X

Permakültür nedir: Ekolojik dengeye saygılı ve doğayla uyumlu bir yaşam için benimsemeniz gereken 12 prensip

Ardı arkası kesilmeyen ‘doğal’ afetlere ve iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerine ilk kez bu kadar yakından şahit olduğumuz şu günlerde, büyük bir çoğunluğumuz insanlığın geleceğinin doğayla daha uyumlu bir yaşam tarzı sürdürmeye bağlı olduğu konusunda hemfikir. Hem insanoğlunun hem de insan da dahil olmak üzere yaşamını sürdürebilmesi için birbirine bağımlı olan tüm canlı türlerinin varlığını tehdit eden küresel ısınma konusunda silkelenip kendimize gelerek ‘Ne yapabilirim?’ sorusuna acil ve etkili bir cevap bulmak zorundayız. Doğayla daha uyumlu bir yaşamı odağına alan permakültür kavramı, ‘doğayı taklit ederek doğayla uyumlu yaşama’ felsefesiyle çevreye dost, etik ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmenin en etkili yolları arasında yer alıyor.

Permakültür nedir?

Permakültür ilk kez 1970’li yıllarda, Bill Mollison ve David Holmgren’in ‘permanent (kalıcı)’ ve ‘agriculture (tarım)’ kelimelerinin birleşiminden ürettikleri bir kavram olarak literatürdeki yerini aldı. Dünyanın kaynaklarını ‘tam potansiyeliyle’ kullanmayı amaçlayan bir tarım uygulaması olarak ortaya çıkan permakültür, toprağın kendi kendine nasıl yenilendiğini, doğanın su kaynaklarını nasıl koruduğunu, her coğrafyanın o bölgeye özel iklimsel koşullara göre nasıl şekillendiğini ve yaşanan değişimlere nasıl uyum sağladığını gözlemleyerek ve öğrenerek; doğada kendiliğinden gerçekleşen bu değişimleri taklit etmemizi ve bu yolla insanın doğayla daha uyumlu bir yaşam sürdürmesini amaçlıyor.

Permakültür felsefesi, doğayla ne kadar yakın ve uyumlu bir yaşam sürdürürsek, ihtiyacımız olanları çevreye zarar vermeden karşılama olasılığımızın da o kadar artacağını öne sürüyor. Permakültür kavramını bizlerle ilk kez buluşturan kişilerden biri olan Bill Mollison ise permakültürü “doğal ekosistemlerin çeşitliliğine, istikrarına ve esnekliğine sahip; tarımsal anlamda verimli ekosistemlerin bilinçli tasarımı ve korunması” olarak tanımlıyor.

Permakültür günümüzde nasıl uygulanıyor?

Permakültür ilk olarak ‘sürdürülebilir tarım’ uygulaması olarak tasarlanmış bir yaklaşım olsa da, günümüzde insan yaşamına dair tüm eylemleri içeren, tüm yaşam tarzını ve alışkanlıkları kapsayan bir kavram olarak ön plana çıkıyor.

Eko-turizm, organik tarım, sıfır atık yaşam tarzı gibi pek çok pratiği özünde barındıran permakültür, yaşamımız boyunca attığımız tüm adımlarda gelecek nesillerin de ihtiyaçlarını karşılamasına olanak sağlayan, sürdürülebilir bir yaşam tarzını, doğada gördüklerimizi taklit ederek elde etmemizi amaçlıyor. Yani, permakültür tarımla ilgili uygulamaların ötesinde, yaşam alanlarımızı nasıl tasarladığımız, kullandığımız enerjiyi nasıl ve nereden elde ettiğimiz, yakıt olarak ne kullandığımız, çıkardığımız atıkları nasıl doğaya geri kazandırdığımız, çevreyle ilgili hangi etik değerlere sahip olduğumuz, iklim değişikliğiyle ilgili adımlarımız ve sorumluluğumuz da dahil olmak üzere pek çok farklı  çevre dostu durumu ve uygulamayı içeriyor.

Permakültür uygulamalarının tamamı, üç basit ilkeyi ve değeri özünde barındırıyor: Gezegene saygı, insanlığa saygı ve kaynakların tüm canlılara adil ve eşit şekilde paylaştırılması.

Permakültürün 12 temel prensibi

Permakültür, bu üç etik ilkeyi merkezine alarak tüm canlılar için daha yaşanabilir bir dünya yaratmayı amaçlayan bir dizi pratik çözüm sunuyor. David Holmgren, permakültüre uygun bir yaşam tasarımının bizi nasıl daha etik ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına teşvik ettiğini anlamamıza yardımcı olması için, bu üç temel etik ilkeyi özüne alan 12 temel prensip olduğundan bahsediyor ve permakültürü odağına alan tüm uygulamalar da bu 12 temel prensip çevresinde şekilleniyor:

1. Gözlemleyin ve etkileşime geçin

Çok iyi bir gözlemci olmak ve gözlemlerimiz sonucu elde ettiğimiz verilere uygun yanıtlar vermek, daha etik ve sürdürülebilir bir yaşam tarzı geliştirmek için atmamız gereken ilk adımı oluşturuyor. Böceklerden memelilere, ağaçlardan mantarlara doğadaki diğer canlıların yaşam döngülerinin nasıl olduğunu, besin zincirinin sağlıklı şekilde sürdürülmesine nasıl katkı sağladıklarını, dünyanın kaynaklarından nasıl ve ne ölçüde faydalandıklarını gözlemlemek ve farklı yaşam formlarıyla ilgili bilgi edinmek; dünyayla işbirliği içinde çalışmamızın ve ekolojiye zarar vermeden, hatta katkı sağlayarak nasıl yaşayabileceğimizin yollarını bulmamızın en önemli ön koşulları arasında yer alıyor.

2. Enerjiyi verimli kullanmayı ve depolamayı öğrenin

Fosil enerji kaynakları olan petrol ve doğalgaz gibi kaynakların sınırlı olduğunu ve bu kaynakların bilinçsizce tüketilmesinin hem atmosfer için hem de insanlığın geleceği için tehlike yarattığını artık hepimiz biliyoruz. Ancak çok şanslıyız ki, üzerinde yaşadığımız gezegen sınırsız enerji kaynaklarına da sahip. Güneş enerjisi ve rüzgar enerjisi gibi sürdürülebilir çözümlerle sınırsız olan bu enerji kaynaklarını nasıl kullanabileceğimizi ve depolayabileceğimizi öğrenmek, sürdürülebilir ve doğayla uyumlu bir yaşamın en önemli bileşenlerinden.

Enerjiyi kulanmayı ve depolamayı öğrenmek, sanılanın aksine bahçenize büyük rüzgar gülleri diktirmenizi ya da güneş panelleri yaptırmanızı gerektirmiyor. Örneğin, evde kendi yiyeceklerinizi yetiştirmek ya da mevsimsel beslenmek de güneşten gelen enerjiyi verimli şekilde kullanmanın ve depolamanın muhteşem bir yolu.

3. Maksimum verimi hedefleyin

Permakültürün üç temel etik ilkesine bağlı kalarak, ihtiyacımız olan her şeyi elde etmek için doğayla uyum içinde yaşayabilmemiz ancak hiçbir kaynağı gereğinden fazla tüketmeyerek mümkün. Bu nedenle de permakültür uygulamalarının tamamında verimlilik en önemli ve en dikkat edilmesi gereken konuların başında geliyor. Sofranızda tükettiğiniz tüm yiyecekleri kendi bahçenizde yetiştirmek için organik tarım uygulamalarından faydalanmak gibi somut uygulamaların yanı sıra; mutluluk, sağlık ve iyi oluş gibi konularda da verimliliği odağınıza almak doğayla uyumlu ve sürdürülebilir bir yaşam tarzı oluşturmanıza yardımcı olacaktır.

4. Öz düzenleme ve geri bildirim becerilerinizi geliştirin

Gerçekleştirdiğiniz değişimlerin ve sürdürdüğünüz eylemlerin hangisinde başarılı olduğunuzu ya da nerede, hangi hatayı yaptığınızı fark etmeniz, kalıcı bir değişim yaratmanın ve kendinizi permakültür konusunda geliştirmenizin en önemli gereklilikleri arasında.

Örneğin, eviniz için düzenli olarak satın aldığını her şeyi analiz edip değerlendirerek, tüketim alışkanlıklarınızda ileriye dönük nasıl iyileştirmeler yapabileceğinize karar verebilirsiniz. Tüketiminizi sınırlandırmak için neleri geri neleri ileri dönüştürebileceğinizi planlamak, elinizde hali hazırda var olan eşyaları ve kaynakları daha etkili şekilde nasıl kullanabileceğinizin yollarını araştırmak ve değişim için attığınız adımlarının ne kadarının işe yaradığını, günlük yaşamınızı ne kadar kolaylaştırdığını ya da zorlaştırdığını düzenli olarak izlemek, en önemlisi de yaşamınızı bu gözlemlerden elde ettiğiniz geri bildirimler doğrultusunda düzenlemek doğayla daha uyumlu yaşamanızın en önemli gerekliliklerinden biri.

5. Yenilenebilir kaynaklara değer verin ve önceliklendirin

Güneşin, rüzgarın ya da suyun gücünü bilinçli şekilde kullanarak kendi yaşam alanlarınızı düzenleyebilir, yiyeceklerinizi yetiştirebilir ve çevre kirliliğinin önüne geçebilirsiniz. Sınırlı ve kirletici olan fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kaynaklarından tam olarak yararlanmayı öğrenmek, evinizi güneş panelleri ya da diğer yenilenebilir enerji altyapılarıyla donatarak kendi enerjinizi üretmek daha sürdürülebilir bir yaşama geçmek için atabileceğiniz en önemli adımların başında geliyor.

6. Atık üretmeyin

Sıfır atık yaşam tarzına geçmek, evinizden çöp konteynırına giden her bir atığı yeniden gözden geçirmenizi ve bu atıkların miktarını minimuma indirmenizi odağına alıyor. Satın aldığınız her şeyin miktarını azaltmak, gerçekten ihtiyacınız olmayan hiçbir şeyi satın almamak, elinizdeki eşyaların kullanım ömrünü mümkün olabildiğince uzatmak, kullanım ömrünü tamamlamış eşyaları yeniden nasıl kullanabileceğinizi araştırmak, artık ihtiyaç duymadığınız için elden çıkarmak istediğiniz ancak kullanılabilir durumda olan her şeyi ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak, organik olan atıkları doğaya nasıl tekrar geri kazandırabileceğinizi keşfetmek, israftan kaçınmak ve üretim aşamasından itibaren sürdürülebilirliği odağına alan markaları tercih etmek doğayla daha uyumlu yaşamanıza katkıda bulunacaktır.

7. Önce büyük resme, sonra detaylara odaklanın

İster atık üretimini azaltmayı hedefleyin, isterseniz kendi yiyeceklerinizi kendi bahçesinizde yetiştirmeyi… Permakültür uygulamalarının hangisini benimsemek sterseniz isteyin, önce aldığınız kararları ya da gerçekleştirmek istediğiniz değişimleri hangi amaç doğrultusunda yapmak istediğinizin bilincinde olun. Detaylara odaklanmadan önce, büyük resmi görmeyi ve nihai hedefinizi belirlemeyi unutmayın. Bütüncül bir bakış açısıyla, neyi neden yaptığınızı bilerek ilerlemeniz doğa dostu alışkanlıklar edinmek ve bu alışkanlıkları sürdürülebilmek konusunda en önemli motivasyon kaynağınız olacaktır.

8. Ayrıştırıcı değil birleştirici olun

Doğada tüm canlı toplulukları, birbirinden maksimum faydayı sağlayabilecek şekilde konumlanmıştır. Hiçbir canlı tek başına hayatta kalamaz ve türünün devamlılığı, çevresindeki diğer canlılarla olan karşılıklı etkileşimine bağlıdır. Aynı durum insanlar için de geçerli: İklim değişikliğiyle ya da çevre kirliliğiyle tek başımıza mücadele edebilmemiz, sadece kendi alışkanlıklarımızı değiştirmemiz ve sürdürülebilir bir yaşam benimsememiz ancak diğer insanlarla işbirliği ve ortak çalışma yaparak başarabileceğimiz şeyler. Dolayısıyla ekolojiyle uyumlu bir yaşam sürdürebilmek için kendinizi diğer insanlardan ve dünyadan ayrıştırmak yerine birleştirici ve bütünleştirici şekilde hareket etmeyi, diğer canlılara ve diğer insanlara nasıl fayda sağlayabileceğinizi, işbirliği içinde nasıl çalışabileceğinizi öğrenin.

9. Küçük adımları ve yavaşlığı benimseyin

Hepimiz biliyoruz ki her yolculuk tek bir adımla başlar. Çok kısa sürede çok fazla şey yapmaya çalıştığınızda, bunalmanız, sıkılmanız ve yorulmanız kaçınılmaz olacaktır. Büyük değişiklikler büyük faydalar getirse de, büyük riskleri de beraberinde getirir. Küçük, kademeli olarak artan değişiklikler yapmak, sürdürülebilir değişime doğru ilerlemenin en iyi yolu olacaktır.

Örneğin, kendi ürünlerinizi kendiniz yetiştirme kararı aldığınızı hayal edin. Böyle bir durumda hemen harekete geçerek kocaman bir çiftlik kurmak altında kalkamayacağınız kadar fazla yükü ve öngöremediğiniz aksaklıkları beraberinde getirebilir. Ancak önce pencere kenarında ya da balkonunuzda yetişmesi kolay maydonoz, dereotu, fesleğen gibi bitkileri yetiştirmek, sonrasında bitki bakımıyla ilgili deneyimlerinizden faydalanarak saksıda meyve ve sebze yetiştiriciliğine geçiş yapmak, en son adımdaysa bu pratiği bahçeye taşımak size daha fazla fayda sağlayabilir. Benzer şekilde tüm tüketim alışkanlıklarınızı radikal şekilde, bir gecede değiştirmektense; önce plastik poşet kullanımını azaltmak, bir süre sonra paketli gıda tüketmemek, sonraki adımdaysa sürdürülebilir markaları araştırıp sadece bu markalardan alışveriş yapmak gibi adım adım ilerleyen bir süreç hem işinizi kolaylaştıracak hem de değişimi kalıcı kılacaktır.

10. Çeşitliliğe önem verin

Tıpkı olabildiğince farklı bitki ve hayvan türünün bir arada yaşadığı habitatların en verimli ve en sürdürülebilir habitatlar olması gibi, insanlar da çeşitliliğin en fazla olduğu habitatlardan en yüksek verimi alabilir. Bahçenizde, evinizde, yaşamınızda, sosyal çevrenizde çeşitliliğe önem vermeniz, farklı fikirlere açık olmanız ve farklı kaynakları en etkili şekilde nasıl kullanabileceğinizi öğrenmeniz doğayla çok daha uyumlu bir yaşam benimsemenizi kolaylaştıracaktır.

11. Kenarda köşede kalmış olan her şeyi değerlendirmeyi öğrenin

Sürdürülebilirlik, elimizdeki tüm kaynakları en verimli şekilde kullanmayı gerektirir. Üzerinde yaşadığınız araziyi, iş yerinizi, evinizi ya da sahip olduğunuz tüm eşyaları maksimum potansiyeliyle değerlendirmeniz; kıyıda köşede kalmış olan, görülmeyen, değer verilmeyen her şeyi işlevsel hale getirmenizle mümkün olacaktır. Bu bakış açısını edindiğinizde, aslında ihtiyaç duyduğunuz her şeyin hali hazırda elinizin altında olduğunu fark edecek, şimdiye kadar fark etmediğiniz kaynaklarınızı en etkili şekilde kullanmayı öğreneceksiniz.

12.  Değişime uyum sağlayın ve yaratıcılığınızı canlı tutun

Değişim yaşamın kaçınılmaz bir parçası. Bu nedenle benimsediğiniz permakültür uygulamalarının tamamının yalnızca şimdiye değil, gelecekte yaşanabilecek olası değişimlere de uyum sağlayabilecek düzeyde olmasına önem göstermeniz gerekiyor. Permakültür, her şeyin zamanla değişeceğinin bilincinde olarak, bir yandan sürdürülebilirlikle ilgili alışkanlıklarımızı tutarlı ve kararlı bir şekilde devam ettirirken bir yandan da yaşanan değişimlere uyum sağlamamızı ve adaptasyon becerimizi maksimum düzeyde kullanmamızı gerektiriyor. Mevsimler değişiyor, kültür değişiyor, insanlar değişiyor, iklim değişiyor… Bu değişikliklere nasıl tepki verdiğimiz ve değişimle tutarlı olarak attığımız adımlar ilerleyen yıllarda sürdürülebilir ilerlemeyi şekillendirecek olan en önemli şeyler.

Permakültürün temel prensipleri, permakültür uygulamalarını etkili şekilde hayata geçirebilmek için birer başlangıç noktası ve bizlere düşüncelerimizi eyleme nasıl geçirebileceğimizle, daha etik ve gerçek anlamda sürdürülebilir bir yaşam tarzını nasıl benimseyebileceğimizle ilgili kapsamlı bir rehber niteliğinde. Permakültürün tüm bu prensiplerini ve bileşenlerini bir arada, sadece kendimize değil doğaya ve ekolojiye de fayda sağlayacak şekilde benimsediğimizde, yaşam tarzımızı bu prensipler doğrultusunda düzenlediğimizde doğayla çok daha uyumlu ve barış içinde yaşayabilmemiz mümkün. Doğadan ilhamla, sadece doğayı taklit ederek iyileşmemiz ve gezegenimizi iyileştirebilmemiz mümkün.

İlginizi çekebilir: En iyi sürdürülebilirlik kitapları: Sürdürülebilir bir gelecek için 10 kitap önerisi

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale