X

Doğanın kalbinde yepyeni bir sağlık yolculuğu: MAYRLIFE Altaussee’yi, CEO’su Dr. Dieter Resch’ten dinledik

Günümüzde sağlıklı yaşam, sadece bir tercih değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi haline geldi. Bu kapsamda, Avusturya’nın büyüleyici doğasıyla çevrili, Altaussee’de bulunan MAYRLIFE, kendine özgü ve daha sağlıklı bir yaşam için uzun süreli bir yaşam tarzı değişikliği uygulayan tek sağlık merkezi olarak ön plana çıkıyor. Eşsiz güzellikteki büyüleyici Altaussee Gölü’nün manzarasına karşı MAYRLIFE, insanların yaşam kalitelerini artırma ve daha mutlu, daha sağlıklı bir hayat sürmelerine yardımcı olma misyonunu benimsiyor. Biz de bu benzersiz sağlık ve iyileşme yolculuğu sunan merkez hakkında çok merak edilenleri MAYRLIFE Altaussee’nin CEO’su ve ortağı Dr. Dieter Resch’e sorduk. Keyifli okumalar…

Öncelikle merhabalar, Uplifers okuyucuları için kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?

8 yılı aşkın bir süredir Avusturya’daki MAYRLIFE Altaussee’nin CEO’su ve ortağıyım. MAYRLIFE’ta birçok hastalığı doğal yollarla iyileştiren son derece etkili tıbbi bir yöntem sunduğumuzu söylemekten gurur duyuyorum. MAYRLIFE tıbbı olarak adlandırdığımız medikal konseptimizi her yıl geliştiriyor, DNA’mızdaki inovasyonu her daim koruyarak ilerliyoruz.

MAYRLIFE Altaussee’nin temel felsefesini anlatabilir misiniz, konuklarınıza ne tür bir sağlık deneyimi sunuyorsunuz?

MAYRLIFE olarak misafirlerimizin uzun ve sağlıklı bir yaşam sürdürmelerini sağlamak bizim en büyük felsefemiz. MAYRLIFE hayat değiştiren bir deneyim. Misafirlerimizin %50’sinden fazlası ziyaretlerini tekrarlıyor ve her konaklamalarında daha da sağlıklı hale geliyor. Yaklaşımımız %100 süreklilik üzerine kurulu, misafirlerimize ömür boyu eşlik etmek ve onlara sağlıklı bir yaşam tarzı aşılamak istiyoruz. Altaussee/Avusturya’daki MAYRLIFE Medikal Sağlık Tesisimizde her konaklama, bir MAYRLIFE doktoru ile 45 dakika süren ilk konsültasyonla başlıyor. Bu ilk konsültasyonda misafirler, gıda intoleranslarının analizi de dahil olmak üzere çeşitli muayenelerden geçiyor.

‘Kişiye özel’ kavramını biraz açabilir misiniz, misafirlerinizin neye ihtiyacı olduğunu, hangi programa katılmaları gerektiğini ya da hangi alışkanlıklarını değiştirmeye ihtiyaç duyduklarını nasıl belirliyorsunuz, orada geçirecekleri günleri nasıl planlıyorsunuz?

MAYRLIFE tıbbı, bağırsakları yenilemeye ve böylelikle bağışıklık sistemini geliştirmeye odaklanıyor. Detoks yapmak, kilonuzu kontrol altına almak, hareket kapasitenizi geri kazanmak ya da fiziksel ve zihinsel performansınızı güçlendirmek istiyorsanız Mayrlife, bu kişisel sağlık hedeflerinize ulaşmanıza olanak sağlıyor. Üstün tıbbi uzmanlık, son teknoloji ve geniş bir terapi yelpazesi, Dr. F. X. Mayr’ın geleneksel tedavi yaklaşımını hayata geçiriyor. Yenilenme sürecinin temelinde, vücudun kendi kendini iyileştirme gücünü aktive eden ve sağlığınıza yeniden kavuşmanızı sağlayan detoksifikasyon ve arınma programları yatıyor.

Tıbbi tedavilerin ve terapilerin seçiminden egzersiz programına, zihinsel koçluğa ve her bir öğüne kadar MAYRLIFE terapi programının her detayı kişisel sağlık ihtiyaçlarına göre özel olarak tasarlanır.

MAYRLIFE Medikal Sağlık Tesisi’mizde kaldığınız süre boyunca kapsamlı ilk teşhislerimiz ve devam eden incelemelerimizle, size en uygun tedavi planını ve konaklama süresince uygulayacağınız beslenme programınızı hazırlıyoruz. Bu sayede siz misafirlerimizin sağlık hedeflerine ulaşmanızı ve kavuştuğunuz zindelik hissini uzun vadede korumanızı sağlıyoruz.

MAYRLIFE Altaussee’de uyguladığınız farklı programlardan bahsedebilir misiniz, hangi tedavi türleri, müdahaleler ve sağlık hizmetleri bu programların içerisinde yer alıyor?

Tıbbi programlarımızın her biri, MAYRLIFE’taki konaklamanızı özel bir odak noktası çerçevesinde değerlendirebileceğiniz farklı temalara sahiptir: Detoks, Kilo Kaybı, Diyabet, Sağlıklı Yaşlanma, Zihinsel Sağlık, Spor Performansı ve çok daha fazla çeşitte programı misafirlerimizin ihtiyaçlarına paralel olarak sunuyoruz. MAYRLIFE’ta her misafirimizin terapi programını kişiye özel olarak hazırlıyoruz. Sonuçta her insan benzersiz olduğuna ve bu nedenle MAYRLIFE’taki her terapi planın da kişiselleştirilmesi gerektiğine inanıyoruz. İmza niteliğindeki tedavilerimize kriyoterapi (-110 derece!), 3D vücut taraması, biyo-frekans analizi, oksijen terapisi ve çok daha fazlasını örnek verebiliriz. Sağlıklı bir yaşama uzanan yolda bütünsel bir yaklaşım benimsediğimiz için MAYRLIFE yoga, masaj ve kişiye özel hareket/spor terapisi de sunuyor. Her misafirin, ilk ve son tıbbi muayenenin yanı sıra fonksiyonel miyodiagnostik ve manuel karın tedavisini de kapsayacak şekilde MAYRLIFE doktoruyla günlük randevuları bulunuyor.

Tüm detoks programları 7 günlük mü, misafirlerin ihtiyacına göre daha kısa veya daha uzun olabiliyor mu, aynı programın tekrarlanması gerekiyor mu, gerekiyorsa bu ne sıklıkla olmalı?

Sağlık merkezimizde kalış süresi esnektir ve serbestçe seçilebilir, ancak en az 7 gündür. Ortalama kalış süresi 10 ile 14 gündür. En iyi sonuçlar ise 2 ile 3 haftalık bir konaklama ile elde edilebilir. Yaşam tarzınıza bağlı olarak yılda 1-2 kez düzenli olarak uygulanan MAYRLIFE kürü, bağırsaklardaki tüm gizli iltihaplardan kurtulmak ve uzun vadede sağlığa kavuşmak için en etkili tedavidir.

MAYRLIFE Altaussee’de bir gün nasıl geçiyor, tüm konuklar gün boyunca kendilerine özel belirlenen programlara tek başına mı katılıyor, süreç tamamen bireysel mi ilerliyor yoksa daha kalabalık aktiviteler, bir araya gelme odaklı çalışmalar da oluyor mu?

Tüm misafirlerimiz kişiye özel terapilerle kendi programlarını takip ediyorlar. Bununla birlikte, her misafirin kendi seçip katılabileceği grup aktiviteleri de bulunuyor. MAYRLIFE’ta sıradan bir gün 6:30-7:30 arasında uyanmakla başlıyor ve ardından dolaşımı harekete geçirmek için bir sabah egzersizi yapılıyor. Sonrasında kişiye özel belirlenen diyete göre kahvaltı yapılıyor. Öğlene kadar misafirlerimiz bireysel terapi planlarını takip ediyor ve sonrasında öğle yemeklerini yiyorlar. Öğleden sonra ise misafirlerimiz yine kişiselleştirilmiş terapi programlarına devam ediyor. Terapiler arasındaki serbest zaman, her daim dinlenmek veya yürüyüş gibi grup aktivitelerine katılmak için kullanılabilir. Akşamları misafirlerimiz kendilerine özel diyetlerine uygun olarak akşam yemeği yiyor ve ardından umuyoruz ki erkenden uyuyorlar 🙂

Sağlık ve iyilik halini bütüncül bir şekilde ele alıyor ve her alanda uzman isimlerle çalışıyorsunuz. MAYRLIFE Altaussee’nin sağlık ekibinden de kısaca bahsedebilir misiniz?

MAYRLIFE Altaussee Medikal Sağlık Tesisi’mizde uzman ekibimiz; tam zamanlı çalışan on doktorun yanı sıra psikologlar, diyetisyenler ve masaj terapistleri, kan tahlilleri ve infüzyonlar için laboratuvar personeli, hidroterapistler ve daha pek çok farklı uzmandan oluşuyor. Medikal ekibimizdeki herkes Modern Mayr Tıbbı, Bitkisel Çin Tıbbı, Osteopati, Akupunktur, Fonksiyonel Miyodiagnostik gibi kendi alanlarında uzmandır.

Altaussee Gölü çevresindeki nefes kesici doğal ortam, misafirlerin sağlık ve iyi oluş hallerine, yürüttüğünüz programlara nasıl katkı sağlıyor? En başta bu bölgeyi seçmiş olmanızın özel bir nedeni var mıydı?

MAYRLIFE Medikal Sağlık Tesisi, Avusturya’nın en güzel göllerinden biri olan Altaussee Gölü’nün kıyısında yer alıyor. Muhteşem dağ manzarası eşliğinde nefes kesici bir doğa ile çevrili olan MAYRLIFE; dinlenme, rahatlama ve sağlık için ideal bir konuma sahip. James Bond filmi Spectre’nin bazı bölümleri 8 yıl önce gölümüzde çekildi ve manzaramızın güzelliğini bir kez daha taçlandırdı.

Sizce MAYRLIFE Altaussee’yi benzersiz kılan, onu bu alanda hizmet veren diğer merkezlerden ayırıp öncü rolüne getiren en önemli özelliği nedir?

MAYRLIFE tıbbı, sağlığınızı ve vücudunuzun kendi kendini iyileştirme gücünü tazeleyen ve pekiştiren bütünsel bir konsept sunuyor. MAYRLIFE’ta misafirlerimizin kendine özgü sağlık ihtiyaçlarını her zaman en ince ayrıntısına kadar ele alıyoruz. Kapsamlı ilk doktor muayenemiz, intolerans testleri, kan tahlilleri ve çok daha fazlası terapi planınızın temelini oluşturur, bu nedenle mutlaka kişiye özel olarak tasarlanır.

MAYRLIFE Mutfağı, MAYRLIFE tıbbının en temel bileşenlerinden biridir! Mutfağımız, bağırsaklar ve sindirim sistemi üzerindeki rejeneratif etkisiyle öne çıkıyor. Her vücudun farklı ihtiyaçları olduğundan, metabolizmanıza ve intoleranslarınıza özel olarak uyarlanmış, kişiselleştirilmiş bir beslenme planı hazırlıyoruz.

Özetle, MAYRLIFE kürünün en özel yanı, kişiye özel bakım ve elde edilen sonuçların kürden sonra da uzun süre korunabilmesini sağlayan uzun vadeli etkisidir. Bilindiği kadarıyla MAYRLIFE, daha sağlıklı bir yaşam için uzun süreli bir yaşam tarzı değişikliği uygulayan tek sağlık merkezidir.

Kalıcı olmak, hayatlarına dokunduğunuz misafirlerinizin sağlıklı alışkanlıklarına devam etmelerini sağlamak gibi bir amacınız var. Misafirlerinizin konaklama süreleri bittikten sonra onlarla nasıl iletişimde kalıyorsunuz, bu takibi ve onların eski alışkanlıklarına geri dönmemelerini nasıl sağlıyorsunuz?

MAYRLIFE, Medikal Sağlık Tesisimizde konaklamanız öncesinde, sırasında ve sonrasında sağlığınız ve zindeliğiniz için en iyi yol arkadaşınızdır. Benzersiz ve yenilikçi hizmetimiz, uzun vadede sağlıklı kalmanızı sağlamak için terapi öncesi (ileri tanı yöntemleri), terapi sonrası (konaklamanızdan sonra destek) ve teletıp (çevrimiçi danışmanlık) hizmetlerini de kapsar. Doktor ekibimiz, sağlık yolculuğunuzun her adımında size destek olmak için yanınızda. MAYRLIFE yaşam tarzını hayatınıza en iyi şekilde nasıl entegre edebileceğinize dair tavsiye, soru veya öneriler konusunda uzmanlıklarına her zaman güvenebilirsiniz.

MayrLife Medical Health Resort Altaussee’nin halihazırda pek çok yenilikçi uygulaması olsa da gelecek planlarınız arasında daha yenilikçi projeleriniz var mı, genişlemeyi hedefliyor musunuz?

Şu anda terapilerimize yeni programlar eklemek üzere çalışıyoruz; örneğin artrit, kalp hastalıkları, birçok kanser türü ve hatta Alzheimer gibi neredeyse tüm yaygın hastalıklardan sorumlu olan kronik iltihaplanmaları azaltmaya aktif olarak odaklanacak yeni bir tıbbi program hazırlıyoruz.

MAYRLIFE, mikrobiyom üzerine araştırma yapmak üzere Avusturya’daki bir tıp üniversitesi ile işbirliğine imza attı. Bu işbirliği 2024 baharında başlayacak.

Ek olarak, Altaussee’deki tesisimizde bir yemek okulu inşa ediyoruz. Zira yemek pişirmek, daha sağlıklı bir yaşam tarzına adım atmak için çok önemli!

Kendisine bu ilham dolu röportaj için çok teşekkür ediyoruz.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.

Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.

Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale