X

Güzellik algımızı sosyal medya nasıl şekillendiriyor?

Güzellik kavramı, tarih boyunca toplumların değer yargılarıyla şekillenmiş dinamik bir olgudur. Günümüzde ise bu kavramın en güçlü şekillendiricilerinden biri sosyal medya olarak öne çıkıyor. Filtreler, algoritmalar ve sürekli paylaşılan kusursuz görseller, güzelliğe dair standartları yeniden tanımlıyor. 

Sosyal medyayla birlikte hayatımıza giren beğeni sayıları, etkileşim oranları gibi metrikler, bireylerin fiziksel görünümlerini değerlendirme biçimlerini ve en nihayetinde güzellik algılarını etkiliyor. Bu şekilde bireylerin estetik algıları, toplumsal normlarıyla birlikte dönüşüyor. Artık sosyal medya platformları iletişim araçları olmanın da ötesinde güzellik tanımlarını yeniden oluşturan güçlü bir olgu haline geliyor. 

Güzellik standartları kavramı hakkında

Güzellik standartları, toplumların tarih boyunca geliştirdiği estetik ölçütlerin bir yansımasıdır. Ölçüler fiziksel görünümün de ötesinde kültürel değerleri ve toplumsal beklentileri de şekillendiriyor. Her toplum, belirli bir dönem için kabul gören özellikleri kısaca “güzel” olarak yorumlarken bu tanımlama, bireylerin kendilerini algılayış biçimlerini de doğrudan etkiler.

Güzellik standartları coğrafya ya da zaman göre önemli farklılıklar gösterebilir. Bir dönemde dolgun vücut hatları çekici bulunurken, başka bir zaman aralığında ince fiziki görüntüler ideal kabul edilebilir. Cilt tonundan saç şekline, vücut ölçülerinden yüz hatlarına kadar tüm unsurlar, güzellik standartlarını belirlemede etkin rol oynar. Bu sebeple güzellik kavramı, evrensel sabit bir gerçeklikten çok kültürel birikim olarak değerlendirilmektedir. 

Güzellik algısı ve standartları bireyin fiziksel görünümlerine ek olarak davranışlarını ve toplumsal rollerini de etkiler. Standartlara uyan bireyler sosyal dünyada kabul görürken daha fazla beğeni alması da kaçınılmaz olur. Fakat bu durum, daha çok kişisel farklılıkların geride kalmasına ve tek tip insan biçiminin oluşmasına yol açabiliyor. İşte tam da bu noktada sosyal medya, güzellik algısına dair kalıpları pekiştiren ve dönüştüren güçlü araçlar arasındaki yerini aldı.

Güzellik standartlarının evrimi

Güzellik standartları kavramı tarih boyunca sürekli değişim göstermiştir. Toplumsal değerler, ekonomik koşullar ve kültürel etkileşimler, kavramın gelişmesini sağlayan itici güçler arasında yer alır. Antik dönemlerden günümüze kadar gelen tarihsel süreçte güzel olarak kabul gören özellikler, aynı zamanda içerisinde bulunulan dönemin ruhunu da yansıtmaktadır.

Güzellik standartlarının evrimi özetle şu şekildedir:

  • Antik Çağ: Yunan ve Roma uygarlıklarında simetri, orantı ve güçlü beden yapısı ideal kabul edilirdi.
  • Orta Çağ: Dindarlık ön plandaydı ve solgun ten, saflığın göstergesiydi.
  • Rönesans: Dolgun vücut hatları zenginlik ve doğurganlıkla ilişkilendirildi.
  • 19. Yüzyıl: Zarif duruş, ince bel ve açık tenin ön plana çıktığı dönemdir.
  • 20. Yüzyıl: Moda, sinema ve reklam endüstrileri, güzellik algısını küresel boyuta taşıdı.
  • 21. Yüzyıl: Dijital medya ve sosyal platformlar, güzellik standartlarını hızla şekillendirmeye devam ediyor.

Güzellik standartlarının tarihsel gelişimi, süreç içerisinde güzelliğin sabit bir kavram olmadığını açıkça gösteriyor. Her dönem, kendi estetik anlayışını da beraberinde getirirken bu anlayış, doğrudan bireylerin özdeğerlerini de etkiliyor. Günümüzde sosyal medya, bu süreci daha hızlı, görünür ve etkileşimli hale getirerek görülmemiş bir hızda yeni güzellik standartları belirliyor. 

Sosyal medyanın dünya çapında yükselişi

Sosyal medya, 2000’li yılların başından itibaren hızla büyüyerek küresel ölçekte iletişim biçimlerini dönüştüren temel güç halini aldı. İlk dönemlerde kullanıcıların sınırlı düzeyde etkileşim kurduğu platformlar, zamanla içerik üretimi ve paylaşımının da merkezine yerleşti. Akıllı telefonların yaygınlaşmasıyla birlikte sosyal medya, günlük yaşamın ayrılmaz parçası haline geldi. Artık dünya genelinde milyarlarca insan Instagram, Facebook, X, TikTok ve diğer sosyal medya platformlarında haber takibi, fikir paylaşımı, görsel içerik paylaşımı gibi işlemleri kolayca yapabiliyor.

Sosyal medyanın dünya genelinde hızla yükselişi, beraberinde kültürel sınırların da ortadan kalmasını sağladı. Güzellik başta olmak üzere moda ve yaşam tarzı akımları, birkaç saat içerisinde kıtalar arası yayılabiliyor. Platformlar bireylere ek olarak markaları ve medya kuruluşlarını da yeni iletişim biçimlerine zorluyor. Böylece güzellik standartlarını küresel olarak benzeşmesi ve aynı zamanda çok yönlü bir çeşitlilik kazanması, kaçınılmaz bir hal alıyor. 

Sosyal medyanın güzellik algısı üzerindeki etkileri

Sosyal medya, güzellik algısını derinden etkileyen bir unsur olarak ideal vücut, yüz biçimleri, cilt tonları ve stil anlayışları konusunda kullanıcılar üzerinde güçlü bir etkiye sahiptir. Instagram başta olmak üzere çeşitli platformlarda sıkça paylaşılan filtreli fotoğraflar, popüler trendler ve estetik müdahaleler, bireylerin kendilerini başkalarıyla kıyaslamasına yol açabiliyor. Gelişen bu durum, güzellik standartlarının daha homojen ve ulaşılması güç bir hale gelmesine neden olurken, aynı zamanda kültürel ve bireysel farklılıkların görünürlüğünü de etkiliyor. 

Sosyal medyanın güzellik algısı üzerindeki 8 etkisi şöyle sıralanabilir: 

1- Influencerlar

Influencerlar, sosyal medyada milyonlarca kişiye ulaşarak güzellik ve stil trendlerini belirleyen en etkili figürler arasında yer alıyor. Paylaşılan makyaj videoları, kıyafet seçimleri ve estetik önerileri kapsayan içerikler, takipçilerin güzellik algılarını doğrudan şekillendiren unsurlardandır. Influencerlar, sosyal medyada belirli bir “ideal” görüntü standardının yaygınlaşmasına katkıda bulunmaktadır. Kullanıcıların kendi görünümünü başkalarıyla kıyaslamasına yol açan bu durum, aynı zamanda trendleri takip etmeye yönelik baskı hissetmeyi de beraberinde getiriyor. 

2- Markalar

Markalar, sosyal medyada yürüttükleri kampanyalar ve reklam stratejileriyle güzellik algısını etkileyen faktörler arasında yer alır. Ürünlerini tanıtırken sıklıkla belirli bir güzellik anlayışını öne çıkaran kurumlar, zayıf vücut, kusursuz cilt ya da simetrik yüz hatları gibi özelliklerin norm haline gelmesine de katkıda bulunmaktadır. Tüketicilerin kendilerini eksik hissederek ürün satın almalarını sağlayan bu durum, markaların da temel amacı konumundadır.

Markalar, sosyal medya aracılığıyla güzellik algısına yön vermek için şu stratejileri kullanabilir:

  • Sosyal medya işbirlikleriyle popüler trendleri oluşturma ya da destekleme,
  • Güzellik uygulamaları ve filtreleme seçenekleriyle gerçeği değiştirme,
  • Reklam kampanyaları aracılığıyla “ideal güzellik” mesajı oluşturma,
  • Ürünlerin etkilerini mükemmel sonuçlarla gösterme.

Sosyal medyada markaların yürüttüğü bu stratejiler, güzellik standartlarının şekillenmesine büyük bir rol oynar. Tüketiciler, sürekli olarak idealize edilmiş görsellerle karşılaştıkça kendi doğal görünümünü değiştirmeye eğilimi geliştirebilir. 

3- Hashtaglerin gücü

Hashtagler, sosyal medyanın ayırt edici bir özelliği olarak aynı zamanda içerikleri görünür kılmanın ve kullanıcıları belirli temalar etrafında toplamanın güçlü bir aracıdır. Güzellik alanında kullanılan popüler hashtagler (#glowup, #skincare, #bodypositive gibi), belirli bir estetik anlayışı öne çıkarırken kullanıcılar ise bu standartlara uygun içerikler üretir. Hashtagler aracılığıyla yaratılan bu etkileşim, güzellik algısının Instagram, X ya da diğer platformlarda hızla yayılmasına da yol açar.

4- İçerik keşfi üzerindeki algoritmik etkiler

Sosyal medya platformları, kullanıcıların ilgisini çekmek ve uygulamada daha fazla vakit geçirmelerini sağlamak için gelişmiş algoritmalar kullanır. Algoritmalar aracılığıyla kullanıcının gerçekleştirdiği etkileşime ve beğenilere uygun içerikler önerilir. Böylece kullanıcılara sürekli belirli bir güzellik algısı etrafında şekillenmiş içerikler sunulur.

Sosyal medya uygulamalarındaki algoritmalar şu işlevleri görür:

  • Kişiselleştirilmiş öneri listeleri
  • Trend hashtag
  • Popüler içeriklerin öne çıkarılması
  • Kullanıcının beğeni ve yorumlarına göre içerik filtrelemesi
  • Konuların algoritmik destekle yayılması

Dijital olarak gerçekleştirilen bu algoritmik yönlendirme, sosyal medyada güzellik anlayışının şekillenmesine ve aynı olmasına yol açarak alternatif anlayışların görünürlüğünü kısıtlar. 

5- Sosyal medyada “öne çıkanlar” kavramı

Sosyal medyada güzellik algısını şekillendiren önemli unsurlardan biri de öne çıkanlar kavramıdır. Öne çıkanlar bölümü, kullanıcıların platformda en çok etkileşim alan içeriklere hızlıca ulaşmasını kolaylaştırırken bu alan, genellikle yüksek beğeni, yorum ve paylaşım sayısına sahip olduğu için görünür olmak amacıyla kullanılabilir. Böylece kullanıcılar, sık sık bu alana göre içerikler üreterek kendi güzellik algılarını platforma göre biçimlendirebiliyor. 

6- Sosyal medya kişilikleri ve güzellik algısı

Sosyal medya kişilikleri, influencerlara ek olarak içerik üreticilerini de kapsar. Günümüzde güzellik algısının şekillenmesinde kritik rol oynayan bu kişiler, takipçilerine örnek teşkil ederken aynı zamanda yaşam tarzı seçimleriyle de belirli standartları oluşturur. Kullanıcıların kendilerini sürekli kıyaslama içerisine sürükleyen bu durum, özellikle memnuniyetsizlik duymalarına da yol açabiliyor.

Sosyal medya kişilikleri, aşağıdaki faaliyetleriyle güzellik standartlarını etkileyebilir:

  • Ürün tanıtımı: Kullanılan kozmetik ya da moda ürünleri, takipçilerin güzellik algısını şekillendirir.
  • Topluluk etkisi: Benzer içerikleri paylaşan takipçiler, standartların oluşmasında etkilidir.
  • Davranış ve yaşam tarzı: Diyet, sağlık ve spor alışkanlıklarını paylaşan sosyal medya kişilikleri, güzellik algısına ek olarak ideal yaşam kavramını da pekiştirir.

7- Fotoğraf düzenleme araçları

Fotoğraf düzenleme araçları, sosyal medyada güzellik standartlarının belirlenmesinde ve yayılmasında önemli bir rol üstleniyor. Yüz inceltme, filtreler, cilt pürüzsüzleştirme, renk tonu ayarlama gibi özellikler, kullanıcıların kendilerini gerçek dışı şekilde sunma olanağı sağlıyor. 

Özellikle TikTok, Instagram, Snapchat gibi sosyal medya platformlarında yerleşik olarak sunulan efektler, düzenlemeyi sıradan bir hale getirerek herkesin erişimine açıyor. Böylece zamanla doğal görünümlerin yok olduğu, filtreli görünümlerin etkin olduğu sahte bir güzellik anlayışı öne çıkıyor. 

Yapılan araştırmalar fotoğraf düzenleme uygulamalarına sıkça başvuran genç kullanıcıların, kendi görünümlerinden memnuniyetsizlik duyma oranlarının daha yüksek olduğunu gösteriyor. Özellikle ergenlik çağındaki bireylerde sosyal medyadaki idealize güzellik görünümüyle kendilerini kıyaslama eğilimi, özgüven problemlerine yol açabiliyor. Bu nedenle sosyal medyada oluşturulan sahte görünümler, bireylerin içselleştirdiği psikolojik baskılarla birleşerek toplumsal düzeyde etki gösterebiliyor. 

8- Görsel içeriklerin gücü

Görsel içerikler, sosyal medyanın güzellik algısı üzerinde en fazla etki gücü olan unsurlarından biri haline geldi. Kelimelerden daha hızlı şekilde yayılan görseller, aynı zamanda duyguyu da etkili şekilde aktarabiliyor. Estetik olarak kusursuz görünen fotoğraflar, videolar ve diğer içerikler, kullanıcıların bilinçaltına yerleşerek ortaya yeni bir güzellik anlayışı koyuyor. Platform algoritmaları, dikkat çeken görselleri daha fazla öne çıkararak bu etkiyi daha da derinleştiriyor. Bu şekilde fiziksel olarak belirli özellikler, moda akımları ve estetik trendler, küresel ölçekte yayılma fırsatı buluyor. 

Kültürel farklılıklar ve güzellik algısı

Güzellik algısı, kültürel olarak tarihsel, coğrafi ve sosyolojik dinamiklerden beslenen farklılıklar gösterir. Her toplum, kendi estetik anlayışına ve değer yargılarına göre güzelliği tanımlar. Bazı kültürlerde dolgun hatlar refahın simgesi olarak görülürken bazı kültürlerde ince bir vücut, ideal olarak ortaya çıkar. Buna benzer şekilde saç şekli, ten rengi, yüz hatları gibi unsurlara dair beğeniler de birçok faktörden etkilenir.

Sosyal medya, bu noktada kültürel farklılıkların korunmasında ve dönüşmesinde kritik bir rol üstleniyor. Instagram, X ve TikTok gibi platformlar, farklı coğrafyalardan kullanıcıları bir araya getirerek güzellik anlayışını küresel vitrine taşır. Çeşitliliğin görünür olmasını sağlayan bu özellik, aynı zamanda tek tip güzellik anlayışına da yol açabilir. 

Psikolojik etkiler: Beden algısı ve özsaygı

Sosyal medyanın güzellik algısı üzerindeki en net etkilerinden biri de bireylerin beden algısı ve özsaygısı üzerinde yarattığı psikolojik baskıdır. Kusursuz görünümlerle dolu paylaşımlar, özellikle genç kullanıcılar arasında kıyaslama davranışlarını tetikler. Böylece bireyler, gerçekçi olmayan standartlarla kendini değerlendirme eğilimini artırarak zamanla özsaygı üzerinde olumsuz etkiler görülmeye başlar.

Sosyal medyanın güzellik algısı üzerindeki psikolojik etkileri şu şekildedir:

  • Karşılaştırma eğilimi: Kullanıcılar, kendilerini başkalarıyla kıyaslayarak yetersizlik hissine kapılabilir.
  • Filtreli gerçeklik algısı: Fotoğraf düzenleme araçları, idealize edilmiş görüntülerin normalleşmesine yol açar.
  • Onay bağımlılığı: Beğeni ve yorum sayıları, bireylerin özdeğerini dış onaylara bağlamasına neden olabilir.
  • Bedensel memnuniyetsizlik: Sürekli idealize edilmiş görüntülerle karşılaşmak, gerçek bedenle ilgili tatminsizliği artırır.
  • Özsaygı düşüşü: Uzun vadede tüm bu süreç, bireyin benlik algısını zedeler ve özgüveni azaltır.

Sosyal medyanın güzellik standartlarını değiştirmedeki rolü

Sosyal medya, geleneksel medya kanallarının uzun süredir belirlediği katı güzellik standartlarını dönüştürmede etkin bir rol üstleniyor. Eski dönemde sadece dergiler, televizyon ve reklamlar aracılığıyla şekillenen güzellik anlayışı, günümüzde kullanıcıların aktif katılımıyla sosyal medyada yeniden tanımlanıyor. Farklı beden tipleri, ten renkleri ve yaş gruplarının görünürlük kazanmasıyla birlikte değişen güzellik standartları tek bir kalıba sığmayan, daha kapsayıcı bir yapıya evriliyor. 

Bununla birlikte sosyal medyanın güzellik standartlarını değiştirmedeki rolünün bazı olumsuz etkileri de bulunuyor. Filtreli içeriklerle sağlanan kusursuz görünüm baskısı, bireyin karşılaştırma yaparak kendini daha yetersiz, eksik ve çirkin görmesine neden olabiliyor. Bu gelişmeler ışığında sosyal medyanın güzellik standartlarını geliştiren ve aynı zamanda yeni baskı biçimlerini ortaya koyan bir araç haline geldiği söylenebilir. 

Kaynaklar: typlish.com, profiletree.com

İlginizi çekebilir: Sürekli kusursuz olma baskısı: Güzellik tükenmişliği nedir?

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale