X

“Yapmak” değil “olmak”: Neşeye daha fazla alan açabilir miyiz?

“Toplum, çocukluğumuzdan itibaren bizi kronik bir savaş-kaç tepkisine zorluyor. Okula yetişmek. İyi notlar için yarışmak. Sporda rekabet etmek. Başarmak. Performans sergilemek. Sinir sistemimiz sessizliğe, sakinliğe, oyuna ve yaratıcılığa ihtiyaç duyar. Bizler insanız, makine değiliz.” -Dr.Nicole LePera 

Geçtiğimiz hafta, uykumu çok iyi alamadığım bir gecenin sabahında, bir çeşit hayal kırıklığı hissi ile uyandığımı fark ettim. Bu his, bedenimin yeterince dinlenememesinden ve son zamanlarda biraz düşük olan bağışıklık sistemim sebebiyle iyi uykunun benim için ekstra önemli olmasından daha çok o gün yeterince üretken olamayacağım içindi. Tamamlamak istediğim şeyler vardı ve bu uykusuzlukla onlara yeterince konsantre olamayacağımı düşündüm. Fakat, uzun süredir öz şefkat üzerine çalışan biri olarak bu bakış açısı pek de iyi hissettirmedi. Bir araf sürecinde olduğumu fark ettim, bu eski ve yıkıcı duyguların içinde olmakta rahat değildim ama bir yandan da hala zihnimle bedenimi kontrol etmeye çalışıyordum. 

Ben üretken olmayı seven biriyim. Bunda bir sorun yok. Şu an bir kariyer arasında olup, aktif olarak çalışmasam da yazmak, videolar çekmek ve yoga dersi vermek, yani belirli bir disiplin çerçevesinde sevdiğim şeyleri yapmak bana iyi geliyor. Bunda da bir sorun yok. Sorun, kendi değerimi salt dışarıda ortaya koyduğum şeylerle ölçmeye çalıştığımda ve bunun için sahip olduğum koşulları zorladığımda başlıyor. Bu arayı vermiş olmamamın temel sebebi; hayatı bir süre daha yavaş yaşayarak, tükenmişlik sendromundan ve bununla bağlantılı çeşitli kronik rahatsızlıklarımdan iyileşmekti. Aslında fena da gitmiyorum. Fakat bazen kendimi kaptırıp, kafamdaki fikirleri gerçekleştirmek için sabırsızlanıyorum. Potansiyelimi yeterince ortaya koyamadığımı düşünüp, öfkeleniyorum. Ve hobi olarak yaptığım şeyler bende anksiyete yaratmaya başlıyor.

Sinir sistemim, aynı Nicole LePera’nın belirttiği kronik bir savaş-kaç tepkisinde yaşamaktan yıpranmış olduğu için eskiye göre daha hassas. Stresi tolere etme kapasitem daha limitli ve dengem hızlıca bozulabiliyor. Bu sebeple, kendime karşı sabırlı olmak ve mevcut koşullarımda yapabildiğim kadarını kabul edebilmek, benim için bu dönemin en büyük öğretisi. Aklıma sık sık, Echart Tolle’nin çok sevdiğim bu cümlesi geliyor: “Bazen dışarıdan daha hiçbir şey başarmıyor gibi görünsek de aslında içeride çok şey başarıyor olabiliriz.” 

Nitekim yıllardır, yorulduğumda durmadığım, bedenime saygı göstermediğim, verdiği sinyalleri göz ardı ettiğim ve katı bir disiplin anlayışına sahip olduğum için bu noktaya gelmiştim. Neyse ki artık kendimi daha hızlı yakalıyorum! Ve kendimi, artık bu yıkıcı tavırların içinde uzun süre kalamayacak kadar sevmeye başladım.

Harward Busines Review’da karşıma çıkan, bana ilham veren bir makale de üretkenlik ve işkolikle ilgili şöyle bir bakış açısı sunuyor:

“Çoğumuz, yeterince meşgul olmaktan çok daha meşgul olmayı tercih ederiz. Çalışmak sadece meşgul kalmak için bir yol değil, aynı zamanda değerimizi kanıtlamak için bir yoldur -hem diğerlerine hem de kendimize-. İşe dalmak, boş zamanımız olduğunda ortaya çıkabilecek yetersizlik, kaygı, yalnızlık, üzüntü ve boşluk hislerini engellemeye yardımcı olur. 

İşkolikliği, özellikle de parayı her şeyin üstünde tutan bir kapitalist ekonomide, diğer bağımlılık türlerinden ayıran şey, sadece toplumsal olarak kabul edilebilir olması değil, aynı zamanda maddi ve sosyal olarak ödüllendirilmesidir. Bizi aşırı çalışmaya hangi içsel faktörlerin sürüklediğini fark etmedikçe, çoğumuz bilinçsiz bir şekilde bağımlılığımızı beslemeye devam ederiz.” 

Elbette ki üretken olmakta, çalışmayı sevmekte ya da verimliliğimizi artırma çabasında olmamızda bir sıkıntı yok. Bu makalenin de ortaya koyduğu, kendimize dürüstçe sormamız gereken şey, tüm bunları nasıl bir motivasyon ile yaptığımız. Kendimize karşı yıkıcı bir tavırda, dış kimliklerimize sıkı sıkıya bağlı, varlığımızı devamlı ortaya koyduklarımızla ispat etme çabasında olmak, zamanla içsel kaynaklarımızı tüketiyor. Dolayısıyla sürdürebilir değil ve bir noktada patlak vermesi kaçınılmaz. 

Son zamanlarda derinleştiğim dişil enerji öğretileri de benzer bir şekilde beni “nasıl” kısmına bakmaya yönlendirdi. İçinde bulunduğumuz kapitalist ve patriarkal düzende, dişil enerji sistemleri bizi yeni bir denge kurmaya çağırıyor; 

  • “Yapmaktan” ziyade bir “olma” hali içinde olmak. 
  • Aceleci ve sabırsız bir tutumdan ziyade, oyunsu bir tavırla üretmek. 
  • Bedenin bilgeliğine saygı duymayı öğrenmek. Verdiği sinyalleri dinlemek. Özellikle de bir kadın olarak, devamlı değişen döngülerimizle uyumlu bir akış içinde olmak. 
  • Daha şefkatli ve esnek bir disiplin anlayışı oluşturmak. 
  • Devamlı ciddi ve görev odaklı olmayı bırakıp, oyuna ve neşeye daha fazla alan açmak.

Bu yazı, sizin de kendi üretkenlik ve çalışma döngülerinizi gözden geçirmeniz için bir davet olabilir. Bu elbette ki bir günde, mucizevi bir şekilde değişecek bir durum değil. Fakat kendimize ve içsel motivasyonlarımıza dürüstçe, uzaktan bakabilmek, daha sağlıklı, yeni bir denge oluşturmanın ilk adımı.

İlginizi çekebilir: Bastırılmış iç dünyamız: ‘Görülmeyen duygular, durgunlaşır ve sertleşir’Bastırılmış iç dünyamız: ‘

Kübra Keleş: 2018 yılında “kendi gerçeğimi” yaşamak üzere bir yolculuğa çıktım. Gerçi hayat boyu bu yolculuktaymışım da, bunu fark etmem 27 yılımı almış ve artık hızlanmanın zamanı gelmiş. En büyük destekçilerim Kundalini Yoga ve Gestalt öğretileriyle, kendimi değiştirmek için değil, tam tersi daha fazla “ben” olabilmek için yürümeye devam ediyorum. Hem kendimin hem de bu yoldaki diğer kahramanların yoluna ışık tutabilmek, yaralarımızı birlikte dönüştürebilmek için yazıyorum.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale