X

İlişkide güven sorunu ve başa çıkma yolları

İlişkide güven sorununu aşmanın yolları

İnsan doğası gereği, kendi değer yargıları çerçevesinde makul bulduğu doğrulara inanıp, bu doğruları içselleştirmeye eğilimli bir varlıktır. Sosyal bir varlık olan insanın, diğer insanlarla derin ilişkiler kurabilmesi de tam olarak bu eğilimin sonucudur. Yani aslında diyebiliriz ki, dostluk ve aşk gibi duygusal ilişkiler, kişiler arasında gelişen çekimin yanı sıra; bu kişilerin birbirlerini “inandırıcı” ve “güvenilir” bulmaları sayesinde gelişir. Özellikle duygusal ilişkilerde ve evliliklerde daha da önemli hale gelen güven olgusu, söz konusu ilişkiyi göklere çıkarabileceği gibi yerin dibine de batırabilir. Pek çok kişinin yakındığı ilişkide güven sorununun kaynağını ve bu sorunu aşmak için izlenecek yolları yazdık:

İlişkide güven sorunu nereden kaynaklanır?

İlişkilerin bir numaralı düşmanı olan güven sorunu, genelde kişinin çocukluk ve ilk gençlik yıllarında yaşadığı olumsuz deneyimlerden ve travmalardan kaynaklanır. Aile ortamında yeterince sevgi ve şefkat görmeyen, çeşitli sebeplerle terk edilen ya da şiddet gören çocukların, ilerleyen yaşlarda ilişkilerde güven sorunu yaşaması son derece kuvvetli bir ihtimaldir.

İlişkide güven sorununun en büyük nedenlerinden biri de çocukluk travmaları

İnsan hayatında son derece önemli bir dönem olan ergenlik çağında yaşanan bazı olumsuzluklar da, ilişkide güven sorununun ardında yatan post-travmatik nedenlerdir. Çünkü bu dönemde, gençler arasında keskin sosyal ayrımlar yaşanır. Örneğin bir grup genç ergenlik dönemini son derece sosyal şekilde geçirirken, diğer bir grup genç tam tersine içe kapanık ve toplumsal hayattan soyutlanmış biçimde davranabilir. Sonuçta, ikinci gruptaki gençler genelde diğer gençler tarafından kabul görmezler ve ötekileştirilirler. Bu durum da gençlerin karakterlerini inşa ettikleri bu dönemde ciddi öz güven sorunları yaşamalarına neden olur. Tüm bunların bir sonucu olarak rahatlıkla söyleyebiliriz ki, yetişkin bir insanın ilişkide güven sorunu yaşamasının ardında öz güven eksikliği ve partneri tarafından kabul görmeme korkusu yatıyor olabilir.

İlişkide güven sorununun gerekçeleri, sadece çocukluk ve ergenlik çağında yaşanan olumsuz deneyimlerden ibaret değildir. Sorunsuz bir çocukluk / ergenlik dönemi geçiren yetişkinler bile ilişkilerinde yaşadıkları aldatma, şiddet ve terk edilme gibi travmalar nedeniyle hayatlarının geri kalanında bu sorunla yüz yüze kalabilirler.

İlişkinizde güven sorunu yaşayıp yaşamadığınızı nasıl anlarsınız?

Hiç şüphesiz bir ilişkiyi ayakta tutan 3 bacağından biri güvendir. Yani tarafların birbirine tam manasıyla güvenmediği bir ilişkinin sağlıklı şekilde devam edeceğini söylemek oldukça güçtür. Eğer siz de ilişkinizde ters giden bir şeyler olduğunu düşünüyor fakat sorunu tam olarak anlamlandıramıyorsanız aşağıdaki soruları cevaplayarak partnerinizle aranızdaki güveni ölçümleyebilirsiniz.

Mahremiyete saygısızlık ilişkide güven sorununun en önemli belirtisi
  • Eşiniz / sevgiliniz telefonunu masada bırakıp gittiğinde telefonu alıp gizlice karıştırır mısınız?
  • Eşiniz / sevgilinizin hayatında olup biten, önemli / önemsiz her şeyden haberdar olmak ister misiniz?
  • Bir tartışma ya da gerginlik yaşadığınızda terk edilme endişesi duyar mısınız?
  • İlişkinizde duygusal / cinsel yakınlık tam olsa da kendinizi yalnız hisseder misiniz?
  • Eşinizin / sevgilinizin size verdiği sözleri tutmayacağını düşünüyor musunuz?

Bu basit teste verdiğiniz yanıtların çoğunluğunu EVET’ler oluşturuyorsa, siz de partnerinize karşı güvensizlik geliştirmiş olabilirsiniz. O halde hep birlikte güven dolu bir ilişki inşa etmenin yollarına bir göz atalım:

İlişkide güven sorununu aşmanın yolları

Şeffaf davranın

İlişkilerde sinsice büyüyen güvensizliğin en büyük nedenlerinden biri de çiftlerin birbirine karşı yeterince şeffaf olmasıdır. Siz siz olun, hata da yapmış olsanız bunu eşinizden / sevgilinizden saklamayın. Eğer başınız dertteyse bunu ondan saklamak yerine sorunu beraberce çözmeyi teklif etmek aranızdaki güven bağını güçlendirecektir. Ayrıca tüm bunları uygulamanız, sizin de karşı taraftan bunları beklemeye hakkınız olması demektir.

Empati kurun

Anlamsız şüpheleri aşmanın en iyi yollarından biri de “Onun yerinde ben olsaydım” cümlesini kurabilmektir. Fazlaca takılıp şüphelendiğiniz konuların muhatabı siz olsaydınız neler yapardınız bunu bir düşünün.

İletişiminizi güçlendirin

Eşiniz / sevgilinizle açıkça iletişim kurmak gibisi yoktur. Eğer içinizde sizi anksiyeteye sürükleyen terk edilme, aldatılma ve kabul görmeme gibi korkularınız varsa bunları partnerinizle paylaşın ve aşmak istediğinizi dile getirin. En yakınınızın size böyle bir durumda kayıtsız kalması söz konusu olmayacaktır.

Çiftlerin bireysel bir dünyası olmalıdır
“Hayır”ı bir cevap olarak benimseyin

Eşiniz / sevgiliniz size bazen “Hayır” diyebilir. Bunu büyük bir dram olarak değerlendirmek yerine, hayırı geçerli bir cevap olarak benimseyin ve gerektiği zaman siz de kullanın. (Örneğin sevgilinizle yemeğe çıkmak istediğiniz bir akşam alacağınız “Hayır çünkü bu akşam arkadaşlarımla planım var” cevabını normal kabul etmeye çalışın)

Kişisel gelişimin gücüne inanın

Kafanızda dolaşan tilkileri kovmanın en iyi yollarından biri de kendinize ve benliğinize yatırım yapmaktır. Siz karakterinizi ve zihninizi ne kadar güçlendirirseniz, kendinize o kadar güvenir ve güvensizliği de kolayca bir kenara bırakabilirsiniz.

 

Kaynaklar:

elitedaily.com

goodtherapy.org

citeseerx.ist.psu.edu

 

İlginizi çekebilecek diğer içerikler:

Güvensizlik duygunuzun ilişkinize zarar vermesini engellemenin 4 yolu

İlişkilerinizde güvensizlik duygusundan kurtulmanın 5 yolu

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



İlgili Makale