X

2024 femtech trendleri

Teknoloji, her geçen gün hayatımızın daha da içine işliyor ve bu entegrasyonun en çarpıcı örneklerinden biri de kadın sağlığı alanında yaşanıyor. ‘Femtech’, yani kadın sağlığına odaklanan teknoloji, son yıllarda sağlık sektörünün adeta parlayan bir yıldızı olarak dikkatleri üzerine çekmeyi başarıyor. Kadın sağlığına özel çözümler sunan bu yenilikçi disiplin, regl döngüsünden üreme sağlığına, gebelik takibinden menopoza kadar kadınların hayatının her evresine dokunan teknolojik yeniliklerle donatılmış durumda. Ve bu yeniliklere her gün bir yenisi eklenmeye de devam ediyor. Biz de bu yazımızda femtech dünyasının kapılarını aralıyor ve 2024’ün femtech trendleri neler, onu ele alıyoruz:

Femtech nedir?

Femtech, kadın sağlığını önceliklendiren teknolojik inovasyonlar ve çözümler geliştiren kapsamlı bir disiplin. Bu disiplin, kadınların hayat kalitesini artırarak onların fiziksel ve mental sağlığını desteklemeyi amaçlıyor. Bu amaç için de yenilikçi araçlar ve hizmetler femtech disiplini altında üretiliyor. Femtech, hormonal takip sistemleriyle, üreme sağlığına yönelik mobil uygulamalarla, adet takibi yapan akıllı cihazlarla ve menopoz dönemini kolaylaştıran çözümlerle çok geniş bir yelpaze sunuyor. Bu disiplin, kadınlar üzerine kurulu tabuları yıkarak kadınların özel ihtiyaçlarını ön plana çıkartıyor. Bizler de kadınları sağlık konusunda bilinçlendirmeyi ve güçlendirmeyi hedefleyen femtech sektörünü çok yakından takip ediyoruz. Bu yenilikçi disiplin aracılığıyla kadınların ihtiyaçlarının ve karşılaştıkları sorunların doğru bir şekilde belirlenerek etkin çözümlere ulaştırılması mümkün kılınıyor.

Birçok ülkede, Türkiye örneğinde olduğu gibi, cinsiyet eşitliği ve menstrüasyon gibi kadına özgü özelliklerin tartışılması tabu olarak görülüyor. Femtech, kadınların öz güvenini ve kişisel bakımını destekleyerek bu yaygın algıların aşılması konusunda öncülük ediyor. Bu bağlamda, kadınların güçlenmesine yardımcı olan bu sektörün 2024 yılına dair trendlerini sizlerle paylaşıyoruz.

2024’te femtech sektöründe neler bekleniyor?

2024 yılı, femtech için yenilik ve büyümenin ön planda olduğu bir dönem olarak öngörülüyor. Kadın sağlığına yönelik farkındalığın yükselişiyle teknoloji dünyasındaki hızlı gelişmeler birleşerek bu sektörün ilerleyişini destekliyor. Bu sektörde yer alan pek çok organizasyon, sundukları çözümleri kişiselleştirerek kullanıcı kitlesini genişletmeye devam ediyor. 2023 yılında 26,818.2 milyon dolar değerinde olan femtech sektörünün 2034 yılına kadar yıllık %4.5’lik bir büyüme oranıyla 43,406.1 milyon dolarlık bir değere ulaşacağı belirtiliyor.

1. Anne bakımı hızla gelişecek

Femtech, hamile kadınların ve doğmamış bebeklerin sağlığını korumaya yönelik bakım ve destek hizmetleri sunuyor. Bu sektör, giyilebilir teknolojileri, sanal gerçekliği, veri analitiğini, yapay zekayı ve artırılmış gerçekliği bir araya getirerek anne adaylarına özelleştirilmiş hizmetler sağlıyor. Anne adayları doğum öncesi, doğum süreci ve doğum sonrasında kişiselleştirilmiş hizmetler sunan dijital sağlık platformları aracılığıyla zengin bir deneyim elde edebiliyorlar.

Femtech teknolojileri, anne adaylarına uzaktan erişilebilen hamilelik ve doğum ile ilgili danışmanlık hizmetleri sunuyor. Ek olarak, bu teknolojilerle yaşamsal belirtiler gerçek zamanlı izlenebiliyor ve olası gebelik komplikasyonları hakkında bilgilendirme yapılabiliyor. Bu sektör, hem donanım hem de yazılım ürünleriyle kadınlara hizmet veriyor. Donanım tarafında sağlık hizmetlerine erişimi artırmak adına üretilen taşınabilir fetal monitörler ve ultrason cihazları bulunuyor. Yazılım tarafında da hasta merkezli bakıma teşvik eden mobil uygulamalar yer alıyor. Örneğin, Dawa Health’in geliştirdiği DawaMom isimli yapay zeka destekli platform, femtech sektörünün yazılım boyutunda yer alarak anne adaylarını çevrimiçi bir şekilde ebelerle ve hemşirelerle bir araya getiriyor.

2. Menopoz yönetimi bir kabus olmaktan çıkacak

Regl döngüsünün sona erdiği doğal bir biyolojik süreç olan menopoz, her kadın için aynı şekilde ilerlemiyor. Bazı kadınlar çok ağır yan etkilerle karşılaşmazken bazıları aşırı sıcak basmasıyla ve ciddi ruhsal değişikliklerle baş etmeye çalışabiliyor. Bu noktada, çeşitli femtech teknolojileri çok değerli birer çözüm haline geliyor.

Bu sektörden çıkan bazı mobil uygulamalar ve platformlar, spesifik olarak menopoz dönemine odaklanıyor. Bu uygulamalar ve platformlar, kadınlara özelleştirilmiş müdahaleler, dönemle ilgili eğitsel materyaller ve semptom takibi gibi hizmetler sunuyor. Spesifik olarak, ruh hali dalgalanmaları, uyku düzensizlikleri ve hormonal değişiklikler gibi menopoz semptomları bu uygulamalarla/platformlarla etkili bir şekilde izlenebiliyor. Ayrıca, lazer terapisi, hormon tedavisinin alternatifleri ve diyetle egzersize odaklanarak farkındalık pratikleri sunan platformlar sektörün menopoza yönelik diğer bütüncül yaklaşımları arasında yer alıyor. Bu uygulamalar sayesinde, kadınların menopoz hakkındaki bilgi seviyeleri yükseltiliyor, kişisel sağlık yönetimi destekleniyor ve bilinçli karar verme süreçlerine zemin hazırlanıyor.

3. Cilt bakımında devrimsel bir adım atılacak

Femtech, kadınlara özgü sağlık sorunlarına odaklandığı gibi sürdürülebilir güzellik ve cilt bakım çözümlerinin geliştirilmesine de önem veriyor. Yenilikçi formülasyonlar ve teknolojiler benimsenerek bu sektörün sınırları içinde çeşitli cilt bakım ve güzellik ürünleri geliştiriliyor. Sektörde hormonal dalgalanmalar, akne, yaşlanma belirtileri ve özgül cilt durumları gibi çeşitli problemler hedef alınıyor. Bu hedef doğrultusunda doğal ve çevre dostu bileşenlerden üretilmiş kozmetik ürünleri üretiliyor. Buna ek olarak, mikrokapsülleme teknikleri ve nanoteknolojiye dayalı ilaç dağıtım sistemleri de femtechin cilt bakımı boyutunda yer alıyor. Hem çevresel faktörleri hem de kişisel ihtiyaçları dikkate alan bu sektör, sanal danışmanlık hizmetleri, özelleştirilmiş cilt bakım önerileri ve ilerlemenin takibi için dijital uygulamalar/platformlar da sunuyor. Sektörün bu boyutta en son öne çıkarttığı teknoloji ise teledermatoloji; bu teknoloji, akne, egzama ve cilt kanseri gibi çeşitli cilt hastalıklarına zamanında müdahale edilmesini kolaylaştırıyor ve tedavi için beklenen süreyi kısaltıyor.

4. Doğurganlık otomasyonu ciddi anlamda gelişecek

Femtech, üreme sağlığını geliştiriyor ve doğurganlık takibiyle tahminini ileri düzeyde optimize ediyor. Bu sayede, bireylerin ve çiftlerin doğurganlık süreçlerine destek çıkılıyor. Çeşitli doğurganlık cihazlarıyla hassas yumurtlama tahminleri, kapsamlı doğurganlık izleme ve regl döngüsü takibi gibi hizmetler sunuluyor. Bu inovasyonlar, kadınların üreme sağlığına dair derinlemesine bir anlayış kazanmasına olanak tanıyor. Buna ek olarak, hamilelik şansı artırılıyor ve aile planlamasına dair süreçler kolaylaştırılıyor.

Tüp bebek olarak da bilinen vitro fertilizasyon ve intrasitoplazmik sperm enjeksiyonu gibi yardımcı üreme teknolojileri, bu sektörde yer alarak doğurganlığı yükseltiyor. Ayrıca, yumurta, sperm ve embriyo dondurma gibi doğurganlığı koruma yöntemleri ve doğum kontrol uygulamaları da sektörde öne çıkıyor.

5. Yapay zeka destekli sanal asistanların sayısı artacak

Günümüzde pek çok kadın cinsellik ve cinsel sağlık üzerine konuşmaktan çekiniyor. Halbuki, böylesine doğal konuların daha sık dile getirilmesi gerekiyor. Bu gereklilik için de femtech sektöründe yapay zeka destekli sohbet robotları ve asistanlar öne çıkıyor. Bu yapay zeka ürünleri, cinsellik ve üreme sağlığı hakkında bilgi ve danışmanlık arayan kadınlara kişiselleştirilmiş destek sunuyor. Doğal dil işleme ve makine öğrenimi teknolojileriyle geliştirilmiş olan bu asistanlar, menstrüel sağlık, doğum kontrolü, doğurganlık ve cinsel sağlık gibi çeşitli konularda bilgilendirme yapıyor. Gizlilik esası çerçevesinde işleyen bu teknolojiler, ön yargısız bir şekilde kullanıcılarla görüşerek yaygın cinsel tabuların yıkılmasına da dolaylı yoldan katkıda bulunuyor.

Yapay zeka destekli sanal asistanlar sayesinde kadınların ve genç kızların bilinçli sağlık kararları alabilmesi kolaylaştırılıyor. Bu asistanlar, diğer femtech cihazları ve platformlarıyla entegrasyon sağlayarak genel sağlık yönetiminde sürekli bir veri akışını mümkün kılıyor.

Kaynak: Future Market Insights, StartUs Insights

İlginizi çekebilir: Kadın sağlığına ve kadınların yaşam kalitesini iyileştirmeye odaklanan ‘FemTech’in yükselişi

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale