X

Yüksek işlevli anksiyete nedir: Daha iyi olma kaygısının görünmeden tüketen yüzü

Siz de kafanızın içinde ‘ya olmazsa, ya yapamazsam‘ gibi olumsuz ve karamsar düşünceler olmasına ve bu düşüncelerin yarattığı anksiyeteye rağmen, yaptığınız işlerde son derece başarılı, mükemmeliyetçi, her şeyi en ince ayrıntısına kadar planlayan, sürekli daha iyisi olmak için çaba gösteren ancak içten içe kendinizi tüketen bir karaktere sahip olduğunuzu düşünüyor musunuz? Anksiyete bozukluğu tanısı almış birine dair zihnimizde beliren ilk görüntü hiç şüphesiz endişeli bakışlar, dağılmış saçlar, boncuk boncuk akan terler ve titremenin eşlik ettiği bir panik hali. Ancak anksiyete kendisini her zaman böyle gösteren bir durum değil. Sürekli meşgul, her şeyin kontrolü altında olmasını isteyen, üstün başarılara sahip, mükemmeliyetçi, aşırı düşünme eğilimi olan; zihninde yarışan düşüncelerin, endişe ve korku duygularının hayatını ele geçirmemesi için inanılmaz bir çaba harcayan, çoğu zaman da kurallara uygun davranarak ve ayrıntıları mükemmel şekilde fark ederek bunu başarabilen pek çok kişi yüksek işlevli anksiyete ile mücadele ediyor.

Yukarıda saydığımız tüm bu semptomları yaşayan kişiler zaman zaman bu davranış ve tutumlarını törpülemek için inanılmaz bir çaba sarf etseler de pek de başarılı olabildikleri söylenemez. Bunun en önemli sebebi ise bu kişilerin çoğu zaman ‘düşüncelerin endişeye dönüşmesi ve endişelerin düşünceleri tüketmesi’ şeklinde ilerleyen kısır döngüden kurtulamayışı. Aşırı düşünen, detaylara takılan ve düşüncelerini endişeye dönüştürmekte son derece başarılı olan bu kişiler ‘Ya gerçekleşirse?’ düşüncesiyle herhangi bir duruma ait yüzlerce olasılığın gerçekleşme ihtimaline karşı hazır olmaya çalışıyor. Ancak yaygın anksiyete bozukluğu yaşayan insanlara göre küçük bir farkla: Yüksek işlevli anksiyeteye sahip kişiler düşünce ve duygu dünyalarındaki bu kaotik döngü ve karmaşa halini genellikle gülümsemeleriyle, kahkahalarıyla, başarılarıyla ve makul dozda bir dışa dönüklükle muhteşem şekilde gizlemeyi başarıyorlar. İronik şekilde, dışarı aktarmadıkları bu duygusal ve zihinsel enerji ise her zaman daha fazlasını yapmaya, daha fazlasını başarmaya ve mükemmele ulaşmaya yönelik itici gücü sağlıyor ve bu, yüksek işlevli anksiyeteye sahip insanların en yaygın özelliği olarak biliniyor.

Yüksek işlevli anksiyete nedir?

Yüksek işlevli anksiyete tıpkı, ‘mükemmeliyetçi’ kişilik özelliği gibi ilk bakışta son derece pozitif ve övünülebilecek bir karakter özelliği gibi algılanabilir. Yüksek işlevli anksiyetenizin olması sizin için ilk bakışta, ne kadar endişeli ve zorlanıyor olursanız olun bunun yaşamınızı olumsuz etkilemesine izin vermediğiniz, aksine kendinizi geliştirmek için itici bir güç olarak çok iyi kullanabildiğiniz gibi pozitif bir anlam taşıyor olabilir. Yüksek işlevli anksiyetenin bu kadar yaygın olmasına rağmen psikiyatrik bir tanısının olmaması da, yani ciddi bir ruh sağlığı problemi olarak görülmemesi de bu düşünceyi destekler nitelikte. Ancak yüksek işlevli anksiyete uzun zamandır ruh sağlığı uzmanların gündeminde ve mükemmeliyetçilik ve işkoliklik gibi özelliklere ve tutumlara sahip bireylerin yüksek düzeyde anksiyeteyle mücadele ettiğine dair pek çok araştırma sonucu bulunuyor.

Yüksek işlevli anksiyetenin ciddi bir ruh sağlığı olarak görülmemesinin en önemli nedeni, günlük yaşamın işleyişine engel bir herhangi bir durum teşkil etmemesi. Yüksek işlevli anksiyeteye sahip olan kişiler iş yaşamında, eğitim hayatında ya da ilişkilerinde hiçbir problem yaşamaksızın yüksek düzeyde anksiyete deneyimliyorlar. Yaygın anksiyete bozukluğunun, ‘Kaygı, endişe ya da bu duyguların yarattığı fiziksel semptomların kişinin günlük yaşamında, sorumluluklarında, iş yaşamında işlevselliğine zarar vermesi.’ tanımı yüksek işlevli anksiyete bozukluğu için geçerli değil.

Peki, sahip olduğunuz yüksek düzeydeki anksiyetenin yaşamınızın olağan gidişatına etki etmemesi ya da davranışlarınıza yansımıyor olması bunun bir problem olarak algılanmaması gerektiğiyle ilgili gerçekten geçerli bir sebep olabilir mi? Kaygı duygusu, günlük yaşama bir şekilde müdahale etmese de bilişsel, duygusal ve fizyolojik anlamda etkileri yüksek düzeyde kendini gösterebiliyor. Huzursuzluk, asabiyet, uyku sorunları, çarpıntı, zihinsel geviş getirme olarak tanımlanan ruminasyon ve çevrenizdeki insanlar tarafından her zaman fark edilmeyen diğer kaygı belirtileri yüksek işlevli anksiyete bozukluğunda deneyimlenen semptomların başında geliyor. Yaygın anksiyete bozukluğundan tek farkıysa, işin davranışsal boyutu, yani tüm bu semptomların günlük yaşamınızın işleyişini aksatmaması. Yüksek işlevli anksiyeteye sahip kişiler dışarıdan çok üretken, çalışkan, mükemmeliyetçi, başarılı ve fiziksel olarak son derece aktif görüşeler de içlerinde kocaman bir endişe, ruminasyon ve kaygı bulutuyla birlikte yaşıyorlar. 

Yüksek işlevli anksiyetenin belirtileri nelerdir?

Araştırmalar, yaygın anksiyete bozukluğu olan kişilerin dünyayı temelde farklı bir şekilde algıladıklarını gösteriyor. Yaygın anksiyete bozukluğu olan kişiler ortada kaygı ya da endişeye neden olabilecek görünür bir sebep olmadığında bile genellikle bardağın boş tarafını görme eğiliminde olabilirler. Kaygı bozukluğuna sahip kişilerin zihinleri asla durmadığı için sürekli devam eden bir zihinsel yorgunluk hissedebilirler. Sürekli devam eden stres döngüsü ve “en kötü durum senaryosu” üzerine fazla kafa yormak, genellikle kaygılı olmayan insanların bu düşünme biçimini mantıksız, duygusal ve saçma görmeleri gerçeğiyle daha da kötüleşebilir.

Yüksek işlevli anksiyeteye sahip bireylerse kaygının tüm belirtilerine ek olarak, son derece kontrollü ve günlük işlerini hiçbir aksaklık olmaksızın sürdürebiliyor gibi görünseler de, bu kendinden emin dış görünüşün altında büyük bir mücadele verirler. Hafif ya da şiddetli kaygıya sahip birçok insan, temel görevlerini yerine getirebilir ancak bu temel görevlerin ötesindeki diğer alanlarda sınırlanmış hissedebilirler ve en kötüsü de, bir sorun olduğunu genelde sadece ortaya çıktığında anlayabilirler. Peki dışarı yansımayan ya da bireyin günlük akışını etkilemeyen bu durum hangi noktada, neden ve nasıl zararlı hale gelmeye başlıyor?

Yüksek işlevli anksiyete size nasıl zarar verir?

Mükemmeliyetçi, aynı anda birden fazla işle ilgilenebilen, sürekli üreten ve çalışan biri olmanın toplumun birçok alanında ödüllendirildiği ve teşvik edildiği kaçınılmaz bir gerçek. Yorgunluğun, hayal kırıklığının ve tükenmişliğin herkesin yaşadığı, son derece normal şeyler olduğunu düşünmekte son derece haklısınız. Peki, sonsuzluğa uzanan yapılacaklar listesi, giderek daha da yükselen beklentiler ve başarısızlık korkusu nedeniyle kronik stres yaşamak hangi noktada yüksek işlevli anksiyetenin sınırlarına girdiğinizin bir göstergesi oluyor?

Yüksek işlevli anksiyete belirtileri olmaksızın harekete geçebilen insanlar ve yüksek işlevli anksiyete ile harekete geçebilen insanlar arasındaki en temel fark anksiyete belirtileridir. Gün içinde huzursuzsanız, uyku problemleri yaşıyorsanız; gergin, bunalmış, endişeli ve stresli hissediyor ve bunun bağırsaklarınızın çalışmasına etki ettiğini gözlemliyorsanız, günlük sorumluluklarınızı etkilemese de zihinsel ve fiziksel olarak yaygın anksiyete bozukluğu semptomları yaşıyorsanız yüksek işlevli anksiyete deneyimliyor olabilirsiniz. Yüksek işlevli anksiyeteye sahip olan kişiler çoğu insandan çok daha fazla sorumluluk üstlenebiliyor. Ancak çok ağır bir kayayı kaldırabiliyor olmanız, onun ağır olmadığı anlamına gelmiyor.

Çoğumuz, farkında olsun ya da olmasın, günlük yaşamına olumsuz etki etmediği sürece bu ağır yükü taşımakta bir sakınca görmüyoruz. İş yaşamında, özel hayatında, ilişkilerinde yüksek başarı gösteren pek çok insan, yoğun korku, sürekli endişe ve kronik stresin yarattığı fizyolojik semptomları deneyimlese bile performanslarında ya da üretkenliklerinde bir düşüş olmadığı sürece bu semptomları dikkate almayabiliyor. Davranış ve tutum anlamında etkileri somut şekilde görülmediği sürece çoğumuz ‘Benim bir sorunum yok, hayatımda her şey yolunda gidiyor.’ diyerek bu durumu önemsemesek de, muhteşem başarılarımıza, yüksek not ortalamamıza, harika giden ilişkilerimize rağmen yoğun bir tükenmişlik ve yorgunluk hissiyle baş başa kalabiliyoruz.

Tükenmişlik sendromu ve yüksek işlevli anksiyete

Yüksek işlevli anksiyeteye sahip olan kişilerin bunu en somut şekilde deneyimledikleri ve hayatlarında yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu fark ettikleri an tükenmişlik duygusuyla kendini gösteriyor. İçinde yaşadığımız dönemde iş yaşamına ve üretkenliğe çok fazla odaklandığımız için genelde iş yaşamı üzerinden tartışılan tükenmişlik konusu, aslında yaşamımızın genelinde deneyimlediğimiz psikolojik ve fiziksel sağlık sorunlarının bir yansıması. Dolayısıyla yüksek işlevli anksiyete yalnızca profesyonel ortamlarda değil, cinsiyet rollerinden ebeveynliğe kadar yaşamın farklı alanlarındaki toplumsal beklentiler tarafından tetiklenebiliyor.

Yüksek işlevli anksiyete ile baş etmenin yolları

Yüksek işlevli anksiyete genelde günlük yaşamınızın işleyişine zarar vermediği için üzerinden çalışılması gereken bir problemmiş gibi görünmese de, tükenmişlik sendromu gibi önemli sorunlara dönüşmeden önce semptomları üzerinde çalışmak size fayda sağlayabilir.

1. Farkındalık pratikleriyle düşüncelerinizi gözden geçirin

Özellikle endişe, ruminasyon, huzursuzluk duygusu gibi anksiyete belirtileriyle baş etmenin bilinen en etkili yollarından biri farkındalığı odağına alan meditasyon uygulamaları. Gelecekle ilgili olumsuz varsayımlar endişe duygusunun ve anksiyetenin birincil kaynakları oldukları için, gerçekleşmesi pek de mümkün olmayan düşünceleri tanımak, onlarla aranıza mesafe koymak ve farkındalık egzersizleri aracılığıyla düşüncelerinizle kurduğunuz ilişkinin dinamiklerini dönüştürmek fazlasıyla işinize yarayabilir. Meditasyon yapmak, doğada yürümek, sessizliğin içinde oturmak, resim yapmak, bisiklete binmek, hatta duş almak gibi odağınızı ‘şimdi ve burada’ya getirebilecek pratiklere yaşamınızda daha fazla alan açabilirsiniz.

2. Anksiyete seviyenizi yükselten tetikleyicileri keşfedin

Her psikolojik problemde olduğu gibi yüksek işlevli anksiyetede de sadece semptomlar üzerinde çalışmak yeterli değil. Yüksek işlevli anksiyetenizi vesleyen ve güçlendiren çevresel faktörleri gözden geçirmek de en az belirtileri azaltmaya çalışmak kadar önemli bir faktör.

Örneğin, gerçekçi olmayan ve sürdürülemez iş yüklerinin norm olduğu bir sektörde/organizasyonda mı çalışıyorsunuz? Normalde herhangi birinin tek başına üstesinden gelebileceğinden daha fazla sorumlulukla yüklenmiş olabilir misiniz? Yaptığınız işleri gerçekten içinizden gelerek mi yoksa toplum baskısı nedeniyle mi başarılı şekilde tamamlıyorsunuz? Mevcut gerçekliğinize alternatif bir yaşam sitili mümkün mü? Daha az veya farklı şeyler yapmanın ve hala değerli hissetmenizin bir yolu var mı? Bu ve benzeri sorularla kendinizin ya da bulunduğunuz çevrenin anksiyeteniz üzerindeki etkilerini ve bu etkilerin ne kadarını değiştirebileceğinize bakın.

3. Rol model olarak gördüğünüz kişilerden ilham alın

Stres ve kaygınızın kaynağı büyük ölçüde iş yaşamınızla ilişkiliyse profesyonel başarınız dışında değerleriniz, ilgi alanlarınız, yetenek ve becerilerinizle ilgili farkındalık kazanmanızı sağlayacak test ve envanterler kendinize, yaşamınıza ve beklentilerinize gerçekçi bir bakış açısıyla yaklaşmanıza yardımcı olabilir. Bunun yanı sıra, sizinle aynı sektörde çalışan, gelecekte onun gibi olmak istediğiniz ve ilham aldığınız kişilerin iş-yaşam dengelerini nasıl yönettiklerine dair röportajlarını, yazılarını okuyabilir, konuşmalarını dinleyebilir ya da seminerlerine katılabilirsiniz.

4. Sorumluluklarınızı planlayın ve önceliklendirin

‘Daha fazlasını yapabilirim, mükemmel yapmalıyım’ gibi düşüncelerle gün içinde yapabileceğinizden daha fazla işi yüklenmek ve her şeyi aynı anda, aynı kalitede yapmaya çalışmak son derece bunaltıcı bir pratiğe dönüşebilir. Planlama yapmak, işlerinizi öncelik sırasına koymak ve oluşturduğunuz plana sadık kalmak alabileceğiniz yük miktarını önceden belirlemeniz ve daha fazlasını yapmamanız konusunda bir fren görevi görebilir. Her şeyi aynı anda tamamlamaya çalışmaktansa öncelik sırasına koyun ve işlerinizi erken tamamlasanız bile daha fazlası için kendinizi zorlamayın. 

5. Gerçekçi olmayan beklentilerle enerjinizi boş yere tüketmeyin

Her şey kötü gidebilir, beklenmedik sürprizlerle karşılaşabilirsiniz, en kötü olasılık başınıza da gelebilir… Ancak herhangi bir görevin, durumun ya da sorumluluğun olumsuz sonuçlanma ihtimali olumlu sonuçlanma ihtimaliyle aynıyken (%50), her şeyin kötü gideceğine dair öngörünüz sizce de biraz gerçeklikten uzak değil mi? Anksiyeteyle baş etmenin en etkili yollarından biri de, yaşadığınız endişenin büyük bir kısmının gerçekçi olmadığını kendinize sık sık hatırlatmanızla mümkün. Ruminasyonla ve aşırı düşünmekle ortaya çıkan kaygının gerçek bir tehlike olduğunda ortaya çıkan kaygıdan farklı olduğunu, aşırı düşünmeyi azaltarak yaşadığınız kaygıyı da azaltabileceğinizi unutmayın. Düşüncelerinizle ve yarattıkları kaygıyla baş etmekte zorlandığınız anlarda kendinize şu soruları sorabilirsiniz: 

– Yaşadığım bu durumla ilgili en kötü ne olabilir?
– Düşündüğüm kötü olasılıkların gerçekleşme ihtimali yüzde kaç?
– Elimde düşüncelerimi destekleyen somut bir kanıt var mı?
– Benim için mükemmelin tanımı nedir ve mükemmele ulaşmaya çalışmaktaki amacım ne?

6. Profesyonel yardım almaktan çekinmeyin

Terapiye başlamak için her zaman ortada bir sorun olması gerekmediğinin bilincinde olun. Yüksek işlevli anksiyete bozukluğu, yukarıda da bahsettiğimiz gibi yaşamınızın olağan gidişatına hiçbir zarar vermese de içten içe sizi kemirerek ileride çok daha büyük psikolojik problemler olarak karşınıza çıkabilir. Dolayısıyla çok fazla yük yüklendiğinizi, dışarıdan gelen yorumları fazla önemsediğinizi, mükemmeliyetçi beklentilerinizin olduğunu ve zaman zaman duygusal anlamda zorlandığınızı hissediyorsanız psikoterapi desteği almak yaşam kalitenizi artırmanıza yardımcı olabilir.

Toplumsal beklentilerin çok fazla olması, günümüzün ağır çalışma koşulları ve rekabetçi ortamında ‘daha fazlası’ her zaman takdir edilse de, insan olduğunuzu, zihinsel ve fiziksel enerjinizin bir sınırının olduğunu ve bazen ‘yapabiliyor’ oluşunuzun ‘yapmanız gerektiği’ anlamını taşımadığını kendinize sık sık hatırlatın. Unutmayın, hepimizin nihai amacı mutlu ve anlamlı bir yaşam sürdürmek ve bunun tek yolu üretken, çalışkan, mükemmel, güçlü olmak değil.

Kaynaklar: Headspace, Self, Very Well Mind

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale