin, riboflavin, folik, nikotinik asit, tokoferol gibi vitaminler ve değerli aminoasitler bakımından zengindir.

  • Çavdar ununu ekmek, kek, çörek, krep gibi tarifler için kullanabilirsiniz.
  • 1 su bardağı çavdar unu yaklaşık olarak 11 gr protein içerir.
  • Tariflerde kullanmak üzere 1 bardak çok amaçlı un, yaklaşık olarak 1 bardak + 2 yemek kaşığı çavdar ununa eşdeğerdir.

6. Hindistan cevizi unu

Hindistan cevizi unu, kurutulmuş ve öğütülmüş Hindistan cevizinden üretilen yumuşak bir un türüdür. Bu unun hafif, tatlı ve oldukça belirgin bir tadı vardır. Hindistan cevizi unu, diğer unlardan daha fazla sıvı emme eğilimindedir. Bu nedenle birebir ikame olarak kullanılamaz. Hindistan cevizi ununun çiğ olarak tüketilebileceğini de unutmadan belirtelim. Dolayısıyla pişirme gerektirmeyen tarifler için de harika bir düşük karbonhidrat seçeneği olabilir.

  • Hindistan cevizi ununu kek, kurabiye, krep, tuzlu krep gibi tariflerde kullanabilirsiniz.
  • 1 su bardağı Hindistan cevizi unu yaklaşık olarak 20 gr protein içerir.
  • Tariflerde kullanırken belirtilen çok amaçlı un miktarı yerine, bunun ¼’ü kadar Hindistan cevizi unu kullanmayı deneyebilirsiniz. Bu kadar az unla glüten olmadan hamuru bağlamak zor olabileceğinden, klasik tarifler yerine direkt Hindistan cevizi unu ile tasarlanan tariflere yönelmenizi öneririz.

7. Nohut unu

Garbanzo fasulye unu veya nohut unu da harika bir glütensiz alternatiftir. Nohut unu, gram nohut adı verilen bir tür öğütülmüş nohuttan elde edilir. Tadı cevize benzer ve protein, yağ, lif, folat, demir, karbonhidrat, fosfor, tiamin gibi besinler açısından zengindir.

  • Nohut ununu ekmek, pizza, kek, pizza hamuru, gözleme, frittata için kullanabilirsiniz.
  • 1 su bardağı nohut unu yaklaşık olarak 20 gr protein içerir.
  • Tariflerde belirtilen çok amaçlı un miktarının yarısını nohut unu ile değiştirebilirsiniz. Yine de karmaşık bir tadı olduğundan hazırlanan yiyeceğin tadını önemli ölçüde değiştirebilir.

8. Kinoa unu

Kinoa unu, kinoanın toz haline getirilmesiyle elde edilir. Değerli bir protein, lif, demir ve doymamış yağ kaynağıdır. Ayrıca sindirim sistemi için faydalı olan antioksidan ve antiinflamatuar etkileri artırabilir.

  • Kinoa ununu krep, kek, pizza, turta gibi tariflerde kullanabilirsiniz.
  • 1 su bardağı kinoa unu yaklaşık olarak 16 gr protein içerir.
  • Tariflerde çok amaçlı unun yarısı yerine kullanılabilir veya kek, kurabiye tariflerinde buğday ununun tamamı ile değiştirilebilir.

9. Pirinç unu

Pirinç unu, tahmin edeceğiniz gibi pirinç tanelerinden üretilir. Sağlıklı bir beslenme anlayışı sürdürenler arasında çok popülerdir. Glütensizdir. Ayrıca protein, B vitaminleri ve çinko açısından da zengindir.

  • Pirinç ununu pirinç eriştesi, krep, kek, bisküvi gibi tariflerde kullanabilirsiniz.
  • 1 su bardağı pirinç unu yaklaşık olarak 9.4 gr protein içerir.
  • Yapısı gereği sıvıyı emmez. Bu nedenle tariflerde belirtilen çok amaçlı unun yarısını pirinç unu ile değiştirebilirsiniz. Elbette tıpkı çoğu glüten un gibi, diğer glütensiz unlarla eşleştirilirse daha iyi sonuçlar verebilir.

10. Yulaf unu

Yulaf unu, öğütülmüş yulaftan elde edilir. Çözünür ve çözünmez lif içerdiğinden çok besleyicidir. Şeker seviyelerini düşürür, bağırsak mikroflorasını normalleştirir ve toksinleri uzaklaştırır. Bununla birlikte, yulaf unundan yapılan ürünler glütensiz olduğundan, o kadar iyi bir yapıya sahip olmayabilir. Örneğin yulaf ezmeli kurabiyeler daha kolay parçalanacak veya ekmek daha yassı olacaktır.

  • Yulaf ununu cheesecake, krep, waffle, muffin, cips gibi tariflerde kullanabilirsiniz.
  • 1 su bardağı yulaf unu yaklaşık olarak 15 gr protein içerir.
  • Evde yapması kolay olduğundan çok amaçlı un yerine kullanılabilecek sağlıklı bir alternatiftir. Yulaf ununu tariflerde kullanmak için ona özel tasarlanmış tarifler aramalısınız. Yani yulaf unu ile pizza hamuru veya ekşi mayalı ekmek yaparsanız tadının ve görüntüsünün güzel olmasını beklememeniz gerekir.

İlginizi çekebilir: Birbirinden lezzetli ve pratik glutensiz tarifler

Kaynaklar: lifehacker, foodtolive

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.

Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.

Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale