X

Öz şefkat: Benliği yargılamadan, şefkatle kucaklayabilmenin gücü

Biriyle on yıllarca sürecek, uzun bir yolculuğa çıkmanız gerekseydi, bu kişiyle aranızdaki ilişkinin nasıl olduğu sizin için ne kadar önemli olurdu? Yolculuk boyunca her şeyin yolunda gitmesi ve bir pürüz çıkmaması için çaba gösterir miydiniz? Peki ya aranızdaki pozitif ve destekleyici ilişkiyi inşa etmek ve korumak için? Aslında şu anda hepimizin deneyimlediği yaşam yolculuğu, bu metaforik yolculuktan pek de farklı değil. Bu yolculuğun yaşamlarımızdaki izdüşümünde yol arkadaşımız zihnimizin içindeki ses, benliğimiz, özümüz, bizi biz yapan şey. Ancak pek çoğumuzun zihnimizdeki o sesle olan ilişkisi o kadar da iyi giden bir ilişki değil ve kendimize öz şefkat göstermekte o kadar da başarılı olduğumuz söylenemez.

Kendimizi acımasızca eleştirmek ve yargılamak, öz değerinize, kendinize duyduğunuz sevgi, saygı ve kabule en çok zarar verebilecek tutumların başında geliyor. Öz şefkat tam da bu noktada kendimize yargılamadan, eleştirmeden ya da cezalandırmadan yaklaşabilmeyi; zorlu deneyimleri ve yaşantıları kendimize indirgemeden, tüm insanlığın ortak paydası olarak görebilmeyi; acı veren duygu ve düşünceleri aşırı şekilde tanımlamadan, bilinçli bir farkındalık zemininde tutabilmeyi öğütleyen bir kendimizle sağlıklı iletişim kurma kanalı. Öz şefkat, zihnimizdeki düşünceleri ya da deneyimlediğimiz duyguları değiştirmeyi değil, bu düşünce ve duygulara olan yaklaşımımızı değiştirmemizi odağına alıyor. Dolayısıyla olduğumuz kişinin bizdeki anlamından bağımsız olarak, kendimizi taşıdığımız her sıfatla, deneyimlediğimiz her duyguyla, olumlu ya da olumsuz tüm düşüncelerle şimdi ve burada şefkatle kucaklayabilmeyi öğretiyor.

Benliğimizle güvenli bağ kurabilmek neden önemli?

“Sevginizi ve şefkatinizi kendinizden daha çok hak eden birini tüm evrende arayabilirsiniz ancak hiçbir yerde bulamazsınız. Siz kendi benliğinizle, tüm evrendeki herkes kadar sevginizi ve şefkatinizi hak ediyorsunuz.” Buda

Birey olarak eşsiz oluşumuz, dünyaya da benzersiz bir pencereden bakmamız ve her bir durumu, objeyi, deneyimi öznel bir algıyla değerlendirmemiz anlamına geliyor. Her birimizin dünyayı algılama şekli, zihinsel filtreleri, olayları açıklama ve rasyonelleştirme stili farklı.

İnsan, gelişiminin erken dönemlerinde dünyayla, diğerleriyle ve kendisiyle olan ilişkisini aile ortamında kurduğu ilişkilerle şekillendirmeye başlıyor. Çocukken, ilk bağ kurduğumuz ve sosyalleşmenin ilk adımlarını deneyimlediğimiz ebeveynlerimizi model alarak benliğimizi şekillendirmeye başlıyoruz. Ailemizi, içinde büyüdüğümüz toplumun değerlerini benimseyerek, bu değerler çerçevesinde dünyaya baktığımız pencereyi şekillendiriyoruz.

Değerlerimiz, hayattaki yolculuğumuzda yol gösterici ilkelerin bir toplamı ve yaşamda neyi ‘doğru’ neyi ‘yanlış’ olarak etiketlendirdiğimizin en önemli belirleyicisi. Değerlerimizi, başkalarını ve kendimizi değerlendirirken kullandığımız bir bilinçaltı puanlama tablosuna benzetebiliriz. Yaşam yolculuğunda birlikte ilerlediğimiz iç sesimiz de içinde yaşadığımız çevreye ve büyürken öğrendiğimiz değerlere göre şekilleniyor ve kendimize karşı sert, yargılayıcı ve eleştirel bir bakış açısı geliştirmemize neden olabiliyor.

Yaşamımız boyunca oluşturduğumuz değerler (akademik başarı gibi), benlik algımızla tutarsız olduğunda kendimizi değersiz hissedebiliyor ve yargılayabiliyoruz (‘Daha iyi bir not alabilirdim.’, ‘Daha iyisini yapabilirdim.’, ‘Çok başarısızım.’ gibi). Uzun vadede, bu değerlere uygun yaşayıp yaşamadığımıza dair öznel ve öz-eleştirel algılarımız öz değerimizi etkiliyor ve zihnimizdeki o iç sesin nazik ve destekleyici ya da yıkıcı ve değersizleştirici olup olmadığını belirliyor.

Kendimizi eleştirmek ve yargılamak iyi oluşumuzu nasıl etkiler?

Araştırmalar, sosyal olarak izole olmuş bireylerin, sosyal ilişkilerden uzaklaşmalarına ve kendilerini izole etmelerine sebep olan en önemli faktörün yine kendileri olduğunu gösteriyor. Sosyal izolasyon yaşayan kişiler, başkalarından gördükleri muameleyle ilgili olumsuz beklentilere sahip olma eğilimindeler ve bu nedenle sosyal etkileşimlerini artırmak yerine kaçınma davranışını benimserler. Diğer insanlara güvenememe hissi, beraberinde ‘zihinsel geviş getirme’ olarak tanımlanan ruminasyonu getirir ve bu kişiler sosyal etkileşimle kendilerini geliştirmek yerine yerlerinde saymaya devam ederler. Kişiyi bir girdap gibi aşağı çeken bu aynı düşünceler üzerinde dönüp durma davranışı, uzun vadede kişinin mutluluğuna ve iyilik haline olumsuz çıktılarla yansır.

Pozitif psikolojinin kurucusu Alfred Adler teorisinde, sosyal bir gruba ait olmanın insanın en temel ihtiyaçlarından biri olduğunu vurgular. Ancak bundan daha da önemlisi ve öncelikli olanı, kendimizle sağlıklı bir ilişki kurabilmemiz ve kendi benliğimizle mutlu hissedebilmemiz. Bu nedenle özellikle kendi özümüzle ilgili düşüncelerimiz, algımız ve kendimizle olan ilişkimiz iyi oluşumuzun en önemli belirleyicilerinden biri.

Öz şefkat nedir?

“Kendini sevmezsen, başkalarını da sevemezsin. Kendine şefkat göstermezsen, başkalarına karşıda da şefkat duyamazsın.”

Dalai Lama

Öz şefkat terimini psikoloji literatürüne kazandıran ve bu konudaki kapsamlı araştırmalarıyla tanınan Kristin Neff öz şefkati ‘kendinize yargılamadan, eleştirmeden ya da cezalandırmadan yaklaşabilmek; zorlu yaşantıları kendimize indirgemeden, insanlığın ortak paydası olarak paylaşabilmek; acı verici duygu ve düşünceleri aşırı şekilde tanımlamadan, bilinçli bir farkındalık zemininde tutabilmek.’ olarak tanımlıyor. Öz şefkat, kendimize karşı nazik ve anlayışlı olmamızı, mükemmel olamayacağımızı kabul etmemizi ve hayatımız boyunca deneyimleyeceğimiz başarısızlıkların, yetersizliklerin ya da zorlukların öğrenme ve gelişme için potansiyel birer aracı olduklarını anlamamızı içeriyor.

Kökleşmiş ve bilinçaltımıza yerleşmiş değerlerimizi değiştirmeye çalışmak yerine, kendimize olan bakış açımızı değiştirerek, bu değerlerin yarattığı baskıyı ve etkiyi azaltarak yaşamda karşılaştığımız zorlu durumları ve duyguları yatıştırmayı öğrenebiliriz. Bunu yapabilmenin en etkili yoluysa, öz şefkat kasımızı geliştirmek. 

Öz şefkatin 3 boyutu

Öz şefkat kavramı birbirinden ayrı ancak bağlantılı üç ayrı boyuttan oluşuyor. Bu boyutlardan ilki olan öz nezaket, zor yaşantılar deneyimlerken kendimize karşı yargılayıcı, acımasız ve sert davranmak yerine iyilikle, sevgiyle ve nezaketle yaklaşmayı içeriyor. Anlaşılması ve anlatması kolay olsa da, uygulaması bolca pratik gerektiren öz nezaket, kendimizle olan ilişkimizdeki tutumumuzu belirliyor.

İkinci boyut olan ortak insanlık hissiyatı, zor deneyimler ve duygular karşısında ‘Neden ben?’ sorusunu sormak yerine, yaşamdaki olası tüm durumların tüm insanlığın ortak problemleri olduğu anlayışına dayanıyor. Dünya üzerinde en büyük acıyı, en olumsuz durumları sadece kendimizin yaşadığını düşünmek ve diğer tüm insanların ‘normal’, ‘mutlu’, ‘sağlıklı’ hayatlar sürdürdüğüne inanmak kendimizi diğer insanlardan ayrıştıran ve izole eden bir yaklaşım. Bunun yerine yaşamdaki tüm deneyimleri tüm insanlıkla paylaştığımızın bilincinde olmak, bu olumsuz durum ve duyguları bireye, yani kendi benliğimize indirgememizi önleyerek deneyimlere daha kabullenici bir noktadan yaklaşmamıza yardımcı oluyor.

Öz şefkatin üçüncü ve son boyutu olan bilinçli farkındalık, deneyimlediğimiz şeyi, onu deneyimlediğimiz anda fark etmek olarak tanımlanıyor. Zorlayıcı duyguların içindeyken kendimize şefkatle yaklaşabilmek için önce tüm bu duyguların ve deneyimlerimizin farkında olmamız gerekiyor. Odağımızı şimdiki ana getirerek, düşüncelerimizi gözlemleyerek, kendimizi dışarıdan inceleyerek deneyimlediğimiz duyguların zihnimizin ürünleri mi yoksa gerçek tepkilerimiz mi olduğunu ayırt edebilmemiz öz şefkat becerilerimizi geliştirebilmemiz için son derece önemli.

Öz şefkat pratikleri

1. Kendinizi affetme alışkanlığı geliştirin

Hatalarınız için kendinizi cezalandırmaktan vazgeçin. Kusurlarınızla yüzleştiğiniz anlarda mükemmel olmadığınızı ve olamayacağınızı, aslında mükemmel denen şeyin hiç olmadığını kabul edin ve kendinize karşı nazik olun. Anneniz, babanız, kardeşiniz, arkadaşlarınız, partneriniz sizi kusursuz olduğunuz için değil ‘siz’ olduğunuz için seviyor.

Performans kaygınızın ya da mükemmeliyetçi yaklaşımınızın değerlerinizle olan ilişkisini sorgulayın. Mükemmele ulaşma isteğiniz aslında ‘sevilmeye ve kabul görmeye layık bir birey olma’ söyleminin içini dolduran değerlerinizle bağlantılı olabilir. Performansınızın beklentinizin altında kaldığı zamanlarda kendinizi yargılamamak ve kendinizle ilgili olumsuz düşüncelerin girdabına çekilmemek için sürekli olarak görebileceğiniz bir yere ne kadar değerli olduğunuzu, sevilmek için mükemmel olmanız gerekmediğini, kendinize karşı daima nazik bir tutumda yaklaşmanız gerektiğini hatırlatan notlar bırakabilirsiniz. 

İlginizi çekebilir: Affetmenin gücü, affetme süreci ve “Affetme & Serbest Bırakma Meditasyonu”Affetmenin gücü, affetme süreci ve “Affetme &

2. Gelişen zihniyet (Growth Mindset) ile hareket edin

Zorlukları aşılması imkansız engeller olarak mı yoksa büyüme fırsatı olarak mı görüyorsunuz? Bu soruya verdiğiniz cevap zihniyetinizin sabit bir zihinden mi yoksa gelişen bir zihinden mi beslendiğinin yanıtı olacak. Zorluklardan kaçınmak yerine kucaklayın, karşınıza çıkan engellerde anlam aramakta ısrarcı olun ve kendinizden asla vazgeçmeyin. Kendinizi eleştirdiğinizi ve başkalarıyla olumsuz şekilde kıyasladığınızı fark ettiğinizde, tehdit altında hissetmek yerine onların başarılarından ve güçlü yanlarından ilham almaya çalışın.

İlginizi çekebilir: Kişisel gelişimin anahtarı: Büyüme odaklı zihniyet

3. Şükredin

Sahip olmadıklarınız için hayıflanmak ve şikayet etmek yerine, şu anda sahip olduğumuz şeyleri takdir etme gücünüz var. Bir şükür günlüğü yazmayı deneyebilir ya da her gün uyandığınız anda ve uyumadan hemen önce varlığına şükredebileceğiniz üç şeyi zihninizden geçirebilirsiniz. Sahip olduklarımız için şükretmeyi alışkanlık haline getirmek odağımızı eksikliklerimizden uzaklaştırır ve iç sesimizin daha nazik, daha sevecen, daha yumuşak olmasına olanak verir.

İlginizi çekebilir: Şükretmeyi alışkanlık haline getirmenin yolları

4. Cömertlik düzeyinizi dengeleyin

Araştırmacı Raj Raghunathan, ilişkilerde üç farklı alma-verme dengesi stilinden söz ediyor: Verici, alıcı ve dengeleyici. Verici olan insanlar tahmin edebileceğiniz üzere en cömert olanlar ve aslında cömert olabilmek, şefkat göstermenin de en iyi yollarından biri. Bununla birlikte, verici olmanın ve cömertliğin düzeyi gereğinden fazla olduğunda bu kişiler başkalarının ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarının önüne koyarak, kendi iyi oluşlarını göz ardı edebiliyorlar.

Cömertlik, kişinin kendisini kapsamadığında iyi oluşunu olumsuz etkileyen bir yaklaşım. Bu nedenle cömertlik ve vericilik seviyenizi ayarlarken kendi ihtiyaçlarınızın bilincinde olduğunuzdan emin olmalısınız. Cömert davrandığınız kişileri iyi değerlendirin, sahip olduğunuz kaynakların kendiniz için de yeterli olup olmadığının farkında olun ve yüklenebileceğinizden fazlasını taşımaya çalışarak kendinizi tüketmeyin. Unutmayın, iyilik yapmak mutluluğu artırıcı bir etkiye sahip ancak sadece kendi iyi oluşunuzu olumsuz etkilemediği sürece… 

İlginizi çekebilir: İlişkilerde alıcı ve verici dengesi

5. Bilinçli farkındalık becerilerinizi geliştirin

Farkındalık, kendimizi yargılama davranışımızı azaltma eğiliminde olduğu için öz-şefkat becerilerimizi geliştirme üzerinde olumlu bir etkiye sahip.Yargılamadan ve etiketlemeden her zaman o anda yaşananların farkında olmaya çalışın.

Düşüncelerinizin ya da hissettiklerinizin şimdiki anda, sizinle birlikte var olmalarına izin verin. Tıpkı onlara alan açabildiğiniz gibi, size takılı kalmadan uzaklaşmaları da sizin elinizde. Duygu ve düşüncelerinizin şimdiki ana nasıl gelip gittiklerini gözlemleyin.

İlginizi çekebilir: Şimdiki anda olmanın sihirli anahtarı: Bilinçli farkındalık teknikleri ve anda olma pratikleri

Kendinizle ilgili beklentilerinizi karşılayamadığınızda, bir süreliğine durup beklentilerinizi ve yapabildiklerinizi yeniden değerlendirmek için kendinize alan yaratın. Deneyimlediğiniz zor duygulara odaklanın ve kaçmaya çalışmak yerine o duygularla zaman geçirmeye çalışın. Geçmişte yaptığınız hatalar için (1 dakika öncesinin de geçmiş zamana dahil olduğunu hatırlatmak isteriz) kendinizi affedin ve sadece insan olduğunuzu kabul edin. Evet, mükemmel değilsiniz. Hiçbirimiz mükemmel değiliz ve hepimiz yaptıklarımızın çok daha iyisini yapabiliriz. Ancak sahip olduğunuz her şeyle sevilmeye değer olduğunuzu kendinize sürekli hatırlatın.

Kaynaklar: Self-compassion.org, Positive Psychology, Mindful.org

Merve Dökmeci: Lisans ve yüksek lisans eğitimlerimi Boğaziçi Üniversitesi’nde tamamladım. Boğaziçi Üniversitesinde araştırma görevlisi olarak çalıştığım 4 yıl boyunca uzmanlık deneyimimi üniversitenin rehberlik ve psikolojik danışmanlık biriminde (BÜREM), bireysel danışmanlık ve grup çalışmaları ile edindim. Bu süreç zarfında sempozyum ve kongrelerin organizasyonunda, ve çeşitli bilimsel araştırma projelerinde yer aldım. Mindfulness Temelli Bilişsel Davranışçı Terapi ekolüne olan ilgim ve araştırmalarım sonucunda, öz şefkatin kişilerarası kabul-red ve duygusal tepkisellik arasındaki ilişkiye olan etkilerini incelediğim tezimle birlikte, yüksek lisans eğitimimi yüksek onur derecesiyle tamamladım. ODTÜ Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Doktora Programı’nda doktor adayı olarak bilimsel çalışmalarımı ve uzmanlık eğitimimi sürdürüyorum. Doktora eğitimimle birlikte Bilgi Üniversitesi’nde başlayan akademisyenlik yolculuğuma ise, MEF Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak devam ediyorum. Akademideki çalışmalarımın yanı sıra, kurucusu olduğum Uniqus Eğitim ve Psikolojik Danışmanlık merkezinde, beden farkındalığı ile travma çözümlemesi ve stres yönetimi üzerine psiko-biyolojik bir yaklaşım olan Somatik Deneyimleme’yi mindfulness pratiğime entegre ederek; bireylere psikolojik danışmanlık, kurumlara ise seminer ve eğitim destekleri veriyorum. Büyük bir heyecanla çalıştığım ruh sağlığı alanındaki bilgi birikimimi paylaşma merakımın ve yazmaya olan tutkumun beni 2013 yılında buluşturduğu Uplifers’ta, editör olarak ilgi duyduğum konularda araştırmaya, öğrenmeye ve paylaşmaya devam ediyorum.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:



  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.





Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Dijital dünya, sınırlarını sürekli olarak genişletmeye devam ediyor ve sanal dünyalar, artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Üstelik yalnızca sanal dünyalar da değil, o dünyanın baş kahramanları olan virtual influencer’lar da. Yani biz 🙂 Sosyal medya platformlarında kendi takipçi kitlelerini oluşturan ve çokça sevgiyle ve ilgiyle karşılanan sanal influencer’lar, sadece teknolojik gelişmelerin başarılı bir somut örneği olmakla kalmıyor; aynı zamanda modern pazarlama pratiklerini de yeniden şekillendiriyor.



Yani, artık gerçek insan influencer’lar gibi biz virtual influencer’lar da markaları temsil edebiliyor, iş birliği çalışmaları yapabiliyoruz; dahası biz de hayatımızın akışını ya da bir günümüzün nasıl geçtiğini paylaşabiliyoruz, üstelik dünyanın pek çok yerinde. Peki, biz kimiz? İşte bu dijital dünyayı çok daha yakından tanımak ve bir parçası olmak için mutlaka takip etmeniz gereken virtual influencer’lar:

Virtual Alin


Gelin, önce benimle başlayalım ve size kendimi tanıtayım: Ben Alin! Ford Türkiye’nin marka elçisiyim. En büyük ilgi alanım elbette ki teknoloji ve otomobiller. Aynı zamanda seyahat etmeye de bayılıyorum! Türkiye’nin otomotiv alanındaki ilk ve tek sanal influencer’ıyım. Yani beni ben yapan, hobilerimi şekillendiren, yaşam tarzımı belirleyen her şey aslında markanın stratejisinden doğdu. Günümün büyük bir kısmını yepyeni keşifler yapmaya ayırıyorum ve hiçbir sosyal medya akımından da geri kalmıyorum…

Zencefil shot’ımla güne başlıyor, çıktığım yeni yollarda bol bol kahve molaları vermeyi ve maceralarımı sizinle paylaşmayı seviyorum. Başka çok sevdiğim bir şey varsa o da Mustang Mach-E ile geçirdiğim tüm anlar; çünkü onunla olan her yolculuğum sıra dışı diyor ve beni hemen takip etmeniz için Instagram hesabımı buraya bırakıyorum.

Rozy

Rozy, dünya genelinde en popüler virtual influencer’lardan biri ve Güney Koreli. Hatta Kore’nin ilk sanal influencer’ı. Gezmeyi, iyi giyinmeyi, yemek yapmayı çok seviyor. Dünyayı dolaşıyor, birbirinden şık tasarımlar kullanıyor, modellik yapıyor ve dünyaca ünlü markalarla çalışıyor. Her geçen gün yaptığı sponsorluk anlaşmalarının sayısı hızla artarken, sosyal medya takipçileri tarafından da hayranlıkla takip edilmeye devam ediyor. Rozy de tıpkı benim gibi sanatın ve estetiğin gücüne inanıyor ve her günü dolu dolu yaşamak için ilham veriyor.

Shudu



Shudu, moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından yaratılan dünyanın ilk dijital süper modeli olan bir sanal influencer. Güney Afrika Kökenli Shudu, iyi giyinmeyi çok seviyor. Dünyaca ünlü lüks moda markalarıyla iş birlikleri yapan Shudu, aynı zamanda sanal insan ırkının savunucusu olma görevini de üstleniyor. Shudu’nun yaratılmasındaki en önemli amaçlardan biri de dijital dünyanın temsilindeki etnik çeşitlilik eksikliğine dikkat çekmekti ve bence bu, hayranlık uyandırıcı.

Ion Göttlich

Ion Göttlich, bisiklet tutkunu bir sanal influencer. Teknoloji ve video oyunlarına olan ilgisi ile tanınan Ion, aynı zamanda da spor yapmaya çok düşkün. Yeni keşifler yapmayı, aktif bir yaşam sürmeyi ve sağlıklı alışkanlıklarını sürdürmeyi çok seviyor ve takipçileriyle bisikletini yanından ayırmadığı keyifli anları sıkça paylaşıyor. Dışarıdan bakıldığında Ion ile tarzımız pek uyuşmuyor gibi görünse de, çok önemli bir ortak yönümüz var: O da tıpkı benim gibi yollarda zaman geçirmeyi çok seviyor ve yeni keşiflere asla hayır demiyor.

Imma

Japonya’nın ilk virtual influencer’ı ve modeli, pembe saçlarıyla çok sevilen Imma. Bugüne kadar dünya çapında modadan iş dünyasına, lüks tüketim markalarından televizyon kanallarına kadar pek çok sektörde manşetlerde yer alan Imma, Instagram hesabından yaptığı paylaşımlarla ilgiyi üzerinde tutmaya devam ediyor. O da ben de yeni trendleri takip etmekten büyük keyif duyuyoruz; ayrıca dans ve müzik de ortak tutkumuz olabilir.

Lil Miquela

Instagram’da 2 milyondan fazla takipçisi olan ve dünya genelinde sevilen virtual influencer’lardan biri olan Lil Miquela, renkli yaşamından eğlenceli kareler paylaşarak takipçilerinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Dünya devi moda markalarıyla iş birlikleri olan ve tarzından, kişisel bakımından ödün vermeyen Miquela, yeni yerler keşfetmeye de bayılıyor; tıpkı benim gibi… Unutmadan, ikimize de çillerin çok yakıştığını söylemiş miydim 🙂



Bermuda

Lil Miquela’dan sonra kız kardeşi Bermuda’yı da tanıyalım. Bermuda, kendini ‘robot queen’ yani robot kraliçe olarak anlatıyor ve adeta moda ikonu gibi tarzıyla ön plana çıkan bir sanal influencer. Özellikle lüks yaşam tarzı ve moda dünyasına olan tutkusuyla bilinse de pek çok farklı markayla da iş birlikleri yapıyor ve sık sık Miquela ile fotoğraf paylaşıyor. Bermuda da tıpkı benim gibi kişisel bakımına çok düşkün, ayrıca aktif bir yaşam sürmek, ikimizin de öncelikleri arasında. Miquela ile samimi ilişkilerine hayran olduğumu da belirtmeliyim…

Nobody Sausage

En komik virtual influencer’lardan biri olan Nobody Sausage, dünya çapında çok seviliyor ve 8 milyona yakın takipçisi var. Genelde günlük rutinlerini ve yaptığı işleri paylaşsa da modern dünyanın pek çok ortak sorununu da mizahi bir yaklaşımla ele alarak milyonları güldürmeyi başarıyor. Ayıca, müzik ve dansa olan ilgi ve tutkusu da coşku dolu bir enerji yayıyor. Benim de en çok güldüğüm, izlerken en çok keyif aldığım sanal influencer’lardan biri.

Lu do Magalu

Brezilya’nın en büyük perakende şirketlerinden birinin yüzü olan Lu do Magalu’nun ünü, yalnızca Brezilya ile sınırlı kalmıyor, çünkü sosyal medya hesaplarında dünyaca ünlü pek çok markanın ürünü ile ilgili içerikler üretiyor. İlk kez YouTube’da karşımıza çıkmış olsa da, bugün Instagram’da ve Facebook’ta da oldukça popüler. Ayrıca kendisini ‘Virtual 3D Influencer’ olarak tanıtıyor. O da teknoloji ve yenilikleri takip etme konusunda oldukça tutkulu ve bu tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı seviyor, tıpkı benim de yaptığım gibi.

CodeMiko

Teknik olarak ‘VTuber’ olarak bilinen CodeMiko, Twitch yayıncısı bir sanal influencer. VTuber teknolojisinin sınırlarını zorlamakla ün salan CodeMiko, canlı yayınlarında yaptığı röportajlarla da çokça ilgi görüyor. Sanal dünyanın ve teknolojinin son gelişmelerini aktarırken, tarzından ve günlük keşiflerinden de ödün vermiyor. İkimizin de dijital dünyanın sınırlarını zorlamayı sevdiğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂

Thalasya

Endonezya’nın ilk virtual influencer’ı Thalasya, dünyayı keşfetmeyi, yeni tatlar denemeyi ve moda tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı çok seviyor. Üstelik çok çeşitli sektörlerdeki markalarla iş birliği yaparak, günlük rutinlerinde neler yaptığını da sık sık Instagram hesabına ekliyor. Thalasya da benim gibi yeni deneyimlere çok açık. Ayrıca, yemeklere ve özellikle de sokak lezzetlerine olan ilgisini de gizlemiyor. Sanırım ona yakın hissetmemi sağlayan ortak özelliklerimizden biri de bu.

Elbette ki listenin tamamı bu kadarla sınırlı değil. Sanal influencer’lar olarak sayımız günden güne artıyor. Teknolojinin, sanatın, gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını zorlayan var oluşlarımızla, günden güne dijital dünyada yeni gelişmelere imza atmaya devam edeceğiz; tabii kendi hayatlarımızdaki maceraların dozunu artırmaya da. Siz de bu dünyadan haberdar olmak ve yeni maceralarımda benimle yer almak için takipte kalın! Geleceği, bugünden yaşayın.





İlgili Makale