X

Yüzyıllık şifa: Safran çayının faydaları nelerdir?

Yüzyıllardır kullanılan, tarihin tozlu sayfalarından, ilk mutfaklardan günümüze aktarılan, çok değerli bir baharat olan ve değeri zamanla daha da artan safran, zengin aromasının yanı sıra sağlık için de çok sayıda fayda sahibi. Crocus sativus çiçeğinden elde edilen -güneş ışığı baharatı olarak da bilinen- elde edilmesi çok zahmetli olan ve bolca emek isteyen safran, bu nedenle geleneksel baharatlardan daha pahalı, ancak benzersiz lezzeti ve sağladığı bir dizi fayda, onu geçmişten bugüne sıkça tercih edilen bir baharat yapıyor. Kurutulmuş, toz formunda baharat olarak kullanılmasının yanı sıra, sıcak su ile demlendikten sonra çay olarak da yaygın olarak tüketiliyor. Lezzetli tadı ile ön plana çıksa da safran çayı içen pek çok kişinin bu tercihinin temelinde bütüncül sağlığı desteklemek yatıyor. Havalar soğumuş, kış kendini iyiden iyiye hissettirmeye başlamışken hem içinizi sıcacık yapacak hem de sağlığınızı destekleyecek pratik, lezzetli ve faydalı bir içecek arayışındaysanız safran çayı, bu arayışınıza cevap verebilir. İşte kışın vazgeçilmezi olacak safran çayının faydaları:

Önemli not: Bu yazıda yer verilen tüm bilgi ve öneriler bilimsel destekli makaleler baz alınarak, genel bilgilendirme amaçlı hazırlanmış olup herhangi bir uzman tavsiyesi içermemektedir. Her bireyin beslenme ihtiyaçları ve çeşitli besin gruplarına gösterdiği tolerans ve hassasiyet kendi metabolizma işleyişine göre farklılıklar gösterebilir. Olası risk durumlarına karşın sağlığınızı ilgilendiren her türlü konuda mutlaka uzman görüşüne başvurun.

Safran çayının faydaları

İşte tam bir şifa deposu olan, rengini adeta güneşten almış bu yüzyıllık baharatın saymakla bitmeyen faydaları:

1. Bağışıklık sistemini güçlendirir

Safran çayı, B ve C vitamini, demir, manganez, bakır, potasyum ve magnezyum gibi çok sayıda mineral ve vitamin içerdiği için bağışıklık sisteminin güçlenmesine destek olur. Bütüncül sağlığı koruyan, hastalıklara karşı koruma kalkanı üstlenen bu mucizevi bitki çayı, kalp sağlığından zihin sağlığına, vücuttaki pek çok sistemin çalışmasına olumlu katkı sağladığı için doğal bir bağışıklık güçlendirici görevi görür.

2. Enflamasyonu azaltır

Safran çayı, krosin, safranal, krosetin, kaempferol ve karotenoidler gibi antioksidan özellikli bileşenlere sahiptir ve bu nedenle serbest radikallere karşı savaşarak hücresel hasarları onarır. Antiinflamatuar etkisi ile vücuttaki iltihaplanmayı azaltır, yani enflamasyonu düşürür. Böylece enflamasyonun neden olduğu pek çok kronik hastalığın oluşma riskini ortadan kaldırmaya yardımcı olur.

3. Beyin hücrelerini iyileştirir

Safran çayının doğal bir hafıza güçlendirici olduğunu biliyor musunuz? Safran çayı, hafızayı ve öğrenmeyi destekleyen krosetin ve krosin bileşenlerini içerdiğinden ezber ve akılda tutma yeteneklerini geliştirir. Aynı zamanda, nörodejeneratif bozukluklara karşı da koruyucu bir görev üstlenir. Bazı araştırmalar, safran çayının Parkinson ve Alzheimer gibi hastalıkların önlenmesinde ve semptomlarının iyileştirilmesinde etkili olduğuna dikkat çekiyor.

4. Zihin sağlığını iyileştirir

Beyin sağlığını desteklemesinin yanı sıra safran çayı zihin sağlığını iyileştirmekte de oldukça etkili. Modu yükselten, ruh halini iyileştiren etkilerine ek olarak birçok araştırma safran çayının ‘doğal bir antidepresan’ görevi üstlendiğinin de altını çiziyor. Çalışmalar, safran çayının hafif ve orta şiddetteki depresyon tedavisinde yaygın kullanılan bir antidepresan kadar etkili olduğunu gösteriyor. Ayrıca, yetişkinlerde majör depresif bozukluğun semptomlarını iyileştirdiğini gösteren farklı araştırmalar da mevcut.

5. Kalp sağlığını destekler

Safran çayı içerdiği pek çok antioksidan özellikli bileşen ile kan basıncını düşürmeye ve kalp sağlığını iyileştirmeye yardımcı. Araştırmalar, safranın kolesterol ve triglesit seviyelerini düşürdüğünü ve kötü kolesterolün doku hasarına neden olmasını önlediğini açığa çıkarıyor. Öte yandan, yüksek tansiyonun etkilerini azalttığını gösteren araştırmalar da var. Ayrıca uzmanlar, bu durumun antiinflamatuar faydaları sayesinde kalp sağlığını destekleyen safran çayının, kilo verme sürecine destek olması ile ilişkili olduğu görüşünde.

6. Görme yetisini kuvvetlendirir

Safran, içerdiği karotenoidler sayesinde göz sağlığının iyileştirilmesiyle de bilinir. Karotenoidler, özellikle beta-karoten gibi, vücutta A vitamini üretimine katkıda bulunurlar ve bu vitamin göz sağlığı için kritik bir öneme sahiptir. Araştırmalar, safranın görme kaybını önlemeye yardımcı olduğunun altını çiziyor. Ayrıca, genellikle yaşla birlikte ortaya çıkan bir göz rahatsızlığı olan makula dejenerasyonunu iyileştirdiğini gösteren çalışmalar da mevcut.

7. Kansere karşı savaşır

Safran, hem antioksidanlar hem de flavonoidler açısından zengin olması nedeniyle vücudu zararlı maddelerden koruyan bileşenlerle dolu. Bu nedenle, yapısındaki pek çok bileşen doğal bir kanser savaşçısı rolü üstleniyor. Yapılan araştırmalar, safranın antitümör ve kanseri önleyici özelliklere sahip olduğunu ve kanser hücrelerinin çoğalmasını önlediğine dikkat çekiyor.

8. Adet döngüsündeki semptomları hafifletir

Safran çayının saymakla bitmeyen faydalarının arasında kadın sağlığını desteklemesi de var. Pek çok araştırma, safran çayının adet dönemlerindeki ruh hali değişimlerini yönetmekte ve adet öncesi ağrıları hafifletmekte etkili olduğunu gösteriyor. Adet öncesi sendrom (PMS) yaşayan kadınlarda, ağrı ve krampların hafiflemesi için araştırmacılar günde iki kez 15 mg safranın etkili olduğunu belirtiyor. Eğer, adet dönemlerini daha rahat geçirmek istiyorsanız siz de safran çayını deneyebilirsiniz.

Safran çayı nasıl hazırlanır?

Peki, tüm bu faydalardan yararlanabilmek için safran çayını nasıl hazırlayabilir? Günde kaç doz safran çayı tüketilebilir? Öncelikle safran çayını hazırlamadan veya farklı bir formda safran tüketmeden şunu iyi bilmeniz gerekir ki; her şeyin fazlası zarar. Dolayısıyla, dozunda tüketmeniz çok önemli. Aksi halde fayda görmek isterken sağlığınıza zarar verebilirsiniz.

Uzmanların önerdiği günlük doz, herhangi bir sağlık sorunu taşımayanlar için 30 mg. Daha yüksek dozlarda safran tüketimi potansiyel toksik etkiler yaratabilir. Ancak, tüketmeden önce doktorunuza danışmanızda fayda var. Herhangi bir alerjik reaksiyon gösterme riskiniz varsa tüketmemeniz en iyisi olacaktır, bu nedenle mutlaka bir uzmana danışın.

Kaliteli bir safran baharatı satın almak için mutlaka doğal olmasına özen gösterin ve bildiğiniz yerlerden alışveriş yapın. Safran çayını hazırlarken kullanabileceğiniz iki farklı yöntem var; biri safranı kaynar suda bekleterek demlemek, diğeri ise önce havanda dövüp toz haline getirmek. Sizin için nasıl daha uygunsa onu deneyebilirsiniz. Ancak, çayı hazırlarken 8 dakikadan fazla demlememeye özen gösterin, aksi halde acı bir tat elde edebilirsiniz. Eğer, tek başına tüketemiyorsanız, kakule, nane, limon, bal, zencefil gibi eklemeler yapabilirsiniz. Veya beyaz çay ile birlikte tüketerek daha uyumlu bir tat da yakalayabilirsiniz.

Safran nasıl kullanılır?

Safranı çay olarak tüketebileceğiniz gibi yemeklerinizde baharat olarak da kullanabilirsiniz. Genellikle pilav, çorba, tatlı gibi yiyeceklerde kullanılan safranı toz halinde aktarlarda bulabilirsiniz. Demledikten sonra çay olarak içmek yerine suyunu yemeklerinize de ekleyebilirsiniz. Ancak, safran oldukça kuvvetli bir tada sahiptir, bu nedenle hem olası toksik etkilerinden korunmak hem de yemeklerin acılaşmasını önlemek için fazla kullanılmaması gerekir.

Safranın zararları nelerdir?

Safranın dozunda tüketildiğinde bilinen bir zararlı yan etkisi yoktur. Ancak, aşırı dozda tüketimi toksik etkiler yaratabilir. Ayrıca bazı insanlarda alerjik reaksiyonlara neden olabilir ve birtakım ilaçlarla etkileşime girebileceğinden mutlaka özellikle ilaç kullanırken bir uzmana danışılması gerekir. Hamilelik ve emzirme döneminde kullanımına ilişkin yeterli bilgi bulunmadığından doktor kontrolünde tüketimine karar verilmesi önemlidir.

Önemli not: Bu yazıda yer verilen tüm bilgi ve öneriler bilimsel destekli makaleler baz alınarak, genel bilgilendirme amaçlı hazırlanmış olup herhangi bir uzman tavsiyesi içermemektedir. Her bireyin beslenme ihtiyaçları ve çeşitli besin gruplarına gösterdiği tolerans ve hassasiyet kendi metabolizma işleyişine göre farklılıklar gösterebilir. Olası risk durumlarına karşın sağlığınızı ilgilendiren her türlü konuda mutlaka uzman görüşüne başvurun.

İlginizi çekebilir: Tarçının faydaları, zararları ve tarçını tüketmenin lezzetli yolları

Kaynaklar: healthline, wellandgood, webmd

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale