X

Yaşam seçimlerimizden ibarettir

Sedat Girgin, Kel Kayanın Meşesi

Yakınlarınızdan zaman zaman pozitif düşünce ve olumlamalar içeren e-postalar almışsınızdır ya da hoşunuza giden yazıları çevrenizle paylaşmışsınızdır. Bu yazı konusu da, işte böyle bir mail sonrası şekillendi. “Sağlıklı Olma Sanatı / The Art of Being Well”.

Başlık, aşina olduğumuz kişisel gelişim farkındalıklarını içeren bir mail ile karşı karşıya olduğumu haykırmasına rağmen; önyargı-larımdan kurtuldum ve okumaya başladım. Dráuzio Varella Brezilyalı bir tıp doktoru. Bulaşıcı hastalıklar üzerine uzmanlaşmış ve sağlık alanındaki gelişmelerin, halk arasında anlaşılabilirliğini arttırabilmek üzere yazılar yazmakta, programlar hazırlamakta.

Christoph Mett, Was ist schon normal?

Dr. Varella’ya göre birçok insan “sağlıklı olma sanatını” hayatına entegre edemiyor. Bir başka deyişle ne düşünüyorsak onu yaşadığımızı ve hayatımızın seçimlerimiz sonucu şekillendiğini fark edemiyor. Genetik kodlarımız ve çevresel faktörlerin getirdiği olgulardan sıyrılıp sağlıklı yaşayabilmek için uygulayabileceğimiz basit formüller ile güzellik ve mutluluk dolu bir yaşama sahip olabileceğimizi iddia ediyor.

Zihin ve beden arasındaki koordinasyon bir bütün olarak işlemekte ve beyinden gelen komutlar, hücreler aracılığı ile vücudumuza yansıtılmakta. Olumlu, hoş ve güzel düşünceler ile hücrelerimize de aynı şekilde sağlık, mutluluk ve pozitif enerjiyi aktarabiliriz. Bu durumda eğer sağlıklı bir insan olmak istiyorsanız;

1.Duygularınızı dile getirin

Saklanan ya da bastırılan duygu ve düşünceler zamanla taşıyamadığınız yüklere dönüşür ve sizi hasta eder. Duygu ve düşüncelerinizi değer verdiğiniz insanlarla paylaşın. İletişim; diyalog ve kelimeler ile yapılan çok güçlü ve mükemmel bir terapi yöntemidir.

2. Karar verin, sorumluluk alın ve onu uygulayın

Kararsızlık, güvensizlik ve endişeyi beraberinde getirir, sorun ve çatışmaları çoğaltır. Kararsız kişilerde mide rahatsızlıkları, sinir hastalıkları ve cilt sorunları baş gösterebilmektir. Karar vermek, bağımlı yaşamamayı ve her türlü sonuca karşı sorumluluk almayı gerektirir.

3. Farkındalığınızı arttırın ve kabullenin

Özgüven eksikliği ve reddetme, bizi kendimize yabancılaştırır. Özümüz ile bir olmak, sağlıklı bir hayat için olmazsa olmazdır. Kendini kabul etmeyenler; kıskanç, yalan söyleyen, taklitçi, aşırı rekabetçi ve yıkıcı kişiliklere dönüşürler. Kendinizi kabullenin, sizi bilgelik ve sağduyuya yönlendirecek her türlü eleştiriyi mutlulukla kabul edin.

4. Çözümler bulun

Olumsuz düşünceleri olan insanlar çözüm üretmek yerine, sorunları daha da büyütürler. Üzüntü, dedikodu ve kötümserliği benimserler. Ne düşünürsek onu yaşarız. Olumsuz düşünce, olumsuz enerjiyi doğurur ve zamanla hastalıkları tetikleyen sorunlar haline gelirler.

5. Güven

Güvenmeyen kişiler iletişim ve empati kuramaz, derin ve uzun süren, sağlam temelli ilişkiler geliştiremez. Güven olmadan, dostluk da olamaz. Güvensizlik, kişideki inanç eksikliğinin bir göstergesi sayılır.

6. Hayatı üzgün yaşamayın

Mizah, kahkaha, huzur ve mutluluk bizlere sağlık, güç ve dinginlik kazandırır. Mutlu insan, çevresini de geliştirir ve mutlu eder.

Bütün bu öneriler yıllar içinde yapılan araştırmalar sonucunda derlenen “Eğer sağlıklı yaşamak isterseniz” teması altında tavsiye edilen basit; ama etkili yöntemler olarak kabul görmektedir. Bu tarz yazıları okuduğumuz zaman çoğumuz yeni kararlar alıp, bunları uygulamaya geçmek istiyor; fakat her zaman kararlarımızı uygulayabilmek için yeterince istekli olamayabiliyoruz.

Kimimiz üzgün olduğunda abur-cubura dadanıyor, kimimizin ağzından bir lokma geçmiyor, kimimiz spor ile rahatlarken, kimimiz muhtaçlara destek olurken buluyor kendini. Yaptığımız birçok aktivitenin altında andaki huzur teması yatıyor aslında. Şehir yaşamının getirdiği olumsuzluklar, iş hayatında yaşadığımız aksilikler, ilişkilerimizde yaşadığımız sorunlar hepsi stres ve kortizol seviyemizi yükselterek ruh halimizi etkileyen faktörler arasında gösteriliyor. Peki sadece vücudumuzu, o an içinde olmak istediğimiz ruhsal duruma sokarak, duygularımızı ve hatta hormonlarımızı manipule edebilmemiz mümkün olabilir mi?

Vücut Dili: Yüksek ve Düşük Güç Duruşları

TED Talk konuşmaları içinde çok popüler olan bir konu başlığı var: “Vücut diliniz kim olduğunuzu

Amy Cuddy

şekillendirir / Your body language shapes who you are”. Bu videoyu çoğunuz izlemiş olabilir; ancak kaç kişi duygularını telkin ile etkileyebilme yetisine sahip, orası tartışılır.

İzlemeyenler için farklı bir vizyon; izleyenler için de hatırlatma olsun o zaman; çünkü hayatın hızı içinde bazen ne hissettiğimiz üzerinde düşünemeyecek ya da verdiğimiz kararları uygulayamayacak kadar “yoğun akıcılıkta” olabiliyoruz.

Harvard Üniversitesi’nden bir sosyal psikolog olan Amy Cuddy, vücut dilinin, nasıl düşündüğümüz ve hissettiğimizi etkilediğini anlattığı konuşması için buraya tıklayabilirsiniz.

Vücut dilimiz, sözsüz bir iletişim aracıdır. Vücudumuzun, düşünce ve duygularımızdan etkilendiği bilinen bir gerçek olsa da, ilginç olan bunun tam tersinin de geçerli olduğu. Güç duruşları ve hormon salgıları arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmak için yapılan deneylerde vücut dilimizin, zihnimizi doğrudan etkilemekte olduğu kanıtlanmış. Dr. Cuddy’nin araştırmaları sonucunda 2 dakika süresince “yüksek güç” mimikleri takınmanın, vücuttaki hormon salgılarını etkileyerek, sizi gerçekten güçlü hissettirecek seviyeye çıkarttığı gözlemlenmiş. Konuşmasında, günlük hayattan örnekler vererek; heyecanımızı, üzüntümüzü, stresimizi yani kısaca vücut dilimizi şekillendirerek nasıl kontrol altına alabileceğimiz ile ilgili çok çarpıcı örnekler de aktarılmakta.

Yüksek güç pozları veren ünlüler

Yüksek güç pozları, doğadaki örnekleri gibi vücudumuzun kapladığı alanı genişleterek yapılan duruşlardır. Örneğin kamburunu çıkarmış, kuyruğunu şişirmiş bir kedi daha çok yer kaplayarak, karşısındakine güçlü olduğu görüntüsünü vermeye çalışmaktadır. İnsanlar da aynı şekilde kendilerini güçlü hissettikleri anlarda, güçlü duruşlar sergilerler. Örneğin Titanic filminde, Leonardo DiCaprio’nun canlandırdığı Jack Dawson karakterinin Titanic’in burnunda durup açık denize haykırdığı “I’m the king of the world!” repliği sırasında sergilediği duruş, yüksek güç pozudur. Aynı durumun tersi de düşük güç pozları için geçerlidir. Kendimizi mutsuz, kaygılı, çekingen hissettiğimizde kollarımızı kavuşturur; bacaklarımızı birleştirir; kısacası vücudumuzun kapladığı alanı küçültürüz.

Sonuç olarak vücut dilimizi geliştirerek stres seviyemizi düzenlerken; kendimizi o an içinde bulunduğumuz durumdan çok daha güçlü ve başarılı hissettirerek duygularımızı kontrol altına alabiliriz.

Düşüncelerimiz, deneyimlediklerimizi şekillendirir

Düşüncelerimiz çoğunlukla deneyimlediklerimizi şekillendiren en önemli etkendir. Bunun nedeni kimine göre çekim yasası, kimine göre nazar, kimine göre enerji olabilir. O zaman, olumsuz ve karamsar düşünerek; demotive bir şekilde yaşamayı tercih etmenin anlamsızlığı daha net fark ediliyor.

Sadece genlerimizin ve sosyal çevre faktörünün “sağlıklı” bir yaşam sürmek için yeterli olmadığını da görüyoruz. Dolayısıyla sağlıklı yaşamak için sağlıklı düşüncelere sarılmalıyız. Eğer sağlıklı düşünemeyecek kadar yorgunsak, kendimizi güçlü hissettiğimiz bir duruşta 2 dakika süresince kalarak içinde bulunduğumuz karamsar durumdan çıkabilmeyi denemeyi seçmek de bizlerin elinde.

Bireysel seçimlerimiz, nasıl bir hayat yaşadığımızın temelini oluşturuyor. Üreten, yaşamdan zevk alan, yeteneklerini kullanan/geliştiren, sadece kendine değil; başka canlılara da yararlı olan, sevgi dolu ve saygılı bireyler olmayı, hayatı dolu dolu, mutlu ve sağlıklı yaşamayı seçmek ümidiyle…

İlginizi çekebilecek diğer yazılar:

Bolluk ve bereketi hayatınızın parçası yapmanız için 5 ipucu

10 adımda üst düzey özgüvenine sahip olun

 

Gözde Kızılkan: Gözde; İstanbullu bir mimar, şehir plancısı, gezgin, yogini, sanat ve sporsever. Alman Lisesi’nden mezun olduktan sonra, lisans eğitimini Almanya’da bulunan Bauhaus Üniversitesi’nin mimarlık bölümünde tamamladı. Daha sonra aktif olarak profesyonel iş hayatına atıldı ve bu sırada İstanbul Teknik Üniversitesi’nde şehir planlama yüksek lisans programına kayıt oldu. Sokak sanatları ve kent yaşamına etkileri üzerine hazırladığı tez konusu kapsamında Yeldeğirmeni semti ve Mural Istanbul festivalini çalıştı ve yüksek mimar/şehir plancısı olarak mezun oldu. Her türlü spor dalı, kültür ve sanat etkinlikleri, seyahat, doğa, yoga, hayvanlar ilgi duyduğu alanlar olup araştırmak, keşifler yapmak ve bunları paylaşmak sevdiği uğraşlar arasındadır. http://gozdekizilkan.blogspot.com.tr/

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale