X

Dişil bilgeliğin yolu rahimle bağ kurmaktan geçiyor

Dişil enerjinin dengelenmesinin yolu, hayatın dişil nitelikleriyle bağ kurmaktan geçiyor. Bizi dengeli bir enerjiye ulaştıracak en temel dişil nitelik yaşamın rahimiyet boyutudur. Bunun kadın bedenindeki tezahürüyse rahimlerimizdir. Bu yazıda sizlerle rahmimizin karanlık dehlizlerine iniyoruz.

Rahimle temas, dişille temastır

En baştan söylemeliyim ki fiziksel olarak rahminiz bulunmayabilir, göbek deliğinin 3 parmak altındaki bölge rahim bölgemizdir ve yazı boyunca okuyacağınız bilgiler her kadın için geçerlidir.

Eril ve dişil niteliklerle örülü evrende günümüz ağırlıkla eril enerji üzerinden yaşanıyor. Erilin baskın olması onu toksik bir hale getirirken anlamı da şu; sürekli zihinde, sürekli yapma halinde yaşamak. Ne kadar yorucu olduğunu bir kenara koyalım, bu kadını kendisinden uzaklaştıran bir dinamik. Sürekli zihinden yaşamanın diğer bir deyişi, rahimden kopuk yaşamaktır. Birinin kesintisiz hegemonyasında, diğerinin varlığından söz edilmesi mümkün değil. Zihnin bizleri egoya tutsak ettiği bir gerçeklikte rahimlerimizi hatırlamıyor, onun rehberliğini kullanmıyoruz. Ve sonra da kadın olarak feminen enerjimizi kırmızı kıyafetlere bürünerek ya da saçlarımızı uzatarak dengelemeye çalışıyoruz. Oysa kaynak içimizde. Rahmimizin ta kendisi dişil bilgeliğin kaynağıdır. Dışarıda aranacak hiçbir şey yok, rahmimizle temasa ihtiyaç var.

Bunu nasıl yapabileceğimizi anlatmak üzere aşağıda sizlerle bir liste paylaşıyorum. Bu liste her kadın için muazzam bir destek ve fakat önceliği kendi iç sesinize verin. Listenin ilhamıyla içinizde belirecek farklı uygulamalara açık olun, çünkü dişil bilgelikle yaşamak tam olarak budur…

Rahimle bağ kurmanın yolları

  • Fiziksel temas: Bugüne kadar hiç yapmadıysanız şimdi tam sırası! Göbek deliğinin 3 parmak altına avcunuzu yerleştirin ve öylece kalın. Dikkatinizi avcunuzun altındaki dünyaya verin, rahminize. Ona ‘merhaba’ deyin. İlk temas Bu size nasıl hissettiriyor? Rahminize merhaba demek kalbinizde nasıl yankılanıyor fark edin. Ve orada kalmaya devam edin. Merhabanın ötesine geçebilirsiniz, onu sevdiğinizi söyleyebilir, varlığı için teşekkürlerinizi iletebilirsiniz. Yahut sadece sessizlikte hislerle kalabilirsiniz. İçinizden nasıl geliyorsa öyle yapın, iç sesinize kulak verin.
  • İletişimi kuvvetlendirme: Kurduğunuz ilk fiziksel teması güçlendirmek ve köklü kılmak için elinizi kullanmaya devam edin. Her gün birkaç dakikanızı rahminize ayırın ve ona sorun: Bugün nasılsın? Sevdiğiniz birine kalpten sorduğunuz gibi, dişil doğanızın merkezine de nasıl olduğunu sorun. Bu pratik ilk zamanlarda size garip ya da anlamsız gelebilir. Rahminizden cevap da gelmeyebilir. Devam edin. Pratiği tekrarladıkça sizin için normalleşecektir ve bağ kurmanın keyfi açığa çıkacaktır. Her gün sesini duyamayabilirsiniz, sessizlik de bir cevaptır.
  • Rehberlik alma: Rahmin bilgeliği ve yaratım gücünü rehberlik almak üzere kullanabilirsiniz. Hayatınızdaki önemli dönemlerde ya da sizde gerginlik yaratan konularda kararsız kaldığınızda rahminize sorun. İç sesi dinlemek aslında rahmi dinlemektir. İç sesle kast edilen hara bölgesine yani göbek deliğinin 3 parmak altındaki bölgeye kulak vermektir. Zihnin sizi endişelere sürüklediği, karar vermekte güçlük yaşadığınız her konuda rahmin rehberliğini alabilirsiniz. Önceki maddede anlattığım gibi hali hazırda onunla iletişiminiz varsa, sesini duymak daha kolay olabilir.
  • Döngü farkındalığıyla yaşama: Bir kadının rahmiyle bağ kurmasının belki de en kuvvetli yolu, regl döngülerinin farkındalığıyla yaşaması olabilir. Pek çoğumuzun sadece adet olduğumuz günleri fark ettiği döngümüz, aslında 4 ayrı evreden oluşan bir dönemdir. Östrojen ve progestoron başta olmak üzere hormonların yönettiği bu 4 evreli dönemde, bizler de 4 ayrı halden geçeriz. Her dönemin kendine has karakteristik özellikleri vardır. Örneğin kanadığımız günlerde daha içe kapanık ve belki yorgun bir haldeyken, yumurtlama dönemimizde daha dışa dönük ve enerjiyizdir. Bu dengesizlik değil, hormonal ve bilimsel bir gerçekliktir. Eğer döngü farkındalığıyla yaşamayı öğrenirsek hayatımızı da bu gerçeklikle şekillendirebiliriz. Belki her konuda mümkün olmaz ama esnek olduğumuz konularda gündelik hayatımızın planlamasını döngü takvimimize göre yapabiliriz. Bunun da bize getirisi daha kaliteli ve stresi az bir hayat olur. Döngülerimizin farkındalığıyla yaşamak zaman zaman kendimize garip gelen ruh hallerimizin de sebebini açıklar. Anlam veremediğiniz şekilde yalnız kalma isteğinizin altında yatan gerçek, belki de regl olmak üzere oluşunuzdur. Bunları bilerek yaşamak dişil doğanızla sıkı sıkı bağlar kurmanızı sağlar.
  • Yaratımın idrakı: Rahimiyet boyutu boşluktur ve kadın bedenindeki rahmin de gerçekliği budur. Sadece bir insan doğmaz oradan. İçimizde oluşan her fikir ve ilham rahimden belirir ve doğar. Yaratım zihinden gelmez, rahimden gelir. Boşluğun içinden doğar. Dişil enerjinin kendisi yaratıcılıkla ilgilidir. Kadın bedeninde daha baskın olan feminen enerjiyse rahimden aldığı güçle, yaratıma ve ilhama daha açıktır. Eğer kendinizde bunun eksikliğini hissediyorsanız, hayatınızda yaratıcılığınızı açığa çıkartacak aktivitelere yer açabilirsiniz. Performans kaygısı gütmeden resim yapmak ya da bir seramik kursuna gitmek keyifli başlangıçlar olabilir.

Rahimden yaşamanın gücü

Dişil bilgeliğin kaynağı rahmimizdir. Kadın zihinden yaşamaya devam ettiği sürece dişil enerjisini dengelemesi mümkün olamayacak. Rahimden yaşamaya başladığımızda, dengeli ve sağlıklı bir feminen enerjiden bahsedebiliriz.

Yaratımın, neşenin ve ilhamın merkezi rahmimiz bizi daha mutlu, otantik ve güçlü kılmak için var. Dişil doğasıyla bağ kurmak kadınları daha özgür kılacak. Bunu bilmek size nasıl geldi?

İlginizi çekebilir: Dişil enerji 101: 5 maddede dişil enerjiye giriş

Burcu Durmuşoğlu: Merhaba. Çocukluğumda saç fırçasını haber sunup röportajlar yapmak için kullanınca, ruhumun çağrısını dinleyip Anadolu Üniversitesi Basın ve Yayın Bölümü’nü okudum. Aynı yıllarda tutkum olan futbolla işimi birleştirip spor muhabirliği yaptım. Sektörün yıpratıcılığı sebebiyle ömür boyu medyada kalamayacağımı hissedip farklı alanlara yöneldim. Ayrılma kararını verirken yaşım 28’di ve telaşlı bir haldeydim. 30’undan sonra yeni bir kariyer kurulamayacağına dair köklü bir inancım vardı, ancak o inanç yıkıldı. 40’ıma yaklaşırken yolumu henüz buluyorum. Yogayla birlikte özüme indikçe, döndüm dolaştım ve yeniden anlatıcı oldum. Sormaya ve anlatmaya olan tutkum beni içerik üreticiliğine taşıdı. Dişil ve eril alan üzerine çalışıyor, kadın özgürlüğünü gözetiyor ve yogamı paylaşıyorum. Hayatımı içerik üreticisi, bireysel danışman olarak sürdürüyorum. Uplifers ailesinde kaleme aldığım yazılarımla, okuyucularda soru işaretleri uyandırmayı diliyorum. Sevgiyle…

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale