X

Silikon Vadisi’ndeki milyar dolarlık Türk: Udemy ve Carbon Health’in Kurucusu Eren Bali, sağlıkta global bir şirket yaratmaya hazırlanıyor

Dünyanın en bilinen ve en çok kullanılan Udemy isimli öğrenme platformunu, özellikle uzaktan eğitimin popüler hale geldiği pandemi döneminden beri hepimizin çok daha yakından tanıyoruz. Peki Udemy’nin kurucusunun bir Türk olduğunu, üstelik sadece Udemy ile değil Amerika’nın sağlık sistemini baştan aşağı değiştirecek tele-sağlık uygulaması Carbon Health ile Silikon Vadisi’ndeki yüzlerce büyük yatırımcının odağında olduğunu biliyor muydunuz? Milyar dolarlık Carbon Health ve Udemy girişimleriyle tüm dünyanın dikkatini bir anda üstüne çekmeyi başaran Eren Bali’nin, Malatya’nın bir köyünde başlayan ve Silikon Vadisi’nde milyar dolarlık değerlemelerle hız kesmeden devam eden, ilham verici yolculuğuna gelin daha yakından bakalım.

Eren Bali kimdir?

1984 yılında, öğretmen bir ailenin çocuğu olarak Malatya’nın küçük bir köyünde dünyaya gelen Eren Bali, eğitim hayatına da bu küçük köyde başlıyor. Aynı anda beş kademeye tek öğretmenin eğitim verdiği, birleştirilmiş eğitimle tek odalı bir sınıfta eğitim hayatına başlayan Bali’yi başarı yolculuğuna götüren en önemli adımsa Malatya Fen Lisesi’ni kazanmasıyla ve bilgisayarla tanışmasıyla gerçekleşiyor.

Lise yıllarında ulusal ve uluslararası matematik olimpiyatlarına katılan ve ardı ardına kazandığı madalyalarla dünyanın en iyi okullarının dikkatini çeken Bali, lise zamanlarında ablasının ODTÜ’yü kazanmasıyla eve alınan bilgisayar ve internet bağlantısıyla birlikte yepyeni bir dünyanın kapılarını aralıyor. Öyle ki Peter Fisk’e verdiği röportajında Eren Bali, ‘Bir gün annem ve babam bana ve kız kardeşlerime bir bilgisayar aldı ve birkaç ay sonra da evimize internet bağlantısı geldi. İnterneti kullanmaya alıştığım anda artık öğrenmenin sınırsız bir yolunu keşfettiğimin farkındaydım.’ diyor.

Bali’nin lise eğitimi sırasında Washington’da düzenlenen 2001 Uluslararası Matematik Olimpiyatı’nda kazandığı gümüş madalya, Amerika’daki prestijli okulların yer aldığı Ivy League’deki pek çok okuldan teklif almasını sağlasa da, Bali eğitimine Türkiye’de devam etme kararı alarak ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde hem üniversite eğitimine hem de girişimcilik macerasına ilk adımları atıyor.

Üniversitede, daha sonra Udemy’de ortağı da olacak çocukluk arkadaşı Oktay Çağlar ile tekrar bir araya gelen Bali’nin öğrencilik yıllarında Çağlar ile yaptığı ilk projesi, bir sunucu üstünden müzik dinlenilmesini sağlayan (Spotify’ın 90’lı yıllardaki versiyonu olarak düşünebilirsiniz) MP3 Server isimli bir yazılım oluyor. Proje fikir olarak çok beğenilse de, o yılllardaki internet altyapısının yetersiz olması nedeniyle pek de ileriye gidemeden rafa kaldırılmak mecburiyetinde kalıyor.

Bali ve Çağlar ikilisinin ciddi anlamdaki ilk girişimcilik macerasıysa, proje aşamasındaki inşaatların üç boyutlu modellerini sergileyebilecekleri, dijital bir platform olan guncelbasin.com adlı internet sitesini kurmalarıyla başlıyor. Bu girişimcilik serüvenlerinin bekledikleri şekilde gitmemesi ve süreçteki tüm öğrenimleriyse onları adım adım Udemy’nin kuruluşuna doğru götürüyor.

Udemy fikri nasıl doğdu?

İnsanların ihtiyacı olan bir şeyi yapmanın verdiği mutluluk ve haz duyguları, Bali’nin ve Çağlar’ın kariyerlerine girişimcilikte devam etmeleri konusundaki itici güç oldu. O dönemde ODTÜ Teknokent’te Avrupadan ve Amerika’dan gelen, alanında son derece başarılı eğitmenlerin girişimcilikle ilgili verdikleri derslere katılan ikili, bu eğitimleri dijital bir platforma taşıyarak daha erişebilir hale getirme fikriyle oluşturdukları bir girişime imza attı ve bu sayede girişimcilik eğitimleri uzaktan da verilebilir hale geldi. Projenin başarılı olmasıyla birlikte bu fikri bir adım daha ileri taşımak isteyen Bali’nin ve Çağlar’ın hayali artık belliydi: Dünyanın dört bir yanındaki en iyi eğitmenleri ortak bir platformda buluşturarak milyonlarca insanın ücretsiz ulaşabileceği ders içerikleri oluşturmak!

Hayalini gerçekleştirmek üzere girişimcilik yolculuğuna başlayan ikilinin önündeki en büyük engellerden biri, iş geliştirme ve araştırma için finansal destek bulmak oldu. O dönemde öğrenci olan Bali ve Çağlar, finansman bulabilmek için Silikon Vadisi’ndeki küçük girişimlere uzaktan çalışmak için başvurdular ve başvurularının büyük bir çoğunluğu reddedilse de, kabul aldıkları yerlerdeki çalışmalarından kazandıkları paranın büyük bir bölümünü o dönemde ‘Knowband’ adını verdikleri eğitim platformlarını geliştirmek üzere kullandılar.

Oldukça ilgi gören ve her geçen gün daha fazla eğitmene ulaşan iş fikirlerinin daha da başarılı olabileceğine inanan Bali ve Çağlar, ‘boğulacaksak büyük denizde boğulalım’ diyerek Silikon Vadisi’nin yolunu tuttu. Ancak girişimcilik dünyasında adeta patlama yaşanan o dönemde Amerika’ya giden ikili, önce çok uzun bir süre çalışma izni alamayarak, sonrasındaysa tam 57 yatırımcı tarafından reddedilerek bugün milyar dolarlık bir yatırım haline gelmiş olan fikirlerinin düşündükleri kadar ilgi görmemesiyle ve başarısızlıkla yüzleşmek durumunda kaldı.

Bali ve Çağlar tüm bu başarısız girişimlerine rağmen, fikirlerine olan inançlarıyla 58. Yatırımcı olan Dave McClure’nin da kapısını çalmaktan çekinmedi. 2010 yılında McClure’nin bir araya getirdiği 11 melek yatırımcıyla birlikte, Udemy girişimine ilk kez 1 milyon dolarlık yatırım yapması, ikilinin ihtiyaç duyduğu finansmanın sağlanması için yeterli oldu ve Udemy bu yatırımdan sonra inanılmaz bir ivmeyle büyümeye başladı.

‘Yaşam boyu öğrenme’ felsefesini benimseyerek eğitim sektörüne farklı bir soluk getiren Udemy, online ve uzaktan eğitim alanında en başarılı girişimler arasında gösteriliyor. Tabii Udemy’nin elde ettiği kısıtlı finansal fırsatı çok iyi kullanmış olması, diğer yatırımcıların da dikkatinden kaçmıyor. 2014’te 32 milyon dolar, 2015’te 65 milyon dolar, 2016 Haziran’da 60 milyon dolar yatırım alan Udemy; bugün tüm dünyada 40 milyondan fazla kullanıcısı, 65’in üzerinde farklı dilde eğitim veren 50.000 eğitmeni ve 7000’den fazla kurumsal müşterisiyle 3.32 milyar dolar değerlemeye sahip bir şirket. Bu başarının ardındaysa hiç şüphesiz azim, kararlılık ve inanç yer alıyor.

Eren Bali’nin sağlık sektöründeki yeni girişimi: Carbon Health

Başarısını ve popülerliğini Udemy’nin hız kesmeyen büyümesiyle katlayan Eren Bali, bugünlerde son üç yılda % 40 oranında büyüyen ve 2020’de 45 milyon dolardan fazla gelir getiren Carbon Health girişimiyle gündemde. Amerika’nın en büyük problemlerinden biri olan sağlık sistemini baştan aşağı değiştirmeyi ve yapılandırmayı hedefleyen Carbon Health girişimi, sağlığa erişimin sosyo-ekonomik düzeyle doğru orantılı olduğu, sağlık hizmetlerinde şeffaf süreçlerin yürütülmediği ve hastane ziyareti sonrasında çok basit bir tedavi için bile astronomik faturaların çıkarıldığı Amerika’da sağlık sistemindeki eşitsizliği ve adaletsizliği ortadan kaldırma iddiasıyla tüm dünyanın gündeminde.

San Francisco merkezli olan Carbon Health şirketi, hastanelerden ve kliniklerden yüz yüze alınan hizmetlerin önemli bir kısmının dijital ortama taşınmasını hedefleyen bir tele-sağlık uygulaması. Sağlık sigortasıyla birlikte kullanılabilecek, abonelik sistemine dayalı sağlık hizmeti sunan Carbon Health, sağlık hizmetlerine herkesin eşit şekilde ulaşabilmesini sağlamayı amaçladığı kapsayıcı vizyonuyla dikkat çekiyor. Hastaneye ya da kliniğe gitmeye kıyasla çok daha düşük ücretlerde sağlık hizmetinin verildiği; kullanıcılarının kendilerine en uygun olan yerde ve zamanda, hatta kendi ana dillerinde sağlık hizmeti alabildikleri Carbon Health, Amerika’nın 11 eyaletinde 81’den fazla kliniğiyle hizmet verirken; Bali 2025 yılının sonuna kadar bu sayının 1500’e çıkarılmasını hedefliyor.

Bali’nin böylesine büyük bir hedefe ulaşıp ulaşamayacağını önceden tahmin etmek elbette imkansız. Ancak 2010 yılında kurulan Udemy’nin, çok kısa sürede, çok kısıtlı bir finansal destekle milyar dolarlık bir şirket olma hikayesi, Bali’nin Carbon Health girişiminde de benzer bir ivmeyi yakalamasıyla neler yapabileceğinin kanıtı gibi. Dolayısıyla, özellikle Amerika’lı yatırımcılar sağlık sistemine sürdürülebilir bir çözüm getirmek gibi muhteşem bir potansiyeli olan Carbon Health’in her adımını çok yakından takip ediyor. 

Hedefi Amerika’da çökmüş olan sağlık sistemini baştan aşağı değiştirmek olan Carbon Health girişimi, bugün geldiği noktada bile şimdiden 3 milyar doların üzerinde bir değerlemeye sahip. Girişimcilik vizyonu açısından adı Elon Musk ve Steve Jobs gibi isimlerle anılan Eren Bali, insanların yaşamına değer katma ve ihtiyaçlarını karşılama tutkusuyla çıktığı girişimcilik yoculuğunda, tüm dünyadan milyonlarca insanın eğitim ve sağlık gibi en temel hizmetlere, eşit ve adil koşullarda ulaşabilmelerine olanak sağlıyor. Bali’nin yeni girişimleri ve Carbon Health ile elde etmesi beklenen başarıyı gururla izliyor ve heyecanla takip ediyoruz!

Kaynaklar: Inc., Wikipedia, Web Tekno, Crunch Base, Peter Fisk

Fotoğraflar: Forbes, Inc., Peter Fisk

 

 

 

 

 

 

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 

Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale