X

‘Aynı Ben Değilim’: Yazar Damla Kunç Koçman ile keyifli bir röportaj

Aynı Ben Değilim: Bir Yaştan Sonra Değişen Hayatlar kitabının yazarı Damla Kunç Koçman ile keyifli bir röportaj…

Öncelikle; Eksik Parça Yayınları takip ettiğiniz bir yayınevi miydi, diye sormak istiyorum… Yolunuz nasıl kesişti?

Bilim kurgu türündeki Bilim Okulu Proje X ilk kitabım. Çocuklar için yazmış olduğum bu roman ile üç tane yayınevi ilgilendi. Eksik Parça’ya gittiğimde yayınevinin danışmanı Feridun Andaç ile görüştüm. Bana iki soru sordu. İlki “Neden çocuk kitabı?”, ikincisi ise ”Beklentin ne?” idi. Kendi çocukluğuma ulaşmak istiyordum, bir yerlerde unutmuştum. Tamamen hayal gücü üzerine kurulu olmasına karşın her sayfa bana kendi özlemlerimi, kaybettiklerimi, yapmayı isteyip de yapmaya bile kalkışmadığım işleri, içimde, kursağımda kalan fırsatları anımsatıyordu. Bu nedenle yazmıştım bu romanı. Açıkçası bir beklentim yoktu. Yaşamda beni zorlayan şeylerin yol açtığı acı hissini bir nebze hafifletmek için yazıyordum. Feridun Andaç beni dinledi ve dedi ki: “Sen bu kitabı seri olarak yaz biz de basalım”. Eksikparça Yayınevi ile tanışmam bu şekilde oldu. İyi ki yollarımız kesişmiş ve doğru bir seçim yapabilmişim çünkü birçok yayınevi yazarların kitaplarını basmakta ekonomik zorluk çekerken ben bu sıkıntıyı hiç yaşamadım. Türkiye’nin her bir köşesine kitaplarım ulaştı.

Yayınevinin ismi kitabınızda anlattıklarınızla da manidar olmamış mı?

Yayınevinin ismi benim her zaman hoşuma gidiyor. Okuduğumuz kitaplar ile eksik olan parçamızı tamamlıyoruz diye düşünüyorum.

Kitabınızın bir bölümünde, bazı insanlar zindanlarından çıkmayı başaramıyor diyorsunuz. Sizce çıkmayı başaramayanlara nasıl ulaşırız ve birbirimizi pozitif anlamda dönüştürmeye gerçekten yardımcı olabilir miyiz?

Her zaman birbirimize ihtiyacımız var. Hikayeler ve deneyimleri paylaşmak bu sihirli etkiye sahip. Ancak burada psikolojik bir eşik noktası var. Bu önemli bir detay. Birbirimize yardım edelim derken yaraladığımızı da fark etmeyebiliriz. Beraberlik ve paylaşmak, günümüz insanın en büyük ihtiyacı kanımca.

Kitabın tam halini alması iki yıl sürmüş. Nasıl hazırlandınız? Hem pratikte hem de içsel dünyanızda…

Yazmak sonradan edindiğim, başarılı da olduğum bir uğraş. O nedenle bu süre içerisinde, biraz da kafamı toplamak için belli konulara odaklanmak, araştırma yapmak ve yazmak istedim. Önceleri ebeveynler için yeni nesille iletişim kurmak üzerine bir kitap yazma fikri oluştu. Gelgelelim bu fikrin üzerine gittikçe kendimle daha çetin bir hesaplaşmaya girişmek zorunda olduğumu anladım. Zira başladığım yer ile geldiğim nokta, hayal ettiklerim ile gerçekleştirdiklerim arasında boşluklar vardı. Bazı şeyleri elde etmiş ama bunun sonucunda hayal ettiğim gibi mutlu olmamıştım. Bazı şeyleri de, bulunduğum yerden baktığımda, iyi ki elde etmediğimi düşünüyordum şimdi. Hep aynı noktaya varıyordum; yola çıktığımdan beri çok şey değişmişti, gerek sosyal gerek kültürel gerekse kişisel olarak… Bu değişimler benden de çevremden de gittikçe daha hızlı dönen dünyadan da kaynaklanıyordu. Düşüne düşüne bu kelimenin etrafında dolandığımı fark ettim: Değişmek… Sonrasında, biraz da rastlantıların etkisiyle kendi dünyamın dışına çıkıp açılmaya, başka insanlarla konuşmaya, onların hikâyesini dinlemeye ve her şeye bu pencereden bakmaya başladım.

Kişileri anlatırken tek tek empati kurmak ve onların dünyalarına girmek için özel bir çalışma yaptınız mı? Belki bir eğitim?

Koçluk eğitimi ve mesleğinin bana kazandırdığı en büyük yetilerden biri dinlemekti, insanlara yer açmak, onların karşısında boş bir sayfa olmak… İnsanları dinledikçe, asıl sorunun yaşamak değil yaşayamamak olduğunu keşfetmiştim. Demek istediğim, yola çıkan, riskler alan, hatalar yapan ve bunu kabul eden insanlar, kendiyle hesaplaşabilen insanlar zamanla güçlenip hayatın karşılarına çıkardığı güçlük konusunda daha esnek bir tavır benimseyebiliyorlardı. Ayrıca, bu meslekte, psikoloji ile ilgili almış olduğum eğitimler de var. Bu kitap kişilerin anlatımı üzerinden yazıldığı için bilgi aktaran ya da klasik kişisel gelişim kitaplarından farklılaşıyor kanımca. Terapi amacı taşımadığı için kişilerin dünyalarına girmek gibi özel bir çabam olmadı. Özellikle mahremi korumak ve güvenli alanı oluşturmak adına yazarken ve basıma girmeden önce özel bir özen gösterdim.

Peki belli bir yazma ve çalışma tekniğiniz oldu mu?

Değişmek konusunda, mümkünse yüz yüze, yoksa Zoom uygulaması üzerinden yürüttüğümüz sohbetlerimizi önce yazıya aktarıp görüştüğüm kişiye gönderdim. Onun eklemeleriyle yeniden şekillenen metinlerin bir daha üzerinden geçip belli bir süreden sonra tekrar kişilere gönderdim ve onlardan onay vermelerini istedim. Sonuçta elinizdeki kitaptaki metinlerin bu hali alması yaklaşık iki yılı buldu. Bununla beraber yol kazaları da oldu elbette, kimi hikayeler tamamlanamadı, kimileri de sonradan vazgeçti. Geriye on iki hayat hikayesi kaldı ve bunları dört bölümde ele aldım: Planlayanlar, Akışta Olanlar, Bilinmeze Atılanlar ve Yaşama Tutunanlar. Bu dört bölümde birbirlerine benzeyen, kesişen ya da bu özelliklerin birkaçının birden sergilendiği hikâyeler tabii ki var. Ancak yine de herkesin yolu, her birinin karakteri birbirinden farklı ve bu başlıklarla insan yapısının da kendimize giden yolların da ne denli çeşitli olabileceğini göstermek istedim.

Bu arada merak edenler olacaktır, ilk yazdıklarınızı hatırlıyor musunuz?

Resim yapmayı yazmaktan daha çok seviyordum çocukken. İlkokulda yazdığım şiirleri yarışmalara yolluyordum. İçlerinden beğenilen, ödül anlar oldu. Ancak o zamanlar akıllı telefonlar ve teknoloji olmadığı için yazdıklarımın hiçbiri maalesef elimde bulunmuyor.

Pandemide yazmaya odaklanabilmişsiniz. Kendimizin, geçmişimizin ve ister istemez ebeveynlerimizin üstümüzdeki tozlarını silkeledik diyorsunuz. Siz neler silkelediniz bu süreçte? Hangi bilinmeyen etkilerde kaldığınızı keşfedip, onlarla yüzleştiniz, öğrenebilir miyiz?

Özellikle kapanma döneminde çeşitli nedenlerle birçoğumuz kendini sorgulamaya başladı; ne için yaşadığını, neye öncelik verdiğini, bizleri, yeni nesilleri neyin beklediğini düşündü. Zorunluluktan da olsa aileler belki yıllardan beri ilk kez birlikte vakit geçirdi. Hepimizin zor duygular ile baş etme şekli farklıydı. Eşim değişik yemek tarifleri ile oyalanırken, büyük kızım odasının duvarlarını boyuyordu, küçük kızım müzikle uğraşıyor ve arkadaşları ile telefonda sosyalleşmek istiyordu, ben ise yazarak kendimi rahatlatıyordum. Bu zaman zarfında duygularımızı daha çok paylaşmaya ve birbirimizi gözlemlemeye vakit bulduk. Problemlerimizi yemek masasında paylaşmanın hepimizde duygusal yeme bozukluğu oluşturduğunu fark ettim. Buluşma mekanlarında neyi nasıl konuşuyoruz, neye ihtiyacımız var bunların hepsini gözden geçirme fırsatımız oldu. Bu nedenle, biz ailecek büyüdük ve olgunlaştık diye düşünüyorum.

Bir yerde ne için yaşadığınızı sorguladığınızdan bahsediyorsunuz? Buldunuz mu cevabınızı?

35 yaşlarındayken kitapta bahsettiğim kırılma anlarından sonra sorular sormaya başlamıştım. Kariyerimi, o yaşa kadar kurduğum her şeyi bırakmıştım. Ölmüştü ve depresyona bu yas sürecinin geçişini tamamlamak için girmiştim.  Buradan kendim çıkabilir miydim? Yeni kimlik arayışlarına girmiştim. Eğitim önemliydi. Yeni kimlikler oluşturursam bu boşluğu yeni deneyimlerle ve eğitimlerle dolduracağımı sandım. Aç susuz kalmış gibi kurs kurs geziyordum. Sonra pandemi ile birlikte her şeye ücretsiz ulaşmaya başlayınca, bu kimliklerin beni böldüğünü ve bilgi kirliliğinin zihnimi doldurduğunu düşündüm. Bir durma süreci başladı. Aynı Ben Değilim kitabını yazarken kahramanın önüne yazar olarak geçmemeyi, gözlemci konumunda yazarken hikayelere dışarıdan bakabilmeyi de deneyimlemiştim. Yıllardır aradığım yaşamın anlam arayışı bu süreçle anlamını yitirmişti. Bir hafiflik hissi, içsel bir huzur hissettim. Bu bir yolculuk ben yaş aldıkça değişim gösterecektir, gösterdi de. Şu an için yaşamanın ve nefes almanın, sağlıklı yaşama her gün gözlerimizi açabilmenin kıymetini bilerek yaşıyorum. Şikayet ettiğim şeylerin sayısında büyük oranla azalma var.

Son olarak, kitabınıza geri dönüşler nasıl? Hiç unutamadığınız bir yorum oldu mu?

İkinci baskıya çok hızlı girdi, bu hepimizi memnun etti. Kitabı okuduktan sonra kendi yaşam hikayelerini dört bölümden birine ait hissederek yazanlar oldu. Ben de yaşam hikayemi anlatmak istiyorum, bu kitap tam her şeyi bırakacak bir noktadayken, ümitsizliğe kapılmışken bana cesaret ve umut verdi diyen çok kişi oldu.

…ve bundan sonraki projelerinizi öğrenebilir miyiz?

Yazmak isteyen, kendi hikayelerine dışarıdan bakarak değişmek isteyen insanlar için farklı disiplinleri sentezleyerek hazırladığımız eğitimleri vermeye devam edeceğim. İşbirlikleri ile eğitim hazırladığım arkadaşlarım da var, bu bizi de zenginleştiriyor. Ayrıca, bireysel danışmanlıklarım devam ediyor. Poddy ile işbirliği içinde “Aynı Ben Değilim” Poadcast serisini çekmeye başladık. İlk konuğum “Aynı Ben Değilim: Bir yaştan sonra değişen hayatlar” kitabının karakterlerinden Sabiha Çetinkaya Kuş. Kısacası, projelerle büyümeye devam. Yazmak ise vazgeçilmezim, kitaplarımın devamının hazırlıklarına başladım.

İlginizi çekebilir: Z kuşağına ayrılık acısını bertaraf etme tavsiyeleri

Günsu Özkarar: 1987 Ankara doğumluyum. 2008 yılında Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Viyola Ana Sanat Dalı’ndan mezun oldum. Ardından İsviçre’de Hocshule der Künste Bern’de yüksek lisansımı tamamladım. Yüksek lisansım sırasında Orchester der HKB, Schweizer Jugend Sinfonie Orchestra, The Women Orchestra of Switzerland’da çalarak, Christopher Warren­Green, Bruno Weil, Daniel Klajner, Jos van Immerseel, Kai Baumann gibi orkestra şefleriyle Avrupa’nın farklı şehirlerinde konserler verme deneyimi edindim. Tatjana Masurenko, Michael Kugel, Ruşen Güneş, Çetin Aydar, Danel Quartet, Marco Misciagna, Michel Michalakakos, Apple Hill Quartet, Siegfried Führlinger gibi hocaların ustalık sınıflarına katıldım. The World Youth Orchestra, The World Orchestra, Greek Turkish Youth Orchestra, Bilkent Youth Symphony Orchestra, Bilkent Youth Virtuosos, Jungenc Philharmonic Orchestra, AIMA Festival Orkestrası gibi ensemble/ orkestralarda ve Young Euro Classic, Schloss/Beuggen International Music Fest, Schlern International Music Fest, Bayreuth Youth Talented Artists ́s Music Fest, The Turco-British Association Bach Günleri, Datça Uluslararası Müzik Akademisi, T.R.N.C. Malta Dostluk Günleri, Klasik Keyifler Oda Müziği Festivali, Uluslararası Istanbul Müzik Festivali, Uluslararası D - Marin Klasik Müzik Festivali, AIMA Ayvalık Müzik Festivali ve Cervo International Music Fest gibi etkinlik ve festival konserlerinde yer aldım. İstanbul’a taşındıktan sonra CRR, AIMA Orkestrası, Orkestra Sion’da çalıştım. Ayrıca İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda Doçent Beste Tıknaz Modiri ile Sanatta Yeterlilik çalışmalarımı tamamlayarak, Okan Üniversitesi’nde öğretim görevliliğine başladım. Bitirme tezim “Tarihsel Süreçte Gelişen Viyola Ekolleri” kitap olarak yayınlandı. Trio Pax, Trio Tını gruplarının yanı sıra Okan Üniversitesi Orkestrası’nda üç yıl öğretim görevlisi olarak çalıştım. Psikoloji ve edebiyat her zaman ilgi alanım oldu. Çeşitli yaratıcı yazarlık kursları ile birlikte psikanaliz de gördüm ve bu sürecin ardından farklı dergilerde yazılarım yayınladı. Şimdi Milliyet Sanat, SanatAtak dergilerinde düzenli yazmaktayım ve Mayıs'ta İkinci Adam Yayınları’ndan çıkacak Küflü Virgül isimli ilk öykü kitabımı beklemekteyim.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale