X

Sizin stres diliniz hangisi?

Stres, pek çoğumuz için kaçınılmaz. Yetişmeyen işler, çağımızın hızlı temposu, ilişki sorunları, gelecek endişesi, ekonomik kaygılar ve daha nice sebep, hemen hemen her gün stresle mücadele etmemize neden olabiliyor. Bazen işimizin yoğunluğundan, bazen sorumluluklarımızdan, bazense sağlık sorunlarımızdan dolayı stres düzeyimiz artabiliyor. Stres faktörleri hemen hemen çoğumuz için ortak olsa da farklı olan bir şey var ki o da stresi ifade etme şeklimiz. Bir diğer deyişle ‘stres dili’miz. Bir düşünün; stresli olduğunuzda bunu nasıl ifade ediyorsunuz, stres faktörlerine karşı nasıl karşılık veriyorsunuz? Şimdi de tanıdığınız bir başkasını düşünün ve onun stresli anlarda nasıl tepki gösterdiğini gözünüzde canlandırmaya çalışın. Muhtemelen ikinizin de tepkileri farklıdır. İşte bu farklılığı yaratan olgu, stres dili.

Stres araştırmacısı, fizyoterapist ve Settled: How to Find Calm in a Stress-Inducing World kitabının yazarı Chantal Donnelly, stres dili yani stres language kavramını öne sürüyor ve herkesin stres karşısında verdiği tepkilerin farklı olduğuna dikkat çekiyor. Henüz literatüre resmi olarak giriş yapmamış olsa da stres dili, kendimizi ve sevdiklerimizi daha iyi anlamak için güçlü bir araca dönüşebilir. Donnelly’e göre 5 farklı stres dili var. Bunlar:

1. İçe patlayan (The Imploder)

“The Imploder” yani “içe patlayan” stres diline sahip kişiler, stresli bir durum karşısında donma tepkisi gösterirler. Bu bireyler stres altında kendilerini çaresiz, umutsuz ve hatta felç olmuş gibi hissedebilirler. Stresli durumlarla başa çıkmada büyük zorluklar yaşarlar ve genellikle içe kapanarak durumun daha da kötüleşmesine zemin hazırlarlar. Çünkü mücadele etmekten kaçınırlar ve bu da işlerin daha da içinden çıkılmaz bir hal almasına neden olabilir. Bu tepki, kişinin stresle başa çıkma kapasitesini sınırlayabilir. Eğer stres faktörleri karşısında kendinizi çaresiz hissediyor, harekete geçemiyor ve içinize kapanıyorsanız, bir ‘imploder’ olabilirsiniz.

2. Dışa patlayan (The Exploder)

“The Exploder,” stresli bir duruma karşı “savaş ya da kaç” tepkisi veren kişileri tanımlamak için kullanılır. Bu bireyler, stresli bir durumda aşırı tepkiler verebilirler; sinirlenebilir, öfkelenebilir, etrafına bağrıp çağırabilir veya bir şeyleri yere fırlatabilir. “Imploder”ların tersine, içlerine atmaz, her şeyi dışarı vururlar, yani savaşırlar. Eğer başa çıkamayacaklarını düşünüyorlarsa bu kez savaşmak yerine kaçmayı tercih ederler. Ve bu durum ne yazık ki çevrelerindeki insanlarla iletişim kurmalarını zorlaştırabilir.

3. Düzelten (The Fixer)

“The Fixer,” stresli bir duruma karşı düzenleyici, korumacı rol üstlenerek tepki veren kişiler için kullanılır. Ve Donnelly’e göre genellikle kadınların stres dili ‘the fixer’ olmaya daha yakındır. Kadınlar, stresli bir durum karşısında sınırları esneterek başkalarını memnun etmeye çalışabilir veya koruma iç güdüsü ile yaklaşabilir. Diğer bir deyişle annelik rolüne de bürünebilirler. Bu tip bir stres diline sahip olan kimseler, uzun vadede kendi ihtiyaçlarını göz ardı etme eğiliminde olabilirler.

4. Uyuşan (The Number)

“The Number,” stresli bir durumda dış dünyaya karşı kendini uyuşturan kişiyi ifade eder. Bu bireyler genellikle kaçış mekanizmaları kullanarak stresle başa çıkmaya çalışırlar. Donnelly’e göre kişi stresli bir durum ile baş edemediğinde, alkol, yemek, madde kullanımı, oyun bağımlılığı, aşırı çalışma veya yoğun egzersiz gibi kendini uyuşturacak ve o stres yaratan sebepten uzaklaştıracak bir şeyler arayışına girebiliyor. Bu tür bir stres tepkisi ne yazık ki sorunları çözmek yerine geçici rahatlama sağlar.

5. İnkar eden (The Denier)

İsminden de anlaşılacağı “The Denier” stresli durumları reddeden, stres faktörlerinden kaçınmaya çalışan kişileri tanımlamak için kullanılır. Bir nevi “toksik pozitif” olarak da bu kişileri tanımlamak mümkün. İnkarcı stres diline sahip kimseler, gerçeği kabul etmek yerine aşırı derece iyimser olarak stres yaratan durumları görmezden gelmeye çalışırlar. Ve bu inkar ediş, sorunların çözülmesini engelleyerek gerçeklerle yüzleşilmesini zorlaştırabilir.

Chantal Donnelly’e göre ilk üç stres dili yani patlayıcılar ve düzelten, insanların biyolojik olarak strese girdiklerinde nereye gittiklerini temel alırken son iki dil yani uyuşan ve inkar eden, insanların stresin üstesinden gelmek için düzenli olarak kullanmaya çalıştıkları stratejilere dayanıyor. Ayrıca, yalnızca bir stres dili olmadığına da dikkat çeken Donnelly, insanların farklı kişilere, durumlara karşı farklı stres dillerini kullanabildiklerini de belirtiyor. Örneğin, ebeveynlerinize karşı ‘içe patlayan’ dilini kullanırken, iş arkadaşlarınıza karşı ‘düzelten’ olabilirsiniz.

Peki, stres dilini bilmek neden önemli?

Tıpkı kendi sevgi dilinizi ya da partnerinizin sevgi dilini bilmek gibi hem kendinizin hem de çevrenizdekilerin sevgi dilini bilmek, ilişkilerinizi güçlendirmenize, daha sağlıklı iletişim kurmanıza yardımcı olacaktır. Böylece hem kendi tepkinizi hem partnerinizin ya da yöneticinizin tepkisini ön görebilir, durumlara karşı daha hazırlıklı olabilirsiniz. Ayrıca, daha yapıcı bir etkileşimde bulanabilir, sorunları çok daha fazla büyümeden çözebilirsiniz. Kendi ihtiyaçlarınızı da özellikle zorlayıcı anlara daha iyi analiz edebilirsiniz.

“Stres dillerini anlamak, ilişkilerinizde daha fazla anlayış getirir,” diyor Donnelly ve ekliyor: “Stres dilinizi çözdüğünüzde, nihayet ne olduğunu adlandırabildiğiniz için bir rahatlama hissi gelir.”

Ayrıca, stres dilinizi öğrenmek sorunlu davranışları değiştirmek için de iyi bir yol olabilir. Eğer yaptığınızın farkında değilseniz, bir davranışı değiştirmek imkansızdır. Strese nasıl tepki verdiğinizi anlamak, bir tartışmada veya başka zorlu durumlarda nasıl davrandığınızı kavramanın ilk adımı olabilir.

Stres dilinizi veya stres dillerinizi anlayabilmek için stresli anlarda kendinizi gözlemlemeye özen gösterin, tepkilerinize daha farkında yaklaşarak hangi dilin/dillerin sizi daha iyi açıkladığını anlamaya çalışın. Elbette ki stres dilinizi fark ettiğinizde tüm sorunlar bir anda çözüme kavuşmayacaktır -bunu söylemek pek gerçekçi değil- ancak olası sorunların çözümü için daha istekli ve motive olabilecek, kurduğunuz sağlıklı iletişim ile pek çok durumun üstesinden daha kolay gelebileceksiniz.

Kaynak: huffpost

İlginizi çekebilir: Stres hormonları: Stres kaynaklı hormon düzensizlikleri ve yeniden dengelemenin yolları

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale