X

İran Kedisi Özellikleri ve Bakımı

İran kedisi düz bir surata, iri gözlere ve uzun tüylere sahip bir kedidir. İran kedisi ismini ilk olarak ortaya çıktığı yer olan İran’dan almaktadır. Bununla birlikte İran kedisinin kökeni MÖ 1684’e kadar uzandığı için tam olarak nasıl ortaya çıktığı bilinmemektedir. İran kedileri sevecen, arkadaş canlısı ve sabırlı kişilikleri sayesinde zaman içinde evde bakmak için ideal kediler haline gelmişlerdir. İran kedilerini merak ediyor ve haklarında daha fazla şey öğrenmek istiyorsanız, bu kedilere dair merak ettiğiniz her şeyi bu yazıda okuyabilirsiniz.

İran Kedisi Özellikleri

İran kedisi, uzun ve kalın tüyleri, iri gözleri ve sevimli bir suratı olan bir kedi cinsidir. Orta büyüklükte olan bu kedilerin tüyleri çeşitli renklerde olabilir. Sevecen, nazik ve sakin bir mizacı olan İran kedisi, hem çocuklarla hem de evdeki diğer evcil hayvanlarla iyi geçinme eğilimindedir. Gün içinde genelde sevdikleri bir yerde yatmayı seven bu kediler insanların kucağında yatmaktan ve sevilmekten de hoşlanır. İran kedilerinin fiziksel özellikleri ve karakterleri genel olarak şu şekildedir:

  • Boyu: 25-35 cm
  • Ağırlığı: 3,5-5,5 kg
  • Yaşam süresi: 10-15 yıl
  • Kürk uzunluğu: Uzun
  • Rengi: Farklı renklerde olabilir.
  • Arkadaş canlılığı: İnsanlarla arkadaşlık etmekten hoşlanan sevecen kedilerdir. Özellikle küçük yaştan itibaren alıştırıldıkları zaman diğer evcil hayvanlarla iyi bir şekilde geçinir.

İran Kedisi Tarihçesi

İran kedisine dair en eski yazılı kaynak 1500’li yıllara dayanıyor olsa da Antik Mısır’daki hiyerogliflere bakıldığında İran kedisinin tarihinin çok daha eskiye dayandığı düşünülmektedir. İran kedisinin atalarının MÖ 1684 tarihli hiyerogliflerde betimlenen ve Antik Mısır’da kutsal sayılan kediler olduğunu iddia eden görüşler bulunmaktadır.

İran kedisinin modern çağda ilk örnekleri ise 1871 yılında Londra’da düzenlenen ilk kedi gösterilerinde sergilenmiştir. Büyük bir hayvansever olan Kraliçe Victoria, gösteride sergilenen uzun tüylü ve egzotik görünümlü kedileri çok beğenmiş ve bu sayede İran kedilerinin kraliyet ailesinde ve İngiliz sosyetesinde popüler hale gelmesini sağlamıştır.

1800’lü yılların sonlarına ve 1900’lü yılların başlarına gelindiğinde ise İran kedileri ABD’ye ulaşmıştır. Tıpkı İngiltere’de olduğu gibi ABD’de de ilgi gören İran kedileri ABD’de bazı organizasyonlar tarafından ayrı bir kedi cinsi olarak kabul edilmiştir.

İran Kedisi Kişiliği

İran kedileri son derece sakin ve seven kedilerdir. Çok fazla sesi çıkmayan bu kediler insanlara ilgi göstermeye ve onlardan ilgi görmeye bayılır. Her kedinin birbirinden farklı bir karakteri olduğu için tüm İran kedilerinin aynı özelliklere sahip olması mümkün olmasa da bu kediler genel olarak sevilmeyi ve kucaklanmayı seven, sakin, sevecen ve sosyal kedilerdir.

İran kedileri, meraklı kediler olsalar da evdeki eşyaları devirmek için fırsat kovalayan kediler değildir. Ayrıca bu kedilerin vücutları yapı olarak biraz hantal olduğu için kedinizi perdelere tırmanırken veya dolapların tepelerine tırmanırken bulmanız pek olası değildir. İran kedilerini evde genelde en rahat ettikleri yerde yatarken bulabilirsiniz.

İran kedileri, küçüklükten itibaren alıştırılmaları halinde köpekler dahil olmak üzere evcil hayvanlarla iyi bir şekilde geçinirler. Oyun oynayacak kadar enerjik bir yapısı olan İran kedileri, bazı kediler gibi sürekli ilgilenilmeye ihtiyaç duymadıkları için onlarla ara sıra oynamak enerjilerini atmaları ve eğlenmeleri için yeterli olacaktır.

İran Kedisi Bakımı

İran kedisinin uzun ve yumuşak tüyleri çok fazla bakım gerektirir. Tüyler çok uzun ve kalın olduğu için fırçalamak yeterli değildir. Tüylerdeki matlaşmayı ve dolaşmayı önlemek için İran kedilerinin her gün geniş dişli bir tarakla taranması ve sonrasında yumuşak bir fırçayla her gün fırçalanması gerekir. Ayrıca tarama sırasında tüyleri iyice ayırmaya ve iç kısımlarda oluşabilecek düğümleri engellemeye dikkat etmek gerekir. Bazen tüyleri temiz tutmak için kedilere banyo yaptırmak da gerekli olabilir. Bunun yanı sıra İran kedilerinde gözyaşı üretiminde fazlalık olabileceği için kedinin yüzünü her gün nemli bir bezle temizlemek, tırnaklarını 2-3 haftada bir kesmek ve kulaklarını her hafta kontrol edip kir birikmesi halinde kulakları nazikçe temizlemek önemlidir.

İran kedilerinin tüyleri matlaşınca tekrar parlak hale getirmek zordur. Tüylerin matlaşması kedi açısından da sıkıntı yaratan bir durum olabilir. Bu nedenle matlaşan tüylerin veteriner hekim tarafından kesilmesi gerekebilir. Bazı durumlarda ise gövdedeki tüyler tıraş edilip kafadaki, bacaklardaki ve kuyruktaki tüyler bırakılarak kedinin rahat etmesi sağlanabilir.

İran kedileri, kedi oyuncakları ile oynamayı sevseler de oldukça sakin kedilerdir. Bu nedenle kedinizin egzersiz yapmasını sağlamak için günde birkaç kez onunla oyun oynayabilirsiniz. Bunun yanı sıra eve tırmalama direkleri alarak kedinizin bacak kaslarını ve patilerini çalıştırmasını sağlayabilirsiniz.

İran kedilerinin beslenmesinde ise kaliteli mama tercih etmeye ve ölçülü bir şekilde mama vermeye dikkat etmek gerekir. İran kedileri hantal yapıları nedeniyle aşırı kilolu olma eğilimindedir. Kedilerde aşırı kilo, diyabet ve kalp sağlığı gibi çeşitli sorunlarla karşılaşmaya neden olabilir. Bu nedenle kedinizin mama kabını sürekli dolu tutmak yerine mama kabına günde iki kez mama koyabilirsiniz.

İran Kedisi Yaşam Süresi ve Sağlık Sorunları

İran kedileri iyi bakıldıkları takdirde 10-15 yıl yaşayabilen kedilerdir. Bununla birlikte İran kedilerinde bazı genetik hastalıklara yatkınlık olabilmektedir. İran kedilerinin karşılaşabilecekleri genetik sağlık sorunları şu şekildedir:

  • Polikistik böbrek hastalığı: Bu hastalık, İran kedilerinde daha yaygın olarak görülebilmekte ve kedilerin böbreklerinde ufak kistlere neden olabilmektedir. Kistler zamanla büyüyerek böbrek yetersizliğine yol açabilmektedir. Polikistik böbrek hastalığında kilo kaybı, kusma, aşırı susama ve bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi belirtiler görülebilmektedir. Bu belirtiler genelde kedi 7 yaşına geldiğinde başlamaktadır. Polikistik böbrek hastalığının kesin bir tedavisi olmamakla birlikte özel diyetler ve ilaçlar ile hastalığın belirtileri kontrol altına alınabilmektedir.
  • Brakisefali: Brakisefali, İran kedisi gibi düz suratlı kedileri etkileyen bir sorundur. Kedilerdeki bu surat yapısı hava yollarında tıkanıklığa neden olup nefes almayı zorlaştırabilir. Brakisefali belirtileri arasında sesli nefes alıp verme, hareket edememe ve sıcaklık artışı veya aktivite sonrası bayılma gibi belirtiler bulunmaktadır. Kedinin yaşının ilerlemesiyle birlikte belirtiler kötüleşebilir. Tedavi için ameliyat gerektirilebilen brakisefali tedavi edilmediğinde kedinin ömrünün kısalmasına yol açabilir.
  • Progresif retina atrofisi: İran kedileri gözlerle ilgili olarak da bazı sorunlar yaşayabilir. Bunlardan biri olan progresif retina atrofisi, kalıtsal bir sorundur ve gözdeki hücrelerin parçalanmasına neden olur. Sonuç olarak görüşte zayıflık ve körlüğe neden olabilir. Progresif retina atrofisi belirtileri arasında geceleri huzursuzluk, karanlık odalardan uzak durma ve gözbebeklerinde aşırı büyüme gibi belirtiler bulunabilir.
    Sevildikleri bir ortamda oldukları zaman son derece mutlu ve keyifli bir yaşam süren İran kedileri, oldukça sevecen ve sakin mizaçlı kedilerdir. Sevdikleri insanların kucaklarına yatmayı ve kendilerini sevdirmeyi seven bu kediler, evde bakmak için ideal kedilerdir.

İlginizi çekebilir:

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale