X

Saç bakımında çevrecilik: No Poo hareketi

Geçmiş zamanlarda, temizlik ürünlerinin gerek üretimi gerekse temin edilmesi günümüze kıyasla çok daha güçtü. 1800’lü yıllara kadar insanlar ancak ayda bir kez saçlarını yıkayabiliyordu. Ancak, bundan birkaç on yıl sonra, ilk sentetik şampuan üretildi ve sanayinin gelişmesi ile birlikte saç yıkama sıklığı da arttı. 1970’lere gelindiğinde, her gün saç yıkamak gayet normal ve hatta gerekli hale gelmişti.

Günümüzde raflarda bulunan şampuanlar, 70’lere göre çok daha kaliteli ve cilt ile daha uyumlular. Yine de içerdikleri sülfatlar, parabenler ve daha nice kimyasallar, hem cilde zarar verme riski taşıyorlar hem de atık sulara karışarak çevre için tehdit oluşturuyorlar. Sadece şampuan da değil; saç kremleri, saç spreyleri, saç maskeleri vb. derken aslında hiç de gerekli olmayan onlarca saç bakım ürünü kullanılıyor. Bu ürünler sadece içerikleri ile değil, aynı zamanda plastik ambalajları ile de çevreye zarar veriyorlar.

Tam da bu sebepten, bu problemi görüp gidişatı değiştirmek istemiş çevreci insanların başlattığı No Poo hareketine ihtiyacımız var. “No Shampoo (Şampuan yok)” kelimeleri kısaltarak oluşturulan No Poo hareketi, şampuan ve beraberinde pazarlanan onlarca saç bakım ürününü göz ardı ederek hem içeriği hem de paketleme yöntemi ile çevreye ve sağlığa zarar vermeden saçları temizlemek anlamına geliyor.

Sentetik şampuanlara mecbur kalmadan saçları temizlemenin pek çok farklı yolu var. İşte, şampuana en çok benzeyen yöntemden en radikal yönteme göre sıraladığım 5 farklı saç yıkama yöntemi…

Katı şampuanlar ile saç yıkama

Şampuana en fazla benzeyen ve adapte olması en kolay no-poo yöntemidir. Katı şampuanlar karton, keçe veya pamuklu kumaş gibi çevreci ambalajlara sahiptirler. Suya karıştığında doğayı kirletmeyen, doğada çözünebilen malzemelerden üretilirler. Katı formda oldukları için konsantredirler, az bir miktarı temizlik için yeterli gelir, dolayısıyla ortalama bir şişe şampuandan 2-3 kat daha uzun süre kullanılabilir. Saçta kalıntı bırakabiliyor olması tek dezavantajıdır ki bu sorun da saç yapısına göre kişiden kişiye değişir ve uygulama ve durulama yöntemlerinde ufak değişiklikler yapılarak kolayca bertaraf edilebilir. Denemek isteyenler, yerli ve çevre dostu bir firma olan Mediflora Farm’ın kuru, normal ve yağlı saçlar için üretilen katı şampuanlarını ve katı saç kremlerini tercih edebilirler. Başka markaların katı şampuanları da var (mesela Lola Bomb) ama temiz içerik ve plastiksiz bir paketleme açısından bana çok güven vermediler.

Doğal sabunlar ile saç yıkama

Doğal sabunlar, zeytinyağı ve Hindistan cevizi yağı gibi doğal bitkisel yağlardan üretilirler ve sadece saç değil, vücut, el ve hatta genel ev temizliği için de kullanılabilirler. Ancak doğal sabunlar nihayetinde sabundur ve yağı sökmede başarılı oldukları kadar da baziktirler. Sabunların pH değerleri genellikle 10-12 arasındadır, yani yüksek baziktir. Saçların ise normal pH değeri yaklaşık 5,5 civarındadır, yani hafif asidiktir. Saçtaki pH değerinin bozulması, kuruluk, sertlik ve kepeklenme gibi sorunlara sebep olabilir.

Bunu engellemenin en basit ve doğal yolu ise saçları sirke ile durulamaktır. Sirke asidiktir ve sabunla temas etmiş saçın pH değerini dengeler. Bu nedenle pek çok insan, saç kremi kullanmak yerine saçlarını banyodan çıkmadan son bir kez sirkeli su ile durularlar. Yarım çay bardağı elma sirkesini bir tas (veya maşrapa) su ile karıştırarak son durulama işlemini yapabilirsiniz. Yeterli gelmezse, sirke miktarını artırabilirsiniz.

Kendin-yap şampuanlar ile saç yıkama

Katı şampuanlardan ve doğal sabunlardan memnun kalmayan sıfır atıkçılar çözümü kendi şampuanlarını kendileri yapmakta bulmuş. Şampuanı evde kendi imkânlarınla yapmak, içeriğini seçme özgürlüğü tanıyor ve bu sayede kişi, kendi saç ve saç derisine en iyi gelen ürünleri kendi belirlediği oranlarda kullanarak kendisi için en işe yarayan karışımı elde edebiliyor. El yapımı şampuanların iki türü var; birinde sadece toz halde malzemeler kullanıp kuru bir karışım yapılıyor ve bu karışım saça uygulandıktan sonra su ile durulanıyor, diğerinde ise kuru ve ıslak malzemeler bir arada kullanılarak sentetik şampuan kıvamında bir karışım yapılıyor. Bu yöntemin dezavantajı, saçı kir ve yağdan, katı şampuanlar ve doğal sabunlar kadar etkili şekilde temizleyemiyor olması. Ayrıca, kişinin kendi saç yapısına en uygun formülü bulması için çokça deneme yapmak gerekiyor ki bu da çok zaman alan ve saçın adaptasyon sürecini zorlaştıran bir durum. İnternette pek çok el yapımı şampuan tarifi var, denemek isteyenler internette biraz sörf yaparak güzel tarifler bulabilirler.

Sirke ve karbonat ile saç yıkama

No-poo’cuların çoğu saç derisinin ürettiği yağın saç için faydalı olduğunu ve temizlenmemesi gerektiğini düşünür. Bu nedenle de, doğal olsun veya olmasın, şampuan ve sabun gibi yağ temizleyici ürünlerden kaçınırlar. Kirliliği, kötü kokuyu ve bakteri oluşumunu engellemek için de karbonat ve sirke ile veya sadece sirke ile saçlarını yıkarlar.

Denemek isteyenler için sirke ve karbonat ile saç yıkama yöntemi: 3-4 tatlı kaşığı karbonat, saç diplerinden başlanarak tüm saça uygulanır. Karbonatı biraz su ile karıştırıp macun kıvamına getirmek uygulamayı kolaylaştırır. 1 fincan elma sirkesi, su ile seyreltilerek 500 ml’lik bir karışım elde edilir, hoş koku vermesi için isteğe bağlı esansiyel yağlar damlatılabilir. Bu sirkeli suyla saçlar karbonattan arındırılır. Sirkeli su durulanmaz.

Sadece su ile yıkama

Saç temizliği alternatifleri arasında en alışılmışın dışında olanı kesinlikle sadece su ile yıkama yöntemidir. Saçın sadece su ile temizlenmeye alışması için önce bir müddet karbonat ve sirke ile yıkanması ve şampuansız bir bakım rutinine adapte olması gerekir. Sonrasında ise önce karbonatı bırakıp sadece sirke ile yıkamaya, ardından sirkeyi de bırakıp tamamen suyla yıkamaya alıştırılır. Deneyenlerin yorumlarına göre, ilk 3-4 hafta zor geçiyormuş ancak ilk haftalar atlatıldıktan sonra tamamen adapte olunuyormuş.

No Poo yönteminin avantajları

  • Doğada çözünmeyen, çevreyi kirletmeyen ve plastik atık oluşturmayan ürünler kullanıldığı için çevre dostudur.
  • Yöntemlerde kullanılan ürünler sülfat ve paraben gibi kimyasallar içermediği için sağlığı etkilemez, cilt dostudur.
  • Genel olarak malzemelerin fiyatları çok uygundur ve çok daha uzun süre kullanılabilir, ekonomiktir.
  • Bu ürünler saçlardan kolayca durulandığı için duş süresi kısalır, su tasarrufu yapmayı sağlar.

No Poo yönteminin dezavantajları

  • Yıllarca şampuanla yıkanmış, saç kremleri ile yumuşatılmış saçları alıştırmak zordur. Adaptasyon süreci boyunca kuruluk, yağlanma ve saç tellerinde sertlik olabilir. Pes etmeden, sabırla devam etmek gerekir.
  • Herkesin saçı ve saç derisi farklıdır, kişiye en uygun yöntemi seçmek için deneme yanılma yapmak gerekir.
  • İlk başlandığında saç temizlenmemiş, kirliymiş gibi gelebilir ama aslında temizdir. Saçın şampuansız rutine alışması ile birlikte bu his de geçecektir.

Bunlara dikkat!

  • Saç derinizde kaşıntı, kepek, sivilce ve egzama gibi sorunlarınız varsa rutininizi değiştirmeden önce mutlaka bir uzmana danışın.
  • Saçta biriken yağın ve kirin sadece su ile yıkanmakla temizlenmesi mümkün değildir. Düzgün temizlenmemiş saçlarda ise mikroorganizmalar çoğalır, bu mikroorganizmalar saç derisinde hastalıklara, yaralar açılmasına ve kötü koku oluşmasına neden olurlar. Bu nedenle pek çok trikolog (saç ve saç derisi sağlığı uzmanı), sadece su ile yıkama yöntemine başvurulmaması gerektiğini ifade ediyor, kesinlikle tavsiye etmiyor.
  • Boyalı saçlar için saçı sirkeli su ile durulamak, yumuşatmak için yeterli gelmeyebiliyor. Eğer saçlarınızda boya varsa, sirkeli su yerine Hindistan cevizi yağını nemli saça uygulayarak kullanabilirsiniz.

Ben ne yapıyorum?

Ben şu an deniyorum. Malum Plastiksiz Temmuz ayındayız ve ben de bu challenge’ı, ne zamandır hayata geçirmek istediğim şampuanı bırakmak için bir fırsat olarak kullanma kararı aldım. Bu temmuz ayı bitmeden şampuanı bırakmış olmak ve bu challenge’tan alnımın akıyla çıkmak istiyorum. Katı şampuandan başlayarak sırasıyla her yöntemi deniyorum (sadece su yöntemi hariç, uzmanlar denemeyin diyor), internetten farklı el yapımı tarifler araştırıyorum. Sonrasında denediğim tarifleri ve hangilerinin işe yarayıp yaramadıklarını da mutlaka Uplifers’ta sizlerle paylaşacağım.

Atıksız kalın!

Kaynaklar
Blue Ollis
Sedona Christina
Madeleine Olivia

My Poo-less Start


https://www.nopoomethod.com/
https://www.akademisacterapi.com/blog/sac-bakimi/saci-sampuanlamamak-noo-poo-akimi/

İlginizi çekebilir: Dünya çapında bir meydan okuma: Plastiksiz Temmuz

Çağla Lotinac Akman: Galatasaray ve UPS spor kulüplerinde 12 yılını verdiği voleybol kariyerine, bilim insanı olma isteğiyle son vermiştir. İstanbul Teknik Üniversitesi'nde Moleküler Biyoloji Genetik ve Biyoteknoloji alanında yüksek lisans yapmaktadır. Toplum Gönüllüleri Vakfı'nda aktif olarak gönüllü faaliyetlere katılmaktadır. 3 yıl önce İstanbul'dan koşar adım kaçan ailesi ile birlikte Muğla'nın bir köyünde yaşamaktadır. İstanbul'dan köye taşınması ile birlikte doğal yaşama adapte olduktan sonra üniversite için İstanbul'a geri gelmesiyle neye uğradığını şaşırmış, köydeki düzenini devam ettirmek istemiş ve Sıfır Atık hayat tarzıyla tanışmıştır. Yazılarında da Sıfır Atık ve Çevre Kirliliği konularına sıkça yer vererek bu konularda farkındalık yaratmayı hedeflemektedir.

Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



İlgili Makale