X

Yeme bozukluklarıyla mücadele edenler paylaşıyor: İlham veren TED konuşmaları

Bu sayfayı ve bloğumda paylaştıklarımı okuyanlarınız yazılarımın hemen her zaman bir şekilde yeme bozukluklarına dokunduğunu fark etmiştir. İşin aslı, uzun zamandır anoreksiya nervoza ve sağlıklı beslenme takıntısıyla mücadele eden biri olarak tahammül edemediğim hisleri ve zihnimdeki zehirli sesleri bastırarak değil ama paylaşarak susturmak için blog tutmaya başlamıştım. Yaklaşık bir senedir ise başta yeme bozuklukları yaşayanlar olmak üzere daha fazla insana ulaşmak için uplifers.com’da yazıyorum. Buradaki yazıları okuyup benimle iletişime geçenleriniz oluyor; yazışıyoruz ve paylaşıyoruz. Duygularımızı, yaşadığımız güçlükleri, sıkıntılarımızı ve elbette umutlarımızı. İnanmaktan vazgeçmeyelim diyoruz birbirimize aslında her sözümüzle…

Yazılarımda mutlaka okumuş ya da izlemiş olduğum çoğu yabancı kaynaklara (kitaplar, makaleler ve videolara) atıf yapıyor, bu kaynaklardan derlediğim/hazırladığım içeriklerde yeme bozuklukları üzerine yapılan güncel araştırmaları ele almaya çalışıyorum.
Yeme bozuklukları hakkında okumalar ve araştırmalar yapmaya başlayalı iki seneyi geçiyor. Kendime umut olmak ve hastalığım konusunda bilgilenmek amacıyla giriştiğim bu çaba sırasında inanılmaz blogger’larblogger’, beslenme uzmanları, yeme bozukluklarıyla mücadele edenlere yardımcı internet siteleri ve gerçek anlatılar keşfettim.

Keşiflerimden biri de TEDTalks platformu oldu. Yazıma devam etmeden önce kısa bir parantez açarak duymayanlarınız için bu oluşum hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum.

“Technology, Entertainment and Design” (Teknoloji, Eğlence ve Tasarım) konularındaki konferanslar dizisi olarak TED Konuşmaları ilk kez 1984 yılında yapılıyor. 1990 yılından beri düzenli olarak dünyanın dört bir yanında yapılan TED Konuşmaları, kapsamını genişleterek aklınıza gelebilecek hemen her konuda bir ideali, paylaşmaya değer bir başarısı ya da hayali olan kişilerin konuşma yaptığı bir alana dönüşüyor.

TED Konuşmalarının mottosu ise, “Ideas Worth Spreading” yani “Paylaşmaya Değer Fikirler”

TED Konuşmaları’ndan üniversite yıllarımdan bu yana haberdardım ama yeme bozuklukları, beden algısı, kaygı bozukluğu gibi konularda yapılan konuşmaları merak edip izlemediğimi yeni fark ettim. Ve bundan yaklaşık iki sene önce TEDTalks’un internet sitesindeki arama butonuna ilk defa “anorexia” kelimesini girdim. Catherine Pawley’nin 2017 yılında yaptığı konuşmayla karşılaştım. Catherine kendini “evlat, kardeş, arkadaş, sevgili ve iyileşmekte olan bir anoreksik,” olarak tanımlıyordu. Benim için bu konuşmayı sonuna kadar izlemek zordu ama yapmam gereken bir şeydi.

Bilgisayarımın ekranını kapadığımda, “Seni çok iyi anlıyorum, Catherine” desem de onun kendisine, hayatına ve sevdiklerine bu kadar zarar verdiğini görünce öfkelenmeden duramamıştım, içten içe aynı öfkeyi kendime yönelttiğimin de farkındaydım elbette.
Catherine’in konuşmasının ve konu hakkındaki diğer konuşmaların Türkçe altyazısı olup olmadığı sorusu aklıma düştü birden.

Öyle ya, bu konuşmaların çoğu İngilizceydi; bazı TED videolarının Türkçe altyazıyla izlenebildiğini biliyordum –bu, çevirmenlerin de işin içine dâhil olduğunu gösteriyordu. (Mütercim Tercümanlık mezunu olarak TED videolarının çeviri sürecini daha önce merak etmemiş olmama hayıflanmadım değil!) Catherine’in konuşması Türkçe altyazıyla izlenemiyordu. O an bunun İngilizce bilmeyen ama bu hastalıkları yaşayan ya da yakın çevresinde yeme bozukluğu olan insanlar için büyük bir engel, bir dil bariyeri oluşturduğunu düşündüm.

TED Talks için kurulmuş gönüllü çevirmenler platformu vardı. Hemen Türkçe çevirmenler arasına katıldım ve o günden beri yeme bozuklukları başta olmak üzere çeşitli konulardaki konuşmaları dilimize çeviriyorum. Müthiş bir deneyim. Bu uzunca parantezi kapatıyor ve TEDTalks’ta yeme bozuklukları üzerine Türkçe altyazılarıyla izleyebileceğiniz bazı videoları paylaşmak istiyorum.

Anoreksinin Ardından – Hayat mısır gevreklerinizi tartmakla harcanmayacak kadar kısa

Catherine Pawley, 2017 yılında düzenlenen bir TEDx konferansında anoreksiya nervozayla olan geçmişini anlatıyor. Pawley’nin yaşadıklarını öğrenince anoreksiya nervozadan iyileşmek için çetin bir mücadele vermek gerektiğini ama bu mücadeleyi kazanmanın imkânsız olmadığını bir kez daha anlıyoruz. Pawley, “Acı, gözyaşı, kabullenme ve keşif dolu bir yolculuk bu,” diyerek başladığı konuşmasında, hapsolduğu kurallar kitabını yırtıp atmaya karar vermesiyle asıl iyileşme yoluna girdiğini söylüyor:
Tam olarak ne zamandı bilmiyorum. Ama sayısız terapiden, ruhsal arayışlarım ve aldığım birkaç kilodan sonra tedavime tam anlamıyla sarıldım. İyileşmeye giden yolda, ben kurallar kitabımı yırtıp attım. Her hareketimi yöneten kurallar kitabını. Kontrolün bende olduğunu, güvende olduğumu hissettiren kurallar. Zayıflamamın, saçlarımın dökülmesinin, kemiklerimin incelmesinin nedeni. Beni yavaş yavaş öldüren kurallar.

Yeme bozukluklarıyla ilgili tüm bildiklerimiz

Dr. Laura Hill’in konuşmasını çoğunlukla bilimsel bulgulardan ve yaptığı araştırmalardan bahsettiği için takip etmek biraz zor olmuştu ve Catherine’i dinlerken hissettiğim yakınlığı yakalayamamıştım ama Hill’in hastaların zihninde duyduğu “anoreksik ses”e yaptığı vurgu ve bunu izleyiciye hissettirmek için dinlettiği karmaşık, boğucu sesler ilgimi çekmişti. Hill, temel olarak, yeme bozukluğu yaşayanların normalde diğer birçok insanın yemek yedikten sonra hissettiği sakinlik, mutluluk ve memnuniyet hislerinden nasıl farklı deneyimler yaşadığını anlatıyor. Korku, panik, kaygı… Hill, anoreksiya nervoza rahatsızlığına hastaların zihnindeki sesten, yani içeriden bir bakış açısıyla yaklaşıyor ve onlara yardımcı olabilecek bir tedavi şeklini açıklıyor.

Yeme bozukluğu olmayan biri kızarmış ekmeğini ve üzerine sürdüğü reçeli keyifle yer, önündeki yiyeceklerin keyfini çıkarır ve lezzetlerinin farkına varır. Ama yeme bozukluğu olan biri, anoreksiya gibi örneğin, bu kişiler yediğinden inanılmaz bir kaygı duyar, düşünceleri büyük bir rahatsızlık verir ve ses duyarlar.

Acıyla yüzleşin ve özgür kalın

Amy Dalton, uzun yıllar mücadele ettiği yeme bozukluklarından, uyuşturucu ve alkol bağımlılığından nasıl kurtulduğunu, sonrasında kendisi gibi insanlara yardımcı olarak amacını yeniden nasıl keşfettiğini son derece samimi bir dille anlatıyor. Hepimiz acılarımızla farklı yöntemler kullanarak baş etmeye çalışırız, öyle değil mi? Ama muhtemelen en fazla yararı dokunacak yola girmeye çekiniriz: Acılarla yüzleşmek. Bize rahatsızlık veren hisleri bastırmamak ama onları dinlemek, duymak, çözmeye çalışmak ve onlarla birlikte iyileşmek. Dalton da tam olarak bunu yaptığını anlatıyor.
…hiçbirimiz acı veren hislerle yüzleşmek istemeyiz. Büyük üzüntüler, keder, utanç ve korku. Hepsinden kaçarız. …ne zaman ki bu acıyı açık eder ve yüzeye çıkmasına izin veririz, ne zaman ki korkuların üzerine gideriz, ancak o zaman iyileşmeye ve belki hayattan keyif almaya başlarız.

Farkındalık ve iyileşme

Son olarak, doğrudan yeme bozukluğu hakkında olmasa da yaşadığı kaygı bozukluğunu ve depresyonu farkındalıkla ve duygularının serbest kalmasına izin vererek yenen cesaretli bir kadından bahsetmek istiyorum. Shannon Paige.

Paige, rahim ağzı kanseri olduğunu öğreniyor, kanseri yeniyor ama sonrasında kendini derin bir boşluk ve amaçsızlık içinde buluyor.
Depresyon, yeni sabaha uyanma istediğinizi çaldığı gibi başka şeyleri de alıp götürebilir: İçten gülümsemeleriniz, ilişki kurma becerileriniz, geleceğe dair umutlarınız. …depresyon zordur. Depresyon berbattır. Depresyon zalimdir.

Shannon için depresyonla mücadele en az kanserle mücadele kadar çetin geçmiş. Kurtarıcısı ise yoga olmuş. Anlattığına göre, yoga tek başına onu hapsolduğu cendereden çekip çıkaramamış ama farkındalık kazandırarak bedenini yeniden duyumsamasını, böylece düşünüş şeklini değiştirebilmesini ve yaşamında yeniden güç, istikrar ve hafifliğe kavuşmasını sağlamış.

TEDTalks’taki bu konuşmaların hepsi ilham veriyor. İyileşmek için. Umut etmeye, inanmaya devam etmek için. Yeme bozuklukları, depresyon, kaygı, endişe… Bunlar çoğu zaman yaşamımızı elimizden çalan suçlular. Ama bize ait olanı, hayatımızı, onlardan geri almamız mümkün. Hepimizin mücadele şekli farklı olsa da hiç değişmeyen bir şey var: Her zaman mutlu, neşeli olamayız; hüzün, karamsarlık, korku gibi duygular da hayatın gerçekleri. Önemli olan bu hislerin elinde paramparça olmadan, kolumuz kanadımız kırılmadan onlarla yüzleşmek ve şefkatle, anlayışla “artık gitme vaktiniz geldi,” diyebilmek.

Kaynaklar:
TEDTalks konuşmalarını izleyebileceğiniz internet sitesi: https://www.ted.com/talks
Shannon Paige’in internet sitesi: https://www.shannonpaigeyoga.com/home
Dr. Laura Hill’in 2017 yılında kaydettiği bir podcast’i aşağıdaki bağlantıdan dinleyebilirsiniz: https://www.edcatalogue.com/episode-52-dr-laura-hill-brain-based-approach-eating-disorders-treatment/

İlginizi çekebilir: Anoreksiya nervozadan tam anlamıyla kurtulmak mümkün mü?

Burcu Uluçay: Sözcüklerle, cümlelerle dahası dille uğraşmayı hep sevdim. Bunun üniversitede mütercim tercümanlık okumamda önemli bir payı oldu. 2012’de Marmara Üniversitesi’nden mezun olduğumda bir sene kadar çeşitli alanlarda çevirmenlik yaptım. “Şirket-bazlı” çevirmenliğin pek bana göre olmadığını anlayınca daha “naif” bir yönü olan yayıncılık dünyasına yöneldim. Fakat The University of Westminster’da Cultural and Critical Studies (Kültürel Çalışmalar) yüksek lisans programını burslu okuma şansı kapımı çalınca –pırrr– Londra’ya uçtum. 2014’te elimde afili diplomamla yurda döndüm. Ama yalnız değildim: Ben ve anoreksiya nervoza birlikte gelmiştik! Londra’ya gitmeden de ufak ufak “yoldayım” dese de pek aldırış etmediğim bu yeme bozukluğu artık sağlığım başta olmak üzere tüm hayatımı etkiliyordu ve kendisini yenmek için halen mücadele veriyorum. Bir taraftan asıl mesleğimi yani çevirmenlik ve editörlük çalışmalarımı sürdürsem de altı aydan uzun bir zamandır tam zamanlı işim buymuş gibi anoreksiya nervozadan iyileşmeye çalışıyorum. Yeme bozukluklarının nedenlerini, tedavi yollarını, iyileşen hastaların öykülerini ve güncel araştırmaları didik didik edip okumaya başladığımda tüm isteğim kendimi bu azaptan kurtarmaktı. Fakat zamanla yeme bozuklukları hakkında Türkçe yazılmış kaynakların İngilizcedekilere göre yetersiz kaldığını gördüm. Üzücü değil mi sizce de? Hele de yeme bozuklukları dünyanın hemen her yerinde bütün yaş grupları için gittikçe tehlikeli bir hal alırken. Tabii bir de yeme bozukluğu yaşayan kişilerin ailelerini, yakınlarını, arkadaşlarını düşünmek lazım. Sevdiklerine yardımcı olmak için daha güvenilir ve güncel içeriklere ulaşsalar ne güzel olur! Böylece önce kendi ailem ve yakınlarım için okuduklarıma dayanarak çeviriler ve derlemeler yapmaya başladım. TEDTalks’ta yeme bozuklukları, kaygı bozukluğu, yoga ve meditasyon gibi konularda ilham verici konuşmalar olduğunu biliyordum çünkü hemen hepsini izlemiş/dinlemiştim. Aralarında Türkçe altyazı çevirisi olmayanlar vardı. TEDTalks’un gönüllü çevirmenler projesine dâhil olup çeviriler yaptım. Sonra blog açma fikri geldi. Blogumda hem yabancı kaynaklardan edindiğim bilgileri hem de kendi deneyimlerimden yola çıkarak yazdığım içerikleri paylaşmaya başladım. Yazdıkça yazdıkça anladım ki paylaşmak ihtiyacım varmış. İtiraf etmek. Yeme bozukluklarının ciddi bir zihinsel rahatsızlık olduğunu, dahası bunu bizim “seçmediğimizi” bilin demek. Böyle böyle Uplifers’la yollarımız keşişti. Yeme bozuklukları hakkında yerleşmiş yanlış düşünceleri değiştirmek için buradaki birlikteliğimizden aldığımız güç önemli bir adım olsun. Yeme bozukluklarının zihnimize işkence eden kötücül sesine birlikte “dur” diyebileceğimize inanıyorum! Bana buradan ulaşabilirsiniz: burcu.ulucay@yahoo.com Bloguma göz atmak isterseniz: https://sahteseslereelveda.wordpress.com/

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale