X

Şiddetsiz iletişim ilişkilerde dönüşüm 4: İhtiyaç

O gün harika uyandınız. En sevdiğiniz kıyafetleri giydiniz, ışıl ışıl pırıl pırıl bir gökyüzü… Sokağa ilk adımınızı attınız ve harika gökyüzünden bir ciğer dolusu alıp otobüs durağına yürümeye başladınız. Otobüs de tam zamanında geldi, üstelik oturacak yer de buldunuz, oh keyfiniz sonsuz.

Harika gökyüzünden bir ciğer dolusu alıp otobüs durağına yürümeye başladınız…

Harikalı tıngırlı mıngırlı manzaralı mutluluğunuz, otobüsü son durak olan Taksim Meydanı’na park etti. Otobüsten indiniz ve adım adım ofise doğru yürüyorsunuz…

Yol üstünde, bir anda bir kalabalık gördünüz. Baktınız acaba ne olmuş yine diye… İki adam tartışıyorlar, biri diğerine bas bas bağırıyor. Ne dediği de pek anlaşılmıyor ama belli ki çok sinirlenmiş. Aradan seçtiğiniz birkaç kelime adamın bir “haklılık” arayışında olduğunu söylüyor size… Sizce, o sırada oradan geçmekte olan diğer insanlar bu adama nasıl tepkiler verirlerdi? Ya da siz nasıl tepki verirdiniz?

Muhtemelen bazılarının kulaklıklarını takıp hızlı adımlarla hemen oradan uzaklaşmaya çalıştığını görürdük, bazılarının çok sevdikleri bir filmi izler gibi durup izlemeye başladığını ve hatta belki tartışmanın dozu arttıkça daha çok keyif aldığını gözlemlerdik, bir başkasının muhtemelen olaya müdahale ettiğini ve tartışmanın içine atılarak durdurmaya çalıştığını görürdük… Belki bir başkası çok panik olur ve hemen polisi arardı. Hatta orada öylece donup kalan bir insan bile hayal edebiliyorum…

Aynı olaya, binlerce farklı insan, yüz binlerce farklı şekilde tepki verebilirdi… Peki, ya “bağıran adam” imajından ötesini görebiliyor olsaydık o zaman nasıl olurdu?

Aynı olaya, binlerce farklı insan, yüz binlerce farklı şekilde tepki verebilirdi…

Bu, bağırdığını gördüğümüz bir adamın bizde yarattığı otomatik tepkiye kapılıp gitmeden ve onu yargılamadan, bir saniyeliğine durup, “acaba bu adam neden bağırıyor?” diye düşünmekle başlayıp “İnsanın Temel İhtiyaçları”na ulaştıracak bir keşif turuna çıkarırdı bizi. Bu keşif davetini kabul ettiğimizde “bağıran adam” imajının ardında “karşılanmayan ihtiyaçları sebebiyle acı içinde kıvranan bir insan” olduğunu görürdük. Yol burada bitmezdi tabii, hatta tam da burada başlardı. Sonra, “Bu adam neden acı çekiyor? Ne hissediyor olabilir? Öfkesinde başka hangi duygular gizli?” diye sorardık… Hemen sonra, asıl soru belirirdi: “Bu adamın acısı bende neden ve nasıl bir tepki yaratıyor? Bu olay bana nasıl hissettiriyor? Öfkemde, kızgınlığımda ya da korkumda başka hangi duygular var?” Ve bu soru kendimizle ilgili yeni bir keşfe götürürdü bizi ve kendi gerçeğimize bir adım daha yaklaşırdık. Kendi gerçeğimize yaklaşmak yaşamla dolup taşırırdı bizi. Peki, o bağıran adamın ötesini görebildiğimizde o adamı nasıl algılardık? Acı çeken birini gördüğümüzde hala ona karşı öfkeli kalabilir miydik acaba?

İşte yaşama “ihtiyaçları görebilen gözlerle” bakmak bu kadar önemli ve derin. Biliyorum, ben dahil birçoğumuz için yeni bir kavram bu. Ancak ben bu bakış açısını yaşamıma kattıkça hafiflediğimi gözlemliyorum ve gerçekten peşinde olduğum ve peşinde olmaya inandığım en nadide şey bu; hafiflik. Siz de benim gibi hafifliği arayanlardansanız bu konuda çok hazine bulabilirsiniz. 

İhtiyaç nedir ve neden vardır?

Şiddetsiz İletişim eğitim kitapçığından bir alıntıyla cevaplamak istiyorum bu soruyu; “Biz insanlar yaptığımız her şeyi bir ihtiyacımızı karşılamak için yaparız. İhtiyaçlar, daha kaliteli-konforlu bir yaşam sürmemiz için vardır ve davranışların ardında yatan ihtiyacı görmek bizi rahatlatır. Yaşadığımız sıkıntılarda karşılayamadığımız bir ihtiyacımızı fark ettiğimizde kendimizle daha derinden bağlantı kurarız. Ancak, ihtiyacımızı anlamakta çoğunlukla zorlanırız ve bu süreçte sıklıkla stratejileri ihtiyaçlarla karıştırdığımız için çözümsüzlük içinde tıkanıp kalırız. Halbuki, davranışın ardındaki gerçek ihtiyacı görebildiğimizde sonsuz sayıda çözüm potansiyeli önümüzde açılıverir“.

İnsanın temel ihtiyaçları nelerdir?

Maslow bu soruya “İhtiyaçlar Hiyerarşisi Piramidi” ile cevap verir. İhtiyaçlar hiyerarşisine göre; insanın 5 Temel ihtiyacı vardır. Bunlar, ilk basamaktan son basamağa doğru şöyle sıralanır:

  1. Fizyolojik ihtiyaçlar (yeme, içme, nefes alma…)
  2. Güvenlik ihtiyaçları (barınma, korunma)
  3. Ait olma ve sevgi ihtiyacı (sosyalleşme, bir gruba ait olma)
  4. Saygı ihtiyacı (öz saygı ve başkaları tarafından saygı duyulan kişi olmak)
  5. Kendini gerçekleştirme ihtiyacı (soyut olarak yaşamsal varoluş amacını anlamak)

Bu teori özetle der ki, insanın ulaşabileceği en üst basamak “Kendini Gerçekleştirme İhtiyacı”nı tanımlamasıdır ve bu basamağa ulaşabilmesinin yolu ondan önce gelen tüm basamakları aşması ile mümkün olabilir. Bu durumda, yeme-içme, nefes alma gibi fizyolojik ihtiyaçlarını karşılayan biri için barınma ve korunma ihtiyaçları öne çıkacak ve güvenlik ihtiyaçlarını karşılamış biri ise ait olacağı bir grup arayışı ile ait olma ve sevgi ihtiyacını karşılamaya odaklanacaktır. Başkaları ile etkileşim sayesinde kendi varlığını hissetmeye başlayan insan için ise bir sonraki aşama olan saygı ihtiyacı öne çıkacak ve bu aşamada kendine duyduğu saygıyı güçlendirmeye çalışacak ve başkaları tarafından saygı gördüğü bir yaşam inşa etme yolunda olacaktır.

Kaynak: Güncel Psikoloji

Maslow’a göre modern insan en son basamak olan “Kendini Gerçekleştirme İhtiyacı”na geldiğinde kendine “Ben neden yaşıyorum? Varlığım ne şekilde daha büyük bir amaca hizmet edebilir?” gibi soyut sorular sormaya başlar. Bu aşama soyutluk içinde kalmak yerine çoğunlukla piramidin alt basamaklarına geri dönüp bu arayışını somut çözümlerle karşılamaya çalışır. O zaman aşırılıklara başlar; ihtiyaçtan fazla yemek, alışveriş bağımlılığı, seks bağımlılığı, aşırı kontrolcülük, sürekli kendine duyduğu sevgiyi sorgulamak, kendini bir yere ait hissedememek, yeterince saygı duyulan biri olmadığını düşünmek, içki-sigara bağımlılığı gibi gibi… Özetle kendi gerçeğinden kaçan insan kendine türlü türlü bağımlılıklar geliştirir.

Maslow’un bu “İhtiyaçlar Hiyerarşisi Piramidi” bugüne kadar hem kendimin, hem de yaşamımdaki insanların davranışlarını anlamak adına bana rehber olmuştur. Ancak, Şiddetsiz İletişimin Kurucusu M.B.Rosenberg’in yıllarca süren analizlerine dayanarak hazırladığı “Temel İhtiyaçlar” listesi benim için güzel bir tamamlayıcı oldu. Rosenberg’in listesinde tüm insanlara hitap edebilecek birçok ortak temel ihtiyaç tek tek yazılmış. Bu sayede, ihtiyaçlarımı daha kolay fark edebilir ve ayırt edebilir oldum.

Aşağıda bu listenin Şiddetsiz İletişim kitapçığından alıntıladığım bir kısmını paylaşıyorum. Tüm listeye ulaşmak için Şiddetsiz İletişim Türkiye ekibi ile iletişime geçmenizi öneririm. Bence ne kadar çok farklı tanımlanmış ihtiyaç görürseniz kafanızda o kadar çok yeni kapı açılacaktır.

Marshall Rosenberg
M.B. Rosenberg’e göre İnsanın Temel İhtiyaçları 7 başlıkta toplanabilir. 

Özerklik/ Otonomi: İnsanın kendi hayallerini, hedeflerini ve değerlerini seçmesi ve bunları gerçekleştirmek için kendi planlarını seçmesi.

Kutlama/Anma: Hayatın yaratılmasını ve hayallerin gerçekleşmesini kutlamak ve sevdiklerimizin, hayallerimizin ve başka kayıplarımızın yasını tutmak

Bütünlük: Hakikilik, yaratıcılık, inandırıcılık, anlam, kendine değer vermek

Manevi Birlik/İçsel Bağlılık: Güzellik, uyum/denge, ilham/esinlenme, düzen, barış, iç huzuru, büyüme/gelişme, şifa…

Karşılıklı Bağlılık ve Dayanışma: Kabul görmek, şefkat, yakınlık, takdir etme-edilme, saygı, destek, kolaylık, rahatlık, güvenmek/güvenilmek, iş birliği, iletişim, maddi güvenlik, netlik, denge…

Fiziksel: Hava, besin, su, hareket/egzersiz, yaşamı tehdit eden canlılardan korunma, cinselliğin ifadesi, dinlenme/rahatlama, dokunma/temas…

Oyun: Eğlenmek, gülmek, şakalaşmak/mizah, keşif, kendini ifade etmek

Benim için bu listede en ilgi çekici olan “Oyun” ihtiyacı oldu. Oyunun bir ihtiyaç olarak tanımlandığını görmek beni muhteşem hissettirdi. Belki de en çok ihtiyacımız olan şey bu değil mi?

İhtiyaçları anlarken en sık düştüğümüz tuzak nedir?

Rosenberg’e göre, ihtiyaçlarla ilgili en sık düştüğümüz tuzak; ihtiyaçlarımızı, ihtiyacı karşılayacağımız yol ve yöntemlerle yani stratejilerle karıştırmaktır. Bence buna en genel ve en güzel örnek “para”.

Mesela, ailesiyle yaşayan ve kendine ait bir eve çıkmak isteyen biri olduğunu var sayalım. Burada sormamız gereken soru; “Ayrı bir eve çıkmaya neden ihtiyaç duyuyorsun?” olmalı. Bunun cevabı olarak “çünkü kendi kurallarımla yaşayacağım kendime ait bir ortam istiyorum” diyen birinin öne çıkan ihtiyacı “alan” ihtiyacı olabilir.

Oysaki, gerçek ihtiyaç olan “alan ihtiyacını” görmek o an için geçerli olabilecek birçok farklı çözüme götürebilir.

Peki, bu ihtiyacını nasıl karşılayabilir? Eğer, yeterince parası varsa istediği gibi bir ev seçip oraya çıkabilir. Yeterince parası yoksa o zaman kendine ait bir ortamı başka ne şekilde yaratabileceğine bakmalıdır. Mesela, aynı ev içinde kendine ait bir alan yaratmanın bir yolu olabilir mi? Belki bir arkadaşının evinde boş bir oda vardır ve onun odasını hizmet karşılığı tutabilir veya daha küçük bir bütçe ile sadece hafta sonları vakit geçirebileceği bir alan yaratmak bile ihtiyacını karşılayabilir. Ne için alana ihtiyacı olduğu sorusunu sormak da farklı çözümler açabilir karşısında…

Halbuki, bu kişi “Yeni bir eve çıkmak istiyorum ve bunun için 3.000 lira paraya ihtiyacım var” diye düşünseydi o zaman o para gelmeden asla bu ihtiyacını karşılayamayacağını düşünür ve muhtemelen kendini çözümsüzlük içine hapsedip ihtiyacını karşılayamamaktan dolayı acı çekmeyi sürdürürdü. Oysaki, gerçek ihtiyaç olan “alan ihtiyacını” görmek o an için geçerli olabilecek birçok farklı çözüme götürebilir. Bir ihtiyacı tespit ettiğimizde onu karşılamak için sonsuz çözüm vardır ve biz ihtiyaç odaklı bakabildiğimizde bu çözümleri görebilir oluruz.  

İhtiyaçları nasıl tespit ederiz?

İhtiyaçlarımız duygularımızda saklıdır, ihtiyaçlarımızı duygularımız yoluyla fark ederiz (Bu yazı dizisinin Duygular başlıklı yazısını da okumanızı öneririm. Orada bulacağınız duygular listesi duygularınızı tanımanıza yardımcı olacak).

Duygularımızı harekete geçiren bir olay yaşadığımızda kendi içimize bakıp öncelikle orada hangi duyguların olduğunu tespit ederiz. Sonra o duygu ile biraz vakit geçirip, duyguyu geçiştirmeden o duygunun içinde kalmaktan bahsediyorum, duygunun taşıdığı ihtiyacı görmeye çalışırız. Bu duygu, tam şu anda bana hangi ihtiyacımı haber vermek için burada?

Duygu ve ihtiyaçları tanımlama aşamasında, başlangıçta Şiddetsiz İletişim ekibinin paylaştığı “duygu ve ihtiyaçlar listelerini” rehber almanızı öneririm, çünkü duygularımızı ve ihtiyaçlarımızı sıklıkla düşünceler ve stratejiler ile karıştırıyoruz ve bu nedenle kaynağı doğru tespit edemediğimizde çözüm yolunda tıkanıklık yaşayabiliyoruz.

İhtiyaçları tespit etme çalışmasını hem kendinizi anlamak hem de bir başkasını gözlemlemek için yapabilirsiniz. Kendiniz için yaptığınızda kendiniz hakkında yeni bilgiler edinirsiniz. Bir başkasını anlamak için yaparsanız diğer insanlara karşı anlayış geliştirirsiniz. Ben bu uygulamayı iki türlü de çok zenginleştirici buluyorum.

İhtiyaçlarımız karşılandığında ne olur?

Kendimizi hafif ve özgür hissederiz. Rahatlarız, mutlu oluruz. Yaşamla ve kendimizle daha derinden bağ kurarız, ilişkilerimiz gelişir. Zenginleşiriz.

Şiddetsiz İletişim Yazı dizinin bir sonraki yazısı “Rica” haftaya aynı gün yayında olacak. Bu yazıda kendimizi sağlıklı şekilde nasıl ifade edebileceğimizi konuşacağız.

 

İlginizi çekebilir: 

Şiddetsiz iletişim ve ilişkilerde dönüşüm 1: Duymak ve dinlemek

Şiddetsiz iletişim ve ilişkilerde dönüşüm 2: Gözlem ve yorum

Şiddetsiz iletişim ve ilişkilerde dönüşüm 3: Duygular

Diğdem Girici: İnanıyorum ki doğru bilgiye ulaşabilen ve bu bilgiyi hayatında doğru şekilde kullanmayı öğrenen her insan hayal ettiği yaşamı yaratabilir. İşte bu yüzden yazıyorum, yaşamımı hafifleten bu muhteşem bilgiler daha çok insana ulaşabilsin ve daha çok insan yaşamdan keyif alabilsin diye. Sorularınız veya paylaşımlarınız için bana giricidigdem@gmail.com adresimden veya @digdemgiriciyoga Instagram hesabımdan ulaşabilirsiniz. Sevgiler.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale