X

Bir hayal oyunu: Hayellerin sınırsız dünyasında kendi cennetini yaratmak

Çocukluğumda bu yazıyı ilk okuduğumda da çok beğenmiş sonra da duvarıma asmıştım: “Bugün hayatının geri kalanının ilk günü.”

Her gün, kaç yaşında olursak olalım hayatımızın geri kalanının ilk günü. O güne kadar her ne yaşamış ya da yaşamamış olursak olalım o gün, o an itibari ile yepyeni hiç yazılmamış bir sayfaya sahibiz. İstediğimiz her şeyi yaratabilme gücü de bizim elimizde, seçimlerimizde.

Bugün de yepyeni bir yıla adım atacağımız gündeyiz, bir yılı daha geride bırakıyoruz. Elimizde yepyeni bir sayfa, yıl, hayat olduğunu hatırladığımız, düşündüğümüz bir gün olduğundan içinde de birçok yaratım fırsatı barındırıyor. Bu fırsattan faydalanarak bugün, ister beş veya on dakika, istersen yarım ya da bir saat için her şeyi bir kenara bırak ve gözlerini kapa. İçindeki yıldızlara ulaş ve sadece o an için bile olsa her şeyin mümkün olduğu bir yerde olduğunu düşün. Bütün olmazların, kısıtlamaların, üzüntülerin ötesinde, sihirler diyarında.

Ve burada içinde yaşadığın dünyayı olabilecek en harika haliyle baştan yarat. Hayal gücünün sınırlarını zorla, olabilecek güzellikleri, mutlulukları, o güne kadar düşünebileceklerinin ötesine taşı. Hayallerinde ne kadar özgür olabileceğini keşfet. Cennetinin kapısını bu dünyada aç ve yarat. Ruhsal Rönesans kitabımın son bölümü “Cennet” ile biter; benim bu dünyada olabilecek cennet hayalimle. Sizlere ilham da olabilmek için bu bölümden alıntı yaparak, kendi cennet hayalimle sizlere mutlu yıllar demek istiyorum.

Hayallerimizi bizden başka kimse kısıtlayamaz, özgür olabilmek için önce bilincimizde ve hayallerimizde özgür olmalıyız. Yaratabilmek için önce bilincimizde ve hayallerimizde yaratmalıyız. Öyleyse bugün, şu an başlayalım cennetimizi yaratmaya.

Benim cennetimi dinlemek ister misiniz?

“Cennete hoş geldin, çok uzun zamandır bekleniyordun… Gözlerini kapa ve hayal edebileceğin EN GÜZEL DÜNYAYI HAYAL ET! Şimdi ben de gözlerimi kapatıyorum ve kendi cennetimi yaratıyorum. Zihnimde canlanan bu gerçekliğin bir gün dünya üzerinde tezahür edeceğini biliyorum.

Cennet dünyamda doğa muhteşem, tertemiz ve olabileceğinin en güzel halinde ışıl ışıl, pırıl pırıl. Dünya üzerinde yaşayan tüm varlıkların önceliği doğayı korumak ve olabileceği en güzel hale getirmek. İnsanlar üzerinde yaşadıkları dünyanın “koruyucusu” olduklarının bilincindeler. Dünyanın kocaman bir bahçe ve kendilerinin de o bahçenin gardiyanları olduğuna yürekten inanıyorlar. Altın kalplerinden yayılan altın sevgi ışınları ile dünyayı koruyor, besliyor ve büyütüyorlar. Yeryüzünün her köşesinde doğaya uyumlu ve entegre bir yaşam düzeni hâkim. Ekolojik denge gözetiliyor, doğanın bir sanat eseri ve adeta bir yüksek teknoloji harikası olduğu biliniyor. Her gün doğanın başka sırları ve gizemleri keşfediliyor ve düzen bu güzellik, enerji ve şifadan en yüksek seviyede faydalanacak şekilde kurulmuş. Yüksek bilince sahip insanlığın saygı ve sevgisinin karşılığında Gaia tüm güzelliğini, sırlarını ve şifasını tüm canlılara sunuyor. Sular, ağaçlar, dağlar, ormanlar, kristaller, denizler, nehirler yüksek yaşam enerjilerini, “çi”lerini bizimle paylaşıyor.

Tüm canlılar birbiriyle uyum halinde ve güven içinde yaşıyorlar. Dünya ailesi bilincinin olduğu bir yaşam var. Tüm canlı varlıklar BİR olma bilincine sahip ve birbirleri arasındaki o muhteşem bağı hissedebiliyor ve iletişim kurabiliyorlar. İnsanlar hem doğayla hem de diğer canlılarla telepatik iletişim halinde. Öyle ki, bir insanı sokup zarar verebilecek bir böcekle bile iletişim kurarak onunla uyum içinde yaşıyorlar. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler, her biri maksimum potansiyellerinde ve kendi alanlarında ışıldayarak, özgürce yaşıyorlar. Bu muhteşem bağı hisseden canlı türleri birbirine zarar vermeden, hatta bunu akıllarından bile geçirmeden sevgi ve barış içinde yaşarlar. Telepatik bağın temelinde BİR’lik bilinci var. Yarattığımız yaşam alanları, şehirler, tamamen doğa ile uyum halinde. Mimarların önceliği, bu yaşam alanlarını maksimum konfor içerisinde, ama doğal mekânlar olarak tasarlamak. Şehirler doğanın içine entegre olacak şekilde kurulmuş.

Şehir olarak adlandırılacak yaşam alanlarında hayvanlar yaşıyor, nehirler akıyor. Sabah uyanıp işe gitmeden pencereden daldan dala atlayan sincaplara ve diğer hayvanlara “Günaydın” diyerek güne başlıyoruz. Gözlerimizi açtığımızda doğanın cenneti bizi karşılıyor. Beton binaların içinde yaşamıyoruz, evden çıkar çıkmaz toprağa adım atıyoruz. Tüm binalar dönüşebilen malzemeden inşa edilmiş ve çöpler/atıklar mutlaka dönüştürülerek faydalı bir alanda kullanılıyor. Kristallerin gizemi keşfedilmiş, kristallerin mucizesinden yararlanıyorlar. Kristalden yapılmış şifa odaları var. Kristallerin mesajları alınabiliyor, değerli taşları süs olmakla beraber enerji alanımızı dengeleyecek kutsal objeler olarak takılıyor. Herkes kendi potansiyelinin farkında ve potansiyelini maksimumda gerçekleştirebildiği işler yapıyor. Hayal ettikleri tüm güzellikleri yaratabilme yetisine sahipler ve kurdukları hayaller ile dünyalarını daha da zenginleştiriyorlar. Evrenler, galaksilerin sınırsız ve sonsuz dünyasında neşe, sevgi, aşk içinde, her gün büyüyerek, gelişerek keşfederek var olmanın hazzı içinde akıyorlar.”

Benim cennet dünya hayalimi okuyan ve kalbinde o coşkuyu hissedebilenlere sesleniyorum: Artık sen de hayalimin ve yaratımımın ortağısın! Düşleyen ve inanan yansımamsın!

Bugün gözlerimi kapadım ve hayallerimde cennetimi dolaştım. Her ziyaretimde daha da güzelleşecek dünyam, daha da ışıldayacak, ışıkla dolacak yaratımın sonsuz yolculuğunda… Ve bir gün gözlerimi açtığımda hayallerimdeki dünyam gözlerimin önünde olacak.

Cennetimizde buluşmak ve sonsuzluğun içinde sevgi, neşe ve coşku ile yaratmak üzere her birinize tüm kalbimle sarılıyorum…

İlginizi çekebilir: Yaşamak istediğin deneyimi yarat: Yaratımın gücünü nasıl kullanıyoruz?

Zekiye Olgaçay: “Ruhsal Rönesans” kitabının yazarıdır. Babasının büyükelçi olması nedeni ile çocukluğunu Brezilya, Mısır, Kuwait, Çekoslovakya, İngiltere gibi dünyanın birçok farklı ülkesinde, 5 farklı kıtada geçirdi. Lise yıllarından itibaren İstanbul’da yaşamaya başladı ve iletişim fakültesinden mezun olduktan sonra pazarlama ve iletişim sektöründe on beş yıllık profesyonel iş hayatı süresince birçok farklı şirkette yöneticilik pozisyonlarında çalıştı. Kalbini ve iç sesini dinleyerek 2000 yılında başladığı dönüşüm yolculuğunda öncelikle kişisel gelişim alanında dünyanın değişik yerlerinden çeşitli eğitmenlerin Türkiye'deki organizasyonlarını gerçekleştirdi. Bu süreçte, dönüşüm alanında dünyanın önde gelen eğitmenleri ile birebir çalışma fırsatı oldu, birçok eğitim aldı, seminerlerine katıldı. Kendini keşfetme yolculuğunda yaşam amacının; “başka insanların hayatlarına olumlu yönde katkıda bulunmak ve bu dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek” olduğunu keşfederek yeni hayatının her adımını buna göre yaratmaktadır. Dönüşümsel yaşam koçu, regresyon terapisti ve şamanik çalışmalarla, kendi bireysel deneyimlerini katıldığı çalışmaların öğretileri ile birleştirerek seansları ve seminerleri ile kişilerin hayatlarını dönüştürmeleri için rehberlik ederken kendi yolculuğuna ve gelişimine devam etmektedir.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale