X

Mindfulness’ın babası Thich Nhat Hanh’ın 5 öğretisi

1926’da Vietnam’da doğan Thich Nhat Hanh, her zaman kendi yolundan giden bir zen ustası. Ailesinin itirazlarına rağmen keşiş adayı olan, sonrasında ise modern konuları öğretmeyi reddeden Budist akademisinden ayrılan bir insan. Eğitimini bilim alanında Saigon Üniversitesi’nde alıyor. Hümanist bir derginin editörlüğünü de yapmış olan NHat Hanh, 1963’e kadar Columbia ve Princeton üniversitelerinde Budizm öğretisini anlatıyor.

Vietnam’a geri döndükten sonra, savaştan zarar gören topluluklara yardım getirmek için diğer gönüllülerle birlikte hayatını riske atarak savaş karşıtı bir aktiviste dönüşen Nhat Hanh, taraf tutmayı reddettiği için hem Güney hem de Kuzey Vietnam’ın düşmanlığını kazanıyor. Komünü, Güney Vietnam birlikleri tarafından saldırıya uğruyor. Hanh’a da bir suikast yapılacağı bilgisi ortaya çıkınca, 1966’da savaş iyice hız kazanırken Nhat Hanh, barış çağrısı yapmak için 19 ülkeyi gezmek üzere Vietnam’dan ayrılıyor. Zen Ustasının itibarı aslında sürgün yıllarında daha da büyüyor. Onun savaş karşıtı şiirleri “hippiler” tarafından şarkılara dönüştürülüyor. 1967’de Martin Luther King Jr. tarafından Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilen Thich Nhat Hanh, Fransa’daki Plum Village Budist manastırını Avrupa’nın en büyüğü haline getirip bu yerleşkede ruhani liderliğini geliştiriyor. Dünyada “Mindfulness’ın Babası” adıyla da anılan Thich Nhat Hanh’ın öğretilerine gelin hep beraber bir göz atalım.

1- Mindfulness

Thich Nhat Hanh ,1970’lerde Batı’da mindfulness eğitimi vermeye başlıyor. “The Miracle of Mindfulness” kitabını öğrencilere ve sosyal hizmet uzmanlarına ilham vermek için yazan Zen Ustası, bu metodu gittikçe daha da anlaşılır hale getirerek kitlelere sunuyor.

Çoğumuz unutkanız, tam olarak bulunduğumuz andan oldukça uzaklardayız asında. Zihinlerimiz endişelere, korkulara, öfke ve pişmanlıklara hapsolmuş durumda ve bilinç düzeyinde bu kabukların altında olduğumuzun farkında bile değiliz. Geçmişte ya da gelecekte bir noktanın peşine takılıp şu anı ıskalayarak sürükleniyoruz zamanda. İşte buna “unutkanlık” diyor Thich Nhat Hanh. Unutkanlığın tersi farkındalık, yani mindfulness. Mindfulness tam olarak şu anda bu satırları okurken bulunduğunuz anda gizli. Dikkatinizi nefesine yönlendirerek uçuşan zihninizi bedeninize geri getirin şimdi. Deneyin haydi! Zihniniz bedeninize geri döndüğünde şu ana da yerleşmiş olursunuz. O andaki hislerinizi, çevrenizdeki koşulları daha rahat anlarsınız. Bu yöntemle içinizde ve çevrenizde olan birçok mutluluk koşulunu tanıyabilirsiniz de.

Mindfulness pratiği yaptığınız süre boyunca, konuşmayı bırakırsınız; sadece dışarıdaki konuşmayı değil, içerideki konuşmayı da. İçerideki konuşma düşüncedir, içeriden devam eden zihinsel söylemdir. Gerçek sessizlik hem ağzın hem de zihnin konuşmasının kesilmesidir. Bu bizi ezen türden bir sessizlik değil tam tersine zarif bir sessizliktir ve çok güçlüdür. İnsanı iyileştirir ve besler.

Ancak Nhat Hanh’ın mindfulness öğretisindeki en önemli unsur, bu metodun aslında bir yol olduğunun, bir yaşam biçimi olduğunun farkına varılabilmesidir. Bu yoldaki her adım kendimize ve başkalarına mutluluk, özgürlük ve esenlik getirebilir. Mutluluk ve esenlik ‘bireysel’ bir mesele değildir. Tüm insanlarla ve tüm türlerle birlikte bir bütün olduğumuzu unutmadan yaşamamız gerektiğini anlatır bize Thich Nhat Hanh. Mindfulness ile ilgili “Beş Temel Çalışmayı” metot olarak sunar bize. İlki hayatı korumak; kişinin kendi içinde, ailede ve toplumda olan şiddeti azaltmaktır. İkincisi; sosyal adaleti, cömertliği, hırsızlık yapmamayı ve diğer canlıları sömürmemeyi öğrenmektir. Üçüncüsü; bireyleri, çiftleri, aileleri ve çocukları korumak için sorumlu davranışlar geliştirme uygulamasıdır. Dördüncüsü, iletişimi ve uzlaşmayı yeniden sağlamak için derin dinlemeyi ve sevgi dolu konuşmayı deneyimlemektir. Sonuncusu ise, vücudumuzu ve zihnimizi zehirli unsurlardan ayrıştırmak için sağlıklı farkındalıkla tüketmeyi öğrenmektir.

2- Ekoloji

Dikkat çanları bize sesleniyor, bizi uyandırmaya çalışıyor ve gezegen üzerindeki etkimizi azaltmamızı hatırlatıyor. Ama bundan da öte, çevresel felaketi önlemek için başkalarını da uyandırmalı ve kolektif insan bilincimizde bir devrim yaratmalıyız” diyor Thich Nhat Hanh.

Thich Nhat Hanh’ın “birlikte var olma” konusundaki öğretileri spiritüel ekolojik yaklaşıma da öncülük etmiştir. Ekolojinin ışığında öğretisini şöyle açıklıyor: “İnsanları çevreden ayıramayız. Çevre insanın içindedir ve insanlar çevrenin bir parçasıdır… [Hatta] canlılar ile cansız varlıklar arasındaki ayrım meditasyondan sonra kaybolur.

Hepimiz güzel yeşil gezegenimizin tehlikede olduğunu biliyoruz. Dünya üzerindeki yaşama şeklimiz hayvanlar, bitkiler ve diğer her şey üzerinde büyük etkiye sahip. Yine de günlük hayatımızın dünyanın durumuyla hiçbir ilgisi yokmuş gibi davranıyoruz. Bizler uyurgezerler gibiyiz, ne yaptığımızı veya nereye gittiğimizi bilmiyoruz.

Bir bütün olarak daha fazla farkındalığa, gerçek anlamda bir uyanışa ihtiyacımız var. Kurduğumuz bu kontrolsüz yaşama şekillerinin kölesi ve kurbanı olmuş durumdayız. Tükettiklerimiz için zamanımızı feda ediyoruz ama bir yandan da zamanın baskısı ile yaşıyoruz ve onu hep paraya dönüştürmeye çalışıyoruz. Düalitenin (ikiliğin) şekillendirdiği hallerimizle; kendimizi dünyadan, daha doğru bir tabirle evrenden ayrışmış bir parça olarak görüyoruz. NHat Hanh’ın ekolojik yaklaşımı ise, gerçeği ikilik üzerinden algılamayan, sonsuz bir şekilde birbirine bağlı olan tüm varlıkları ve doğayı eşit karşılayan bir öğreti olması nedeni ile aslında insanlara derin bir çevreci algı da sağlıyor.

3- Barış

Peşin hükümlerin ötesine geçmenin ve özen göstermenin bilgisini her alanda aktaran Thich Nhat Hanh’ın barış ile ilgili ana mesajı, eğer dünyada barışa sahip olmak istiyorsak, kendi içimizde de barışa ihtiyacımızın olduğudur. Nhat Hanh bir barış aktivisti olarak varoluşunu anlamlandırırken; savaşın kökeninin silahlarda değil, kalplerimizde ve zihinlerimizde yattığını fark etmiştir. Korkunun, şiddetin ve ayrımcılığın enerjisinin yok ediciliğini her fırsatta dile getirmiştir.

Thich Nhat Hanh dünyayı yönetenlerin, ancak çatışmaların kaynağındaki acıları anlama yeteneklerinin artması ile masaya oturduklarında barışı sağlayabileceklerini de söylemiştir.

Savaş, dünyamız için gerekli bir yaşam koşulu değildir. Tüm çatışmalarda olduğu gibi, savaşın kökeninde de cehalet yatar. Cehalet potansiyeli hepimizin içinde yaşar; yanlış anlamaya yol açar ve bu da şiddetli düşünce ve davranışları beraberinde getirir. Bu yüzden hepimiz bu cehalet tohumlarını sulamamayı ve onları köklendirmemeyi öğrenmeliyiz.

4- Çalışma hayatı

Zaman para değildir, o yaşam ve sevgidir” diyen Thich Nhat Hanh, kariyerimize, işimize yatırım yapmak için bizi en çok besleyen şeyleri, ailemizi, doğayı ihmal ettiğimizi anlatır. Yerimizin doldurulamaz olduğunu düşündüğümüz anları hatırlatır bize oysa yarın başımıza bir şey gelse, boşluğumuz kısa bir sürede doldurulacaktır.

Thich Nhat Hanh iş liderlerine, önderliklerinde şeffaf, şefkatli ve cesaretli olmaya yönlenmeleri konusunda öğüt verir. Çalışanlarının acılarını ve özlemlerini duyabilecek noktaya gelen iş insanları, bütünün mutluluğu için de adım atmış olacaktır. Modern dünyanın çalışma alanlarında iş ve spiritüel gelişim bir arada yaşanmalıdır. Sadece iş sahiplerinin değil çalışanların da bilinç düzeylerindeki farkındalık yükselişi, olumlu anlamda kendini bütünde hissettirecektir. Sadece finansal kar dürtüsü ile gelinen nokta, dünyanın halini gözler önüne sermektedir. Oysa şefkat ve sevgi ile çok daha ileri bir seviyede çalışmak mümkündür.

Organizasyonel çalışma hayatını araştıran Robert Giacalone ve Carole Jurkiewicz, spiritüel temelli organizasyonel kültürlerin en üretken kültürler olduğunu ve pazar hakimiyetlerinin daha güçlü olduğunu, yaptıkları çalışmalarla ortaya koymuşlardır. Önde gelen birçok şirket, manevi uygulamaların aynı anda organizasyonel hedeflere ulaşmaya yardımcı olabileceğini ve çalışanlarının ihtiyaçlarını daha iyi karşılayabileceğini çözmüştür.

İş yerlerinde mindfulness’ı uygulayabilmek için bazı somut pratiklere örnekler verebiliriz;

  • Kademeli bir yaklaşım benimsenmesi yaşamında akışıyla oldukça uyumludur. Bu kolay başlayan ve kademeli olarak ilerleyen bir çalışma düzenini ve bakış açısını anlatır. Bir takımın veya bireyin zaten aşırı yüklenmiş programına daha fazla görev eklemek yerine, “gün içindeki küçük zaman dilimlerini” mindfulness’a ayırabilmelerinin önü açılmalıdır.
  • Geleneksel çalışma modellerini manevi bilgelikle harmanlayan fikirlere ulaşmak için ikilik (düalite) fikrinden vazgeçip uyumlanma hali üzerine alan açmak gerekmektedir. Örneğin geleneksel çalışma yöntemi çoklu görevlendirme iken, konsantre olunmuş tek bir görevin yerine getirilmesine odaklanılması ya da dışsal ödüllendirmelere bağımlı bir başarı anlayışı yerine, içsel kazanımlara dayanan bir sürecin öneminin vurgulanması vb. gibi eklemlenmeler, dünyanın finansal işleyişinde de olumlu anlamda ilerlemeler sağlayacaktır.

İşyerlerinde yürütülmüş olan araştırmalar, çalışanların anlamlı bir işi, kişisel tatmini ve sosyal bağlantıları değerli bulduğunu kanıtlamaktadır. Üretkenlik ve karlılık bu hislere tezat gibi görünse de aslında aynı yolda bulunabilecek değerlerdir. Birçok yenilikçi şirket, farkındalık gibi alışılmadık manevi uygulamaları, çalışanların ihtiyaçlarını ve genel olarak organizasyonun etkinliğini ele almak için bir fırsat olarak kullanıyor artık. Google, General Mills ve Ford Motor Company gibi pazar lideri şirketler, çalışanların refahını geleneksel iş stratejileri ve kuruluşun ihtiyaçları ile birleştirmenin önemini kabul ediyor. Kadim bilgeliği modern işyerine getirmenin avantajları şüphesiz dünyamızın çehresini de aydınlatacaktır. Burada önemli olması gereken; her zaman bütünün huzuru, acılarından kurtuluşu ve barışıdır.

5- Eğitim

Birlikte var olma anlayışı temeline dayanması gereken eğitim hayatı için doğru farkındalıkla gerçekleştirilen bir yaklaşımın rolü, hem öğretmenler hem de öğrenciler için sonsuz bir kaynak alanıdır. Nhat Hanh’ın öğretisindeki amaç sadece öğrenmeyi ve çalışmayı sağlamak için zihni sakinleştirmek değil, aynı zamanda bütünsel şefkati, sürdürülebilirliği ve toplumsal huzuru da yaşatmaktır. Eğitim alanında Nhat Hanh’ın sunduğu uygulamalar şu şekildedir…

  • Nefes farkındalığı: Uygulamalardan ilkidir nefes farkındalığı. Eğitimcilerin stresli zamanlarda merkezde kalmalarına yardımcı olacak bir adımdır. Öğrencilere ses yükseltmeden konuşabilme becerisi bu adımla bile kazanılabilir. Diğer taraftan öğrencilerin bu pratiği kazanması onların sakinleşmelerini, sınavla ilgili stresli duygu durumlarını yenebilmelerini, dikkat eksikliği yaşayanların konsantre olabilmelerini sağlayabilir.Egzersiz basit olmasına rağmen yarattığı sonuçlar büyüktür. Odak noktası nefese yönlendirilir. Alırken aldığınızı, verirken nefesi verdiğinizi fark etmektir amaç. Zihninizi, eviniz olan bedeninize geri getirmektir aslında yapılan. Nefes alışınıza müdahale etmek zorunda değilsiniz. Nefesiniz kısaysa, kısa olmasına izin verin. Nefesiniz uzunsa, uzun olmasına izin verin. Onu zorlamayın. Sadece nefesinizi tanıyın.
  • Farkındalık zili: Ders aralarındaki zil sesi, eğitimcileri ve öğrencileri farkındalığa davet etmek için kullanılabilir. Thich Nhat’ın cümleleriyle, “Zil, farkındalığın elçisidir.” Zihnimizi meşgul etmemizi kesmemizi hatırlatan, o andaki gerçek duygularımızı tanımamıza yol açan, şimdiki zamanla teması yaratan bir araç olarak görebiliriz zili. Şu ana bizi geri getirebilir.
  • Oturma meditasyonu: Bu meditasyon, sakinliğe ve dengeye yardımcı olur, zihni ve bedeni birbirine bağlar. Vücut, bizi şimdiye-buraya getirir, farkındalık oluşturur. Aynı zamanda, o an aynı sınıfta olanları da birbirlerine bağlar çünkü bir topluluk duygusu yaratılır. Düzenli olarak uygulanacak bu metotların bütüne olan katkısı mucizevidir.

Tek yapılması gereken farkındalıkla oturmak ve yine nefese odaklanmaktır.

  • Yürüme meditasyonu: Mindfulness yürüyüşü, yavaşlamaktan ve acele etmemekten zevk almamıza yardımcı olur. Gidecek hiçbir yer ve yapacak hiçbir iş olmadan yürümeye odaklanmaktır amaç.
  • Beden farkındalığı: Sadece boynumuzdan yukarısını hissederek yaşamaya meyilliyiz. Okullar genellikle hareketsiz bir yaşamı içerirler ve zihne odaklanma daha önemli atfedildiğinden, bedene olan farkındalık asgari düzeyde kalır. Oysa stres yaratan bu olgunun aksine, dinlenme ve rahatlama fırsatları zihni yeniden vücutla birleştirecektir. Bu uygulamada yapılması gereken nefes alırken ve verirken bedenimizi fark etmeye odaklanmamızdır.
  • Farkındalıkla beslenmek: Beslendiğiniz yiyecekleri dikkat ve özenli bir şekilde tüketmeye yönlenmek, sizi tetikleyen şeyleri düşünmenizi sağlar. Eğitimciler ve öğrenciler uzun saatler boyu çalışırlar. Yemek yerken, bu hızlı akışta sağlıksız besinlere yönelme ihtiyacı hissedilebilir. Oysa farkındalıkla, ne yediğimizin üzerine düşünerek beslendiğimizde, sağlığımızı da aklımıza getirebiliriz. Hem aşırı beslenme hem de yiyeceklerin israfı konusunda çok önemli bir uygulamadır bu. Eğitim yerlerinde bu konu ile ilgili mutlaka idari çalışmalar ve düzenlemeler yapılmalıdır.
  • Duyguların farkındalığı: Duyguların içeriğine dikkat edebilmek, onları fark edebilmek; yansıtma ile kalıplaşmış davranışlar sergilenmesinin de önüne geçecek bir yöntemdir. Neden stresliyiz, neden üzgünüz, neden sinirlendik? Duyguların altında yatan nedenleri anlayabilmemiz için o duygulardan kaçınmamamız gerekir. Bu aynı zamanda etkili bir varoluşun da anahtarıdır, yani kendini tanımanın ve yapabileceklerini bilmenin yoludur. Güçlü duyguları yaşarken yaratacağımız farkındalıkla, verdiğimiz tepkileri sağlıklı hale getirebilir ve yanlışların önüne de geçebiliriz.
  • Beraberlik: Eğitim kurumları şu anda büyük ölçüde online derslerle varlık gösterse de, “yoğun ve stres’’ altında çalışılan ortamlar olabiliyor bazen. Rekabet duygusunun öne çıkarılması ve materyalist yaklaşımlar; sevginin, özenin, iş birliğinin önemini de yok edebiliyor. Oysa birlikte yol alabilmek ve dünyayı yaşanılır kılabilmek hissi eğitimin en birincil amacı olmalıdır. Hem eğiticiler hem de öğrenciler ancak birlikte yükselebileceklerinin farkındalığına odaklanmalı ve beraberlik duygusu arttırılmalıdır. Thich Nhat Hanh¸ sabretmenin dünyayı dönüştüreceğini savunur. Her seferinde bir öğrenci ile başlayacak olan süreç sonrasında sınıfı bir aileye dönüştürecektir. Bu yol her zaman bütünün iyiliğine doğru olan bir yoldur Hanh’a göre.

Nhat Hanh’ın tüm öğretilerindeki yaklaşım, Budizm’in diğer büyük temsilcisi Dalai Lama’nın savunduğu daha titiz öğreti çalışmalarının aksine, en azından yeni başlayanlar için çok daha az talepte bulunduğundan, ticari anlamda da daha başarılı olmuştur. Harvard Üniversitesi İlahiyat Okulu’ndan Budist Çalışmaları Profesörü Janet Gyatso Hershey; “Thich Nhat Hanh, Budizm’in basit bir versiyonunu sunuyor” demiştir. Ancak temel felsefe -Dalai Lama’nın felsefesinde olduğu gibi- “Dikkat ve Merhamet” üzerinde yükselir…

Kaynakça:

LIAM FITZPATRICK- The Monk Who Taught the World Mindfulness Awaits the End of This Life
Plumvillage.org- Key Teachings
Uppsala Universitet Online Library- A study of Thich Nhat Hanh’s ecology, engaged practice and environmental activism
THICH NHAT HANH- Listening Deeply for Peace
The Practice of Mindfulness
Ruthann Ritter- Infusing Traditional Business Systems with Spiritual Wisdom
Jeff Waistell- THICH NHAT HANH’S APPROACH TO GLOBAL EDUCATION IN ETHICS

İlginizi çekebilir: Daydreaming: Gündüz düşlerinin pozitif etkileri

Şerife Günaydın Karaköse: Yazar Şerife Günaydın Karaköse, 1980 Adana doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Çağ Üniversitesi Özel Kamu Hukuku Yüksek Lİsansı'nı bitirmekle hukuk dünyasına girdi ve avukatlık mesleğine de halen devam ediyor. "Three", "The Shadow House","Happiest Hour","Uzaya Kaçan Küpe" ve "Keyfi Yanılsamalar" isimli kitapları hem Amazon hem de Barnes and Noble da online olarak yayımlandı. Yazarın denemelerini aktardığı www.allbyourselves.blogspot.com adlı bir blogu mevcut; aynı zamanda @mind_index Instagram profilinde de sanattan bilime, felsefeden psikolojiye kadar pek çok konu hakkında da içerik üretiyor.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale