X

Sirkadiyen ritim ve uyku ilişkisi: Kaliteli ve sağlıklı bir uyku için biyolojik saatinize kulak verin

Her ne kadar görmüyor, gün içinde bakmıyor olsak da, biyolojik saatimiz de tıpkı kolumuzdaki saat gibi 24 saat boyunca durmadan çalışmaya devam ediyor. Sirkadiyen ritim olarak adlandırılan, 24 saatlik gün-gece döngüsünde bedende gerçekleşen fizyolojik, psikolojik ve hormonal değişimlerin tamamı, beslenmemizden zihinsel süreçlerimize, organlarımızın çalışmasından gün içinde yaşadığımız duygusal iniş çıkışlara tüm sistemlerimiz üzerinde önemli bir etkiye sahip.

Sirkadiyen ritim bir nevi uyku-uyanıklık döngüsü içinde gerçekleşen tüm aktiviteleri kapsayan bir biyolojik saat. Bu nedenle uyanık olduğunuz saatlerde günlük alışkanlıklarınızı ve rutinlerinizi sirkadiyen ritminizle senkronize hale getirmeniz kadar önemli olan bir başka konu da, uyku döngüsünü ilgilendiren uyku alışkanlıklarınız.

Sirkadiyen ritme uygun olmayan uyku ve uyanıklık süreleri, uyku kalitesini, dolayısıyla da bedenin yenilenme kapasitesini olumsuz etkileyebiliyor. Dolayısıyla daha iyi uyuyabilmek, uykusuzluk ve beraberinde getirdiği problemlerle başa çıkabilmek, her yeni güne yenilenmiş ve taze bir zihinle başlangıç yapabilmek bütünsel sağlığımız için son derece önemli. Sağlıklı bir uyku düzeni ise ancak biyolojik saatimizin nasıl işlediğini, yani sirkadiyen ritmimize göre hangi saatlerde uyumamız, ne kadar uyumamız ve nasıl uyumamız gerektiğini iyi anlayabilmekle mümkün.

İlginizi çekebilir: Sirkadiyen ritim nedir: Sirkadiyen beslenme, sirkadiyen uyku düzeni ve sirkadiyen yaşam

Sirkadiyen uyku döngüsü

Biyolojik saatimiz 20.000’den fazla sinir hücresinin bir araya gelmesiyle oluşmuş, beynin tam merkezindeki hipotalamusta yer alan merkezce yönetilen ve bedendeki tüm sistemlerle bağlantıda olan bir yapı. Genetik özelliklerimiz kadar çevresel uyarıcılarla da şekillenen ve zaman içinde bedendeki tüm sistemlerin çalışma mekanizmalarını kontrol eden biyolojik saatimiz, yani sirkadiyen ritmimiz, bedenimizin dış dünyayla olan bağlantısını ve dış dünyaya adapte olma kapasitemizi de belirliyor.

Sirkadiyen ritmimizi ve uyku-uyanıklık döngümüzü belirleyen en önemli çevresel faktör gün ışığı. Bundan binlerce sene öncesinde, elektriğin olmadığı zamanlarda yaşayan ilk insanlar olan atalarımız, günlük aktivitelerini ve uyuma zamanlarını tamamen güneşin bir günlük hareketine göre düzenledikleri için, insan beyni de evrimsel sürecinde gün ışığıyla paralel çalışacak şekilde gelişmiş. Bu nedenle bedenimiz istemsiz olarak, dışarıda havanın karanlık olduğu saatlerde uyumaya, aydınlık olduğu saatlerdeyse uyanık kalmaya programlı. Beynimizin salgıladığı hormonlar, dolayısıyla sistemlerimizin çalışması ve gün içindeki performansımız doğrudan gün ışığına bağlı.

İlginizi çekebilir: Ne yersen o olursun, uyurken bile: Beslenme düzeni, biyolojik saat ve uyku kalitesi ilişkisi

Sirkadiyen işleyişi kontrol eden beyin bölümü, gözler aracılığıyla alınan görsel duyumsamaların ve sinyallerin iletildiği sinir hücreleriyle doğrudan bağlantılı. Gün ışığının azalmaya başladığı zamanlarda, gözlerimizden gelen veriler beyindeki ilgili bölgelere iletilerek uykuya geçmemizi sağlayan melatonin hormonunun salgılanmasını tetikliyor. Güneşin tekrar yükselmeye başladığı ve aydınlandığı zaman dilimindeyse beyin melatonin hormonunun salgılanmasını durdurarak bedenin uyanıklık evresine geçiş yapmasını sağlıyor.

Melatonin hormonu nedir?

Besin takviyeleriyle ilgileniyorsanız, melatoninin hormonunun adını mutlaka duymuşsunuzdur. Melatonin hormonu aslında beynin, uyku moduna geçmek ve uyku-uyanıklık döngüsünü kontrol edebilmek üzere doğal olarak salgıladığı ‘uyku hormonu’. Beynin melatonin salgılamasını tetikleyen en önemli faktör, yukarıda da bahsettiğimiz gün ışığı. Bedenimizdeki melatonin salgısı tamamen bulunduğumuz çevrenin aydınlık ya da karanlık olmasına göre belirleniyor.  Güneşin batmaya başladığı akşam saatlerinde yavaş yavaş salgılanmaya başlayan melatonin hormonu, güneşin yeniden doğduğu saatlere kadar artarak salgılanmaya devam eder. Gece uyumadığımızda saat ilerledikçe daha fazla uykumuzun gelmesinin, bedenimizin daha yorgun ve bitkin hissetmesinin sebebi tamamen melatonin salınımıyla ilgili. Sabahın erken saatlerindeyse melatonin salınımı yavaş yavaş azalarak sonlandırılır ve bedenimizde melatonin salınımının durması, herhangi bir çalar saate ihtiyaç duymaksızın tekrar uyanmamızı sağlar. Bedendeki neredeyse tüm hormonların aksine geceleri vızır vızır çalışan, gündüzleriyse kendini bekleme moduna alan melatonine, bu özelliği nedeniyle ‘Hormonların Drakulası’ da deniyor.

Melatonin salınımı gün ışığıyla doğrudan ilişkili olduğu için, kışları gecelerin uzaması ya da yazları gecelerin kısalması gibi gün ışığı saatlerinde yaşanan değişimler melatonin salınımının mevsimsel olarak değişmesine, dolayısıyla uyku düzenimizin de mevsime göre farklılık göstermesine neden olabiliyor. Benzer şekilde, yaş aldıkça melatonin hormonunun salınımı da azalıyor. Bu nedenle yaş almış bireyler kendilerinden daha genç olan kişilere göre daha az uyuyabiliyor.

Melatonin takviyeleri

Uyku bedenin yenilenmesi, zihinsel ve bedensel sistemlerin düzgün çalışması ve zihinsel performansımızın optimum düzeyde işleyebilmesi için son derece önemli. Ancak günümüz koşullarında sirkadiyen ritme uygun bir uyku düzenini takip edebilmek, gece 10-11 gibi uyuyabilmek ve sabah güneşin ilk ışıklarıyla uyanabilmek her zaman mümkün olmuyor. Gece mesaiye kaldığınızı, vardiyalı çalıştığınızı ya da farklı zaman dilimlerine seyahat etmenizi gerektiren bir işiniz olduğunu düşünün. Pek çoğumuz için yabancı olmayan bu sorumluluklar, bedenin doğal dengesiyle senkronize bir yaşam sürdürmemizin önünde engel teşkil edebiliyor. Sirkadiyen ritme uygun olmayan yaşam koşulları, uyku problemlerini de beraberinde getiriyor. Mart 2020’de yayınlanan Türkiye Uyku Araştırması raporuna göre, uyku problemi yaşayanların büyük bir kısmı problemin kaynağının stres ve kaygı olduğunu belirtiyor. Uyku problemlerinin diğer kaynaklarıysa şöyle:

  • Jet lag
  • Körlüğe bağlı sirkadiyen ritim bozuklukları
  • Gecikmeli uyku bozukluğu (uyuma ve uyanma saatlerinin anormal saatlerde olması ve belirli bir düzene bağlı olmaması)
  • Vardiyalı çalışma düzeni

Uyku problemi yaşanan durumlarda, sentetik ya da doğal olarak üretilmiş melatonin takviyeleri, doğru şekilde kullanıldığında uyku döngüsünün düzene girmesini ve sirkadiyen ritimle uyumlu hale getirilmesini sağlayabiliyor. Ancak takviye alınmadan önce mutlaka bir uzmanla görüşmeli ve melatonin takviyesini nasıl kullanmanız gerektiğini çok iyi anlamalısınız. Melatonin kullanırken bunun sadece sirkadiyen ritminize uyumlanmanıza aracı olabilecek bir takviye olduğunun farkında olmalı, bu nedenle sadece takviye almayı değil çevresel düzenlemelerinizi de uygun hale getirmeyi unutmamalısınız. Melatonin salınımınızı düzenlemek için akşam saatlerinde yapay ekran ışıklarından uzak durmaya, evinizdeki aydınlatmalı mümkün olabildiğince loş hale getirmeye, gece karanlık bir ortamda uyumaya ve sabahları uyanır uyanmaz gün ışığına maruz kalmaya çalışın.

Kronotipiniz sirkadiyen ritminizi belirliyor olabilir

Gün içinde mutlaka enerjinizin tavan yaptığı, daha üretken olduğunuz ya da kendinizi enerjisiz hissettiğiniz zaman dilimlerinin olduğunu gözlemlemişsinizdir. Kendimizi ya da başkalarını ‘sabah insanı’ ya da ‘gece kuşu’ gibi farklı sıfatlarla tanımlamamıza neden olan şey aslında herkesin kendine özgü bir sirkadiyen ritminin olması. Kronotip olarak adlandırılan ‘kişiselleştirilmiş biyolojik saat’ olgusu, sirkadiyen ritmin kişinin genlerine, çevresel koşullara ve deneyimlerine göre kişiye özel şekillenmesi sonucu oluşuyor. Bu nedenle aslında ‘sirkadiyen ritme uygun yaşam tarzı’ derken, kişinin alışkanlıklarını, çevresel koşullarını, genetik mirasını, ilişkilerini, değerlerini, kısacası bireye özgü tüm özellikleri de mutlaka göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Sirkadiyen ritimdeki bu farklılaşma genelde iki karakter özelliği şekilde kendini gösteriyor:

Erkenci kuşlar

Sabahları erken uyanmakta hiç zorluk çekmeyen, aksine güne geç başlamaktan hoşlanmayan, sabahın erken saatlerinde enerji patlaması yaşayan ve üretken olan bu grup kendini genelde ‘sabah insanı’ olarak tanımlıyor. 

Gece kuşları

Geç uyanmayı seven, akşam saatlerinde kendini daha huzurlu hisseden ‘gece insanları’nın biyolojik saati, 24 saatlik döngüden daha yavaş hareket etme eğiliminde oluyor. Bu kronotipe sahip insanlar gecenin geç saatlerinde çalışmaktan hoşlanıyor ve geç saatlerde daha üretken olabiliyorlar.

Hangi grupta olursanız olun, kronotipiniz gelişim sürecinizde değişebiliyor. Dolayısıyla kişiselleştirilmiş sirkadiyen ritminiz, yaş aldıkça değişime uğrayabiliyor. Örneğin, ergenlik döneminde radikal bir değişim geçiren biyolojik saat, daha geç saatlerde uyumanıza ve daha fazla uykuya ihtiyaç duymanıza sebep olabiliyor.

Okul ve iş gibi sorumlulukların yaşamınıza dahil olmasıyla birlikte uyuduğunuz ve uyanık olduğunuz saatleri düzenlemek durumunda kalabiliyor, gece kuşuyken zamanla sabah insanına dönüşebiliyorsunuz. Dolayısıyla uyku-uyanıklık döngünüzü sirkadiyen ritminize uygun şekilde düzenleyebilmeniz mümkün ancak bunu yavaş adımlarla yapmanız gerekiyor.

Uyku düzenini sirkadiyen ritme uygun şekilde düzenlemenin yolları

Uyku düzenini sirkadiyen ritme uygun hale getirmek, günümüz yaşam koşullarında pek de mümkün değil. Çalışma saatlerimiz, günlük programlarımız, dijital dünyada daha fazla zaman geçirmeye başlamamız ve biyolojik bazı özelliklerimiz sirkadiyen ritmimizin, dolayısıyla uyku düzenimizin bozulmasına engel olabiliyor. Ancak yine de günlük döngünüzü sirkadiyen ritminizle senkronize etmenizi sağlayabilecek bazı öneriler mevcut.

Uyku ve uyanma saatlerinizi bir programa oturtun

Biyolojik saatiniz, gün içindeki tüm aktivitelerinizi bir programa bağlı kalarak yaptığınızda tekrar düzene sokulabiliyor. Uyku saatlerinizi düzenlemek ve sirkadiyen ritminizle uyumlu hale getirmek için her gün yatağa girdiğiniz ve uyandığınız saati yarım saat öne çekebilir, hafta sonları da dahil olmak üzere her gün aynı saatte uyuyup aynı saatte uyanmayı alışkanlık haline getirebilirsiniz.

Ekran sürenizi kısaltın

Doğal ya da yapay tüm ışık kaynakları beyne uyanık ve tetikte olma sinyalleri gönderir. Tablet, akıllı telefon, bilgisayar ekranı, televizyon gibi yapay ışık kaynakları da tıpkı gün ışığı gibi bedene uyanık kalması gerektiği mesajı vererek uykuya geçişi zorlaştırabilir. Kaliteli ve düzenli bir uyku döngüsü için uyumadan en az 2-3 saat önce yapay ışık kaynağı olan tüm cihazlarınızdan uzaklaşmanız gerekiyor. Benzer şekilde aydınlatma için kullandığınız ışıklarda da mümkün olabildiğince en düşük enerjili ve en loş olanları tercih etmelisiniz. Ayrıca uyuduğunuz odada dışarıdan gelen ışıkları engelleyebilecek kalınlıkta perdeler kullanabilir ya da uyku maskesiyle uyuyabilirsiniz.

Vardiyalı bir çalışma düzeniniz varsa…

Eğer geceleri uyanık olmanızı gerektiren bir işte çalışıyorsanız, uyku ihtiyacınızı gündüz saatlerinde karşılamak zorundasınız. Beden saati dışarıda ışık varken uyanık olmaya programlandığı için, ihtiyaç duyduğunuz uykuyu gündüz saatlerinde almak oldukça zor olacaktır. Bu da zamanla uyku problemleri geliştirmenize sebep olabilir. Vardiyalı çalışma saatleri sirkadiyen ritme uygun olmadığı için gece uyanık kalmakta, gündüzleri ise uyumakta zorluk çekmeniz çok normal. Böyle bir düzende uyku ihtiyacınızı gece ve gündüz saatlerinde vereceğiniz kısa uyku molalarıyla karşılayabilirsiniz.

Özellikle farklı zaman dilimlerine yolculuk yapmanızı gerektiren bir çalışma düzeniniz varsa (pilot ya da kabin görevlisi olarak çalışıyorsanız ya da deniz aşırı seyahat etmenizi gerektiren bir işiniz varsa) biyolojik saatiniz dengesiz hale gelebilir ve uyku problemleri yaşayabilirsiniz. Jet lag olarak adlandırılan bu durumla başa çıkabilmek için beden saatinize bulunduğunuz saat dilimine alışması için 2-3 gün kadar zaman tanımalı, bu sürede uyku-uyanıklık döngünüze ekstra özen göstermelisiniz.

Menstrual döngü

Yapılan araştırmalar, kadınların regl olmadan önceki birkaç günlük periyotta uyku düzenlerinin bozulabildiğini ve uyku-uyanıklık döngülerinin hormonal değişimlere bağlı olarak farklılaşabildiğini gösteriyor. Bazı araştırmalar, regl öncesi dönemde daha az uyumanın biyolojik saati dengelemek için bedenin kendi kendine yaptığı bir düzenleme olduğunu ve rahatlama sağladığını gösteriyor.  

Peki, sirkadiyen ritmimizle daha uyumlu, dolayısıyla daha kaliteli ve iyi bir uyku için neler yapabiliriz?

İngiliz sirkadiyen sinirbilim profesörü, Nuffield Oftalmoloji Laboratuvarı Direktörü ve Uyku ve Circadian Nörobilim Enstitüsü Başkanı Russel Foster, uykunun insan hayatı için neden önemli olduğunu anlattığı ‘Neden Uyuruz?’ adlı TED Konuşması’nda, kaliteli ve iyi bir uyku için yapılması gerekenleri şöyle açıklıyor:

‘Yatak odanızı bir ‘uyku cenneti’ haline getirin. Bu konuda dikkat etmeniz gereken en önemli iki şey uyuduğunuz ortamı mümkün olabildiğince karanlık hale getirmek ve serin bir odada uyumak. Işığa maruz kalma miktarınızı yatağa girmeden en az yarım saat önce azaltın, ya da tamamen sonlandırın. Işık, uyanıklılık seviyelerini artırır ve uykuya geçmeyi geciktirir. Yatağa girmeden önce çoğumuzun son yaptığı şey nedir? Işıkların açık olduğu banyoya gidip, aynaya bakarak dişlerimizi fırçalamak. Bu, uykudan hemen önce yapabileceğimiz en kötü şeylerden biri. Cep telefonlarınızı kapatın. Bilgisayarlarınızı kapatın. Beyninizi alarma geçiren ve uyaran her şeyi kapatın. Gün içinde çok geç saatlerde, ideal olarak öğleden sonra kafein almamaya çalışın… Sabahları güne gün ışığıyla başlamak biyolojik saatimizi aydınlık-karanlık döngüsüne göre ayarlamamıza olanak verir. Bu nedenle sabah ışıkla güne başlayın. Ve her şeyden önemlisi, kendinizi dinleyin, bedeninizi dinleyin. Dinlenin… Derin uykuya geçişinizi kolaylaştırdığını düşündüğünüz şeyleri yapın, alışkanlıklar ve rutinler oluşturun’.

Sirkadiyen ritim ve uyku kalitesi arasındaki ilişkiye dair öğrendiklerinizi pekiştirmek için Foster’ın 20 dakikalık muhteşem konuşmasının tamamını mutlaka izlemenizi öneriyoruz. Bonus: Türkçe altyazı seçeneği de mevcut!

 

 

Kaynaklar: 

  • Serin Y. · Acar Tek N. (2010). Effect of Circadian Rhythm on Metabolic Processes and the Regulation of Energy Balance, Human Nutrition: Review Article
  • Get in Touch With Your Circadian Rhythm, Web MD
  • Melatonin: What It Does and How to Take It, Web MD
  • What’s the connection between sleep and mental health? A Q&A with circadian neuroscientist Russell Foster, TED Blog
  • Why Do We Sleep, by Russel Foster, TEDx Talks
Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale