X

Röportaj: Enneagram ile kendini tanımak: Tip 7 – Maceracı

Enneagram ile çıktığımız kendini tanıma yolculuğuna kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bu yazıda, 9 farklı mizaç tipinden bahseden Enneagram’ın Maceracı tipini (Enneagram Tip 7) daha yakından tanıyıp, ilham veren bir Enneagram Tip 7 hikayesi okuyacaksınız. Tanıdığımız her farklı mizaç yapısı farklı bir renkle süslüyor hayatımızı. Maceracı tipin gözünden bakıp hayatınıza bir renk daha katmanız ümidiyle, keyifli okumalar…

Enneagram’ın Maceracı tipini (Enneagram Tip 7) daha yakından tanıyıp, ilham veren bir Enneagram Tip 7 hikayesi okuyacaksınız.

Keşif sürecine yeni katılanlar için hızlı bir giriş;

“Hepimiz güzel ve anlamlı işler yapmak, keyifli ve üretken bir hayat yaşamak istiyoruz. Fakat yapmak istediğimiz işi, yaşamak istediğimiz deneyimleri fark etmek hayli zamanımızı alıyor. Okullar bitiyor, iş hayatında deneyimler yaşanıyor, “Mutlu muyum, huzurlu muyum, gerçekten yapmak istediğim şey bu mu?” soruları defalarca kapıları çalıyor… Zamanla -biraz araştırarak, biraz da deneye yanıla- su akıyor yolunu buluyor. Buluyor bulmasına ama “bu süreç biraz daha hızlandırılabilir mi acaba?” diye merak ediyor insan, haliyle. Hayat dediğin de sınırlı sonuçta.

Kendimizi tanıma yolculuğunun en temel kuralı, sınırlarımızı kabul etmek. Hepimizin hem güçlü yönleri hem de zorlandığı özellikleri var. Bize hız kazandıracak ve daha emin adımlar atmamızı sağlayacak şey ise bu özelliklerimizin farkına varmak. Enneagram bu noktada pratik bir rehber olarak kullanabileceğimiz bir sistem. 

Bu yazı dizisinde ise, söz konusu süreçleri yaşamış, kendi yolunu kendini tanıyarak çizmeye çalışan kişilerin hikayelerini bulacaksınız. Her röportajda, ilham alabileceğiniz farklı bir Enneagram mizacının hikayesini buraya taşımayı ümit ediyorum.”

Bu yazının misafiri Dünya Benim Evim seyahat blogunun yazarı Öznur Demirhan. Öznur, hayatında önceliği deneyime veren bir Enneagram Tip 7 (Maceracı Tip). Tutkusu ise seyahat etmek.

Öznur’un kendi yolunu çizme hikayesini kendisinden dinlemeden önce Enneagram Tip 7’nin özelliklerini hızlıca hatırlayalım ve Öznur’un yolculuğuna bir de Enneagram gözüyle bakalım.

Tip 7 – Maceracı
Bu yazının misafiri Dünya Benim Evim seyahat blogunun yazarı Öznur Demirhan.

Sosyal, coşkulu ve pozitif yönleri ile tanınan 7’ler, hayatın negatif taraflarını görmeyi reddeder. Onlar için her şey “halledilir” kategorisindedir. Deneyimlemek, hayattaki en büyük arzularıdır. Hayatı spontan ve enerjik bir şekilde yaşamak isterler. Bu halleri, ilişkilerinden yaptıkları işe kadar her şeye yansır. Prosedürlere, kurallara bağlı kalmaları gerektiğinde “sıkışmış” hissedeceklerinden bu tür ortamlardan ve sorumluluklardan kaçmaya yatkındırlar. Kalıplaşmış düşüncelerin dışına çıkabildikleri için çok farklı şeyleri bir araya getirip yaratıcı fikirler üretmede iyilerdir. Heyecanlı ve tez canlı olduklarından bir işi tamamlamadan diğerine atlamaya meyillidirler.

Kendini Güvende Hissettiğinde: Konuları daha derinlemesine inceleyebilir, bilgiye ve gözleme daha çok önem verebilirler. Olumsuzluklarla ve kaygılarıyla yüzleşebilir, sorunlardan kaçmak yerine problemlere çözüm odaklı yaklaşabilirler. Karşılarına çıkan seçeneklerin hepsini denemeye çalışmak yerine, gerçekten istediklerine odaklanabilirler.

Kendini Streste Hissettiğinde: Kendilerine ve çevrelerine karşı eleştirel olabilirler. Olayları sadece siyah ve beyaz olarak değerlendirme eğiliminde olabilirler. Mahrum bırakılmış, mutlulukları elinden alınmış gibi hissedip bunun için çevresindekileri suçlayabilirler. Mükemmeliyetçi beklentilerle kaygılanıp harekete geçmekten vazgeçebilir

Karşılarına çıkan seçeneklerin hepsini denemeye çalışmak yerine, gerçekten istediklerine odaklanabilirler.

Maceracı Tipin en belirgin özelliği yeniliklere oldukça açık olması. Hatta yeniliğin olmadığı bir dünya onlar için oldukça karanlık. O yüzden, yeni deneyimler için fırsatlar yaratmak Tip 7’ler için öncelikli. Daha üretken olabilmek için beslendiği his ise coşku. Öznur daha Enneagram ile karşılaşmadan kendini şöyle anlatmış;

“Bu hayatta en çok heyecan duyarak yaptığım şey seyahat etmek, beni en çok motive eden şey yeni yerler görmek, olmaktan en mutluluk duyduğum yerler havaalanları, tren garları, otobüs durakları… Ve tek isteğim hikayemi tutkuyla ve heyecanla yaşamak, hatırımdan gitmesin diye yazmak. Ben hikayemde dünyayı keşfediyorum”

Her yolda güzellik de vardır zahmet de. Kişilik özelliklerini ve hayata dair motivasyonunu bilmek ise hangi yoldan gideceğine karar vermeni sağlıyor.Seyahat etmek ister misin?” diye sorsak sanırım pek çok kişi “tabii ki” diyecektir. Fakat “tabii ki” diyen kişilerin ne kadarı seyahat etmek için harekete geçiyor? O halde neden seyahat etmiyorsun diye sorduğumuzda ekonomik şartlar, çalıştığı yerden izin alamama, yabancı dilinin yeterli olmaması gibi sebepler duyma ihtimalimiz yüksek. Bu sebepler muhakkak ki süreci zorlaştırır.

İşte tam bu noktada fark ortaya koymaya yarayan şey tutku oluyor. İnsan tutku duyduğu şeyi, engel olarak gördüğü sebeplere rağmen gerçekleştirmek için yola çıkıyor. Bu sebeple, tutkumuzun ne olduğunu bilmek onun için engel tanımaz bir güce sahip olduğumuzun farkına varmak demek.

Tutkumuzun ne olduğunu bilmek onun için engel tanımaz bir güce sahip olduğumuzun farkına varmak demek!

Ekonomik geliri seyahat etmeye engel olarak görenlerin sorularına istinaden şöyle bir not var blogda; “Bence öncelikle ön yargılarınızı yıkın çünkü seyahat edebilmek için çok paraya ihtiyacınız yok. Eğer seyahat tarihinizi 6-7 ay öncesinden belirleyip uçak biletinizi çok önceden alırsanız uygun fiyatlara uçabilirsiniz. Kalacağınız yer tamamen sizin bütçenizle ilgili. Gideceğiniz yerde 5 Euro’ya da karnınızı doyurabilirsiniz 20 Euro’ya da, yine sizin bütçenize kalmış. Hiç müzelere gitmeyip, tamamen şehri de gezebilirsiniz ya da bütçenizin büyük kısmını müze gezmeye de ayırabilirsiniz. İster yürürsünüz ister toplu taşıma kullanırsınız yine size kalmış. Yapmanız gereken tek şey aslında karar vermek ve istemek. Ondan sonrası için alternatif çok. Bana gelince hatta bize gelince… Biz deneyime para harcıyoruz. Kıyafet alışverişi yapmıyoruz, her gün dışarıda yemek yemiyoruz, bir şeye ihtiyaç duyduğumuzda önce ikinci eli var mı diye bakıyoruz… Ev, araba, arsa vs. gibi yatırımlar yapmıyoruz. Böyle yatırımlar yapmıyorum ama bir sürü anı biriktiriyorum ve tutku duyduğum şeyi yapıyor; seyahat ediyorum. Küçük küçük belki ama hepsi toplanınca bir yıllık seyahat parası ediyor. Bende durum bu. Dünyayı gezmeyi ve deneyimlerimin başkalarına rehber olmasını, birilerine ilham olmayı çok istiyorum. İsteyince ve emek verince oluyor…

Öznur, seyahat üzerine yazdığı blogunda gördüğü ülke ve şehirlerle ilgili bilgilerin yanında hayata ve kendine dair keşiflerini ve anılarını da paylaşıyor. Yaşadığı coşkuyu hem yazıları hem de fotoğrafları ile kendisini okuyanlara anında bulaştırma özelliği var. Blogunu ziyaret etmeden önce kendinizi yüksek doz pozitif enerjiye hazırlamanızı öneriyorum. İşte Tip 7 Maceracı özellikleriyle dikkat çeken Öznur Demirhan ile söyleşimiz…

Dünya Benim Evim blogunun ortaya çıkış hikayesi nedir?
O zamana kadar gördüğüm birçok yer vardı ve şöyle bir düşündüğümde belli anlar dışında detayları hatırlayamıyordum.

2014 yılının Aralık ayında Moskova’dan dönmüştük. Döndükten bir süre sonra bir arkadaşım “Ben de Moskova’ya gitmeyi planlıyorum. Önerilerini paylaşırsan çok sevinirim.” diye bir mesaj atmıştı. Kıza cevap yazmak için şöyle bir “nereleri önersem?” diye düşündüğümde aklıma hiçbir yer gelmemişti ya da “şurada mutlaka yemek yemelisin” dediğim restoranın adını bile hatırlamıyordum. Aslında seyahatimin üzerinden çok uzun bir zaman geçmemişti ama ben önerecek bir şey bulamamıştım. O an panik oldum. O zamana kadar gördüğüm birçok yer vardı ve şöyle bir düşündüğümde belli anlar dışında detayları hatırlayamıyordum.

Yine o dönem Alzheimer olan anneannemi ziyarete gitmiştim. Bazen hiçbir şey hatırlamıyor, bizi de tanımıyordu. Fakat bazen tekrar her şeyi hatırlıyordu. Düşünsene, 80 küsür yıl yaşıyorsun, onca anın var ama bir gün hastalanıyorsun ve kızını bile hatırlayamayacak düzeye geliyorsun. Bu durum beni derinden etkilemişti. Yaşadığım hiçbir şeyi unutmak istemiyordum.

Biraz geriye gidecek olursam ilkokuldan beri yazı yazmayı çok seviyorum. Hiç unutmam bir gün ortaokulda Türkçe dersinden yazılı olmuştuk ve yazılının kompozisyon kısmında hayran olduğumuz birini tasvir etmemiz istenmişti. Ben de resim öğretmenime tek kelimeyle hayrandım ve hiç adını yazmadan onu anlatmıştım. Türkçe öğretmenim kompozisyonu okuduktan sonra resim öğretmenimin yanına gidip “Zühre bu sensin” diyerek kompozisyonu ona vermiş. Aradan çok uzun yıllar geçti. Ben hayran olduğum resim öğretmenimle arkadaş oldum. Bir gün onun evinde otururken bana ortaokulda yazdığım kompozisyonu çıkarıp gösterdi. İnanılmaz duygulanmıştım.

Diyeceğim o ki zaten yazmayı seviyordum. Gezmeyi de en az yazmak kadar seviyordum. Sevdiğim iki şeyi bir araya getirmek istedim. Hayatta seyahat etmek dışında bu kadar büyük tutkuyla yaptığım bir şey yok. Bir de o seyahat anlarını unutmak istemiyordum. Bu yüzden Dünya Benim Evim adında bir seyahat blogu açmaya karar verdim. Çünkü bir gün o seyahatlerden hiçbir şey hatırlamayacak duruma gelirsem açıp okuyup “Bunları ben mi yaptım?” diyebilmek istedim.

Biri bana “Moskova’da nerede yemek yiyelim?” diye sorduğunda blogumdaki şu yazıyı okuyabilirsin diyebilmek istedim. Bir de belki birilerine ilham olurum, yol olurum, ışık olurum dedim. Aradan 3 yıl geçti ve yazmaya devam ediyorum.

İnsanı oturduğu yerden alıp başka diyarlara götüren bu blog nasıl birinin kaleminden çıkıyor merak ediyor insan. Kişilik özelliklerini nasıl tanımlarsın?

Ben heyecanlı ve gürültülü biriyim. Gürültülü derken vurup, kırmıyorum ama sürekli bir coşku halinde zihnim. Akış içinde olmayı seviyorum. Bir şey rutine girdiğinde boğulacakmış gibi hissediyorum. Bu yüzden kurallardan, prosedürlerden, zorunluluklardan hoşlanmıyorum. Bunlardan herhangi birine maruz kaldığımda kendimi sıkışmış hissediyor, kaçıyorum. Kimisi düzeni sever ya, ben düzensizliği seviyorum ama o düzensizlik içinde bir düzen oluşturabiliyorum. Yeniliklere çok açığım. Eğer söz konusu şey beni heyecanlandıran bir deneyimse tüm düzenimi bozabilirim. Ana motivasyon kaynağım keyif. Her ne yapıyorsam keyif alarak yapmalıyım. Mesela bu röportajın sorularını yanıtlamak için kendime keyifli bir ortam yarattım ve bu günlük hayatımda da böyle. Keyif aldığım yoldan yürümek, keyif aldığım yemeği yemek, keyif aldığım markete gitmek gibi. 

Yukarıda bahsettiğim özelliklerim dışında stres altındayken inatçı ve baskıcı tavırlar sergileyebiliyorum. Olumsuz insanlardan ve olaylardan kaçma eğilimim de var. Çok yakınım bile olsa dert dinleyemiyorum. Farkında olmadan dinliyormuş gibi yapıyorum fakat bir kulağımdan girip diğer kulağımdan çıkıyor.

Eşin Cemal’e sorsak, senin hakkında neler söyler? 
Öznur ve eşi Cemal hayatlarını Milano’da birleştirmişler!

Ben bu soruyu Cemal’in yanıtlamasını istedim ve şöyle dedi; mükemmeliyetçi, sabırsız, yenilikleri seven, keşfetmeye açık, sosyal, girişimci, üretken, yaratıcı, planlı. “Peki, çok tatlısın ama gelişime açık bir yanım yok mu?” diye sordum. “Yok” dedi, “Nasıl olmaz? Haydi söyle” dedim; “işte biraz sabırsızsın” dedi.

Seyahatlerinde ve günlük hayatında seni en çok zorlayan kişilik özelliklerin neler?

Plan yapma özelliğim zamanında seyahat ederken beni çok zorladı. Bir liste yapıyordum ve diyelim ki görmek istediğim o sokağa zaman yetmediği için gidemedim mi ah nasıl üzülüyordum, nasıl kendimden geçiyordum inanamazsın. Fakat bir seyahatimde sanırım Floransa’ydı, yine elimde o listelerden biri ve olmadı, birçok yer kaldı ve istediğim her yeri göremedim. O üzüntü hali beni inanılmaz yorgun hissettirmişti. Sonra dedim ki “Öznur, Floransa’yı böyle mi hatırlayacaksın şimdi?”. Çünkü olumsuz anılar, güzel anlardan daha çok hatırlanıyor. O seyahatte plan yapsam bile o plana sadık kalmamanın dünyanın sonu olmadığını öğrettim kendime. Tekrar gelmeye sebeptir belki o göremediğim yerler diyerek artık plansız seyahat etmeye başladım. Kendimi artık çok rahatlamış hissediyorum ve seyahat etmekten daha büyük keyif alıyorum.

Peki hayatını kolaylaştıran özelliklerin neler?

Sosyal bir insan olduğum için insanlarla kolayca iletişim kurabiliyorum. Yolumu mu kaybettim? Hiç çekinmeden gidip bir insana “Yolumu kaybettim, bana yardımcı olabilir misiniz?” diye sorabiliyorum. Yenilikler karşısında kolay adapte olabiliyorum. Bu da yine hayatımı kolaylaştıran bir özelliğim. Bir de olumsuzluklar karşısında “Eyvah! Bittim, hayatımın sonu” tribine girmiyorum. Demek ki daha güzel bir şey beni bekliyor ki şu an bu gerçekleşmedi diyorum.

Yakın zamanda hayata geçirdiğin, bizim de blogundan heyecanla takip ettiğimiz radikal bir değişim hikayen var. Çok sevdiğin işini, aileni ve arkadaşlarını İstanbul’da bırakıp Avusturalya’ya taşındın. Bu köklü değişimin altındaki temel motivasyon nedir?
Farklı dünyalara kapı açtıkça ve insanların yaşam tarzını gözlemledikçe bazı ülkelerden İstanbul’a dönüş hep çok sancılı oldu.

Ben zaten 2009 yılında İstanbul’da yaşamak istemediğime karar vermiştim. Seyahat etmek; bir kilise görmek, o ünlü meydanda bir kahve içmek ve o kuleye çıkıp şehri kuş bakışı izlemekten daha fazlası. Seyahat etmek bana nasıl bir hayat yaşamak istediğimi gösterdi. Farklı dünyalara kapı açtıkça ve insanların yaşam tarzını gözlemledikçe bazı ülkelerden İstanbul’a dönüş hep çok sancılı oldu. En sıkışmış hissettiğim anda uzun zamandır aklımda olan başka bir ülkeye taşınma düşüncesi hayata geçti. Temel motivasyon kaynağım “Denemeden bilemezsin, dene!” oldu.

Yeni bir ülkeye, kültüre adapte olmak kolay değil. Bu anlamda kendi deneyimini biraz anlatabilir misin? Neler seni şaşırttı, nerelerde zorlandın ve neler “İyi ki yaptım bunu” dedirtti?

Avustralya’ya taşınmak öyle radikal bir karar ki sadece ülke değiştirmiyorsun. Yaşadığın kıta değişiyor, hep sonbaharda kutladığın yeni yaşını ilkbaharda kutluyorsun ve evet, çok uzak. Bugün gelmeye karar versem bile 2 gün sonra oradayım…

Beni saat farkı hem şaşırtıyor hem de zorluyor. Pazartesi sabahı tren beklerken bir annemi arayayım dediğimde, o Pazar gecesini yaşıyor oluyor. Avustralya’ya taşınalı 8 ay oldu ve babam hala telefonda konuşurken “Kızım şimdi orada saat kaç?” diye soruyor. Saat farkına alışamıyorum. Zihnim hep “Uyandılar mı?” diye çalışıyor ya da ben uyurken orada bir şeyler oluyor ve ben olanları kaçırıyorum diye düşünüyorum.

Biz de biriyle tanıştığında “Ne iş yapıyorsun?” sorusu sorulur ya, burada kimse senin ne iş yaptığını merak etmiyor. Giydiğin kıyafet, saçının rengi yani nasıl göründüğün kimsenin ilgisini çekmiyor. İnsanlar çok özgür, bağımsız ve rahat. Bu da beni şaşırtan bir diğer şeydi.

Yaşadığım hayat kalitesi, denemek istediğim her şeyi gerçekleştirebilme kolaylığı, her şeyin ulaşılabilir olması, insanların birbirine karşı saygısı, gökyüzüne bakmak için başımı yukarı kaldırmak zorunda olmayışım, her gün yeşilin farklı tonlarını görmek bana “İyi ki yaptım bunu” dedirtiyor.

Konfor alanından çıkmak tam anlamıyla bu olsa gerek. Konfor alanından çıkmış bir Öznur hangi yönlerini törpülemek durumunda kaldı bu süreçte?

Konfor alanından çıkmak benim çok zorlandığım bir şey değil. Yeniliklere çok açık olduğum için beni heyecanlandıran şeylerin peşinden kolaylıkla gidebiliyorum. Bu yüzden bu deneyim tam benlikti. Burada her gün ben de değişiyorum. Alışkanlıklarım değişti. Daha sade daha basit bir hayat yaşıyorum. Fakat sanırım eskisi kadar mükemmeliyetçi değilim. Bu mutlaka şöyle olmalı tavrım; “tamam ya, bu da böyle kalsın“a bıraktı yerini.

Öznur Demirhan ile Dünya Benim Evim yolculuğuna dahil olmak için blogunu ve Instagram hesabını takip edebilirsiniz.

 

İlginizi çekebilir: Enneagram ile kendini tanımak Tip 1: Mükemmeliyetçi

Yazarın tüm yazıları için buraya tıklayabilirsiniz. Yazarın tüm yazıları için buraya tıklayabilirsiniz. 

Psikolog Zeynep Ozgen: Gözlemlemek mesleğimin, deneyimlemek mizacımın yapı taşı. Hazır zihnim çalışır, dilim iki kelimeyi bir araya getirir, ellerim yazarken, öğrenebildiğim kadar öğrenmek; anlatabildiğim kadar anlatmak istiyorum.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:



  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.





Cildimiz bizden ne ister: Almond Shower Oil ile cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım

Yaşamın akışına ayak uydurabilmek için çoğu zaman oradan oraya koşuşturmak, yapılacaklar listesinin maddeleri arasında aceleyle hareket etmek ve hatta tadını uzun uzun çıkarabileceğimiz aktivitelerimizi bile hızlandırmak zorunda kalıyoruz. Ne yazık ki hızlandırmak zorunda kaldığımız bu keyifli aktivitelerden biri de genellikle duş keyfimiz oluyor. Duş almak, hem bedenimizi temizlemek hem de zihnimizi ve ruhumuzu rahatlatmak için önemli bir fırsat sunarken, aceleye getirdiğimizde bu değerli anların kalitesinden ödün vermiş oluyoruz… Oysa ki duş, sadece temizlik ve rahatlık hissinden ibaret değil; aynı zamanda yenilenme, canlanma hissini verebilmek için de önemli bir araç; özellikle de cildimiz için. Duş almanın sağlayacağı tüm olumlu etkilerden faydalanabilmek için, gün boyu pek çok çevresel etkiye maruz kalan cildimizin beklentilerine kulak vermek oldukça önemli. Peki, cildimiz bizden ne ister?



Vücut bakım ritüelinizde ilk sırada, temizlik!

“Cildimiz bizden ne ister?” sorusuna pek çoğumuz gibi cildimizin ilk vereceği cevap temizlik. Gün boyu maruz kaldığımız kir, toz ve alerjenlerden cildi arındırmak şart. Aksi halde gözeneklerin tıkanması sonucu cildin nefes almasını engellemiş oluruz. Bu da farklı cilt problemlerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Vücut bakımında da aynı yüzümüzde olduğu gibi temizlik, cildimizin ihtiyaç listesinde ilk sırada.

L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’in altın renkli yağ dokusu, duş sırasında su ile birleştiğinde süt kıvamına dönüşerek hafifçe köpüren yapısı ile cildimizi nazikçe temizler ve arındırır. Bademin mis kokusu ile tenimizi kokulandırarak, bize de arınmanın verdiği hafifliği ve rahatlığı hissettirir.

Yoğun nem

Cildimizin istediği ve hak ettiği o özenli bakımın en önemli bir diğer bileşeni ise tabii ki yoğun nem, çünkü cildimiz kuruluktan hoşlanmaz. Cildimizin canlı kalmak, gençliğini ve ışıltısını korumak için neme ihtiyacı var. Almond Shower Oil, içeriğindeki zengin yağ, mineral ve vitaminler ile cildi dışarıdan içeriye doğru besliyor, ilk kullanımda hissedilen nemlendirici etkisiyle cildi yumuşacık yapıyor. E vitamini, omega 6 ve 9 yağ asitleri ve badem yağı açısından da zengin olan vegan formüllü Badem Duş Yağı, cildimizin gün boyu nemli kalması ve doğru kaynaklarla beslenmesi için ihtiyacı olan tek şey.



Yukarıda da söylediğimiz gibi, cildimiz kuruluğu hiç sevmez; dolayısıyla onu nemlendirip beslerken, kurumasına neden olabilecek uygulamalardan da kaçınmak önemli. Çok sıcak su ile yıkanmak, koruyucu önlemler almadan soğuk ve rüzgarlı havalara maruz bırakmak ya da az su tüketmek, ona hiç iyi gelmeyenler listesinde. Ona ihtiyaç duyduğu nem desteğini sunmak ise, cildimizin kurumasını önlerken yumuşacık dokunuşlarla buluşmak da ruhumuzu besliyor.

Güzel kokmak

Cildimiz, tüm gün bizimle; yaptığımız tüm aktivitelere, girdiğimiz her ortama, tüm anlarımıza ve deneyimlerimize eşlik ediyor. Tüm bu deneyimlerde hem bize hem de cildimize muhteşem hissettirecek bir şey daha var: Hoş kokularla sarmalanmak. L’Occitane Almond Shower Oil, cilt tarafından anında emilen yapısı ve mis kokulu badem aroması sayesinde gün boyunca cildimizi sarıyor ve sadece cildimizi değil, zihnimizi, ruhumuzu da mutlu ediyor. Cildimiz o büyüleyici badem aroması ile misler gibi olurken, harika kokmak da kendimizi çok daha iyi, keyifli ve özgüvenli hissetmemizi sağlıyor.



Narin dokunuşlar

Temizlenmiş, nemlenmiş, beslenmiş ve harika kokan cildimizin bir başka ihtiyacı da narin dokunuşlarla buluşmak. Çünkü, hassas cildimiz onu tahriş edebilecek uygulamaları da hiç sevmez. Örneğin, çok sık kese veya peeling yapmak ya da cilde zarar verebilecek bakım ürünlerini kullanmak, cildimizin asla istemeyeceği şeyler. Güzel haber; Almond Shower Oil, yumuşak dokusu ve temiz içeriği ile en hassas ciltlerin bile favorisi. Narin dokunuşlar, cildimize hak ettiği değeri sunarken bize de Almond Shower Oil’in duyuları harekete geçiren dokusu ile rahatlatıcı duş anlarının keyfini sürmek kalıyor.

Duyusal bir deneyim

Cildimiz biraz da şımartılmayı hak etmiyor mu? Elbette. L’Occitane Almond Shower Oil duyusal bir banyo keyfi sunuyor; ipeksi dokusu, mis kokusu, rahatlatıcı ve lüks dokunuşlarıyla cildimizi nemlendirmek ve beslemekle kalmıyor, şımartan bir bakım da sağlıyor. Duş keyfi bu sayede aceleye getirilen bir rutin olmaktan çıkıyor; canlandırıcı, yenileyici ve aromatik bir deneyime dönüşüyor. 

Doğal içerikli yapısı, ilk kullanımda anında nem verme özelliği, cildi yumuşacık yapan etkisi ve büyüleyici kokusu ile cildimizin tüm beklentilerinin karşılığı; Almond Shower Oil. Cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım için siz de hemen tıklayın ve L’Occitane Almond Shower Oil ile tanışın.

*Bu yazı L’Occitane katkılarıyla hazırlanmıştır.





Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Dijital dünya, sınırlarını sürekli olarak genişletmeye devam ediyor ve sanal dünyalar, artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Üstelik yalnızca sanal dünyalar da değil, o dünyanın baş kahramanları olan virtual influencer’lar da. Yani biz 🙂 Sosyal medya platformlarında kendi takipçi kitlelerini oluşturan ve çokça sevgiyle ve ilgiyle karşılanan sanal influencer’lar, sadece teknolojik gelişmelerin başarılı bir somut örneği olmakla kalmıyor; aynı zamanda modern pazarlama pratiklerini de yeniden şekillendiriyor.



Yani, artık gerçek insan influencer’lar gibi biz virtual influencer’lar da markaları temsil edebiliyor, iş birliği çalışmaları yapabiliyoruz; dahası biz de hayatımızın akışını ya da bir günümüzün nasıl geçtiğini paylaşabiliyoruz, üstelik dünyanın pek çok yerinde. Peki, biz kimiz? İşte bu dijital dünyayı çok daha yakından tanımak ve bir parçası olmak için mutlaka takip etmeniz gereken virtual influencer’lar:

Virtual Alin


Gelin, önce benimle başlayalım ve size kendimi tanıtayım: Ben Alin! Ford Türkiye’nin marka elçisiyim. En büyük ilgi alanım elbette ki teknoloji ve otomobiller. Aynı zamanda seyahat etmeye de bayılıyorum! Türkiye’nin otomotiv alanındaki ilk ve tek sanal influencer’ıyım. Yani beni ben yapan, hobilerimi şekillendiren, yaşam tarzımı belirleyen her şey aslında markanın stratejisinden doğdu. Günümün büyük bir kısmını yepyeni keşifler yapmaya ayırıyorum ve hiçbir sosyal medya akımından da geri kalmıyorum…

Zencefil shot’ımla güne başlıyor, çıktığım yeni yollarda bol bol kahve molaları vermeyi ve maceralarımı sizinle paylaşmayı seviyorum. Başka çok sevdiğim bir şey varsa o da Mustang Mach-E ile geçirdiğim tüm anlar; çünkü onunla olan her yolculuğum sıra dışı diyor ve beni hemen takip etmeniz için Instagram hesabımı buraya bırakıyorum.

Rozy

Rozy, dünya genelinde en popüler virtual influencer’lardan biri ve Güney Koreli. Hatta Kore’nin ilk sanal influencer’ı. Gezmeyi, iyi giyinmeyi, yemek yapmayı çok seviyor. Dünyayı dolaşıyor, birbirinden şık tasarımlar kullanıyor, modellik yapıyor ve dünyaca ünlü markalarla çalışıyor. Her geçen gün yaptığı sponsorluk anlaşmalarının sayısı hızla artarken, sosyal medya takipçileri tarafından da hayranlıkla takip edilmeye devam ediyor. Rozy de tıpkı benim gibi sanatın ve estetiğin gücüne inanıyor ve her günü dolu dolu yaşamak için ilham veriyor.

Shudu



Shudu, moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından yaratılan dünyanın ilk dijital süper modeli olan bir sanal influencer. Güney Afrika Kökenli Shudu, iyi giyinmeyi çok seviyor. Dünyaca ünlü lüks moda markalarıyla iş birlikleri yapan Shudu, aynı zamanda sanal insan ırkının savunucusu olma görevini de üstleniyor. Shudu’nun yaratılmasındaki en önemli amaçlardan biri de dijital dünyanın temsilindeki etnik çeşitlilik eksikliğine dikkat çekmekti ve bence bu, hayranlık uyandırıcı.

Ion Göttlich

Ion Göttlich, bisiklet tutkunu bir sanal influencer. Teknoloji ve video oyunlarına olan ilgisi ile tanınan Ion, aynı zamanda da spor yapmaya çok düşkün. Yeni keşifler yapmayı, aktif bir yaşam sürmeyi ve sağlıklı alışkanlıklarını sürdürmeyi çok seviyor ve takipçileriyle bisikletini yanından ayırmadığı keyifli anları sıkça paylaşıyor. Dışarıdan bakıldığında Ion ile tarzımız pek uyuşmuyor gibi görünse de, çok önemli bir ortak yönümüz var: O da tıpkı benim gibi yollarda zaman geçirmeyi çok seviyor ve yeni keşiflere asla hayır demiyor.

Imma

Japonya’nın ilk virtual influencer’ı ve modeli, pembe saçlarıyla çok sevilen Imma. Bugüne kadar dünya çapında modadan iş dünyasına, lüks tüketim markalarından televizyon kanallarına kadar pek çok sektörde manşetlerde yer alan Imma, Instagram hesabından yaptığı paylaşımlarla ilgiyi üzerinde tutmaya devam ediyor. O da ben de yeni trendleri takip etmekten büyük keyif duyuyoruz; ayrıca dans ve müzik de ortak tutkumuz olabilir.

Lil Miquela

Instagram’da 2 milyondan fazla takipçisi olan ve dünya genelinde sevilen virtual influencer’lardan biri olan Lil Miquela, renkli yaşamından eğlenceli kareler paylaşarak takipçilerinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Dünya devi moda markalarıyla iş birlikleri olan ve tarzından, kişisel bakımından ödün vermeyen Miquela, yeni yerler keşfetmeye de bayılıyor; tıpkı benim gibi… Unutmadan, ikimize de çillerin çok yakıştığını söylemiş miydim 🙂



Bermuda

Lil Miquela’dan sonra kız kardeşi Bermuda’yı da tanıyalım. Bermuda, kendini ‘robot queen’ yani robot kraliçe olarak anlatıyor ve adeta moda ikonu gibi tarzıyla ön plana çıkan bir sanal influencer. Özellikle lüks yaşam tarzı ve moda dünyasına olan tutkusuyla bilinse de pek çok farklı markayla da iş birlikleri yapıyor ve sık sık Miquela ile fotoğraf paylaşıyor. Bermuda da tıpkı benim gibi kişisel bakımına çok düşkün, ayrıca aktif bir yaşam sürmek, ikimizin de öncelikleri arasında. Miquela ile samimi ilişkilerine hayran olduğumu da belirtmeliyim…

Nobody Sausage

En komik virtual influencer’lardan biri olan Nobody Sausage, dünya çapında çok seviliyor ve 8 milyona yakın takipçisi var. Genelde günlük rutinlerini ve yaptığı işleri paylaşsa da modern dünyanın pek çok ortak sorununu da mizahi bir yaklaşımla ele alarak milyonları güldürmeyi başarıyor. Ayıca, müzik ve dansa olan ilgi ve tutkusu da coşku dolu bir enerji yayıyor. Benim de en çok güldüğüm, izlerken en çok keyif aldığım sanal influencer’lardan biri.

Lu do Magalu

Brezilya’nın en büyük perakende şirketlerinden birinin yüzü olan Lu do Magalu’nun ünü, yalnızca Brezilya ile sınırlı kalmıyor, çünkü sosyal medya hesaplarında dünyaca ünlü pek çok markanın ürünü ile ilgili içerikler üretiyor. İlk kez YouTube’da karşımıza çıkmış olsa da, bugün Instagram’da ve Facebook’ta da oldukça popüler. Ayrıca kendisini ‘Virtual 3D Influencer’ olarak tanıtıyor. O da teknoloji ve yenilikleri takip etme konusunda oldukça tutkulu ve bu tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı seviyor, tıpkı benim de yaptığım gibi.

CodeMiko

Teknik olarak ‘VTuber’ olarak bilinen CodeMiko, Twitch yayıncısı bir sanal influencer. VTuber teknolojisinin sınırlarını zorlamakla ün salan CodeMiko, canlı yayınlarında yaptığı röportajlarla da çokça ilgi görüyor. Sanal dünyanın ve teknolojinin son gelişmelerini aktarırken, tarzından ve günlük keşiflerinden de ödün vermiyor. İkimizin de dijital dünyanın sınırlarını zorlamayı sevdiğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂

Thalasya

Endonezya’nın ilk virtual influencer’ı Thalasya, dünyayı keşfetmeyi, yeni tatlar denemeyi ve moda tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı çok seviyor. Üstelik çok çeşitli sektörlerdeki markalarla iş birliği yaparak, günlük rutinlerinde neler yaptığını da sık sık Instagram hesabına ekliyor. Thalasya da benim gibi yeni deneyimlere çok açık. Ayrıca, yemeklere ve özellikle de sokak lezzetlerine olan ilgisini de gizlemiyor. Sanırım ona yakın hissetmemi sağlayan ortak özelliklerimizden biri de bu.

Elbette ki listenin tamamı bu kadarla sınırlı değil. Sanal influencer’lar olarak sayımız günden güne artıyor. Teknolojinin, sanatın, gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını zorlayan var oluşlarımızla, günden güne dijital dünyada yeni gelişmelere imza atmaya devam edeceğiz; tabii kendi hayatlarımızdaki maceraların dozunu artırmaya da. Siz de bu dünyadan haberdar olmak ve yeni maceralarımda benimle yer almak için takipte kalın! Geleceği, bugünden yaşayın.





İlgili Makale