X

Zaman makinesi ileri sardığında: Peki ya ne olacak bundan sonrası?

SAMSUNG CAMERA PICTURES

Bir taraftan doğumgünüm yaklaşıyor, bir yandan üniversiteden mezun olalı bu sene tam 10 sene oluyor. Bazen zalimsin zaman demek isterken buluyorum kendimi, bazense ne çok güzel an biriktirmişim diye şükrederken. İyisiyle kötüsüyle biraz geçmişten geleceğe gidesim, zaman yolculuğuna çıkasım var bugün benim. Eğer hazırsanız sizleri de yanıma beklerim; hem kim bilir ne ortak yanları vardır hikayelerimizin?

Esnaf bir baba, ev hanımı bir anne, bir de küçük kız kardeş; bildiğiniz her şeyin temeli çekirdek ailem. Ben mi? Anlattıkları kadarıyla sürekli gülen, akıllı uslu, kendine göre prenses bir kız çocuğu. Anaokuluna ilk adımını 5 yaşında atar o kız; belki de maviş gözleri, belki de sevecen tavrı yardımcı olur ona; kapar piyeslerde başrolleri. Emel Sayın taklidi yaparken bulur kendini, sahne ışığının tadını almıştır bir kere. Övgüler de artar mı bunların üstüne, güzel mi güzel gelir tabi ki tadı. Peki ya ne olacak bundan sonrası?

İlkokula başlar, hep 5.0’lık öğrenci olur. Evet ailesi her zaman yanındadır, hep destektir ona; pek kıyaslama yaptıklarını da hatırlamaz doğrusu. Fakat olan olmuştur bir kere! Etraftan “Aferinler”, “Bak Sinem yapar zatenler” geldikçe kim tutar ki artık onu? Çoktan coşmuştur bile. Peki ya ne olacak bundan sonrası?

Seksenlerin sonunda doğunca, o Anadolu Lisesi Sınavı denen yarışa 11 yaşında girenlerden olur. 9 yaşında test çözmeye başlayıp, ondan sonraki iki sene de dershaneye gidenlerden. Zaman yolculuğunun bu kısmını biraz hızlı sararsak; 7 sene Anadolu Lisesi, gelir çatar yine üniversiteye hazırlık dönemi. Tabi çalış, çalış, biraz daha çalış. Boğaziçi’ni mi kazandın, aferin bak bunu da yaptın! Peki ya ne olacak bundan sonrası?

İyi yerlerde staj yapması, güzel güzel havalı şirketlerde çalışması var artık. Peki kolay mı sandın oralara ulaşmayı? Kendini geliştirmeyi, bir yandan da CV’ni kabartmayı bilmelisin. Work & Travel’a Amerika’ya, değişim öğrencisi olarak Hong Kong’a gitmesi var mesela. Eh attın mı bunlara da tik, bir tik, bir tik daha? Peki ya ne olacak bundan sonrası?

Kocaman, devasa, mümkünse çok uluslu bir şirkette işe başlaması. Hele “Trainee” (Yönetici Adayı) olarak girebildiysen, gelsin sana kocaman yıldızlı bir pekiyi! Oh her şey ne şahane ilerliyor değil mi? Peki ya ne olacak bundan sonrası?

Bir bakmışsın orada bir sürü senden var, bugüne kadar listelerin hep en tepesinde olmaya alışmışsın; burada da bunu yapman lazım. Ama test çözmeye, sınavı vermeye benzer mi bilmem? Eskiden daha bir düz mantık; dersini dinle, çalış, çöz, bitsin; bu yaşına kadar hep bunu yapmışsın. Burası sanki daha öncesine benzemiyor, kendine göre kuralları var. Nasıl yani? Peki ya nasıl olacak bundan sonrası?

Bir kere eskisi gibi çok çalışmak her zaman yıldızlı pekiyi getirmiyor. Ne bileyim “politik” olman, 1 şey yaptıysan 10 diye satman lazım. Hatta sen yapmadıysan da, iyisi mi yapmış gibi göster yine. Kurallar demişken; toplantılarda soru sorman lazım, sırf sesin duyulsun diye, gerekli olsa da olmasa da konuşman lazım. Duygularını işe karıştırmaman, “poker suratı” oynaman lazım. İnanmıyorsan da yapman, güce mevkiye sahip olanlarla aranı hoş tutman lazım. İşler batarsa, hemen “Siz beceremediniz!” diye tehlikeyi üzerinden savman; işler çıkarsa en büyük payı sahiplenmen lazım. Peki ya nasıl olacak bundan sonrası?

Bunlar yeter sandıysan, yok yetmez yanıldın! Daha bir de gözünü sevdiğim kıdem, statü dünyası var. Hızlı yükselmen lazım; denginden ne kadar öndesin, kim seni geçmiş kim geçmemiş baya bir önemli. Belirli zamanlarda rütbeni alman, alamadıysan “Neden onun var, benim yok!” diye ortalığı karıştırman, sana göre hakkın olanı koparman lazım. Baktın ki hakkını vermediler mi, “O zaman ben de değerimi bilene giderim” diyip, istifayı basman lazım. Peki ya nasıl olacak bundan sonrası?

O şirketten, bu şirkete geçip; oralarda da bu döngüleri tekrardan yaşaman lazım. Sürekli meşgul görünmen (aslında hiç olmasan da), çok koşturmalı, bol toplantılı günler geçirmen lazım. Zamanlamaları yetiştireceğim diye terör estirmen, çevrendeki insanları bol bol push ederek (iteleyerek de diyebiliriz) o işleri yaptırman lazım. Herkes çok uzun saatler çalışıyorsa, senin de mesaiye kalman kadar normal başka bir şey olabilir mi? Bir de geceli gündüzlü, hafta sonulu hep çok acil ve önemli maillere dönmen lazım. Peki ya nasıl olacak bundan sonrası?

İşte bütün bunlarla içli dışlıyken, bu “-meli, -malı; herkes onları kullanmalı” modu içerisindeyken; “Aslında tüm yaşananlar ne için?” diye sormaya zaman var mı? Belki de birçok kişi için yok; ya da böyle bir anı hiçbir zaman yaşamayacaklar. Ama ben tam da buralarda bir yerdeyken zaman makinesinde, kendime bu soruyu sormayı seçtim. Peki ya nasıl olacak bundan sonrası?

Bir kere durdun mu, taa en küçüklüğünden beri hiç durmadığın için; sudan çıkmış balığa döneceksin. O denizden başka bir denizde yüzmek istediğine karar versen bile; “Ben şimdi napıcam, nasıl yapıcam?” diye sancılardan sancı beğeneceksin. “Tamam bu zamana kadar gelen düzeni artık istemiyorum!” desen de; çerçevelerle, kalıplarla, -meli’lerle, -malı’larla bolca uğraşman gerekecek. En çok da kendi kendine dert olacaksın, bunu bilesin. Tamam artık unuttum bütün çerçeveleri, kalıpları desen de; zaman zaman pörtleyecekler yine içinde. Peki ya nasıl olacak bundan sonrası?

Biliyorum ne yazık ki; “Herkes aynı yollardan mı gitmeli?”, “Bu benim yaşamak istediğim hayat mı?”, “Bu ilerleyiş, bu düzen bana uygun mu?” sorularını sormak olabildiğine absürt. Aksi adımlar attıysan eğer, seni tabi ki de destekleyenler olacak; ama sayıca fazla olacaklarını düşünme. Bir sürü etiket yemeye hazır olsan iyi edersin. Muhtemelen arkandan; “Hayalperest”, “Yazık, vah vah!”, “Hayatını mahvetti!” gibi cümleler kuracaklar. Tabi bir de bu düzenden artık çıktığın için yüzüne imalı bir şekilde “Hayat sana güzel!” diyecekler. Peki ya ne olacak bundan sonrası?

Zaman makinesi bebekliğe geri saracak sanki seni. Yürümeyi tekrardan öğrenmek için önce emekleyeceksin, bol bol düşeceksin, ağlayacaksın, beceremiyorum diyeceksin; ama gün gelecek yerinden kalkmayı öğreneceksin. Bir çocuk merakı ile aslında neler sana daha uygun diye kurcalamaya başlayacaksın; bazılarını çok sevecek, bazılarından pek tabi ki nefret edeceksin. Başlangıç pek de gül bahçesi olmayacak, hatta hayat sana hiç mi hiç güzel olmayacak sanılanın aksine. Ama sonrasında bayadır aynı şeyleri tekrar edip durmaktan bunalmış kendinden kurtulduğunu fark etmeye başlayacaksın. Tadını çıkaracaksın, bugüne kadar dünyada hiç gitmediğin yerler göreceksin, daha önce neredelermiş diyeceğin ilham verici insanlarla tanışacaksın, daha da önemlisi bu yolculukta kendinin hiç bilmediğin bambaşka yönlerini keşfedeceksin. Kendi kendine olabilmeyi, kendi sesini duyabilmeyi öğreneceksin. Peki ya ne olacak bundan sonrası?

Karar her zamanki gibi senin! Belki de –meli’lerin, -malı’ların, lazım’ların arkasından koşarken, düzene ayak uydururken birçok şey daha kolay olacak. Maaşın yatacak gününde; yerin yurdun, adın sanın belli olacak, bir zümreye ait olacaksın. Ama günler günleri kovalarken, aslında bolca tükendiğini ve daha da fazlasını tükettiğini görerek; dönüşü artık zor bir noktaya geldiğinde mi uyanmak istersin? Ya da zaman makinesi ileri sardığında; kendine daha uygun bir dünya yaratmak için çaba ve emek harcadığını görmek mi? Herkesin yolculuğunu hayal ettiği dünyalar, dilerim hep biricik ve en şahanesinden olsun.

Not: Kendi yolculuğumda bana başka dünyaların mümkün olduğunu hep hatırlatacak Güney Amerika seyahatimden. (Tayrona, Kolombiya, Ağustos 2015)

Sinem Kocacan: Bir eylül sabahı Denizli'de gözlerimi açmışım dünyaya. Benim hayat yolculuğum küçük bir şehirden üniversite ile İstanbul'a taşınmış. Boğaziçi Uluslararası Ticaret'i tercih etmişim, yurtdışına açılan kapım olsun diye. Gerçekten okul benim bambaşka diyarlarla tanışmama vesile olmuş; gönüllü çalışma kampları, work&travel, değişim öğrenciliği... Hepsi beni insanların hikayelerine yoldaş yapmış. Sino derler bana, heyecan verenlerin peşinden koşarım hep; bol bol samimiyet ve gözlerinin içi gülen insanlar ise en sevdiklerim olur. Kendi dünyamı yaratmak, -meli -malı'lardan kurtulmak için bolca çabalarım. Yeni ve rengarenk olan beni kendine çeker; düşe kalka büyüyen, içindeki küçük kız çocuğunu yaşatmak isteyen biriyim ben. Kurumsal hayatta pazarlama yaparken, bir gün kendime başka yollar yaratma kararı aldım. Sırtçantamla Güney Amerika'nın altını üstüne getirirken, 30'unda Interrail yaparken buldum kendimi. Fark ettim ki yolda attığım her adım kendi özüme yaklaştırıyor beni. Hayat bana göre bir yolculuk; onu dolu dolu yaşamak içinse ihtiyacımız, o ilk adımı atmak ve fark etmeye başlamak. Yolculuklarımızla hep beraber büyümek ve hikayelerimizi birlikte paylaşmak dileğiyle.. Her şey gönlümüzce olsun.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale