X

Yeni doğana mektup: Emeklemeye bırakırken minik bedenini, ardından izliyor olacağım seni

Çok olmadı kalbimi yerinden söküp tüm sarkaçları, kanayan damarları ile dağların soğuk sularında ellerim kıtırlaşıncaya kadar yıkadığım…
Sırtıma yapışmış cinnet kenelerini tek tek söküp yerlerini kendi tükürüğüm ile sarmaladığım.
Çok olmadı dünyada tek bir nefes bile alamamış çocuklarımın yaslarını bıraktığım.
Masumiyetimi unutup çıplak çocuk ayaklarımla dağ, tepe, tabanlarım nasırlaşana kadar saf sığınağımı aradığım.
Şimdilerde tüm yara izlerim geçmiş, ciğerim, kalbim yeni kaynamış gibi görünse de dışarıdan, aslında hala her yağmurda, kesilip dikildikleri o incecik çizgiden sızlıyorlar. Hafif bir korku, serin, sessiz bir ürperti gibi.
Olduğunu sandığın ile yollara dökülmek, açık yarayla akbabalara ciğerini açmakmış meğer. Oysa sandığımın gerçek olduğuna çok emindim ben, reddedişimin işe yaradığına…
Hayır, hiç üzülmedim! Hayır, hiç terk edilmedim! Hayır, hiç etkilenmedim!
Ne sevilmemekten, ne umursanmamaktan, ne de görülüp değer görmemekten.
Yok sayılmaktan aşınmadı derim! Dışarıda bırakılmaktan kaybolmadı sesim.
Sadece günden güne yaşam dediğim evrene bağlı iplerim tek tek koptu, hiç fark ettirmeden, yavaş…
Hissetmiyor musun Esra?
Neyi?

Çok olmadı yaralarımı tek tek kundak bezimden yaptığım şeritlerle saralı. Bebekliğimin o saf ışığına sığınmak için göz pınarlarıma taze çiçekler dikeli.
Neye ağladığımı bilmeden katılıp katılaşıp yerlerde iki büklüm kıvrılalı…
İçimdeki zehri dökmem, çok da kolay olmadı.

İnançsızlığımı, güvensizliğimi, ürkekliğimi, o titreyen ellerimi reddetmeye mecalim kalmadığında, bir müptezel gibi yerlerde sürünürken, kaybedecek bir şeyim kalmadığında… Kazanılacak bir şey olduğuna inancım sıfırlanıp da, o sonsuz boşlukta ağırlıksız donuk gözlerle rastgele bir süzülüşe geçtiğimde, göz göze geldim o yeni doğan ile.
Hani her şeyi bilip de gelen denilen…
Aynı hüzün var mıydı gözlerinde bilemem, ama aitlik vardı sadece bana!
Sadece bana ait. Sadece benim.
Burnunun dibine yattım, kimseye ve bir şeye ait olmayan kokusunun yamacına.

Çok canım yandı dedim, çok canın yanacak.
Ama hayat çok zor diyemem senin için, bu haksızlık olur!
Zorlansan da yürüdün, dert etme.
Ama sen, asla dinleme diğerlerini olur mu?
Rüyadakilerin kendi rüyaları ile başka başka uykulara dalma. Hiç dalmadın da, dalmış gibi yaparken kendi rüyanı unuttun, aslında hep bilirken bilmezden geldin kendini, gerçekliğin ne olduğunu karışırdın.
Yine de, dert edilecek bir şey yok, çok öğrendin olan bitenden.
Hepsi geçti.
Ama yara izlerin duruyor. Çok üzgünüm sana pürüzsüz bir beden teslim edemediğim için. Bilmezliğimle biraz sağa, sola çarptım onu. Bazı parçaları söküp takmak gerekti.
Bazı yerlerin de çalışmıyor artık, nasıl kullanacağımı da hala anlamamış olabilirim. Keşke en başından değerini bilip, öpe koklaya saklayabilseydim, ama…
Değer konusunu pek anlayamadım ben, hani neyin değerli olduğunu…
Şimdi şimdi biraz anlıyorum da, şu ana kadar olan oldu. Beni affeder misin bilmiyorum, her şeyin olabileceğini bilirken bunu da biliyor muydun? Bazen beceremeyebileceğimi?

Olduğu kadar diyemedim ben pek.
Olsun diye etimden et kopardım! Olmayınca da, saklanacak delikler aradım, beceriksizliğimle, cürümsüzlüğümle baş edemedim. Yine de kimselere çaktırmadım!
Bu yüzden, sen geldiğinde, sana senin canın hiç acımazmış gibi davranırlarsa şaşırma!
Ben öğrettim onlara bu yalanı, kimsenin suçu yok!
Ağlamadım kimsenin dizinde.
Yerlerde kendi suyumda boğulmak üzereyken vıcık vıcık… Kimseleri arayıp yardım istemedim. Bedenini koza yaptığım anamı bile…
Ondan kızma kimseye, benim rüyama kapıldılar!
Belki de bu yüzden, biraz fazla acımasız ve ayarsızlar. Sınır çekmedim, demedim buradan bir adım sonrası ciğerimin üzeri, çıkma! Nereden bilsinler?

Sana biraz iş kaldı yani anlayacağın, ortalığı toparlamak isterken bir yandan… Bir yandan da, belki halı altına sıkışmış bir iki not bulup eskiye dair bir şeyler hatırlamak, öğrenmek istersin. İp uçlarını bıraktım sana. Gerekirse diye.
Bakarsın hiç gerekmez! O zaman Ayşe ablayı çağır, evi bir güzel temizlesin! Sirkeli sularla silsin yatakları, koltukları. Kokum kalmasın!

Çünkü biraz ekşimsi kokum, uzun süre içimden atmadıklarım meyve sineği yaptılar içimde. Sirkeleşti zaar!
Fark etmedim ki, farketsem inan atardım!
Beni kendi sanıp, elindeki tüm bıçakları bedenime saplayanları durdurmadığım, o bıçakları onların kalplerinin tam ortasına yerleştirmediğim için kendime duyduğum öfke meyvesini, öylece unutmuşum. Çürüyüp kokmasaydı, daha da çok kalırdı ya…
Yok yok, intikamdan değil, seni sevmeyişimin ispatı gibiydi bu izinler, suskunluklar… Gözlerine hangi yüzle bakacağımı bilememenin verdiği telaşın öfkesi o.
Kendi kendime yaptığım ihanetin.
İhanet kabul edilir bir şey mi?
İnsanlar birbirlerini affetmiyorlar, peki ya kendilerini?
Sen beni affeder misin yeni doğan?

İçim yine de biraz hüzünlü. Hani evi sil, kokum kalmasın dedim ya?
Her yerimde yara izleri, yağmurda sızlayan kesiklerim var dedim ya?
Hani dünyanın en kötü şeyleri gibi…
Onları da seviyorum, biliyor musun? Çok seviyorum.
Hayat senin için çok da zor oldu diyemem dedim, çünkü; sen de seveceksin yaralarını.
Olmasalardı diyemeyeceksin!
Kalbini yeniden diktiğin yer her sızladığında, ne olursa olsun ne kadar çok sevdiğini hatırlayıp gülümseyeceksin!
Ellerin her kıtırlaştığında, dağların serin sularını, nehirlere akıttığın göz yaşlarını özleyeceksin.
Her kayboluşun ardından gelen aitliğin huzurlu kucağına şükredeceksin.

İstediğin kadar sildir evi Ayşe ablaya, o koltuklar, o yatak, o duvarlar artık hiç eskisi gibi olmayacak! Notları bulamasan da, o duvara her yaslandığında, dağlarda birbirine kızan bulutları izlerken attığın kahkahayı duyacaksın.
Her şey, adım attığın her yer, sana beni hatırlatacak. İhtiyacın olan her şeyi…

Seni seviyorum yeni doğan! Ensenden öpüp, emeklemeye bırakırken minik çıplak bedenini, ardından izliyor olacağım sen de bir yeni doğana devredinceye kadar hazineni…

İlginizi çekebilir: Dharma: Korkusuzca kendini var eden, yapmaya geldiğini yapan için her yer cennettir

Esra Uyman: Lise yıllarında başlayan kişisel gelişim, ruhsal gelişim ve metafizik konularına duyduğu yoğun merak onu yurt içi ve yurt dışında birçok özel eğitim çalışmalarına katılmaya yönlendirdi. İlk eğitmenlik diplomasını ‘World Initiatives School of Esoteric Studies’den alan Uyman’ın katıldığı çalışmaların bazıları; Organizasyon Konstelasyonu, Aile Sergileri, Vernon Frost eğitimleri, Louis Franco’dan aldığı çeşitli eğitimler, Anthony Robbins Unleash the Power Within San Jose semineri, Charlie Morlay Lucid Dreaming eğitimi, Tayland da Tantrik Yoga (RYT-200) eğitmenliği eğitimi, Peru, Amerika, Şili, G.Afrika ve Türkiye’de katıldığı Şamanik çalışmalar ve seremonilerdir. Bunların yanı sıra TGA İleri Seviye Metafizik Semineri, Ziya Azazi’nin Dervish in Progress Çalışması gibi pek çok özel çalışmaya katıldı ve eğitmenlik eğitimini aldı. Masssuma Altın Enerji I-II enerji uyumlamasını alan Esra Uyman, Avi Gören-Bar Jungian Coaching School (ICF) (ACSTH) dan koçluk sertifikasını aldı. Tüm bu çalışmalar ve eğitimlerle kendi uyanış deneyimini birleştiren Esra Uyman, farklı başlıklar altında bireylere ve kurumlara yönelik, birbirinden güçlü çalışmalar tasarlayıp sunuyor. Kişilerin iç dünyalarına yönelik farkındalıklarını artıran, çarpıcı bir vizyon ve perspektif değişimi sunan, yaşamda üstlendikleri sorumluluklarda anlam bulmalarını sağlayan, merak, heyecan ve umut duygularını yükselten, tüm insanlık deneyiminin derinliğini kavramaya yardım eden ve çarpıcı yüzleşmeleri şefkatle yaşamalarını sağlayan eğitimler gerçekleştiriyor. Yaşamın Sorumluluğunu Almak, Kendimiz Olmak, Bizi Engelleyen İnançlar, Metafizik ile Özgürleşme Yolculuğu, Seçimlerimiz ve Biz, Gözlemci Bilinci, Nefes ve Meditasyon Teknikleri başlıkları altında kurumlara webinar ve uygulamalı eğitimler veriyor.

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale