X

Biyodinamik şarap nedir, klasik şaraplardan ne farkı var?

Şarap gurmelerinin çok iyi bildiği gibi bir şarabın tadını değiştiren pek çok faktör vardır. Üzüm cinsi, bağ bozum tarihi, iklim şartları ve elbette üretim süreci… Çoğumuz daha önce geleneksel, konvansiyonel ve organik şarap üretim tekniklerini aradaki farkı bilmesek de mutlaka duymuşuzdur. Peki ya biyodinamik şarap? 

Her bir tekniğin kendi içinde artıları ve eksileri olsa da şarap dünyasında son yılların yükselen trendi, doğayla uyumlu olmasıyla bilinen biyodinamik şarap üretimi. İşte bu nedenle kendine has prensipleriyle doğal ekosistemi destekleyen biyodinamik şarabı ayrıntılı şekilde incelemeye karar verdik.

Biyodinamik şarap nedir?

Biyodinamik şarap, klasik şarap üretim tekniklerinde kullanılan ağır makinelerin ve zehirli kimyasalların, toprağı verimsiz hale getirdiği ve ekosisteme zarar verdiği düşüncesinden hareketle geliştirilen bir yöntem. Tüm üzüm bağını yaşayan tek bir organizma olarak ele alan bu yöntem, bağ bozumundan hasata kadar gerekli tüm aşamaları bütünsel uygulamalarla birleştiriyor. Şarap üretimini doğal döngünün bir parçası haline getiren bu sistemde toprak, mahsul, hayvanlar ve ekosisteme dahil olan diğer her şey bir bütün olarak ele alınıyor. Mevcut biyolojik çeşitliliğin ise herhangi bir kimyasal katkı maddesine gereksinim duymadan zamanla kendi dengesini bulacağı öngörülüyor. 

Organik tarım ilkelerini bir adım ileri taşıyarak şarap üretimini mevsimsel değişiklikler ve astrolojik rehberlik eşliğinde sürdürülen doğal bir sisteme çeviren biyodinamik şarap, bağcılığı izole bir alan olmanın dışına taşıyor. Tıpkı organik tarımdaki gibi sentetik pestisit, herbisit ve gübre kullanımından kaçınıyor fakat farklı olarak şarapçılığa spiritüel ve kozmik unsurlar ekliyor. Böylece hem daha yüksek kaliteli hem de daha dayanıklı üzümlerin yetiştiği, dengeli ve sürdürülebilir bir bağ ortamı kuruyor. Haliyle, bu bağlardan hasat edilen üzümlerle yapılmış şaraplar da benzersiz aromaya ve olağanüstü zengin bir lezzete sahip oluyor.

Biyodinamik şarap üretiminin temel ilkeleri

Biyodinamik şarap üretimi, bağcılık dünyasının en son trendleri arasında. En saf ve doğal aromaları üretme tutkusuna ilham olan bu tekniğin temel ilkesi ise bütünsel tarım yaklaşımı. Buna göre; biyodinamik bağlar, toprak sağlığını iyileştirmeye yönelik dengeli bir habitat olarak değerlendiriliyor. Kendi içinde devam eden bu kapalı ekosistem ise minimum müdahale ile ay ve gök ritimleriyle uyumlu hale getiriliyor. 

Toprağın canlılığını ve üzümün lezzet zenginliğini artırmayı hedefleyen biyodinamik ay takvimi ise şu ilkeler üzerinden ilerliyor:

  • Ayın ve yıldızların Koç, Aslan, Yay burçlarında olduğu günler hasada en elverişli olarak biliniyor ve “meyve günleri” olarak adlandırılıyor. Bu burçların yüksek enerjisinin meyve gelişimini desteklediğine inanılıyor.
  • Ayın ve yıldızların Oğlak, Boğa, Başak burçlarında olması “kök günleri” olarak bilinen ve budama için ayrılan süreci ifade ediyor. Toprak burçlarının köklenme enerjisi sebebiyle asmaların dayanımının ve gücünün arttığı düşünülüyor.
  • Ayın ve yıldızların Yengeç, Akrep, Balık burçlarıyla hizalandığı günler “yaprak günleri” olarak geçiyor. Bu günlerde bitkilerin suyla beslenmesi gerekiyor çünkü su burçlarının enerjisinin, besin emilimini hızlandırdığına inanılıyor.
  • Ayın ve yıldızların İkizler, Terazi, Kova burçlarıyla hizada olması “çiçek günleri”nin başladığını gösteriyor. Çiçek günlerinde bağda herhangi bir iş yapılmıyor, asmalar ve toprak tamamen kendi haline bırakılıyor.

Manevi ve spiritüel yönü yüksek olan biyodinamik yaklaşım, şaraplarda benzersiz bir karakteri teşvik ediyor. Çünkü şarap üretimi hem organik tarım faaliyetleri hem de doğal yaşam döngüsü ile birleşen bir felsefede ilerliyor. 

Biyodinamik şarapların klasik şaraplardan farkı ne?

Kendi özel bakım evreleri ile bitki sağlığını ve büyümesini teşvik eden biyodinamik şarap üretiminin, doğanın en yalın tarifi olduğu söylenebilir. Sadece üzüm kalitesini değil, toprağın ve tüm ekosistemin canlılığını artırmayı hedefleyen bu sistem, klasik veya diğer adıyla konvansiyonel olarak da bilinen şarap üretiminden bir hayli farklı.

Organik ve sürdürülebilir tarım ilkelerini holistik bir çerçevede ele alan biyodinamik bağcılığın konvansiyonel tekniğe göre en bilindik farklarını şöyle sıralayabiliriz:

  • En yaygın ve modern şarap üretim tekniği olan konvansiyonel şarapçılıkta kimyasal gübreler, zirai ilaçlar ve sentetik pestisitler kullanılıyor. Biyodinamik şarapçılık ise kimyasal maddeden tamamen arındırılmış, bitkiler ve hayvanlarla zenginleştirilmiş doğal bir döngüyü izliyor.
  • Klasik şarapçılıkta bağ bakımına tarım makineleri ve modern sulama sistemleri yoğun olarak dahil edilirken, biyodinamik şarap üretimi ayın ve gezegenlerin döngülerine göre şekilleniyor. Budama, sulama, hasat zamanları doğal döngülere göre planlanıyor ve makinesiz gerçekleştiriliyor.
  • Konvansiyonel şarap yapımında mayalanma sürecini hızlandırmak için ticari mayalar ve kükürt dioksit gibi katkı maddeleri kullanılıyor. Biyodinamik şarap yapımı tamamen doğal mayalanma süreci üzerinden işliyor ve sülfür kullanımını minimuma indirmeyi hedefliyor.
  • Konvansiyonel şarap üretimi doğaya çok fazla müdahalede bulunarak toprağa zarar veriyor. Ekosistemi koruma odaklı ilerleyen biyodinamik şarap üretimi ise aksine, toprak verimini ve sağlığını iyileştiriyor, tamamen sürdürülebilir bir anlayışı benimsiyor.

Ek olarak, konvansiyonel şaraplar genellikle stabil ve öngörülebilir bir tat profiline sahip. Buna karşılık, biyodinamik şaraplardaki lezzet ve nota çeşitliliği oldukça kompleks. Dolayısıyla toprağın, iklimin ve doğanın özelliklerini şişenin içine hapseden biyodinamik şarapçılık, tamamen yere özgü olan ve her seferinde farklılaşan güçlü aromalar sunuyor. Kozmik takvimi doğal döngüler ve ekolojiyle birleştiren bu sistemi, şarap yapımının sanata dönüşmüş hali olarak da özetleyebiliriz.

Kaynak: wineandmore.com, wineaffairs.co.uk

İlginizi çekebilir: Trakya bağ rotası önerileri

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale