X

Her şeyden “gidebilmek” mümkün mü, cesaret bunun neresinde?

Şarkı sözü gibi bir başlık oldu! Zor bir yazı bizi bekliyor, en sevdiklerimizden… Peki, her şeyden gidebilmek mümkün mü?

  • “Pınar, ben anneyim nasıl gidebilirim?” diyenleriniz oldu
  • “Ben şu mesleği yapıyorum, işimi nasıl bırakayım?” diyenler de oldu ve hatta
  • “Benim borcum var, bunu kapatmadan hiçbir yere gitmem mümkün değil.” diyenler de oldu biliyorum…

Fakat ben her şeye rağmen yine de yazmak istiyorum, kendim için en çok, her şeyden gidebilmek mümkün mü?

Bu yazımda sizlerle birlikte zaman geçtikçe kendimizi “özdeşleştirdiğimiz” kavramlara daha derinden bakalım istiyorum. Öncelikle iş kavramı açısından inceleyebiliriz; bizler şu anda bulunduğumuz “A” pozisyonu öncesinde gençtik, belki üniversiteye gittik, öğrenciydik, bir “iş” tanımımız yoktu. Ve en önemlisi kendimizdik; “ben” kavramı ile anlatıyorduk, sonuna “A” diye bir tanım eklemiyorduk, müdür, uzman, mühendis, muhasebeci, öğretmen, doktor değildik… Tüm bunları edinmeden önce sadece insandık… Bizi tanımlamak için, saygı görmemiz için veya saygı göstermemiz için, sevmemiz için veya sevilmeye layık olmamamız için bu A iş tanımının hayatımızda bulunması gerekmiyordu…

Ve bugüne nasıl geldik diye düşünelim; evet belki çokça çalışmamız gerekti, evet belki herkesten fazla ter döktük… Bugün, o vazgeçemediğimiz A pozisyonu bizim toplumda sayılan bir kişi olmamızı sağlıyor, herkesin dönüp saygı gösterdiği bir “ben” olmamızı sağlıyor, popüler oluyoruz, kadınlar bizi beğeniyor, erkekler bize ilgi gösteriyor ve hatta eşimiz bile bizi daha çok seviyor değil mi?

Peki, bugün “A”yı bıraktığımız anda, yani sadece “ben” olduğumuzda,  yanımızda bu “sadece” halimizle kim kalacak? Öncelikle kendimiz kendimizle kalabilecek miyiz? Bizler o derece özdeşleştiğimiz kavramları öylesine bırakıverdiğimizde, o hayatımızın tanımlarını kaybettiğimizde, yeniden sevilmeye layık olacak mıyız? Başkalarından önce kendi kendimize gösterdiğimiz saygı ve sevgi sırf “A” olduğumuz için mi?

Bugün “A”yı bıraktığımız anda, yani sadece “ben” olduğumuzda,  yanımızda bu “sadece” halimizle kim kalacak?

Gelin bir de yine kendimizi özdeşleştirdiğimiz ilişkilerimize bakalım. Öncelikle eş olmak, yani kadın veya erkek olarak bir evlilik veya sevgililik ilişkisinde olmak. Daha çok evliliklerden örnekler vermek istiyorum. Bugün “B” soyadını taşıyoruz (bakış açıma göre sadece kadın erkeğin soyadını almaz aslında, erkek de evlilikle birlikte kadının soyadını taşımaktadır ve her iki bireyin buna aynı derecede özveri ve saygı göstermesi gerektiğine inanırım) hayatımıza “B” soyadı gelmeden önce nasıl bir insandık? Gençlik yıllarımızda, sonra özgür olduğumuz zamanlarda, sonra yalnız kaldığımız zamanlarda? O anları yaşayan bizler değil miydik? Ayakta durmaya çalışan, kendi başına kararlar alan, hayatına devam edebilen, kendine oluşuna ve varlığına güvenen biz değil miydik?

Sonra ne oldu, neden bugün bu derece “B” soyadının gölgesinde yaşamaktayız? Belki kendi hayatımızı, kişisel zevklerimizi hiçe sayarak varsa yoksa memnun etmek ve “memnunmuş gibi” yapmak telaşındayız, belki herkes evleniyor ben de dahil olayım fikrinin sonuçlarını yaşıyoruz, belki çoğu kez ne yaşadığımızı bile tam olarak sindiremeyecek kadar arada kalmış durumdayız; aldattık, belki aldatıldık, belki kendimize dürüst olduğumuzda kader karşımıza bu ilişki üzerine yani aklımızdaki sindirilmiş tanımlarımız üzerine çokça farklı tecrübe çıkartıyor…

Peki bu tanımları, bu özdeşleşmeleri kim oluşturdu? Neden bizler eşimiz sadece bir gece başkaları ile zaman geçirmek istediğinde dünyanın “en ağır” suçunu işlemiş gibi tüm okları ona yönlendiriyoruz? Neden sadece bir akşam yemeğinde farklı bir şey denemeyi bu derece “imkânsız” görür olduk, yeni arkadaşlar edinebilmek keyfimizden, paylaşım yapabilmenin güzelliğinden ve en önemlisi o “B” soyadı ile tanımlanmadan çok ama çok önce sadece “ben” olduğumuz zamanlardan böyle çabucak vazgeçebildik…

Her şeyden gitmek ne demek?
Her şeyden gidebilmek, “ben bunların hiçbiri ile tanımlanmaya yetmiyorum, ben sadece ‘ben’ ile tanımlanabilirim” demektir.

Her şeyden gitmek demek, hayatta her ne olursak olalım dünyaya “ben” olarak geldiğimizi her daim hatırlamamız demektir. Her şeyden gidebilmek, elinizdeki altınlara, gümüşlere ve belki bakırlara bakmadan bunları bir yana bırakabilmeyi bilmek demektir. Her şeyden gidebilmek çokça anlam içerir, “ben bunların hiçbiri ile tanımlanmaya yetmiyorum, ben sadece ‘ben’ ile tanımlanabilirim” demektir. Her şeyden gidebilmek büyük cesaret ister, gittiğinizde ne olduğunuzu açıkça göreceksinizdir, başkası için bir kenara attığınız isteklerinizi, acılarınızı, kucaklayamadığınız korkularınız, her zaman içinizde kalan hayallerinizi yani “özünüzü” görmeniz demektir. Buna hazır olmak yürek gerektirir…

Her şeyden gidebilmek demek “başkası ne düşünecek, ailem ne diyecek, çocuklarım beni onaylayacaklar mı..” sorularını bir kenara koymak demektir. “Diğer” için yaşadığınız ve halen yaşamaya devam ettiğiniz onlarca yıla, inat “ben” olarak yaşamaya başlayabilmektir. “A” olmadığınızda ve “B” soyadına sahip olan olmadığınızda, o çok önemli olan diğerlerinden önce bizler kendi kendimize saygı ve sevgi verebiliyor muyuz; bunun derin sorgusunu tecrübe etmektir.

Hayatımda bir an her şeyden gideceğim, bu çok uzun zamandır içimde yanan bir ateş, tüm anahtarlarımı, paramı, giysilerimi ve olduğum her şeyi bırakıp gittiğimde kim olacağım, nerede olacağım ve en önemlisi “nasıl olacağım” bilemiyorum… Tek bildiğim hayatımda (umarım çok da uzun olmayan bir zaman dilimi içerisinde) her şeyden coşkuyla, sevinçle ve bir tırtılın kabuğunu bırakıp da kelebek olmaya evrildiği o özel muhteşem an gibi gideceğim…

Hayat devam edecek ve ben her şeyden gidip “beni” bulacağım…                                      

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale