X

Aşık olduğunuz kişiye açılmanın en doğru yolu: “Seviyorsan, git konuş”

Kaçınız deli gibi aşık olduğu, aklından bir saniye bile çıkaramadığı, hislerinin karşılığını alamama potansiyeli olduğu insana “Ben sana aşığım!” demiştir? Peki ya kaçınız bir zamanlar aşık olduğu insana “Ben sana çok aşıktım!” demiştir? Hangisi daha çok cesaret ister? Şimdiki zaman mı? Geçmiş zaman mı?

Geçmişi söylemek her zaman daha kolaydır çünkü geçmişte kalan insanı seviyorsunuzdur ancak ondan artık bir şey beklemiyorsunuzdur. Ama şimdiki zaman öyle midir? Söylemek istersiniz, söyleyemezsiniz. Midenizde yumru olur o “Sana aşığım” cümlesi. Ne sindirilir, ne emilir, öylece kalır midede. Alacağınız tepkiyi bilemezsiniz, eğer olumsuz cevap alacağınızı tahmin ediyorsanız o yumru iyice yerleşir midenize. Neden korkarsınız? Kalbini verdiği başka biri vardır, onu duymaktan korkarsınız. Size karşı aşk dışında her türlü hissi besliyordur, ondan korkarsınız. Egonuz zedelenecek, bir daha kimse sizi sevmeyecek diye korkarsınız, değersiz hissetmekten korkarsınız. Korkularınız kat kat olur ve o koca yumruyu taşımaya devam edersiniz.

Peki ya hislerinizi içinizden geldiği gibi söyleseniz ne olur? O sizi istemediğini söyler, başkasını sevdiğini söyler, ilişkiye hazır olmadığını söyler, bağlanmaktan korktuğunu söyler. Söyler de söyler… Önemli olan sizin kendinize “Başardım!” demenizdir. “Karşı taraf” her zaman bir şey söyler. Lakin bizler açıkça “Aşığım” diyemediğimiz için bunu söylemenin farklı yollarını ararız. Gelin farklı, ancak hatalı şekillerde aşk itirafı yapmanın yolları nelermiş? Birlikte bakalım.

Aşık olduğunuz kişinin sizden uzaklaşmaması için nelerden kaçınmalısınız?

  • Sayıp sövmek: Aşkınızı söyleyemeyip içinizde kalan her bir birikinti sizi daha asabi biri yapabilir. Bu da sosyal hayatınızda öfke kontrolü problemi olan biri gibi gözükmenize neden olur. Aşık olduğunuz kişiye söylediğiniz/söyleyeceğiniz her iğneli laf emin olun size bir başka kadın/erkek rakip olarak geri dönecektir. Arının iğnesinden nasibini alan biri o arıyla bir daha muhatap olmak istemeyebilir. Siz olsanız çiçeği mi tercih ederdiniz, arıyı mı?
  • Duygu istismarı: Çeşitli sömürülerle aşkınızın kendisini suçlu hissetmesine neden olacak her türlü davranış bu maddenin içine girer. “Senin yüzünden başım ağrıyor, bana biraz ilgi göstersen her şeye konsantre olurum, sen ne vurdumduymaz insansın!” vs. cümleler o deli divane olduğunuz insanı adeta kanatlandırır ve maalesef başka ve daha sakin bir omuza konmasını sağlar.
  • Konuşmamak: Başkalarına rahatlıkla açılan o dil, önünde aşık olunan kişi olduğunda saklanır çıkmaz. Bu davranışı özetleyen tek bir cümle vardır: “Yok bir şey.” Aşık olunan kişinin “Neyin var? Neden konuşmuyorsun? Anlatmak ister misin?” vs. sorularının hepsine verilen ortak cevaptır “Yok bir şey.” Peki karşı taraf sizin keyfinizin yerine gelmesini, cesaretlenmenizi mi bekleyecektir? Maalesef hayır. Arkasına bakmadan gidecektir. Konuşmak, anlatmak, paylaşmak insanlar içindir. İçinizden geldiği gibi paylaşın aşkınızla her şeyi.
  • En iyi arkadaşı olmak: Hepsini denediniz ama aşkınız size karşı en ufak adım atmadı mı? Bir de bunu deneyin. “Eeee kanka nasıl gidiyor sevgili işleri? Ben de geçen gün tanıştım biriyle. Anlatmamı ister misin?” Beklediğiniz tepki “Seni kimseye yar etmem!” Alacağınız tepki ise koca bir suskunluk olacaktır muhtemelen. Zira kendisine olan hislerinizi az çok tahmin eden kişi, bu davranışınıza anlam veremeyip sizi kendi halinize bırakmayı tercih edecektir. Dengede kalmalı ve hislerinizin arkasında durmalısınız.
  • İnatla oldurmaya çalışmak: “Olmuyorsa zorlama” lafını elbet hepiniz duymuşsunuzdur. Genelde istediğimiz ama olmayan şeyleri oldurana kadar ısrarcı davranırız. Aslında ısrarı biraz bıraksak, tutunmasak, hayatın daha güzel yanlarını fark edebiliriz. Eğer sevdiğiniz kişiyi inatla istiyorsanız, siz ona aşıksanız, o da size aşık olmak zorundaymış gibi davranın. Düşünmesi için, kafasının karışması için zaman tanımayın. Tüm gücünüzle sizi sevmesi için asılın.

Bunları yaptınız ve hala lehinize gelişen bir durum olmadı mı? O zaman bir de “Karşıma otur ve beni dinle, ben sana çok aşığım, seni sevdiğimi ve sana değer verdiğimi bilmeni istiyorum sadece” demeyi deneyin. Gerekli olan malzeme bir tutam cesaret! Bu netliğinizin geri dönüşü olumlu ya da olumsuz olabilir ama sonuçta siz kendinizi kazanmış olacaksınız. Özgüveniniz, öz değeriniz yenilenecek. Siz siz olacaksanız. Fransızların da dediği gibi “Courage mon chérie!”

İlginizi çekebilir: Hayatınızda figüran olmamak için: Özünüzü başkalarına göstermekten korkmayın

Uzman Psikolog Merve Saraçoğlu: İstanbul Ticaret Üniversitesi Psikoloji Lisans ve Uygulamalı Psikoloji Yüksek Lisans eğitimini tamamladıktan sonra Bristol Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji Programı’nı tamamlamıştır. 2010 yılında başladığı Bilişsel ve Davranışçı Terapi eğitimini 2013 yılında bitirerek psikoterapist ünvanını almıştır. Eş zamanlı olarak Pozitif Psikoterapi Enstitüsü’nden onaylı Pozitif Psikoterapi eğitimi ve Pozitif Aile Terapisi eğitimi almıştır. 2012 yılında Avrupa Psikodrama Organizasyonu onaylı psikodrama eğitimini tamamlamıştır. Yüksek lisans ve doktora eğitimi sürecinde, davranış bozukluklarında gevşeme teknikleri konusunda eğitim ve süpervizyonlar almıştır. Bu süreçte birçok danışmanlık merkezinde psikoterapist olarak görev yapmıştır. Halen yetişkinler için bireysel danışmanlık yapmakta ve psikoterapi uygulamaları esnasında Bilişsel-Davranışçı Terapi, Pozitif Psikoterapi, Çözüm Odaklı Terapi ve Motivasyonel Görüşme Tekniklerinden yararlanmaktadır. Kendi oluşturduğu ‘’Ofiste Gevşeme’’ programıyla kurumsal şirketlere iletişim ve gevşeme teknikleri eğitimleri vermektedir.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale